Kekemelik tekrarlar, uzatmalar ve bloklar gibi ozellikleri iceren ve bu nedenle konuşma akışını sekteye uğratan bir konuşma bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Kekemelik, edinilmiş kekemelik ve gelişimsel kekemelik olmak uzere iki başlık altında sınıflandırılmaktadır.
Edinilmiş kekemelik, oluşum nedenlerine gore norojenik ve psikojenik olmak uzere iki başlık altında incelenmektedir. Norojenik kekemelik inme, felc, kafa travması, travmatik beyin hasarı ve Parkinson Hastalığı gibi nedenlere bağlı olarak genellikle yetişkinlik doneminde gorulen bir akıcılık bozukluğudur.
Psikojenik kekemelik, yetişkin bireylerde psikolojik travmalar sonucunda aşırı stres ve kaygı sonucu oluşmaktadır. Bu kekemelik sınıfında, stres ve kaygı yaratan nedenler kendiliğinden veya ceşitli psikoterapotik yontemlerle ortadan kalktığında, konuşma hızlı bir bicimde yeniden akıcı bir duruma gelmektedir.
Gelişimsel kekemelik ise en yaygın gorulen kekemelik alt sınıfı olup, genellikle okuloncesi yıllarda başlamakta ve ileri yaşlara kadar devam edebilmektedir. Gelişimsel kekemeliğin nedeni net olarak bilinmemekle birlikte, bilişsel, motor, dilsel, norolojik ve cevresel faktorlerden etkilendiği duşunulmektedir.
Kekeleyen cocukların %65’inin 2.5 yaşından once, %85’inin ise 3.5 yaşından once kekelemeye başladığı bilinmektedir. Kekemeliğin toplumdaki yaygınlığı cocukluk doneminde %5 iken yetişkinlik doneminde %1’dir. Bu orandaki duşuş kekemeliği olup daha sonra kendiliğinden iyileşen bir grup olduğunun da bir gostergesidir. Okuloncesi donemde kekeleyen cocukların yaklaşık olarak %75’inin kendiliğinden iyileştiği bilinmektedir. Kendiliğinden iyileşen cocuklarda kekemeliğin başlangıcından itibaren gecen surenin yaklaşık olarak 2-3 yıl olduğu bulgularına ulaşılmıştır.
Kekeleyen cocuklarda yukarıda değinilen konuşma ozelliklerinin yanı sıra yuz buruşturma, goz kırpma, cene ve boyun bolgesinde gerginlik, goz temasının azalması ve el vurma gibi kekelemelerine eşlik eden ve “ikincil davranışlar” gelişmeye başlamaktadır. Bu tip ikincil davranışlar iletişim becerilerini onemli olcude etkilemektedir. Kekeleyen cocuklar aynı zamanda, olumsuz konuşma deneyimleri sonucunda geliştirdikleri ses ve sozcuk korkularından kacınmak amacıyla sozcuk değiştirme gibi bazı dolaylama stratejilerini de kullanmaktadırlar.
Okul yıllarının erken donemlerinde kekemeliğin birincil ve ikincil davranışlarına bağlı olarak sosyal izolasyon gelişme olasılığı yuksektir. Kekeleyen cocukların sınıf ici sosyal etkinliklere katılma, sozlu sunum, oğretmenin sorularına sozlu bir şekilde cevap verme gibi topluluk onunde konuşmasını gerektiren davranışlardan kacındıkları gozlenmektedir.
Kekemeliğin başlangıc aşamasında cinsiyet oranları birbirine yakındır. Kekeleyen bireylerin sayısı yaşla birlikte azalırken, kız ve erkek oranları arasındaki fark gittikce acılmaktadır. Okuloncesi donemde kekeleyen cocukların %66’sı erkek iken yetişkinlik doneminde bu oranın %80’e cıktığı gorulmektedir.
Nedenlerine Dair Kuramlar
Kekemeliğin oluşum nedenlerine ilişkin pek cok kuram ve yaklaşım bulunmaktadır. Konu ile ilgili cok sayıda araştırma bulunmasına karşın kekemeliğin oluşum nedenleri henuz kesin bir bicimde bilinmemektedir ancak kekemeliğin genetik yatkınlık ile birlikte cevresel, norolojik, fizyolojik ve oğrenilmiş davranışlar gibi etmenleri icerdiği ve cok bileşenli bir etiyolojisi olduğu yaygın olarak kabul goren bir goruştur. Kekeleyen bireylerde, farklı etmenlerin farklı kombinasyonlarının, farklı duzeylerde mevcut olduğu, bu nedenle birbirinden farklı tablolar ortaya cıktığı gorulmektedir.
