Ağrı, insanoğlunun tarihi ile eşdeğerdir. Hicbir insan yoktur ki, yaşamının herhangi bir doneminde ağrıdan yakınmasın ve hekime başvurmasın. Ağrı, kısa sureli(akut) ve uzun sureli (kronik) olarak iki bicimde ele alınabilir. Akut ağrı genelde bir uyarı sistemi olarak calışır. Ağrı, size vucudunuzun bir yerinde bir bozukluk olduğunu, tıbbi bir bakım gerektirdiğini ve bu bozuk bolgenin daha fazla tahrip olmaması icin o yaranın iyileşmesi gerektiği konusunda sizi uyarır. Akut ağrı, genellikle bir darbe veya hastalıkla birlikte başlar. Orneğin; bir yanık, kırık, bobrek taşı gibi nedenlerle vucut ağrılı uyaranlara karşı acık hale gelir. Bu ağrı uyaranı beyine kadar ulaştığında ağrıyı algılamış olur. Akut ağrı, bir alarmdır. Yani hastanın hekime başvurmasında rol oynayan onemli bir alarm olarak karşımıza cıkar.
Kronik ağrı ise, bir hastalıktır, aynı zamanda bir toplumsal sorun olarak da karşımıza cıkar. Her yıl yedi yuz milyon işgunu ve altmış milyar dolar zarar meydana geldiği duşunulmektedir. Kronik ağrı, aslında basit bir bulgu değil başlı başına bir hastalıktır. Bircok bel ağrılarında, baş ağrılarında ve diğer uzun sureli ağrılarda hastanın hekime başvurmasına neden olan temel sebep ağrıdır.
Tıptaki ağrı konusunda gelişmeler sonucunda artık ağrı, yeni bir bilim dalının Algoloji’nin konusu haline gelmiştir. Dunyanın bircok ulkesinde kurulan Algoloji Bilim Dalları ve laboratuarlar ağrı ile ilgili araştırmaları surdurmenin yanısıra hastaların ağrılarını dindirmeye calışmaktadırlar. Ağrı elbette ki tek başına bir tıp dalının konusu değildir. Bircok noroloji, fizik tedavi, beyin cerrahisi, romatoloji ,psikoloji gibi bircok tıp dalı ayrıca ağrı ile uğraşmaktadır. Kronik ağrının bir hastalık olarak kabul edilmesi tedavi hakkını da beraberinde getirir. Bu anlamda ağrının dindirilmesi bir insanlık hakkıdır.
Bugun tıbbın elinde biriken bilgi birikimi kronik ağrı hastalığının %90 oranında dindirilmesini mumkun kılmaktadır. Buna rağmen bu bilgi birikimi hekimlere yeterince yayılamadığı icin, hastalar bu hakkı yeterince istemediği , kullanmadığı icin kronik ağrılı hastalar ancak % 30 oranlarında tedavi edilebilmektedir.
Hipnoterapi ağrı tedavisinde kullanılan etkili tekniklerden biridir.Ozellikle kronik(muzmin) ağrıların ve psikolojik ağrıların tedavisinde cok etkilidir (Sacerdote, 1970, Melzack ve Perry 1975, Elton, Burrows ve Stanley 1980, Willard ve Callen 1983, James, Large ve Beale 1989, Large 1994, Holroyd 1996).Ağrı insanda fiziksel ve duygusal bir yuk yaratır,bu da bizi strese sokar.Stres de ağrının daha da artmasına neden olur.Tum dikkatimiz ağrının uzerine yoğunlaşır.Eğer dikkatinizi olumlu başka bir şeye cevirirseniz, ağrıyı bir sureliğine unuttuğunuzu gorursunuz.Buna ağrı amnezisi denir.Burada ağrı bilincdışına itilince,bilinc ağrıyı fark edememektedir.
Hipnozla ağrı tedavisine başlamadan once tıbbi bir muayeneden gececek,gerekirse bazı tetkikler yaptırmanız istenecektir.Cunku ağrının bizi uyarma gorevi vardır ve ağrının nedeni anlaşılmadan ortadan kaldırılması uygun değildir. Hipnotik tedaviyi ağrı tedavisinde şu durumlarda kullanıyorum:Tıbbi muayene sonucunda ağrının nedeni psikolojikse veya kanser ağrılarında olduğu gibi ilac tedavisinin yanında destekleyici olarak veya ağrı tıbbi olarak tedavi edilemediğinde.
