İnsan yaşamının hicbir doneminde ahlaki değerler, genclik doneminde olduğu kadar onem taşımazlar. Bircok insan icin sınırları belirlenmiş net bir ahlak duygusunun gelişimi genclik doneminde tamamlanır. Ahlakı "icinde bulunulan cevre ve toplum tarafından paylaşılan kurallar, haklar ve gorevler manzumesi" olarak tanımlayabiliriz. Ancak bazen kabul edilen kuralların birbiriyle celiştiği olabilir, bu durumda birey kendi bilincli secimiyle ahlaki bir tercih yapmayı oğrenmek durumundadır.
Gencin bilişsel acıdan olgunlaşması, toplumsal beklentiler ve talepler, ahlaki gelişimi hızlandırır. Genc insan, kendisine sunulan cok ceşitli değerlerden kimilerini alır ve benimserken kimilerini reddeder. Her gencin yaşamına kılavuzluk eden şoyle ya da boyle bir değerler sistemi vardır. Guclu bir kimlik duygusu ile değerlere sahip olma arasında sıkı bir bağlantı bulunmaktadır.

Genc icin ahlak ve değerler alanının onem taşıdığını hemen herkes kabul etmesine karşın ahlaki değerlerin gelişimiyle ilgili tam bir fikir birliği yoktur. Ahlaki gelişimi anlayabilmek icin değişik teoriler ortaya atılmıştır. Bunlardan bilişsel yaklaşımı savunanlar, ahlaki değerlerin ahlaki bir duruma uygun şekilde duşunebilme yeteneği ile gercekleşebileceğini one surerler. Bazılarına gore ise ahlak, insanların ne duşundukleri ile değil ne yaptıkları ile ilgilidir. Jean Piaget'nin zihinsel gelişimle ilgili calışmaları, bu konuda onem taşırlar. Piaget, ahlakın bilişsel gelişime paralel olarak kademeli bicimde geliştiğini belirmiştir. Buna bağlı olarak kucuk cocuğun sahip olduğu ahlaki değerlerle gencin sahip olduğu ahlaki değerlerin, bilişsel kapasitelerinin farklı olması nedeniyle birbirinden farklı olduğunu one surmuştur. İşlem oncesi zihinsel duzeyde olan cocuk, basit bir şekilde anababanın koyduğu kuralları izler; somut işlemler doneminde cocuk, kuralları kabul etmekle birlikte bunların istisnası olabileceğini anlar. Genclik doneminde gelinen zihinsel duzey olan soyut işlemler donemindeyse artık genc insan, kuralları geniş olcekte toplumun ve diğer insanların yararına gore değerlendirmeyi oğrenir.

Lawrence Kohlberg, Piaget'nin kavramlaştırmasını genişleterek ahlaki gelişmenin uc temel devreden oluştuğunu belirlemiştir: Gelenek-oncesi, geleneksel ve gelenek-sonrası. Her donem de kendi icinde iki alt-gruba ayrılmaktadır. İlk duzey olan gelenek-oncesi ahlak doneminde ceza ve ana babaya uyma temel belirleyici etkendir; ikinci duzey olan geleneksel rol uyumunda ise cocuk, onaylanmak, takdir edilmek icin diğer insanlarla iyi ilişkiler surdurmeye calışır. Ahlaki gelişimin son aşaması olan gelenek-sonrası donemde ahlaki ilkelere gonullu olarak uyulur ve gerektiğinde belli durumlarda bu kuralların istisnası olabileceği bilinir.

Genclik doneminde once geleneksel ahlaki duşunce baskındır: Buna gore doğru davranış, kişinin yapması gereken şeyleri yapması, otoriteye saygı gostermesi, ve varolan sosyal duzeni surdurmesidir. Onceden savunulanın aksine son araştırmalar, bircok gencin bu aşamadan oteye gecmediğini ve burada kaldığını ortaya koymuştur. Bazı gencler ise gelenek-sonrası doneme gecerler. Bu donemde herhangi bir toplumsal gruba ait olmayan, evrensel olarak kabul edilebilir, soyut ahlaki ilkeler kazanılır.