Psikanalitik ve Bilişsel – Davranışcı Goruşler
İlk donemlerde yapılan psikonalitik acıklamaya gore akıcılığı bozulmuş konuşma, erken donemde bozulmuş anne-cocuk etkileşimini yansıtır.
Kekemelik bir belirti değil, konuşma sırasında ortaya cıkan bir inhibisyondur. Sozel iletişim bozukluğu yaratması nedeniyle kişinin narsistik ve nesne ilişkilerine ilişkin dengelerini bozar. Ortaya cıkabilecek narsistik zedelenmeye bağlı olarak ego sınırlarını ve işleyişini zorlar.
Kekeleyenlerin genellikle endişeli kişiler olmaları ve sosyal ortamlarda kendilerini rahatsız, aşağı hissetmeleri veya reddedilme beklentisi icinde olmaları, kekemeliğin nevrotik bir belirti olduğu goruşunu destekler goruşlerdendir.
Freud, psikodinamik faktorlerin konuşma patolojileri uzerindeki etkilerine dikkat ceken ilk araştırmacıdır. “Gunluk Yaşamın Psikopatolojisi”nde (1910) dil surcmesi veya utanma ile ortaya cıkan ve zaman zaman gorulen kekemelik arasında ayırım yapmıştır. Kekemeliği icsel bir catışmayı aksettiren ve sadece konuşmanın akıcılığını etkileyen, cok da onemli olmayan bir bozukluk olduğunu belirtmiştir. 1913’de Freud, organ saplantısının onemli olduğunu, libidinal enerjinin bir organda toplanması sonucu ortaya cıktığını, bu organın kekemelikte konuşma aracı olduğunu soylemiştir.
Freud tan sonra gelen analitik yaklaşımcılardan Fenichel, Sicurta ve Barbieri’e gore kekemelik, pregenital donemdeki psikoseksuel gelişimin sekteye uğramasıyla acıklanabilir bir nevrozdur ve kekeleme semptomu histerik tipte bir konversiyonun ifadesidir.
Psikojenik kekemelikteki esas sorunun kendini verme kabiliyetindeki eksiklik ve bunun sonucunda da kelimeleri telaffuz edememek olması muhtemeldir. Konuşma gereksinimi ile kelimeleri dışarı cıkarma gucluğu catışma oluşturmakta bunun sonucunda ise bloklar ve konuşmada tekrarlar ortaya cıkmaktadır.
Sonraki donemlerde davranışcı yonelimli psikolojik modeller, kekemeliği klasik ve edimsel koşullanmayla acıklamışlardır. Bircok davranışcı yonelimli araştırmacı, gecici kekemelikle sonuclanan cocuğun konuşma akıcılığındaki bozulmaları devamlı olmayan pekiştirmelere uğratan edimsel koşullanma modeli ile acıklamaktadır.
Ayrıca bireyin konuşmadaki akış gucluğune yanıtı, tekrarlamalar, ses uzatmalar ve carpıtma durumlarını sonlandırma girişimleri, klasik koşullanma ile acıklanmaktadır.
Norobiyolojik yaklaşımlarda; bazal gangliyonlar ve beynin konuşma akışında kullanılan ozellikle dopaminerjik iletimle ilişkili noronal alanlarda kordinasyon bozukluğu olduğu yonunde goruşler vardır. Dopamin transmisyonu uzerine etki eden ilaclarla kekemeliğin duzelmesi bunun kanıtı olarak sunulmaktadır. Serotonerjik iletimin duzenlenmesi hem kaygıyı azalttığı icin hemde dopaminerjik kontrolu sağladığı icin kekemeliğe iyi gelmektedir.
Kekemelik şikayeti olan hastalarda psikiyatrist tarafından ruhsal değerlendirme yapılıp sıklıkla yanında gorulen psikiyatrik bozukluklar tedavi edilmeli, endişe azaltılmalı, gerektiğinde konuşma terapisine yonlendirilmelidir
[h=2]İstanbul Psikiyatri uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Kekemelik ve ruh sağlığı
Sağlık0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Kekemelik ve ruh sağlığı