İSLÂM’IN İLK YILLARINDA MEKKE muşriklerinin tevhid guneşini golgelemek icin yapıp ettikleri, anahatları itibarıyla, hemen her mu’minin mÂlûmudur. Bu yapılanlar arasında en acımasız işkencelerden en yakışıksız hakaretlere, zincire vurmaktan ucbucuk sene ambargo uygulayıp ac ve acık bırakmaya kadar uzanan turlu ceşit maddî manevî eziyet de mevcuttur. Sonu hicrete uzanan bu zor onuc yılın akabinde ilk mu’minler Medine’de ZÂt-ı ZulcelÂli ve’l-ikram’ın Kur’Ân’da ‘EnsÂr’ unvanıyla andığı yardımcılar bulacak; ve Allah’ın MuhÂcirîn ile EnsÂr’a beraberce futuhat nasip ettiği gunlerin birinde Resûl-i Ekrem aleyhissalÂtu vesselamın bir davranışı butun mu’minlere asırlar boyu numune-i imtisal olacaktır.
Gun, Hayber’in fethinden sonraki gundur. Onuc yıl Mekke’de mu’minlere kan kusturan, sonraki yedi yıl icinde—Hudeybiye barışına kadar—Medine’ye ordular yığan Mekkeliler, kuraklık ve kıtlığa duşmuş haldedir. Buna karşılık, ambargolar, aclıklar, kıtlıklar yaşamış mu’minlere Rabb-ı Rahîm Arabistan’ın en mureffeh beldelerinden Hayber’in fethini nasip etmiştir.
Boyle bir fethin akabinde rahmeten li’l-Âlemîn aleyhissalÂtu vesselam ancak bu unvanın sahibine yakışır bir davranış sergiler. Mekkelilerin, hususan Mekke fakirlerinin kuraklık ve kıtlık icinde kıvrandıklarını haber aldığında, “Oh olsun!” demez. “Beter olun!” da demez. “Bize ucbucuk sene aclığı reva gordukleri gibi, şimdi de kendileri surunsunler” de demez.
Bilakis, Rabbini RahmÂn, Rahîm, Muhsin ve Kerîm olarak bilen ve ‘Allah’ın ahlÂkıyla ahlÂklanan’ bir peygamber olarak, Mekke’nin aclık veya kıtlık ceken fakirleri icin, onlara yiyecek ve bir de ihtiyac duydukları gıdaları alabilecekleri yukluce bir para gonderir.
Mekke’den hicrete mecbur edilmiş mu’minlerden Amr b. Umeyye ed-Damrî ile gonderilen bu yardım, Mekke’nin reislerini bir ikileme surukler. Amr’ın kapısını caldığı iki kabile reisi, fakirlere dağıtılmak uzere bu yardımları almaktan cekinir. Yirmi yıldır ‘en amansız duşman’ belledikleri ‘yetim-i Ebu Talib’den gelen bu yardımın ‘kalbleri yumuşatmasından’ korkarlar cunku. Buna karşılık, Mekke’nin en guclu kabile reislerinden Ebu Sufyan b. Harb gelen yardımı reddetmez, alıp fakir ve muhtac Kureyşlilere dağıtır. Bu arada, “Biz onun kanının peşindeyken, o bizim fakirlerimizi duşunuyor” gibi sorgulama yuklu sozler sarfeder. Hz. Peygamber’in bu zor zamanlarında Mekke’nin fakirlerini duşunuyor olması, Ebu Sufyan’ın yirmi yıl İslÂm’a ve Peygambere karşı kin biriktiren kalbini yumuşatır. “İnsan ihsana pereştiş eder” cunku. Aynı Ebu Sufyan, cok değil birbucuk yıl sonra, ‘Mekke muşriklerinin reisliği’nden cıkıp ‘Hz. Peygamberin sahabisi’ olacaktır.
Bu ‘yardım’ hadisesinde, ancak bir peygamber kalbine nasip olan eşsiz bir şefkat ve kerem ile duşmanlarının dahi fakir ve muhtaclarını duşunen Resûl-i Ekrem’in sergilediği mucizevî tavır; ve, onun getirdiği hak din uğruna Muhacirîn feragatini ve EnsÂr fedakÂrlığını sergileyegelmiş mu’minlerin gecmişe dair hicbir kin taşımaksızın bu nebevî tavra tam bir merbutiyeti elbette muazzam bir insanî kaliteyi ifade etmektedir. Bunun yanında, Hz. Peygamber’den sÂdır olan bu inceliği red değil kabul eden Ebu Sufyan’ın tavrında da ciddi bir kalite vardır.
Zira Ebu Sufyan, Medine’den gelen bu keremkÂr yardımın kendi kalbi başta olmak uzere bircok muşrik Mekkelinin kalbini İslÂm’a ve Muslumanlara karşı yumuşatacağının farkındadır. Yine de, yardımı kabul etmiştir. ‘Tuzu kuru’ zengin bir Kureyş reisi olarak Mekke’nin fakirlerine yonelik bu yardımı kabul ederek İslÂm’a karşı yumuşama yerine, kalbindeki kin ateşini sondurmemek amacıyla yardımı elinin tersiyle itmeye yeltenmemiştir. “Yaşadığımız kıtlığı kendiniz icin siyasî ranta mı donuşturmek istiyorsunuz?” kabilinden bir niyet okuyuculuğuna girişerek Amr b. Umeyye’yi yardım kervanıyla birlikte geri cevirmeye de yeltenmemiştir. LÂkin, ihsan ve keremi gormuş, kabul etmiş, ihsankÂr ve keremkÂr Resûl-i Ekre aleyhissalÂtu vesselama ve ona keremkÂrlığı emreden Mutekellim-i Ezelî’nin dinine karşı kalbini yumuşatmayı tercih etmiştir.
Dunyanın her tarafında olup bitenden herkesin haberdar olduğu şu gunlerde ise, şu ulkede veya dunyanın herhangi bir yerinde bir ihtiyac hali zuhur ettiğinde mu’minlerin şefkatli yardım elinin oraya ulaşmasından rahatsız olanlar vardır. “Amanın, bu yardımlar sayesinde irtica gelebilir” endişesiyle, elinden geldiği kadarıyla bir şefkat parıltısı sergileyen mu’minlerin yardım elini reddeder birileri. Kimileri de kırmaya, hatta koparmaya calışır onları.
Boylesi durumlarda, Ebu Sufyan kalitesi gelir aklıma. Duşmanın dahi asil ruhlusu tercih sebebidir.
Ebu Sufyan Kalitesi
Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler0 Mesaj
●42 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Peygamberler, Evliyalar ve Sahabeler
- Ebu Sufyan Kalitesi