Konuşamayan cocuğa yaklaşımKonuşmanın herhangi bir cevrede benimsenen sınırın dışına cıkarak yadırganacak duzeyde bir faklılık ya da sapma gostermesi durumunda, cocukta bir konuşma sorunu olduğu kabul edilmektedir. Cocuğun belirli bir yaşa geldiği halde, konuşmaya başlamaması ya da yaşıtlarına gore geride kalması, işaretlerle ya da tek sozcuklerle iletişim kurmaya calışması ya da iletişim kuramaması durumunda konuşma gecikmesi duşunulur. Konuşma gecikmesi cocuğun bireysel, sosyal ve duygusal yaşantısını olumsuz etkilemektedir. İnsanlar arasındaki iletişimin en etkili yolu konuşmadır. İletişim bozuklukları geniş bir hasta grubunu icermektedir. Duyma, konuşma ve lisan sozel iletişimin temel elemanlarıdır. Bu 3 elemandan herhangi birindeki aksama konuşma , bozukluğuna yol acabilir. Konuşma bozukluğu cocukların cevreleriyle ilişkilerini bozduğu gibi , cok ciddi psikolojik sorunlara da neden olabilir. Cocuğun konuşamaması veya toplumla iletişime gecememesi aileler icin derin travma yaratmaktadır. Bu cocuğa multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir .
Yapılan ceşitli araştırmalarda okul oncesi cocuklardaki konuşma bozukluğu oranının %3 ile %15 arasında değiştiği gosterilmiştir(2). Konuşma bozukluklarının coğunda konuşma gecikmesi de soz konusudur. Dil ve konuşma bozuklukları alanındaki terminolojideki karmaşa, tanı olcutlerindeki farklılıklar, tanı işlemlerindeki guvenilirlik eksiklikleri ve yontem sorunları nedeniyle cocuklarda konuşma gecikmesinin yaygınlığını tam olarak saptamak guctur. Bununla birlikte konuşma gecikmesi yaygın bir cocukluk sorunu olup cocukların %3-10'unu etkiler (3,4). Erkeklerde kızlara oranla 3-4 kat daha sıktır .
Sağlıklı bir işitme konuşmanın temelini oluşturmaktadır. Cocukta işitme fonksiyonu anne karnında başlamaktadır. Cocukta konuşmanın daha doğrusu sesin ilk cıkışı doğduğu ilk gunku ağlama ve benzeri seslerle başlar. Ağlarken cocuk konuşma, dil ve cene hareketlerini oğrenmeye başlar. Ucuncu ayla birlikte cocuk anlamsız sesler cıkarmaya başlar. Bu donemde gercek dille ilişkisi olmayan, oğrenilmemiş, cevresel etkenlerden ve işitme duyusundan bağımsız olan sesler cıkarır.
İlk cıkan sesler genellikle anlamsızdır, ancak geleceğin anlamlı sozcuklerinin temelidir. Altıncı ayda hecelemeye, dokuzuncu ayda ritmik sesler cıkarmaya (ma-ma) ve iki heceyi bir arada kullanmaya başlarlar.(ma-ma , da-da gibi). 40. haftayla birlikte heceler birleşir ve anlam kazanmaya baslar(baba, dede gibi). Cocuk 18-24 aylar arasında arka arkaya 2-3 anlamlı kelime soylemeye başlar. Normal gelişim evrelerine gore 2 yas cocuğunun konuşmaya başlamış olması beklenir. 2 yaşındaki cocuk, cumleler kuramayabilir ancak arka arkaya 2-3 anlamlı kelime soylemelidir. 3 yasında cocuk anlamlı ve duzgun cumleler kurar, kendini daha iyi ifade eder ve yabancılarla anlaşabilmeye başlar. Cocuğa 0-6 yaş doneminden itibaren gelişim kontrollerinin yapılması cok onemlidir. Anne-babalar cocuklarının konuşma problemi olup olmadığını ancak 18 ayda fark edebilirlerken bir uzman bunu 8-10 aylar arasında fark edip, dil gelişim terapisine başlayabilir .
