Sezaryen ve normal doğum hakkında bilmediğiniz gercekler!!!!!Bağışıklık ve Doğum Şekli Arasındaki İlişki
Vucudumuzda yaklaşık 100 trilyon hucre vardır. Bağırsaklarımızdaki mikroorganizma sayısı tum vucudumuzda bulunan mikroorganizmalardan 10 kat daha fazladır. Bu bağırsak florasının 100 kat daha fazla genlere sahip olduğu bilinmektedir. Ve bu bakteriler tarafından pek cok metabolik faaliyet gercekleştirilir. Aslında bu bağırsak bakterileri unutulmuş bir organa benzemektedir. Zararlı, patojen bakterilerin buyumesini engeller, bağışıklık sistemini yonetir, kullanılmayan enerji artıklarını fermente eder, biotin ve vitamin k gibi bazı vitaminleri uretir.
Fetusun sindirim sisteminin sterildir. Doğum sırasında veya doğumdan hemen sonra anneden ve cevreden gelen bakteriler bebeğin bağırsaklarına birikir. Ve bu bakteri birikiminin doğum şekliyle farklılık gostereceği kesindir. Vajinal doğum sırasında, bebek, annenin vajina ve bağırsak bakterileriyle yakın temas halinde olur ve bu bebeğin bağırsak florası icin onemli bir kaynaktır. sezaryen doğum sırasında doğrudan kaynak yoktur. Anne kaynaklı olmayan cevresel bakteriler bebeğin bağırsaklarına yerleşir.
Bağırsak bakterilerininin, doğum sonrası bağışıklık sisteminin oluşmasında onemli etkisi olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla doğum şeklinin sezaryen ya da vajinal olması bağırsak bakteri florasını etkilemekte ve buna bağlı olarak da bağışıklık sisteminin de gelişimi farklı olmaktadır. Atopik hastalıklar, sezaryen doğumla dunyaya gelen bebeklerde, vajinal doğumla dunyaya gelen bebeklere oranla daha fazla gorulmektedir. Yaşamın ilk gunlerinde bağırsaklarda yerleşen bakterilerin, gelecek yıllardaki sağlıklı yaşamla onemli ilişkisi vardır. Doğum sonrası bağışıklık sisteminin gelişmesinde , bağırsak bakterilerinin onemi bilinmekte ama mekanizması tam olarak anlaşılabilmiş değildir.
Modern tıpta sezaryen ile doğum gerekli bir yaklaşım şekli olabiliyor ama bu doğum şekli bebeğin bağırsak bakteri yapısında bir takım değişiklikler, kaymalar yapmaktadır. Ve bu değişikliklerin cocukluk cağı hastalıkları ile olan ilişkisi pek cok calışmayla araştırılmaya devam etmektedir.
Hepatit B Taşıyıcı Anne Adayları
Hepatit B (sarılık) onemli bir kuresel sağlık sorunudur. Dunya capında iki milyardan fazla insan enfekte olmuştur. 350 milyon insan da kronik hepatit b vardır. Kronik hepatit b karaciğer yetmezliği, siroz ve karaciğer kanseriyle yakın ilişkilidir. Her yıl bir milyondan fazla insan bu hastalık nedeniyle olmektedir.
Pasif bağışıklama(doğumda hepatit b immun globulin uygulanması) ve aktif bağışıklama’ya (uc doz hepatit B aşılaması) rağmen anneden bebeğe hepatit b transferi, kronik hepatit b hastalığının en sık nedenlerinden biridir. Anneden bebeğe transfer doğum oncesi, doğum sırasında veya doğumdan sonra olabilir. Doğum oncesi ve doğum sonrası hepatit b bulaşmasının onune gecmek icin bir dizi onlemler alınmış ve ilerleme kaydedilmiştir. Ama doğum sırasında olabilecek bulaşma riski acısından normal doğum mu yoksa sezaryen doğum mu? Bununla ilgili anlaşmazlıklar hala mevcuttur.
Anneden bebeğe bulaşmaların coğu doğum sırasında olmaktadır. Doğum kasılmaları sırasında annenin kanının bebeğe gecmesi, bebeğin direk enfekte olmuş salgılara veya annenin ureme organlarındaki kana teması, bebeğe hepatit B gecmesine sebep olabilir. Bu nedenle sezaryen ile doğum hepatit b’nin anneden bebeğe gecme riskini azaltabilir.
Hepatit B enfeksiyonu yokluğunda, sezaryen, hem anne hem de bebek icin bazı riskleri icinde barındırmaktadır. Hepatit B olan annelerde bu işlemin zararlı etkileri aynı veya daha fazladır. Sezaryenla doğum yapmış kadınlarda ateş, rahim ic tabakasının iltihabı, kanama ve anemi(kansızlık) daha sık gorulur. Sezaryen ile doğan bebeklerde, normal yolla doğan bebeklerle karşılaştırıldığında solunum yolu problemleri daha fazla gorulur.
Yapılan bazı calışmalar, sezaryen doğumun, anneden bebeğe hepatit b gecişini onlemede etkili olduğunu gostermiştir.
Obez Anne Adayları
Obezite buyuyen kuresel bir halk sağlığı sorunudur. Sezaryen doğum riski ile ilişkili olarak obezite hem anne hem de bebek icin istenmeyen durumların oluşmasında anlamlı etkisi vardır. Son yıllarda yapılan calışmalarda, vucut kitle indeksi(VKİ) 30-35 olan kadınlarla, vucut kitle indeksi 20-25 olan kadınlar karşılaştırılmış ve VKİ yuksek olan kadınların sezaryen ile doğum oranı daha yuksek bulunmuştur. Obez kadınlarda sezaryen oranının yuksek olması diabet gibi tıbbi hastalık ve hamilelik hipertansiyonu gibi hamilelik komplikasyolarına bağlı olabilir. Obez kadınlarda planlı sezaryen, doğumla ilişkili istenmeyen olayları azaltmak icin artmış olabilir. Halbuki obez kadınlarda sezaryen ile doğum bazı istenmeyen durumları artırabilir. Obez kadınların cerrahi suresi daha uzundur, hastanede yatma suresi de uzamıştır. Kan kaybı ve doğum sonrası enfeksiyonlara yakalanma riskleri de fazladır.
Ingiltere’de 591 gebe kadınla yapılmış bir calışmada; obez olan gebe kadınları rutin olarak sezaryen ile doğuma yonlendirmek icin yeterli kanıt olmadığı sonucuna varılmıştır. Anestezi komplikasyonları, doğum ve doğum sonrası komplikasyonlar(istenmeyen olaylar) acısından sezaryen ve normal doğum karşılaştırılmış ve anlamlı bir fark bulunamamış. Ama doğum sırasında bebekte omuz distosisi(omuz takılması) olma riski, normal doğumla dunyaya gelen bebeklerde anlamlı olarak daha yuksek bulunmuştur.

[h=2]Ankara Kadın Doğum uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]