Ağrı, rahatsızlık hislerinin yanında,zihinsel ve duygusal tepkileri de icerir.Ağrı hakkındaki olumsuz duşunceler ve sonrasında kaygı ve gerilimdeki artma,rahatsızlığın daha derin hissedilmesine yol acar. Bu nedenle hipnoterapide olumsuz duşuncelerinizle ilgili calışılır.Ağrının ne kadar kotu olduğu uzerine yorum yapmak yerine,nefes egzersizleri ve hipnotik telkinlerle ağrısızlık sağlanabilir.Ayrıca hipnoterapi ile muhtemel ikincil kazancların(ağrı ile dikkat cekme,ilgi gorme şeklinde faydalar) farkına varılarak temizlenmesi sağlanır.
Hipnoterapi ile ağrı tedavisinde bircok yontem vardır. Bunlar arasında imajinasyonla ağrı azaltmak,ağrıdan uzaklaşmak(sevilen bir yere hipnotik bir seyahat) ve ağrıyı aktarmak (ozellikle migren tedavisinde baş ağrısı hastanın eline oradan da havaya aktırılır) sayılabilir.
HİPNOZ VE AMELİYAT
Bazı insanların kimyasal maddelerle yapılan anesteziye alerjisi vardır veya bazıları kimyasal ilaclarla anestezi almak istemez. Hipnoz ameliyat sırasında bircok aşamada kullanılabilir. Ameliyat oncesi yaşanan stresi,kaygıyı azaltabilir.Ameliyat esnasında kısmen veya tamamen anestezi(hipnoanestezi) sağlayabilir ve ameliyat sonrasında ağrıyı ortadan kaldırabilir,daha hızlı iyileşmenizi sağlayabilir.
Belcika’daki Liege Hastanesi’nin anestezi uzmanlarından Dr. Marie Elisabeth Faymonville "hipnozla uyuşturma" adı verilen bu yonteme sık sık başvuruyor. Uzmanlar lokal anestezi ve kimi analjezik ilaclarla birlikte kullanıldığında tıbbi hipnozun genel anestezinin yerini tutabilecek son derece etkili bir secenek olduğuna dikkat cekiyorlar. Liege ekibi bugune dek 4800 u aşkın buyuk ve kucuk caplı cerrahi işlemde bu yontemden yararlandı. Başka sağlık kuruluşlarında da hipnozla uyuşturma yontemi giderek yaygınlık kazanıyor. Farmakolojik anestezi dalındaki son gelişmeler goz onunde tutulduğunda, sağlık uzmanlarının hipnozla uyuşturma yontemini akıllarının ucundan bile gecirmeleri insana cok garip gelebilir. 19. yuzyılda yuzlerce ameliyatta hastaların hipnozla uyuşturuldukları biliniyor. Ancak eter ve kloroform gibi uyuşturucu kimyasalların bulunmasıyla birlikte hipnoz yontemi de rafa kaldırılmıştı.
Georgia Tıp Fakultesi anestezi uzmanlarından Dr.Steffen Meiler ucucu anestezi ilaclarının bağışıklık sisteminin uyum sağlama yetisini azalttığı yonundeki kanıtların giderek arttığını belirtiyor. Cok sayıda araştırma solunum yoluyla bedene aktarılan anestezi ilaclarının akyuvarlardaki hucrelerin olumune neden olduğunu ortaya koyuyor. Ancak Dr.Meiler kesin bir sonuca varılmadan once tum bu bulguların cok daha ayrıntılı bir bicimde incelenmesi gerektiğine inanıyor.
Hipnozla uyuşturulan hastalarda oncelikle daha az kanama oluyor. Bu da cerrahi işlemlerin, ozellikle de yoğun kanamalara yol acan burun ve meme ameliyatlarının başarıyla yerine getirilmesini kolaylaştırıyor. Narkoz uygulanan hastalarda kanamanın daha cok olması anestezi ilaclarının kan damarlarının sıkışmasını engellemesinden kaynaklanıyor. Genel anestezi uygulanan hastaların solunum aygıtına bağlanmaları da gerekiyor. Bu da hastanın goğsunde ek bir basınc yaratıyor ve kanamanın daha da artmasına neden oluyor. Oysa hipnozla uyuşturulan hastalar cok daha kolay soluk alıp verebiliyorlar.