Konuşma gecikmesi nedeniyle başvuran bir cocuk hastada ilk yapılması gereken işitme değerlendirmesidir. İşitme sisteminin normal calışması, doğru konuşma icin gerekli ilk noktadır. Konuşmanın oğrenilmesi icin cocuğun sozcukleri duyması gerekir. Bundan dolayı işitme kaybının tanısının erken konması ve işitme rehabilitasyonunun erken başlaması onem taşımaktadır .
Yapılan ceşitli araştırmalar işitme kaybı şuphesi ile teşhis konulması arasında gecen surecin ortalama 6 ay olduğunu gostermektedir. İşitme kaybı tanısının gec konması ve rehabilite edilmesi, konuşma rehabilitasyonunun gecikmesine ve tedavi başarısının azalmasına neden olur. Ağır işitme kaybı olan cocuklarda konuşma kusuru oluşmaması icin teşhis erken konmalı ve cocuk en erken donemde işitme cihazı kullanmaya başlamalıdır. Gunumuzde her yeni doğana işitme tarama testi yapılması bilimsel kurullar tarafından onerilmiştir. Doğum sonrası işitme tarama testlerinin yapıldığı hastanelerde doğan cocuklarda normal konuşma oranı daha yuksektir .
Ozellikle risk faktoru taşıyan cocuklarda işitme taraması kesinlikle yapılmalıdır. Yeni doğanda doğumsal işitme kayıplarını artıran risk faktorleri arasında:
Annenin hamilelik sırasında kızamıkcık, viral ust solunum yolu enfeksiyonu gecirmesi, embriyo ve fetusta toksisite oluşturacak ilac veya alkollu icecek tuketmiş olması, radyasyona maruz kalmış olması,
Cocuğun doğum kilosunun 1600 gramdan duşuk olması, yenidoğanda herhangi bir konjenital anomali varlığı ,hiperbilurubinemi ve kan transfuzyonu uygulanması, yenidoğan yoğun bakim unitesinde herhangi bir nedenle beş gunden uzun sure kalması, postnatal donemde ağır bir enfeksiyon gecirilmesi,
Ailede erken yaşlarda olan veya gelişmiş, kalıcı veya ilerleyen işitme kaybı olan kişilerin varlığı yer almaktadır.
Bir cocuk konuşmaya başladıktan sonra konuşma bozukluğu gelişirse iki temel grup patoloji yonunden değerlendirilmelidir. Bu iki temel nedenden biri organik diğeri psikolojiktir. Merkezi sinir sistemini ilgilendiren tum hastalıklara ve organik–norolojik (mental gelişim bozukluğu ) bir hastalığa ikincil olarak konuşma bozukluğu ortaya cıkabilir. Bir diğer onemli neden ise psikojenik olduğunu dile getirdiğimiz ruhsal travmalardır. Şiddete maruz kalma, şiddete tanık olma, fiziksel kotuye kullanıma takiben boyle bir suskunluk ortaya cıkabilir. Bazen belirgin olarak gorulmeyen, travmatik bir etkisi olmayacağı duşunulen aile ici sorunlar veya catışmalara bir tepki olarak da cocuk suskunlaşabilir. Cunku cocukta konuşmayı reddetme bir ceşit tepkidir.
Cocuğa bakan bakıcının veya aile bireylerinin az konuşması ve cocukla yeterince ilgilenmemesi de bu durumu acıklayabilir. Son yıllarda televizyon karsısında gecirilen surenin artması da cocukta konuşma gecikmesi oluşturan bir diğer onemli faktordur. Konuşma becerisini desteklemenin en iyi yolu , anne ve babaların bebekleri ile surekli konuşması ve bir şeyler anlatan kişi durumda olmalarıdır. Anne ve babalar cocukları ile doğduğu gunden başlayarak surekli ve anlaşılabilir telaffuz ile konuşmalıdır. Hatta cocuk anne karnındayken sozel iletişime gecilmelidir. Bebeğin ilk hecelediği, algılama yeteneğinin geliştiği donemlerde, bu desteğin cok dikkatli verilmesi gerekir. Doğru konuşma icin ısrarcı olmamak, catışmayı onlemek ve yanıt alınmadığı zaman yorumsuz kalmayı tercih etmek onemlidir. Sabır ve ilgi doğru desteğin en onemli unsurlarıdır. İyi bir konuşma modeli oluşturabilmemiz icin acık, yavaş, anlaşılabilir konuşumu beden dilimizi ifade eden mimiklerle desteklemeliyiz.
