Buradan sonra hem ulkemizde hem de diğer ulkelerde kısa surede cok fazla filmin vizyona girdiği ve insanların sinemaya akın ettiği goruldu. Fakat o zamanların filmlerine donup baktığınızda insanların konuşma şekillerinde bir gariplik sezebiliyorsunuz.
Bizde Yeşilcam filmlerine ozgu olarak bilinen bu durum, aslında her dilden filmde vardı:

Bahsettiğimiz konuşma şekillerine ornek olarak bunları gosterebiliriz: Ulkemizde ise genelde filmlerdeki zenginlerin konuşmaları kulağa farklı geliyor: Eski macların spikerlerinde, eski reklamlarda ve filmlerde gorulen bu konuşma şeklinin adı ‘Transatlantik aksan ’ olarak biliniyor

Bu konuşma şekli, birkac farklı sebebe bağlanıyor: İlki, konuşan kişi uzerinde o kişi ust sınıftanmış gibi bir izlenim yaratıyor olması:

Yeşilcam filmlerinin daha cok ust sınıftan insanlara yer verdiği sahnelere baktığınızda bunun gibi bir konuşma şekli gorebilirsiniz.
Fakat alt sınıftan insanlarda bu konuşma şeklini pek gormeyiz. Yani ‘ust sınıftan biri ’ izlenimi yaratmak icin ve iki sınıf arasındaki farkı derinleştirmek icin bu yola başvurulduğu duşunuluyor.
Bir diğer sebep ise o donemde kullanılan kayıt cihazlarının yetersizliği:

Bu sebeple de oyuncuların, konuşulan dile gore o vurguları yapabilmeleri icin eğitilmeleri gerekti. 1900 ’lerin ortalarına doğru mikrofonların bu belasından kurtulmuş olsak da bu zamana kadar soz konusu konuşma şekli, insanlarda yer etmişti bile.
Ulkemizde cok sayıda yetenekli oyuncumuz vardı fakat coğunda seslendirme yapıldı: Orneğin Abdurrahman Palay ’ın Yılmaz Guney, Cuneyt Arkın, Ediz Hun, Orhan Gencebay, Kadir İnanır gibi isimleri seslendirdiğini biliyoruz.
Uzun sure boyle konuşmaya alışan birinin cok sayıda filmi seslendirmesi, mikrofon konusu buyuk olcude aşılmış olmasına rağmen konuşma şeklinin aynı kalmasına sebep olarak gosterilebilir.
Konu hakkında birkac ilginc bilgi: Bizim Yeşilcam ile ozdeşleştirdiğimiz “Nayır, nolamaz” sozlerinin kaynağı hakkında one atılan birkac duşunce var İlkinde, coğu onemli isim icin seslendirme yapan Abdurrahman Palay ’ın seslendirme yaparken dirseğini kenara dayayıp elini cenesinde tutmasından oturu “hayır, olamaz” yerine “nayır, nolamaz” sozunun cıktığı savunuluyor. Bunun, sanatcının surekli genzini kullanmasından kaynaklı olduğu da soylenir. Diğerinde ise bunun, seslendirme yapan kişiye milisaniyeler kazandırarak ses kaymasının onune gecilmesini sağladığı savunuluyor. Son olarak ise oyuncular “hayır” dese bile ekipmanların yetersizliği sebebiyle kelimelerin bozulup “nayır” şekline donduğunu savunanlar da var Diğer ulkelerde baskınlığı gorulen Transatlantik aksan, İkinci Dunya Savaşı ’ndan sonra etkisini yitirdi ve yavaş yavaş kullanımdan kalktı Bu konuşma şekillerini guncel zamanlarda duyduğumuzda ise anında bizi eskilere goturuyor.
Kaynaklar: Private Club Marketing, Backstage, ALTA, The Intrepid Guide, The Atlantic, ESH-Vakanuvis, -Yusuf YURDİGUL, Turker ELİTAŞ (TURK SİNEMASINDA ŞİVE YA DA AĞIZ KULLANIMININ KARAKTER YAPILANDIRMASINA ETKİSİ)-