Bilişsel olarak ahlaki ilkelerin kazanılması, onlara uyulacağı anlamına gelmez. İnsanların doğru bildikleri şeyi yapmaları, ahlakın kendi kişiliklerinde ve kimliklerinde tuttuğu yerin onemine bağlıdır. Ahlaki değerlerin genc tarafında icselleştirilmesinin guce ve disipline ya da sevgiden yoksun bırakmaya dayanan bir eğitimle değil; ilgi ve sıcaklığın eşlik ettiği acıklama ve anlatmaya dayanan bir eğitimle sağlanabileceği ceşitli calışmalarla gosterilmiştir. Gencliğin değer sistemi ile ilgili olarak Batı'da yapılan araştırmalarda gunumuze doğru yaklaştıkca giderek daha fazla sayıda gencin kendi finansal ve genel iyiliğini toplumunkinden daha onemli gorduğu izlenmektedir. Yine 1970'li yıllarda yapılan araştırmalarda iyi eğitim daha on plandayken, 80'li yıllarda daha fazla para kazanmak one gecmiştir. Yeterince sistemli bir şekilde yapılmasalar da son yıllarda ulkemizde yapılan daha ziyade populer nitelikli calışmaların sonucları da bu doğrultudadır.
Genclerde dini ve siyasi fikirlerin gelişimi
Genclerde siyasi ve dini duşuncelerin gelişimi de ahlaki değerlerde olduğu gibi bilişsel gelişimle bağlantılıdır. Dini ve siyasi duşuncelerin yaş arttıkca daha soyut bir nitelik kazanmaları beklenir. ABD'nde yapılan bir araştırmada erken genclik doneminde siyasi duşuncede otoriteryanizmin baskın bir ozellik olduğu ortaya cıkmıştır. Yaş ilerledikce siyasi duşunce daha az otoriteryan, soyut, diğer insanların gereksinimlerini ve amaclarını dikkate alan bir nitelik kazanmaktadır. Dini duşunce de 12-18 yaşları arasında giderek daha soyut ve daha az sozel bir şekle donuşur. Batı'da yapılan araştırmalarda 1960'lı yıllardan itibaren genc insanlar arasında dini, yaşamın en onemli değeri olarak gorenlerin sayısı azalırken bir yandan da belli bir azınlık kesimde koktenci (fundamentalist) dinsel geleneklere olan ilgide artış izlenmektedir.
Genclik doneminde saldırganlık

Tum bu ozelliklerinden dolayı genclik, insanoğlunun şiddete ve saldırganlığa en yatkın donemlerinden biridir. İstatistikler, şiddet olaylarının daha cok gencler tarafından gercekleştirildiğini ve genclerin daha cok suca eğilim gosterdiklerini ortaya koymaktadır. Bunun nedenleri cok ceşitlidir. En başta gelen nedenler arasında bu donemde saldırgan durtulerde artma olması gelir. Tepkilerin sozden cok eylemler ve davranışlarla gosterilmesi; hormonal ve biyolojik değişiklikler; fiziksel guc ve enerjideki artış, bu durumun diğer nedenleri arasında sayılabilir. Gencler tarafından yapılan kanuna aykırı işlerin başında hırsızlık, cevreyi ve eşyaları tahrip etme, tecavuz, saldırı ve cinayet gelmektedir. Bu tur sucları işleyen genclerin sayısında başta A.B.D olmak uzere ceşitli Batılı ulkelerde yıldan yıla artış gorulmektedir. Cinsiyetler arasında bu tur suclara eğilim acsından bir farklılık gorulmektedir. Erkeklerde bu tur eylemlere karışma daha sıktır; fakat giderek erkek/kadın oranı azalmaktadır.