Konuşma bozukluğu olan cocuklarda psikolojik faktorler arasında iletişim bozuklukları da dikkate alınmalıdır. Cocuğun kelime bilgisi, zamanların doğru kullanımı karmaşık cumle kurulması ve kelimelerin hatırlanması bazı durumlarda yeterli olmamaktadır. Bazı durumlarda hem dili anlama da, hem de sozel anlatımda sorun yaşamaktadır. Bu iki patolojinin nedeni genellikle santral sinir sistemi hasarı veya fiziksel gelişim bozukluğu sonucu oluşabilmektedir. Genetik ve psikolojik faktorler de goz onunde bulundurulmalıdır.
Ayrıca bazı sesleri cıkarmada zorluk oluşturan Fonolojik Bozukluk ve kekelemelik de en fazla uzerinde durulması gereken iletişim bozukluklarındandır. Cok dikkat edilmesi gereken ruhsal rahatsızlıkların başında Otistik Bozukluk yer almaktadır. Otizm, hiperaktivite ve dikkat eksikliği, down sendromu ve zeka geriliği durumlarında ortaya cıkan konuşma bozuklukları ve oğrenme guclukleri icin cocuk psikologlarından ve ozellikle konuşma yetisinin geliştirilmesi icin foniatristlerden yardım alınmalıdır. Otizmin ve bu norolojik ve psikiyatrik bozuklukların cok ceşitleri bulunmaktadır. Cocukların beklenen yaş duzeyine uygun konuşma ve iletişim becerilerinin olmadığı durumlarda, anatomik bir kusuru dışlamak icin bir KBB uzmanının değerlendirmesi, başka bir organik –norolojik bozukluğu dışlamak icin bir cocuk doktoru ya da cocuk norologunun değerlendirmesi ve herhangi bir fiziksel yada organik neden bulunmadığında cocuk psikiyatrisine başvurulması gerekmektedir. Cocuğu konuşmaya ya da tum dikkati bunun uzerine yoğunlaştırarak cocuğa yaklaşmak yerine, sorunun ne olduğu ve nasıl cozulebileceğine ilişkin bir uzmana danışmak her zaman tercih edilmesi gereken yoldur.
COCUKLARDA DİL VE KONUŞMA GELİŞİMİ
Cocuğun dil gelişimi doğumdan itibaren izlendiğinde doğuştan getirdiği bir ses kapasitesinin olduğu gorulmektedir. Doğumdan sonraki ilk aylarda bebek ağlama, gulme, hıckırma, bağırma gibi kendiliğinden birtakım sesler cıkartırken, dışardan işittiği sesleri de taklit etmeye başlar. Ses taklitleri, hece tekrarları ve ilk sozcuğun soylenmesi gibi dil gelişimindeki belirgin aşamalar izlenerek, cocuğun konuşulanları anlaması ve konuşmaya başlaması gercekleşir. Cocuk olgunlaştıkca konuşma uzerindeki denetimi artmakta, bunun yanı sıra cevrenin ve eğitimin gelişim uzerindeki etkisi de onem kazanmaktadır.
Konuşma bozukluğunun en sık rastlanılan tipi gecikmiş konuşmadır. Gecikmiş konuşma cocuğun konuşması yaşından beklenenden cok geri ya da konuşma gelişimi acısından cok daha yavaş olmasıdır.
Gecikmiş konuşmaya zihinsel yetersizlik gibi temel becerilerin gelişimini geciktiren tum patolojiler neden olabilir. Bunun yanında yarık damak, tavşan dudak gibi konuşma organlarında oluşan bir problem doğrudan dil ve konuşma gelişimini geciktirebilir. Fiziksel yetersizlik, işitme kaybı ve gorme ozru gibi bazı duyusal kayıplar, erken dil ve bilişsel gelişim icin onemli olan deneyimleri engelleyebilir, bu durumda da cocuk cevrenin ve duyuların zengin kaynağından ve sonuc olarak bilgiden yoksun kalabilir.