Hipnozla uyuşturulan hastalar ameliyat boyunca uyanık olduklarından cerraha yardımcı bile olabiliyorlar. Soz gelimi, yaşlılık ya da yuzdeki bir travma nedeniyle sarkan goz kapaklarının onarımı sırasında hastanın katkısı buyuk bir onem taşıyor. Cunku gorme duyusunun sağlığa kavuşturulması yonundeki bu son derece ustalık gerektiren ameliyatta ayarlamaların kusursuz olması gerekiyor.
Hipnozla uyuşturma,hastanın iyileşme surecini de kısaltıyor. 2000 yılında 20‘si genel anesteziyle, 20’si hipnozla tiroid(guatr) ameliyatı geciren 40 hastayı karşılaştıran Dr. Faymonville ekibi genel anestezi uygulananların 36 gunde, hipnozla uyuşturulanların ise 10 gunde sağlıklarına kavuştuklarına dikkat cekiyor.
New Scientist’te yer alan araştırmaya gore,sinirbilimciler hipnozun ağrı duygusunu nasıl azalttığını yeni yeni kavramaya başlıyorlar. Iowa Universitesi’nden Sebastian Shulz-Stubner onderliğindeki bir grup araştırmacı gecen yılın sonlarında hipnozlu kişilerle hipnoz altında olmayanların ağrı duyma eğilimlerini karşılaştıran bir araştırma yayımladı. Aşırı sıcağa tutulan deneklerin beyin etkinliklerini işlevsel manyetik titreşimli goruntuleme yontemiyle (fMRI) karşılaştıran araştırmacılar iki grup arasında belirgin farklılıklara tanık oldular. Bir başka fMRI deneyi de hipnozlu beynin ağrı duygusuna bilincli olarak yon verebildiğini ortaya koyuyor.
Peki hipnoz gercekten de genel anestezinin yerini tutabilir mi?
Bu goruşe kuşkuyla yaklaşanlar insanların yalnızca kucuk bir bolumunun hipnoza yatkın olduklarını, bu nedenle yontemin pek de kullanışlı olamayacağını savunuyorlar. Ote yandan, Dr. Shulz-Stubner durumun hic de oyle olmadığını, ameliyat surecinde hastaların %80 inin gerekli hipnoz duzeyine ulaşabildiklerini one suruyor. Dr.Faymonville’in bulguları ise bu uygulamanın cok daha başarılı olduğunu gozler onune seriyor.
Feymonville hipnozun 20 hastanın 14‘de etkili olduğuna dikkat cekerek,"Hipnoz herkesin isterse ulaşabileceği doğal bir durumdur" diyor.
HİPNOZ VE KANSER
Hipnoterapi kanser ağrılarının tedavisinde de etkilidir(Domangue ve Margolis, 1983). Ağrının yanında stres ve kaygıyı da gidererek, imajinasyonla bilincaltında bir iyileşme simgesi yaratılarak iyileşmeye de katkı sağlayabilir. Araştırmalar, olumcul kanser hastalarının yuzde 50’sinde (Hilgard ve Hilgard, 1975) ve diş hastalarının yuzde 95’inde (J. Barber, 1977) ağrı kontrolune destek olarak hipnoz tekniklerinin kullanılabileceğini gostermektedir.
Syrjala, Cummings ve Dolandson (1992) kemik iliği nakli gormuş 67 hastada hipnozun, bilişsel-davranışsal terapiye gore, mide bulantısı ile kusmaya karşı ve uyuşturucu olarak kullanım haricinde ağrı azaltımında daha etkili olduğunu gostermiştir. Bu sonuc, hipnozun erken hamilelik, blumik ve kanser tedavisi kaynaklı kusma isteği de dahil olmak uzere bircok hasta topluluğunda mide bulantısı ve kusma tedavisinde cok etkili bir arac olduğunu gostermektedir(Evans, 1991).
Hipnoz altında sağlıklı hucreleriniz ile kanserli hasta hucrelerinizi imgeledikten sonra,kanserli hucreleri zihnimizden atma calışmaları yapıyoruz.