Yakın zamanlarda yapılan araştırmalar, genel olarak suca yonelik davranışların başlamasında ve surdurulmesinde akranların ve arkadaş grubunun onemini ortaya koymuştur. Yakın zamanlarda yapılan uzunlamasına bir calışmada, uc yıllık bir sure icinde suca eğilimli arkadaş grubu olan genclerde boyle bir arkadaş grubu olmayanlara gore daha fazla oranda bu tur davranış gorulduğu saptanmıştır. Ozellikle sosyoekonomik acıdan az gelişmiş kent kesimlerinde yaygın olan genclik ceteleriyle ilgili yapılan araştırmalarda, bunların suca eğilimi arttırmakla birlikte, eğer iyi organize olmuş, şiddet eğilimi az olan bir grup ise gencin kişisel değer, akranlar tarafından kabul edilme ve kendini koruma gibi doğal eğilimlerini doyurmaya yardım edebileceği ortaya konmuştur. Genellikle suca eğilimli genclerin zeka duzeyleri, diğer genclerden daha duşuktur. Kişisel etkenler de saldırganlık ve şiddet eylemlerinin de icinde yer aldığı suca yonelik tutumları etkilerler. Erken okul yıllarından itibaren bu tur genclerin zor uyum sağlayan, az arkadaşlık kuran, hesapsız, durtusel davranışlar gosteren ve otoriteye karşı cıkan cocuklar oldukları araştırmalarla gosterilmiştir.

Genclerde suca ve şiddete eğilimin en iyi ongorucusu ana baba ile olan ilişkinin şeklidir. Cocuklukta ihmal edilen, aşırı katı veya dengesiz, daha cok da fiziksel cezalandırmaya, dayağa dayanan bir disiplin uygulanan cocuklarda genclik doneminde bu tip davranışlar daha sık izlenmektedir. Ana baba cocuk ilişkisinde karşılıklı duşmanlık, aile kaynaşmasının yokluğu, ana babanın cocuğu reddi, ilgisizliği bu tur genclerin ailelerinde sık rastlanan durumlardır.

Alt-gelir gruplarında yer alan genclerin suca eğilimlerinde ruhsal sorunlardan cok toplumsal ve kulturel etkenlerin daha fazla rol oynadığı duşunulmektedir.
Genclik doneminde politik eylemler ve şiddet
İnsan, genclik doneminde duşunce yapısı olarak buyuk donuşumler yaşar. Genclik donemine girilmesiyle birlikte duşunce işleyişi somuttan soyuta doğru kayar; insanlığın durumu, moral ve etik değerler ve din konuları kokten ve yeni baştan ele alınır. Zekanın en işlek olduğu donem olan 18-24 yaş arasında gencler, herşeyi sorgularlar. Kendileri, dunya, varoluşun nedenleri gibi konularda enine boyuna duşunmeye başlarlar. Genc insan, sadece gorunen gercekliğe bağlı değildir. Olabilecek alternatifler uzerine duşunebilir. Bu dunyanın nasıl başka turlu olabileceğini de kapsayan bir sorgulamayı getirir bu. Olumsuzlaşma bu donemin en tipik ozelliklerindendir ve politik secimlerde dahil olmak uzere yaşamın tum alanlarını kapsar. Ana babanın sahip olduğu tum değerler olumsuzlaşabilir. Genc ailesinden kopmaya ve bireyselleşmeye başladıkca "ben kimim?" ve "nereden gelip, nereye gidiyorum?" soruları sorulmaya başlanır. Genc, kuralları incelemeye, bu kuralların ardında yatan ilkeleri tartışmaya başlar. Soyut ve kurgusal bazen de pratikle pek doğrudan ilişkisi olmayan bu duşunme tarzıyla genc insan, ahlaki, dini ve politik alanlarda varolan sistemi yetersiz bulabilir ve bu nedenle koktenci karşı cıkışlara yonelebilir. Cok ortada ve ayan beyan olan yanlışlıkları gordukleri halde duzeltmedikleri icin erişkinleri ikiyuzlulukle suclayabilir. Yaş ilerledikce kafasında kurduğu ideal dunya ile gercek dunya arasındaki fark ortaya cıktıkca hayal kırıklıkları yaşayabilir.

Genclik doneminde ailenin dışındaki dunya ve arkadaş grupları daha birincil bir konuma gecer. Genc insan, kendisini akranlarının gozuyle değerlendirir; arkadaş grubunun normlarından sapma kendine guvenini azaltan ve istenmedik bir şey olur. Bircok insan icin genclik donemi ahlaki gelişmenin ve değerlerin şekillendiği bir donemdir aynı zamanda. Soyut duşunce doneminde artık sadece ailenin değil, geniş olcude toplumun ve insanlığın cıkarları da devreye girer.

