Şimdi goruyorum ki bazı arkadaşlar, bazı şeyleri araştırmadan, sorgulamadan, direkt kafada bitirmişler. Bilimsel ispatı var oğlum diyerek etraflarında ahkam kesiyorlar. 1953 yılında yapılmış olan deney tamamen hatalı bir deneydir. Aminoasitlerin kendiliğinden oluşabileceği de ispatlanmış falan değildir.
Once en baştan başlayalım. Canlılığı oluşturan şey organik bileşiklerdir. Tabi bunları da oluşturan şey atomlardır. En gerekli atom da karbondur.
Buyuk patlamadan hemen sonra evrende var olan atomlar hidrojen ve helyum atomlarıydı. Diğer atomların oluşumu ise milyarlarca yıl surecek bir surectir. Hidrojen atomlarının, kozmolojik fırınlarda milyarlarca yıl yanması gerekliydi. Bu fırınlarda biz yıldız diyoruz. Hidrojen ve helyum atomları kutlecekim etkisiyle bir araya toplanarak yıldızları oluşturdu. Yıldızın merkezindeki kutlecekim yoğunluğu nedeniyle hidrojen atomları nukleer reaksiyona girerek helyum atomlarını oluşturmaya başladı. Milyarlarca yıl sonra hidrojen tukenince bu sefer yıldız urettiği helyumu cekirdeğinde yakmaya devam etti. Helyum da tukenince periyodik tablodaki diğer elementleri uretecek şekilde nukleer reaksiyon milyarlarca yıl surdu. Ta ki cekirdek demire donuşene kadar. Demir metalinin elektromanyetik ozelliği nedeniyle yıldızın cekirdeğinde oluşan şiddetli basınc buyuk bir patlamaya donuştu ve bu sayede yıldız urettiği tum elementleri evrene sactı. Canlılığın yapıtaşı olan tum elementler, işte boyle milyarlarca yıl suren surecler sonucu ortaya cıktı.
Bu yıldızlar supernova olup patladıktan sonra dunya gibi bir gezegen meydana geldi. Canlılığın var olabilmesi icin gerekli elementleri barındırması yanında, yıldız patlamalarından arta kalan meteorlar da dunyaya element taşıdı. Fakat dunya başlangıcta cayır cayır yanan bir cehennem yeri gibiydi. Atmosferi karbondioksit acısından zengindi. Tek nefeste bizi oldurecek kadar zehirliydi. Canlının var olabilmesi icin bu atmosferin donuşum gecirmesi, temizlenmesi gerekliydi.
Sonra birden mavi yeşil alg dediğimiz algea bakteriler ortaya cıktı. Bu bakteriler milyarlarca yıl surecek fotosentez reaksiyonunu başlattı. Bu canlılar havadaki karbondioksidi emerek, fotosentez ile karbonu bunyelerinde hapsederek, oksijeni atmosfere saldı. İlerleyen donemlerde bitkiler de fotosentez yaparak bu surece katkı sağladı. Milyarlarca yıl suren bir surecte, atmosferdeki karbondioksit temizlenip, oksijenle zenginleşti. Bunyesine karbondioksidi hapseden bitkiler olup toprağa gomulerek, şimdiki enerji kaynağımız olan fosil yakıtları meydana getirdiler.
Gorulduğu uzere canlılığı meydana getiren koşullar oyle kaostan falan meydana gelmemiş, milyarlarca yıl surecek bir surecte meydana gelmiştir. Şimdi gelelim ilk canlının ortaya cıkışına. Birileri diyor ki 1953'te bir deney yapıldı. Canlılığın yapıtaşı olan aminoasitler kendiliğinden oluştu. Koru korune inananlar icin cok kolay bir kacış yolu. Adamlar deney yapmış. Olmuş. Ama nasıl olmuş?
Bir kere canlının yapısında 20 ceşit aminoasit vardır. Bu deneyle sadece 3 adet aminoasit oluşmuştur. Ancak oluşan bu aminoasitler, soğuk kapan adı verilen ozel bir duzenekle diğer maddelerden ayrılmıştır. Eğer ayrıştırılmasaydı, parcalanıp gideceklerdi. Dunyada ise bu şekilde bir duzenek yoktur. Yani iddia edildiği uzere, organik corbanın icinden, aminoasitlerin ayırıştıracak bir duzenek yoktur. Yani deneyde hile vardır. Evrimciler soğuk kapanın nasıl oluşabileceğine dair hicbir fikir uretememektedir. Kaldı ki bu oluşacak protein zincirlerinin bir zar tarafından korunmaya e diğer maddelerden ayrıştırılmalarına ihtiyac vardır. Aminoasitler ve aminoasit zincirleri hucre zarı olamadan dağılırlar. Bir arada kalamazlar. Ancak izlediğim bazı belgesellerde, evrimcilerin fantastik hikayeler uydurduğun şahit oldum. Sozde suyun icinde baloncuklar oluşmuş. Aminoasitler de bunların icinde muhafaza edilmiş. Akıl mantık dışı uydurmalardan başka şeyler değil.
Diyelim aminoasitler kendiliğinden oluştu. Hz. Doğal Seleksiyon da sihirli guclerini kullanarak bu aminoasitleri baloncuklar icinde korumaya aldı. Peki aminoasit zincirleri nasıl oluşacak. Proteinler canlılığın yapıtaşıdır ve aminoasitlerin belli bir sırayla yan yana dizilerek meydana getirdiği zincirlerdir.
En basit proteinlerden biri olan, hucrelerimle kan taşımakla gorevli hemoglobin proteini, 512 adet aminoasidin yan yana dizilmesiyle oluşan bir aminoasit zinciridir. Aminoasitler 20 ceşittir. Şimdi biraz matematiksel hesaplama yaparsak, kendiliğinden olma ihtimalini gorebiliriz. İlk aminoasidin doğru olma olasılığı 20'de 1 ihtimaldir. İkincisinin doğru olma ihtimali 20*20=20 uzeri 2'dir.512 tanesinin birden doğru olma ihtimali 20 uzeri 512'de 1 ihtimaldir. Matematikte 1 uzeri 50 ihtimalden otesi imkansız olasılık olarak tanımlanmıştır. Kaldı ki bu ihtimal hesabı sadece tek bir protein icin yapılmış bir hesaplama dır. Canlının bunyesinde binlerce protein gorev alır.
İşte koru korune inanmak kolaydır. 1953 yılında yapılmış, hatalı bir deneyi sorgulamadan inanmak, kafayı deve kuşu gibi kuma gommektir.
İnsan DNA'sı 3 milyar bazın yan yana dizilmesiyle oluşmuş bir genetik koddur. İnsan genomu projesiyle, ilk defa bir insanın DNA şifresini ortaya cıkaran ekibin başındaki bilim adamı Francis Collins'in ilk acıklaması şu şekildedir: "Tanrı'dan sonra insanın genetik kodunu goren ilk insan benim ve şunu soyleyebilirim ki boyle bir kod asla kendiliğinden olamaz. Bu kodu yazan Tanrı'nın ta kendisidir.".
Canlının kendiliğinden oluşması ve rastgele turleşmesi
Bilim ve Teknoloji0 Mesaj
●1 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Teknoloji Forumları
- Bilim ve Teknoloji
- Canlının kendiliğinden oluşması ve rastgele turleşmesi