Uzun sureli hastalıklar ve cocuğun sık sık hastalanması da dil ve konuşma gelişimini geciktirebilir.
Eğer cocuğun cevresinde ilgisini ceken, dil ve konuşma gelişimini destekleyen bir ortam yoksa, gelişimi daha yavaş olabilir. Bu konudaki uyarıcıların yetersizliği, uyarım eksikliği konuşmada gecikmeye yol acabilir. Cocuklar yetişkinlerle ve yaşıtlarıyla birlikte oynamak isterler. Yetişkinler de cocukların bu ozelliğini dikkate alarak onlarla oyun oynamaya, konuşmaya uygun ortamlar yaratmalıdırlar. Cocuğun ait olma, sevme ve sevilme, kabul edilme gibi gereksinimlerinin giderilmemiş olması duygusal yoksunluğa yol acabilir. İki dil konuşulan ev ortamı, baskıcı aile tutumları, duşuk sosyoekonomik duzey gibi cevresel faktorler de dil ve konuşma gelişimini geciktirebilir.
Bazen cocuğun gecmişinde veya cevresinde, konuşmasındaki gecikmeye etki edecek herhangi bir neden gorulmeyebilir. Bazen de bir cok problem vardır. Fakat hic biri dilde gecikme yaratacak kadar onemli ya da şiddetli değildir. Cocuk her nedense konuşmamaktadır. Bu konuşmalarında gecikme olmuş bir cok cocuk icin gecerlidir.

Gecikmiş konuşmayı saptamak icin cocuğu gozlemlemek onem taşımaktadır. Bu cocuklar cok az konuşur ve sozcuk dağarcıkları vardır. Ağızdan salya akıtma sorunları olabilir. Duşunce ve isteklerini anlatmada zorlanabilirler ve cevredeki kişilerle uyum sorunları olabilir. Kalabalık ortamlardan rahatsızlık duyabilirler. Dikkat sureleri kısadır ve belli bir oyundan cabuk sıkılabilirler.
KONUŞMA GECİKMESİNİN ETİYOLOJİSİ
Konuşma gecikmesinin nedenleri arasında en sık ortaya cıkan sorunlar mental retardasyon, işitme kaybı, maturasyonel dil gecikmesi, sozel anlatım bozukluğu, karışık dili algılama bozukluğu, bilingualizm, psikososyal yoksunluk, otizm, secici konuşmazlık ve serebral palsi gibi norolojik hastalıklar sayılabilir (8).
Mental Retardasyon:
Mental retardasyon, konuşma gecikmesinin en sık iki nedeninden biridir (9). Mental retardasyon olan cocuklarda hem alıcı hem de ifade edici dil sorunlarının birlikte olduğu birleşik dil gecikmesi gorulmektedir. İşitsel işlemleme ve jestlerin kullanımında patoloji vardır. Zeka seviyesi duştukce dil kazanımı zorlaşır. Zeka geriliğinin nedenleri, konuşma gecikmesinin nedenleri olarak da kabul edilir.
İşitme Kaybı:
Konuşma gecikmesinin en sık diğer nedeni de işitme kaybıdır. Yaşamın ozellikle ilk yıllarında normal konuşma ve dil kazanımı icin sağlam bir işitme sistemine gereksinim vardır. İşitme kaybı, iletim tipi veya sensorinoral tip olabilir. Cocuklarda iletim tipi işitme kaybının en sık nedeni efuzyonlu otitis mediadır. Bazı calışmalarda efuzyonlu otitis medianın neden olduğu iletim tipi işitme kaybının yaşamın ilk yıllarında konuşma gecikmesi icin bir risk faktoru olduğu ortaya konmuştur (3). İletim tipi işitme kaybı, dış ve orta kulak yapılarının konjenital malformasyonu (orneğin aurikular hipoplazi, dış kulak yolu atrezisi) gibi patolojilerde de ortaya cıkabilir. Bu durumlarda sıklıkla patolojiye yonelik cerrahi girişim uygulanmaktadır. Sensorinoral işitme kaybı ise intrauterin enfeksiyonlar, kernikterus, ototoksik ilaclar, bakteriyel menenjit, intrakraniyal hemoraji ve bazı genetik sendromlarda ortaya cıkmaktadır.