Genclik doneminin bir diğer ozelliği de genclerin kolaylıkla tehlikeli ve riskli davranışlar sergileyebilmesidir. Bunun icin zaten toplumu savunmak hep onlara kalmıştır; toplumun vurucu gucu gencler olmuş, onlar one cıkmıştır. Benzer şekilde ideolojik, ulusal mucadelelerde, spor karşılaşmalarında gencleri goruruz hep. Fiziksel bedensel gucun zirveye ulaştığı yaşlardır genclik yılları. İstatistiklere gore genclerin olum nedenleri arasında kazalar ozellikle de motorlu taşıt kazaları birinci sırada yer almaktadır. Bu durumun kolay risk alıcı davranışlara girme eğilimi ile ilişkisi olduğu sanılmaktadır. Genclerin kolay tehlikeye atılmaları yetersizlik duygularını ortmeye yonelik aşırı tepkiler, gruba benzeme ve uyma, kendisini cok guclu, zedelenemez ve olumsuz gorme gibi nedenlerle acıklanmaktadır.

Genclik doneminin bu ozelliklerini alt alta sıraladığımızda tablo daha netleşiyor; genclerin kurulu duzene olan sorgulayıcı tavırları, koktenci ve odun vermez duşunce bicimleri, arkadaşlığa verdikleri onemleri, enerji dolu olmaları ve kolay tehlikeye atılabilmeleri neden siyasi mucadelelerde on saflarda yer aldıklarını acıklıyor. Hele de boyle bir mucadele norm haline geldiğinde yani diğer gencler de aynı şeyi yaptıklarında arkadaş grubunun kuralları genc icin onem kazandığından ailenin tutumu ne olursa olsun genc, politik grupların icinde yer alabiliyor. Gencin icinde yer aldığı politik grubu secimi, bireysel ozellikleri de hesaba katan ayrı bir tartışmayı gerektiriyor.

80 sonrası genclerin siyasi katılımları, en azından gorunurde de olsa azaldı. Bir kere genelde tum toplum icin siyasi mucadele daha az onemli hale geldi. Politikacılar ozelinde tum bir politika, olumsuzlaştı, onların "uğruna mucadele vermeye değmeyecek insanlar olduğu" vurgulandı. İnsanların kendilerini tanımlamasında politik kimlik daha ikincil oldu. Bu gencleri de etkiledi ister istemez. 80 oncesinde hemen tum gencler icin siyasi tercih, kişisel kimliklerinin en onde yer alan bir bileşeni idi. Neredeyse bazı genclerin bu alan dışında uğraşıları kalmamıştı: okul, eğitim, meslek, arkadaşlık ilişkileri, karşı cinsle ilişkiler, hobiler, ozel zevkler, sanat ve guncel politika dışındaki duşunsel etkinlikler hep ikinci planda kaldı. Dolayısıyla genclik doneminin diğer ozellikleriyle birleştiğinde 80 oncesi yıllar, genclerin "siyasi şiddet"e yonelmeleri icin cok elverişli bir vasat oluşturdu.
Şuphesiz genclik doneminde hız kazanan siyasi ilgi ve etkinlikler, genclerin sağlıklı bir gelişim gosterebilmesi icin olduğu kadar dunyamızın yenilenmesi ve değişimi icin de gereklidir. Ustelik bu tur ilgi ve etkinlikler, barışcı bir mecrada surdurulduğunde, genclik donemindeki şiddete yonelmenin de gercek panzehiridirler. Ancak sağlıklı bir kişisel gelişim icin gencin politik alanların dışındaki tum diğer alanlarda da belli bir varlık gosterebilmesi, olgunlaşması, secimler yapması gereklidir. Ulkemizin gencleri 1980'lerden yakın zamanlara gelene kadar politik alanının onceki kıyıcı ve bıktırıcı hegomonyasından kurtulmanın verdiği rahatlıkla hareket etmişlerdir. Artık enerjiler oralara akıtıldığından sanatta, ticarette, ekonomide genclerin etkisi daha fazla hissedilmiş, Yuppiler her yerde boy gostermişlerdir. Politik olmak, belli bir siyasi gruptan yana tavır almak, bir norm olmaktan cıkmış, gencler hem kendi secimlerini daha rahat belirleyebilmişler hem de secenekleri daha fazlalaşmıştır. Ne var ki bu olumlu atmosferin ulke geneli icin gecerli olduğunu soyleyebilmeye imkan yoktur. Tam tersine bir yandan depolitizasyon sureci işlerken diğer yandan toplumun bıcak sırtında duran dengeleri alt-ust olmuş, toplumun ve dolayısıyla genclerin cok buyuk kesimi icin yoksullaşma, goc, ani kulturel değişim, teknomedyatik dunyadan gelen uyaran bombardımanı gundeme gelmiştir. Kaosa gidiş, genclerin buyuk bolumunun yaşam karşısındaki secim yapma, sağlıklı bir bireysel kimlik oluşturabilme fırsatlarını ortadan kaldırmış, ofkelerini biriktirmiştir. Ortaya cıkan tablo, 1990-1996 arasındaki donemin karakteristiklerini belirlemiş; ozellikle daha tutucu bir ahlaki gelişim duzeyinde olan lise gencliğinin ozellikle umutsuz ve lumpen kesimlerinin amacsız ve sudan gerekcelerle birbirlerine kıyasıya saldırılarını ve cete cinayetlerini gundeme getirmiştir.

