
insan denen ........boşluğu siz doldurun,ben gozu doymayan diyorum....
fazla soze gerek yok..bence okuyana buyuk ders var..insanlığı aynada kendine gosteren bir yazı.....
Doğanın bedduası ustune
Yabancı, o esrarlı gozlerini kalabalığın ustune cevirdi. Kalabalığa baktı, baktı, baktı... Sonra ellerini kaldırdı. Avucları kalabalığa gelecek şekilde bir sure havada tuttu. Ve kalabalığı sıvazlar gibi indirdi ellerini ve soze başladı:
Ey insanlar: Ey zalimler, ey nankorler, ey zavallılar!
Doğayla dostluğunuz bozulmuştur. Doğayla barışın!
Doğa, Yaratıcı’nın sizi kucaklayan kolları, okşayan elleri, open dudakları, ısıtan nefesidir.
Doğayla aranız acıksa bilin ki, tum koruyucularınızı yitirmişsiniz.
Doğanın hayat verdiği tum canlılar size duşman gozuyle bakıyor.
Siz, ey insanlar, doğanın dost yavrularına akıl almaz kotulukler yaptınız. Bir fil dişi icin fili, bir kemerlik deri icin timsahı olduren sizlersiniz.
Bir kulube yapmak icin bir orman yaktınız, bir fabrika kurmak icin bir sahil batırdınız... Yozlaşmışlığınızın yarattığı ‘keyifler’i tatmin icin urettiğiniz kokularla ozonu delecek kadar zalimleştiniz!
Doğa ve yavruları sizin yuzunuzden nefes alamıyor. Doğa ve onun ak ve berrak cocukları size ne buyuk iyilikler etmiş, ne tarifsiz nimetler vermişti! Siz onlara şukran borcluydunuz; ama sadece nankorluk gosterdiniz.
Doğanın dualar korosu, sizin zulumleriniz yuzunden beddualar korosuna donuştu.
Balık yuzerken, kuş ucarken, sincap zıplar, kertenkele surunurken artık beddua ediyor. Cunku onların yerini-yurdunu, yatağını-yalağını zehirlediniz.
Siz ne doymaz varlıklarsınız, ey insanlar!
Acıkmadan oldurur, doyduğunuz halde oldurmeye devam edersiniz. Ve siz, yıllar sonrasının hayalî aclıklarını duşunerek bugunden depolamak icin oldurursunuz.
Siz, Yaratıcı’ya guvende ne kadar gerilerdesiniz, ey insanlar!
Hicbir varlık yarınki aclığını duşunerek bugunden oldurmez. Sizin ‘vahşi’ dediğiniz hicbir hayvan, karnı doyduktan sonra oldurmeye devam etmez. Bunu yalnız siz yaparsõnõz.
Birbirinizi alt etmek icin geliştirdiğiniz silahları daha oldurucu kılmaya yonelik yer altı ve su altı ‘deneyleriniz’ yuzunden uykuları ve huzuru bozulan yerkurenin yureği, cekirdeği rahatsız oldu.
Bu rahatsızlığın doğurduğu ofkenin hedefi siz olacaksınız. Tabiat ana size artık acımayacaktõr. Ne gokler ağlayacaktır sizin icin ne de yeryuzu...
Başınıza cok iş actınız, ey insanlar!
Siz, sizin dışınızdaki tum canlıların şikayetiyle bir sanık sandalyesine oturtuldunuz. Artık sizden siz bile şikayetcisiniz.
Sevgiyi de siz oldurdunuz!
Ana kuşları vurup yavru kuşları yuvalarda oksuz koydunuz.
Teknoloji ifritinizin cirkef kusan nefesiyle cicekleri soldurdunuz! Beyaz kar tanelerini kara katranlarla kirletip yasa boğdunuz. Sarp yamaclardaki gurbuz yaban kecilerini doymaz iştahlarınızı tatmin icin kurşunladınız.
Urettiğiniz cehennem silahlarıyla toprakları bombalayarak karınca yuvalarını mahvettiniz.
Hayatın sahibi sizi sudan yaratmıştı. Siz, yeni kuşaklarınızı kandan yaratıyorsunuz.
Şairlerin o tanrõısal gozleri artık yıldızları oldukları gibi goremiyor. Cunku zehirli bulutlarla gokyuzunu kapladınız.
Bebeklerin anne sutuyle beslenemediği bir dunya yarattınız. Şehvet *****likleri uğruna ana sutunu yok ettiniz...
Sevginin yaratıcı kucağı olan anaları belleri bukulduğunde barınıza basmıyor, huzur evlerine kapatõıyorsunuz.
Siz, ey insanlar! Namertleştirdiğiniz bu dunyada, kendi elleriyle kendine olum tuzakları kurmuş aptallar tiyatrosunu oynuyorsunuz.
Sevginin mayalandığı din mabedini kin mabedine donuşturdunuz.
Ey insanlar! Sevgiyi diriltmek icin gereken ıstõırabı cekmeye hazır mısınız?!
Yabancı, bunları soyledikten sonra sırtını kalabalığa donerek dağlara doğru yurudu...
__________________