Maturasyonel Dil Gecikmesi:
Maturasyonel gecikme (gelişimsel dil gecikmesi) konuşmayı uretmek icin gerekli santral norolojik sistemin maturasyonundaki gecikmeye bağlı ortaya cıkar. Erkek cocuklarda daha sık olup genellikle aile hikayesinde de benzeri vakaların varlığı soz konusudur. Prognoz cok iyi olmakla birlikte, konuşmanın normal duzeye gelmesi okula başlama yıllarını bulabilmektedir (10).
Sozel Anlatım Bozukluğu ve Karışık Dili Algılama-Sozel Anlatım Bozukluğu:
Sozel anlatım bozukluğu, konuşma dili bozukluğu ve gelişimsel ekspresif afazi olarak da adlandırılır. Ozgul dil bozukluğu ise genellikle karışık dili algılama-sozel anlatım bozukluğu anlamında kullanılır. Sozel anlatım bozukluğunda yaşa gore olması gereken konuşmanın gelişiminde yetersizlik gozlenir. Bu cocuklar normal zekaya, normal işitmeye, iyi duyusal ilişkilere ve normal sesletim becerilerine sahiptir. Birincil eksiklik duşuncelerin konuşmaya cevrilmesindeki beyin fonksiyonlarının yetersizliğidir. Bu cocuklar kısıtlı sozel ifadeleri yanında jestleri kullanmada da kısıtlılık gosterebilmektedir. Maturasyonel dil gecikmesi olan cocukları sozel anlatım bozukluğu olan cocuklardan ayırmak guctur. Bazı araştırmacılar maturasyonel dil gecikmesi nedeniyle gec konuşanların herhangi bir mudahale yapılamasına gerek kalmaksızın normal konuşabildiklerini ancak sozel anlatım bozukluğu olan cocukların foniatrik olarak rehabilite edilmezse bunu gercekleştiremediklerini bildirmektedir (10). Maturasyonel dil gecikmesi olanlar jestlerini yaşlarına uygun olarak kullanabilmektedir. Diğer bir fark ise sozel anlatım bozukluğu olan cocukların dile dayalı oğrenme bozuklukları icin risk taşımasıdır (11). Karışık dili anlama-sozel anlatım bozukluğunda, sozel anlatım bozukluğu belirtilerine ilaveten sozcukleri, cumleleri ve ozgul bir takım sozcukleri anlamakta gucluk vardır. Bunlarda sozel anlatım bozukluğu olan cocuklara gore sozcuk dağarcığındaki kısıtlılık daha fazladır.
Bilingualizm:
İki lisanın konuşulduğu ev ortamındaki cocukta her iki lisanı konuşmaya başlamada gecikme gorulebilir. Ancak cocuklar genellikle 5 yaşından once iki dili de ustalıkla konuşabilir duruma gelmektedirler.
Psikososyal Yoksunluk:
Psikososyal yoksunluğa maruz kalan cocuklarda konuşma gecikmesi ortaya cıkabilmektedir.
Otizm:
Otistik cocuklar sıklıkla konuşma, sosyalizasyon ve davranış patolojileri geliştirmektedir. Otistik cocuklarda ileri duzeyde alıcı dil ve ifade edici dil patolojileri gorulmektedir.
Secici Konuşmazlık:
Nadiren de olsa konuşma bozuklukları icinde kabul edilmektedir. Bu cocuklar belirli sosyal ortamlarda konuşmamayı tercih etmektedir.
Serebral Palsi:
Konuşma gecikmesi serebral palsili cocuklarda yaygındır. Atetoid tip serebral palsi konuşma gecikmesinin en sık gorulduğu serebral palsi tipidir. Konuşma gecikmesi; işitme kaybı ve dil kaslarının koordinasyonsuzluğuna ya da spastisite ile birlikte olan mental retardasyona ya da serebral korteksteki bir defekte bağlı olabilmektedir.
KONUŞMA BOZUKLUĞU TİPLERİ
Konuşma bozuklukları fonetik bozukluk ve fonolojik bozukluklar olarak iki grupta toplanabilir.