1996'dan sonra yeniden gencliğin siyasallaşması gundemdedir. Siyasallaşma ve barışcı bir siyasi mucadele ortamı olmadığından "siyasi şiddet"e yonelme eğilimi, yuksek okullardan liselere doğru hızla yayılmaktadır.

Biz, hepimiz, genclerimizin neden şiddete başvurdukları olgusu uzerinde yeterince kafa yormazsak ve uygun tedbirler almazsak toplumumuzun yeni genc boğazlaşmalarına sahne olmasını istemesek bile en azından seyirci konumunu benimsediğimizi itiraf etmek, bu sucun sorumluluklarına hazır olmak durumundayız.
KAYNAKCA
CUCELOĞLU, Doğan. Yeniden İnsan İnsana. 18. Basım. İstanbul:Remzi Kitabevi. 1998.

CAĞDAŞ, Aysel. Anne-Baba Cocuk İletişimi. 1. Basım. Ankara:Nobel Yayınevi. 2002.

CAĞLAR, Doğan. Uyumsuz Cocuklar Ve Eğitimi Ankara: A.U. EBF Yay. No:103 1981.

DOKMEN, Ustun. Sanatta ve Gunluk Yaşamda İletişim Catışmaları ve Empati. 2. Baskı. İstanbul: Sistem Yayıncılık.1995.

GANDER, M. J.; GARDİNER, H. W. Cocuk ve Ergen Gelişimi (Cev.: Bekir Onur). Ankara: İmge Kitabevi. 1993.

GUL, Gulbahar. Gelişim ve Oğrenme, 2000

GORDON,Thomas. Etkili Ana-Baba Eğitimi Aile İletişim Dili. 8. Basım. (Cev.Emel Aksay) İstanbul: Sistem Yayıncılık.1999.

--------

---------------- Etkili Ana-Baba Eğitiminde Uygulamalar 2. Basım. (Cev.Emel Aksay) İstanbul: Sistem Yayıncılık.1997.

Kırıkkale RAM Yayınları Uyumsuz Cocuklar ve Eğitimleri Kırıkkale:1998.

KORKMAZLAR, Umran. Ana-Baba Okulu, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1995.

SARGIN, N. Cocuklarda Ruh Sağlığı. Ankara: Nobel Yayınevi. 2001.

YAVUZER, Haluk. Cocuk Psikolojisi İstanbul:Remzi Kitabevi. 2002.

------------------- Doğum Oncesinden Ergenlik Sonuna Cocuk Psikolojisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 1987.

[h=2]Mersin Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]