HİPNOZ VE DUYARLI BARSAK SENDROMU
Ağrılı, duyarlı bağırsak sendromunda, hipnozun etkili olduğunu gosteren iki araştırma vardır. Whorwell, Prior ve Faragher (1984) hipnozun 30 hastada oznel ağrı ve karın şişliği şikayetlerini yardımcı psikoterapiye gore daha fazla azalttığını bulgulamıştır. Aynı araştırmacılar (Prior, Colgan ve Whorwell, 1990) daha sonra hipnozun ishale eğilimli 15 hastada makat duyarlılığını azalttığını bulmuştur.
HİPNOZ VE FİBROMYALJİ
Fizik tedavi ile karşılaştırıldığında hipnoz, 40 fibromalji hastasında ağrıların azaltımında ve uykunun iyileştirilmesinde etkili olmuştur (Haanen, Hoenderdos, van Romunde ve diğerleri, 1991). Hipnozla tedavi edilen hastaların yuzde 80’inde ilac tedavisi gerekliliğinde azalma gozlemlenmiştir.
Pittsburgh Universitesi’nden Dr.Stuart Derbyshire onderliğindeki ekip, şiddetli ağrılara yol acan romatizmal bir hastalık olarak bilinen fibromiyalji hastalarına hipnoz uygulayarak kafalarında ağrılarını gosteren bir kadranı duşlemelerini istedi. Hastalar bu duşsel kadran cevrildiğinde ağrıyı daha az hissettiklerini belirtirken, MR goruntuleri de beynin ağrıdan sorumlu bolgesindeki etkinliğin azaldığını doğrulamaktaydı.
HİPNOZ VE MİGREN
Olness, MacDonald ve Uden (1987) 28 cocuk migren hastasında hipnozun propranolol ve plasebo ilac tedavisinden ustun olduğunu belirtmişlerdir.
Cedercreutz (1976) 100 şiddetli migren hastasını hipnozla tedavi etmiştir. Hastaların, migren rahatsızlıkları 3 ay icinde yuzde 55 azaldı.
Van Dyck, Zitman, Linssen ve Spinhoven, 1991; Spinhoven, Linnsen, van Dyck ve Zitman, 1992; Zitman, van Dyck, Spinhoven ve Linnsen, 1992) hipnozun ve kendi kendine hipnozun ozellikle hipnotize edilebilirliği yuksek olanlarda, tansiyona bağlı baş ağrısının en az kişinin kendisini eğitmesi kadar ve kontrol gruplarına gore daha fazla azalttığını ortaya koymuştur.
Hipnoz daha genel, kişiye psikolojik, bilişsel ve psiko sosyal surecleri değiştirme ve kendi isteğiyle farklı bilinc duzeylerine erişim sağlayan, bilişsel esneklik kabiliyetini icerir (Evans 2000, 1991)
Hipnotize edilebilirlik hayal kurmayı etkin bir şekilde kullanabilme, uyuklama, kolay uykuya dalma, bir filmde veya romanda kaybolmak gibi deneyimler yaşayabilme, goruşmelere gec kalma, hastaların, hipnozun kullanıldığı tedavi durumları dışında bile psikiyatrik (ve muhtemelen tıbbi) semptomlardan kurtulmasındaki kolaylık gibi bircok farklı olcu sistemiyle paraleldir (Evans 1991, 2001).
Kronik ağrıdan şikayetci olan bircok hastada, ağrının şiddeti, lezyon veya yaranın derinliğiyle orantılı değildir. Psikolojik veya duygusal onemi, ağrının algılanan şiddetinin oncelikli belirleyicisi olabilmektedir. Şiddetli ağrının kontrolu ( Evans, 1989) kaygının doğrudan kontrolunu icerir. Hastalık veya yaranın, artan zararlı ağrıların şiddetine eşlik eden, kısa ve uzun donem etkileri konusundaki artan kaygı genellikle ilac, hipnoz veya kaygıyı azaltan, kişiyi rahatlatan ve dikkati yeniden odaklayan herhangi bir başka mudahale gibi uygun tedavilerle hafifletilmektedir (Evans, 1990b, 2001).
[h=2]İstanbul Psikoloji uzmanlarına ulaşmak icin tıklayın![/h]
Ağrı tedavisi ve hipnoterapi
Sağlık0 Mesaj
●25 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Sağlık
- Ağrı tedavisi ve hipnoterapi