Fonetik Bozukluk (Dislali,Artikulasyon Bozukluğu)
Anadilin ses sistemi oğrenilmesine rağmen bir veya birkac sesin uretiminde sorun vardır.
-Bozukluk paterni: Hedef ses normalden farklı bir şekilde cıkar (bozulma-distoriation).
-Fonolojik kontrast bozulmamıştır. (Hatalı ses dildeki diğer seslerden farklı olup, anlam kargaşasına neden olmaz.)
-9 yaşından kucuk cocuklardaki fonetik bozukluk sıklıkla fonolojik bozuklukla birliktedir.
Fonolojik Bozukluk
Normal dil gelişimi sırasında fizyolojik olarak da gorulur. Dilin ses duzeninin henuz oğrenilmemesine bağlıdır.
-Bozukluk Paterni: Dildeki başka bir ses hedef ses yerine kullanılır(yerine koyma-substitution), hedef ses atlanır (atlama-omission), veya ses eklenir (ekleme-addition)
-Fonolojik bozukluğu olan cocuklarda sıklıkla fonetik bozukluk da gorulur.
KONUŞAMAYAN COCUĞUN DEĞERLENDİRİLMESİ
Konuşma gecikmesi nedeniyle başvuran bir cocuğun değerlendirmesinde ayrıntılı anamnez ve fizik muayene buyuk onem taşımaktadır. Cocuğun fiziksel ve norolojik gelişimi değerlendirildikten sonra mutlaka odyolojik değerlendirme yapılmalıdır.
Dil ve Konuşma Değerlendirmesi
Konuşa gecikmesi olan cocukların dil ve konuşmalarının değerlendirilmesi ve yapılacak mudahalenin belirlenmesi yonunden konuşma-dil patologları ile surekli işbirliği icinde olunması onemlidir. Konuşma-dil patoloğu anamnez aldıktan sonra ağız-yuz muayenesi yaparak arkulatorlerin kuvvet, hareket aralığı ve tonusunu değerlendirir. İşitmenin değerlendirilmesi ikinci aşamadır. Ucuncu aşamada alıcı dil ve dorduncu aşamada konuşma değerlendirilir.
Sesletim ve ses bilgisini değerlendirmeye yonelik ulkemizde Ankara Artikulasyon Testi ve Turkce Sesletim-Sesbilgisi Testi bulunmaktadır.
Ankara Artikulasyon Testi (AAT)
2-12 yaş standardizasyonu icin uyarlanan test Turkce'deki sesleri beş pozisyonda değerlendirme amaclı kullanılmaktadır. Seslerin kullanımları kelime başında, kelime ortasında hece başında, kelime ortasında iki unlu arasında, kelime ortasında hece sonunda ve kelime sonunda olmak uzere değerlendirilir. Hedef ses bireyden resim isimlendirme şeklinde alınır, gerektiğinde ipucu ve gecikmiş taklitten de yararlanılır. Ankara Artikulasyon Testi hem tarama hem de ayrıntılı değerlendirme icin kullanılmak uzere hazırlanmıştır (8).
Turkce Sesletim-Sesbilgisi Testi
3 yaş ve ustu sesletim ve sesbilgisel bozuklukların tarama ve tanı/değerlendirme ile terapi sonrasında gelişimi izleme amaclı geliştirilen bir testtir (13). Bu testin uc alt testi mevcuttur: a)Artikulasyon Alt Testi, b)İşitsel Ayırt Etme Alt Testi, c)Sesbilgisel Analiz Alt Testi.
Konuşmanın iceriğinde ifade edici dil ve konuşmanın akıcılığı değerlendirilir. İfade edici dilin incelenmesi; ortalama sozcuk uzunluğunun belirlenmesi ve sosyal (pragmatik) dilin değerlendirilmesine yoneliktir.
AKICI KONUŞAMAYAN COCUKLAR
Kekemelik; konuşmanın akıcılığı ile ilgili bir iletişim bozukluğudur. Akıcı konuşmada ritim ve zamanlama buyuk onem taşır. Akıcılıkta ortaya cıkan bozukluklar, uygun olmayan duraklamalar, tekrarlar ve benzer problemler konuşmanın doğal akışını etkiler. Kekemelik, cocuklarda genellikle okul oncesi yaşlarda konuşmaya başladıktan sonra ortaya cıkan bir uyum ve davranış bozukluğudur. Cocuk ilk aylarda cok guzel konuşurken yaşadığı bir olaydan sonra takılarak konuşmaya, kekelemeye başlar (14,15).
