Gundelik hayatta daha pasif şekilde hissedilen bu etkiler, iş sosyal medyaya geldiğinde bambaşka bir boyuta ulaştı. Eminim herkes en az bir kez sosyal medyada kendi gibi duşunmeyen biriyle hararetli bir tartışmaya kapılmış, ofkelenmiş, tweet atarken elleri titreye titreye tuşlara basmıştır.
Peki bizi bu kadar kızdırıp birbirimize duşuren, tahammulsuz hale getiren şey ne? Yakından bakalım.
Olan biteni daha iyi anlayabilmek icin iki konuğumuz var; Cin Ali ve Cin Ayşe

Bu iki kişi birbirlerini tanımıyorlar. Hayatta pek ortak noktaları olduğu da soylenemez. Fakat sosyal medya bu konuda cok guclu; bir şekilde kendilerini Twitter'da bir konu hakkında 'konuşurken' buluyorlar. Hakkında konuştukları şey herhangi bir konu olabilir. Hadi biz buna mesele konunun ne olduğu olmadığı icin 'avokado yemek' diyelim.
Cin Ali, kendinden emin bir şekilde ''Avokado yemek sacmalık. Avokado yemek ve satmak yasaklanmalı'' diyor. Cin Ayşe buna cok sinirleniyor cunku avokado yemeyi cok seviyor. Hemen cevap veriyor; ''Asıl avokado yememek sacmalık. Erkenden olmek istemiyorsan avokado yemen gerek ama sen ne bilirsin. Kes sesini, konuşma!'' Cin Ayşe, avokado yeme ozgurluğune tehdit olarak gorduğu bu konuşmalar yuzunden cok ofkeleniyor. Cunku bu acık şekilde kişisel ozgurluklerine ve fikirlerine bir saldırı. Cin Ali ise avokadonun insan sağlığına o kadar da faydalı olmadığına; avokado ticaretinin ekolojik dengeye zarar verdiğine dair bir şeyler oğrenmiş ve kendince haklı sebepleri var. Gelen bu tepkilere o da sinirleniyor. Fakat her ikisi de tartışmanın keskin dili ve yarattığı ofke sebebiyle kendilerini sağlıklı şekilde acıklayamadıkları icin kavga buyuyor.
Cin Ali ve Cin Ayşe'nin bu mÂnÂsız ve bir yere varmayan tartışmasının psikolojide cok etkili bir acıklaması var. Bir cocuğa bir şeyi yapmaması gerektiğini soylediğinizde inatla yaptığına şahit olmuşsunuzdur. Bir arkadaşınıza yanlış yaptığı bir konuda yardım edebileceğinizi soylediğinizde 'gerek yok, ben yapabilirim' cevabı almış olabilirsiniz…
İşte tum bu davranışların nedenini acıklayan 'reaktans' isimli bir durum var. 'Psikolojik Tepkisellik Kuramı' olarak da anılan bu kurama gore, bir insan kendi ozgurluklerinin kısıtlanacağına inandığı bir yasakla ya da ima iceren ifadelerle karşılaştığında, o davranışı 'inatla yapma' ve ozgurluğunu eline geri alma, elinde tutma eğilimi icinde oluyor. Bunu yaparken de agresif bir tutum sergiliyor.
Bahsettiğimiz bu yasak ya da bir yasağa yonelik ima iceren ifadeler, kişilerde ofke ve nefret duyguları oluşturuyor. Herhangi bir kişi, bir teklif, kurallar ya da duzenlemeler, insanlarda bu tepkiyi oluşturabiliyor.
Oluşan tepki oyle icgudusel, guclu ve gercek ki, yurutulen bazı araştırmalarda kişilerin bu anlarda kalp atış hızlarının değiştiği, fiziksel olarak da ofkenin ve nefretin insan vucuduna yansıdığı tespit edilmiş.
Cin Ali ve Cin Ayşe'ye donup bu durumu uyarlayalım ve neyin yanlış gittiğini bulalım;

Cin Ali, avokado yemek yasaklanmalı dediğinde, Cin Ayşe bunu ozgurluğune buyuk bir tehdit olarak goruyor. HÂl boyle olunca ofkeleniyor, Cin Ali'ye karşı nefret hissediyor. Cin Ayşe'nin verdiği cevap ve 'boş konuşma' gibi ifadeler de Cin Ali'yi kızdırıyor cunku o da kendince ifade ozgurluğunu kullanıyor ve biri ona 'konuşma' diyerek onun davranışını kısıtlayıp ozgurluğune mudahale ediyor. Haliyle o da ofkeleniyor. İkisi de, insan psikolojisinin doğal bir reaksiyonu sebebiyle boyle davranıyor. Hangisinin haklı, hangisinin haksız olduğu bu noktada hic onemli değil. Yanlış giden şey ise aslında tamamen iletişim dilinde saklı.
Cozumu yok mu bunun, boyle birbirimizi yiyip duracak mıyız? İnanmazsınız ama bu durumun cok kolay bir cozumu var. İfadelerimizi duzeltmek. Nasıl diyenler icin bu konuda yurutulmuş bir araştırmayı kısaca ozetliyorum;
Sokaktan gecen insanlara once 'bir anketimiz var, cok basit, sadece 5-8 dakikanızı alacak, hadi katılın.' gibi bir yaklaşımla gitmişler ve katılım %70 olmuş. Ardından 'katılmak ya da katılmamak sizin kararınız ancak bir anketimiz var, 5-8 dakikanızı alacak, katılmak ister misiniz?' diye sormuşlar. Katılım oranı bu ifadeler eklendikten sonra %90'ın ustune cıkmış.
Yani cok basit bir teklif esnasında bile bir kişiye secme, davranma ozgurluğunun onun elinde olduğu ifade edildiğinde, pozitif etki gozlemleniyor.
Cozum susmak, konuşmamak, fikirlerimizi ifade etmemek değil; ozgurce ifade ederken bunu herkesin de ozgurce yapabileceği, hakaretler, nefret ve ofke icermeyen bir dille yapmaya devam etmekte.
Zaten ifade ozgurluğu de aslında tam olarak bu. İstediğimiz her şeyi duşunme, dile getirme hakkımız var. Ancak yasaklandıkca, kısıtlandıkca, tehdit altında bırakıldıkca, ne yazık ki bu durum pozitif bir etkiden cok negatif bir etki bırakıyor…
Kısaca, bizim gibi duşunmeyen herkesten nefret etme eğilimindeyiz cunku duşuncelerini ve davranışlarını kendi ozgurluklerimize tehdit olarak goruyoruz. Fakat bu boyle olmak zorunda değil. Herkesin kendi fikirleri ve davranışlarıyla var olabileceğini kabul etmek, o kadar da zor olmamalı...
Kaynaklar: 1. Understanding Psychological Reactance, 2. Persuasion and Psychological Reactance: the Effects of Explicit, High-Controlling Language, 3. Persuasive Storytelling by Hate Groups Online: Examining Its Effects on Adolescents, 4. Characterizing Reactance in Communication Research: A Review of Conceptual and Operational Approaches, 5. From Reactance to Political Belief Accuracy: Evaluating Citizens ’ Response to Media Censorship and Bias