Farsca asıllı bir kelime olan humbara, icine patlayıcı maddeler doldurulmak suretiyle demirden yapılmış bulunan mermi demektir. Humbaracı da bu mermiyi havan topu ile kullanan topcu (havan topcusu) demektir. Humbaranın el ile atılanı (el bombası) olduğu gibi havan topu ile atılanı da vardır. Ayrıca taş da atılabilrdi.
Daha cok kale kuşatmalarında ve gorulmesi mumkun olmayan hedeflere karşı kullanılan havanlar sayesinde Musluman Turkler, dikkate değer başarılar sağlamışlardı. Topcular gibi Kapıkulu ocağına mensub bulunan humbaracı ortalarının XV-XVI. asırlar arasında ihdas edildiği tahmin edilmektedir. Humbaracıbaşı adı verilen bir subayın komutasında bulunan bu ocak mensupları, başlangıcta biri topculara, diğeri cebecilere bağlı olmak uzere iki kısımdan ibaretti. Bu ocağın esas kısmının Kapıkulu gibi maaşlı değil, tımarlı olduğu bilinmektedir. Nitekim 1126 yılı Safer ayının sonlarında Humbaracıbaşı tarafindan Payıtahta gonderilen bir arızadan, Hotin Kalesi muhafazasında bulunan tımarlı humbaracı neferatının bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna gore humbaracıları topcu, cebeci, ve tımarlı olmak uzere uc kısma ayırabiliriz.
Bulunması gereken bircok vesikada isimleri zikredilmeyen humbaracıların mustakil bir ocak haline gelmesi XVII. asırdan sonra olmalıdır. XVIII. yuzyıl başlarında busbutun ihmale uğrayan humbaracılık mesleğinin, gunun şartlan ve Avrupa'daki gelişmesi de goz onune alınarak yeniden tesisi duşunuldu. Bir muddet Avusturya'da kaldıktan sonra Osmanlı ulkesine iltica edip Musluman olan Fransız asilzÂdesi Copmte de Bonneval (Ahmet Pasa), Birinci Mahmud devrinde MirimirÂn rutbesi ile humbaracıbaşılığına tayin edildi. Humbaracı ocağı, "fenn-i humbara ve sanayi-i ateşbazîde maharet-i tammesi" olan bu zat tarafindan Avrupa'daki usûl ve sistemlere uygun bir şekilde teşkilatlandırılmaya tabi tutuldu. Ahmed Paşa'nın bu konudaki cabaları sonucunda Bosna'dan 301 nefer alınarak her 100 kişi bir "oda" teşkil etmek uzere bir ocak vucuda getiriliyor, her boluğe bir yuzbaşı, iki ellibaşı, on onbaşı, tabib, cerrah ve yazıcılar tayin olunduktan ve ulûfeler tesbit edildikten sonra teşkilÂt, humbaracıbaşının emri ve sadrazamın nezareti altına alınıyordu. Sıkı bir talim ve eğitim ile yetişecek olan humbaracılardan tahsillerini bitirip olgun bir hale gelenler, Vidin, Nis, Hotin, Azak ve Bosna"nın serhad kalelerine "Humbaracıbaşı" olarak tayin edileceklerdi.
Fabrika ve kışlaları Uskudar'da bulunan humbaracıların, devlet askerî teşkilÂtı bakımından onemli bir yeri bulundukları anlaşılmaktadır. Yeniceriliğin ılgası esnasında meydana gelen olaylarda, devletin yanında yer almış olan Humbaracı Ocağı, Asakir-i Mansûre ordusu icinde topculara bağanarak ayrı bir ocak olmaktan cıkmış oldu.