Kekemelik, genellikle dil gelişiminin erken donemlerinde (2-6 yaş) ortaya cıkmakla birlikte ortalama başlangıc yaşı 5'dir. Bazı durumlarda okul cağında, nadiren yetişkinlikte de ortaya cıktığı gorulebilir. Genellikle ailedeki daha kucuk cocuklarda gorulmektedir. Erkeklerde kadınlara gore 3-4 kat daha cok gorulmektedir. Kentsel kesimlerde kırsala gore daha cok gozlenmektedir (16).
Daha yaşlı kekemelik vakalarının daha cok durakladıkları, hava akımlarındaki kesilmelerin , ses tellerine uygulanan basıncın, iletişim kurma korkularının daha yuksek olduğu ve konuşma durumlarından kacınmanın daha cok gorulduğu saptanmıştır (17).

Genel olarak erkek cocukların kızlara gore daha karmaşık duzeyde kekelemelerinin olup, daha cok kekeleyerek, daha az karşılarındakilerle goz goze gelmeye calıştığı, iletişim kurmaktan kacındıkları, dolayısıyla tedavilerinin de daha uzun surduğu belirlenmiştir (1).
Bazı vakalarda erişkinliğe geciş doneminde kaybolmakta, bunun dışında tedavi edilmeyen vakalar omur boyu surmektedir.
Yabancıların bulunduğu, kalabalık ortamlar, bir otorite konumundaki kişinin karşısında, telefona yanıt vermek, birinden bir şey istemek, beklenmedik bir durumla hazırlıksız bir şekilde karşılaşma gibi hallerde belirginleşmektedir.Korktukları bu gibi durumlardan kacınmaya calışırlar. Soyleyemedikleri bir sozcuğun yerine hemen bir eşanlamlısını getirerek cumleyi tamamlamaya calışırlar. Adları sorulduğunda yanıtlamakta gucluk cekebilirler. Bu nedenle bu isleri yakınlarındakilere bırakırlar. Oğrenciler bu nedenle arka sıralarda oturmaya calışır, parmak kaldırmaz, konuşmalarda dinleyici olmayı yeğler, yoklamalar alınırken gec yanıt verirler, ya da el kaldırarak kacınma davranışı gosterirler. Daha cok mimikleriyle yanıt vermeye eğilimlidirler. Yeni bir şey soylemek ya da istemek yerine başkaları ile ayni fikirde olduklarını ya da ayni şeyi istediklerini belirtirler. İstediklerini değil, soylemesi kolay olan şeyleri ısmarlarlar.

Yoldaki bir gorevliye, polise adres sormak icin durduklarında ilk sesi cıkartmakta gucluk cekebilirler. Bu durumlarda konuşmayı kolaylaştırmak ve o sesi cıkarabilmek icin el veya ayağı sallama, ayağı yere vurma, bas ve boyun hareketleri, goz , kas ve dudak hareketleri gibi tikler eslik edebilir.
Şarkı soyleme, kufur etme, dua okuma, koroyla ya da diğer bir kişiyle birlikte okuma, fısıltıyla konuşma, kucuk cocuklarla konuşma, yuksek/ maskeleyici gurultunun etkisi altında konuşma, monoton konuşma, ritim tutarak konuşma. Bu gibi konuşma durumlarında en ağır kekemelerin bile oldukca akıcı konuşabildiklerini gorebilirsiniz.
Tedaviye başlamadan once hastanın ve ailenin kekemelikten ne anladığı ve tedavi sureci sonunda hedefin ne olduğu iyice ortaya konmalıdır. Genellikle foniatristler tarafından etkin şekilde tedavi yapılabilmekle birlikte bazı durumlarda sınıf oğretmenleri, ozel eğitmenler, psikologlar ve nadiren noropsikologlardan yardım alınması gerekebilir.

[h=2]İzmir Kulak Burun Boğaz uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]