Cocuk Eğitimi mi Anne-Baba Eğitimi mi?
Prof.Dr. Harun AVCI
Cocuğunuz ofkeyle karşınıza dikiliyor ve size meydan okuyor mu? Onun nereye gittiğini bilmiyor, meraktan catlıyorsunuz ve gelince de size hicbir şey soylemek istemiyor mu? Evde hicbir şey yapmak zorunda olmadığını, doğmayı kendisinin istemediğini ve bu sebepten sizin ona bakmakla yukumlu olduğunuzu soyluyor mu? İnanc ve değerleriniz cocuğunuzun inanc ve değerleriyle catışıyor mu? İsteklerini yerine getirmediğinizden şikÂyet ediyor mu? Bu soruların hepsine "hayır" cevabı verecek anne-babaların sayısı cok azdır. Cunku her cocuğun ceşitli istekleri olur, davranışla ilgili veya hissî problemleri bulunabilir. MeselÂ, arkadaşı veya kardeşiyle iyi gecinemez, surekli yeni eşya veya giyim ister, okul ve odevler sıkıcı gelir, sizin uygun gormediğiniz kişilerle arkadaşlık eder; hatt yatma kalkma saati, yemesi, odasını duzenlemesi, hafta sonu ve boş zamanını nasıl değerlendireceği konularında anne-babasıyla anlaşamaz.
Bu tip problemler karşısında siz, ona emirler vererek yonlendirmeye mi calışıyorsunuz? Uyarıp gozdağı mı veriyorsunuz? Yoksa nasihat edip, nutuk cekip, cozum teklifleri sunup, ahlÂk dersi mi veriyorsunuz? Ya da yargılıyor, sucluyor, tenkit ediyor ve aynı duşuncede olmadığınızı mı soyluyorsunuz? Veya ad takarak, alay ederek utandırıyor musunuz? Yoksa aynı duşuncede olduğunuzu belirtmeyi, ovmeyi, her yaptığını desteklemeyi ve guven vermeye calışmayı mı tercih ediyorsunuz? Veya onun davranış ve duşuncelerini analiz edip yuzune karşı yorumlar mı yapıyorsunuz? Ya da onu oyalıyor, konuyu saptırıyor, sorular sorarak anlatmak istediklerini mi sınırlıyorsunuz?
Bu soruların en azından bazılarına "evet" demek ebeveynlere ters gelmez. Oysa bunlar anne-baba ile cocuk arasında iletişim kurulmasını engeller. Emir ve yonlendirme, cocuğa duygularının ve ihtiyaclarının onemli olmadığını anlatır. O hÂliyle kabullenilmediğini iletir. Bu ise cocuğu kırar, kızdırır ve duşmanca hareketlere sebep olur. Gozdağı vermek, cocuğu korkak yapar ve kusturur. Yerli yersiz ahlÂk dersi verilen cocukta sucluluk duygusu uyanabilir. Hep nasihat etmek ve cozum teklif etmek, cocuk icin, "anne-babam benim cozum bulma kabiliyetimin olmadığını duşunuyor" anlamına gelir. Boylece cocuk duşunmeye değil, anne-babasına bağımlı kalmaya yonelir ve aşağılık duygusuna kapılabilir. Cocuklar nutuk dinlemeyi de, hatalarının yuzlerine vurulmasını da sevmezler. Bunlar ona, onu kucuk gorduğumuz, yetersiz bulduğumuz duşuncesini verir. Yargılamak, eleştirmek ve suclamak, cocuklara kendisini yetersiz, aptal, değersiz hissettirir. Tenkit, cocuklarda sevilmedikleri duygusunu uyandırır. Ad takmak, alay etmek ve utandırmak, cocukların kişiliği uzerinde olumsuz etki yapar. Soylenenin tersini yapıp kendisini haklı cıkarmaya calışabilir. Oyalamak ve konuyu saptırmak, onunla ilgilenmediğimiz, saygı duymadığımız ya da reddettiğimiz zannını uyandırır. Aşırı iltifat da cocuklar uzerinde olumsuz tesire sahiptir. Surekli ovulen cocuklar ovulmediklerinde bunu kabul edilmeme veya yargılanma olarak algılayabilirler. Arkadaşlarının yanında ovulen cocuk utanır ve rahatsız olur.
O hÂlde ebeveyn olarak ne yapacağız? Cocuklarla ilişkilerimiz neye dayanacak? Onları nasıl etkileyeceğiz? Bu konuda cok farklı şeyler soylenmiştir. Ama mesele, iki onemli esas uzerine oturtulabilir. Birincisi, "etkin dinleme" yoluyla, cocuğun acılmasını, duygularını dışa vurmasını sağlamak, onu belli soylem ve davranışa iten esas faktorleri anlamak ve cozum yolunu cocuğun kendisine buldurmaya yardımcı olmaktır. İkincisi, onunla nasıl konuşacağımızı, duşuncelerimizi ve isteklerimizi nasıl ileteceğimizi bilmek ve ona gore davranmaktır. Bu ise "sen-iletisi" yerine "ben-iletisi"ni kullanmaya dayanır.
Etkin dinleme ve ben-iletisi, anne-baba ve cocuk arasında iyi bir diyalog kurulmasını, tarafların birbirlerinin duygularını anlamasını sağlar; cocuğa doğruluk, comertlik, yardımseverlik gibi değerleri kazandırır ve inanclarımızı kolaylıkla oğreteceğimiz bir ortam hazırlar. Bunları oğretmek, anne-babanın hem hakkı, hem de gorevidir. Cocuk değer ve inancları hakkındaki bilgiyi, buyuklerin bu konulardaki konuşmalarına kulak misafiri olarak veya bizzat kendisiyle konuşularak ya da okul, arkadaş ortamı gibi aile dışı cevrelerden oğrenir. Ama en onemlisi, anne-babanın bir hayat boyu yaşayışıyla, davranışıyla cocuğa iyi bir model olmasıdır. Kendimiz ahlÂklı ve durust isek, inanclarımızın gereğini yerine getiriyorsak cocuk bizden bunları alır. Yetişkinlerin dedikleri ve yaptıkları birbiriyle celişiyorsa, cocuklara ve genclere değer ve inancları adına verebilecekleri hicbir şey yoktur. Bunlar baskıyla değil, onlara uygun yaşayarak oğretilebilir.
Etkin Dinleme
Dinleme cok onemlidir; cunku cocuğa kendisinin onemli olduğunu, kulak vermeye değecek kadar değerli olduğunu anlatır. Dinleme sayesinde; cocukların hayal kırıklıkları vaktinden once, işler kotuye gitmeye başlamadan once gorulebilir. Cocuğun bir ihtiyacı olduğunda, bir şey isteyeceğinde, canı bir şeye sıkıldığında anne-babasına bunu iletmek ve duygularını onlara acmak ister. Eğer anne-baba cocuğun isteğini duymazlıktan ve gormezlikten gelirse, cocukla ebeveyn arasındaki ilişki giderek kotuleşir ve sonunda kopma noktasına gelir. Oysa, etkin dinleme metodunu kullanan anne-baba cocuğun duygularını ve iletinin ne anlama geldiğini anlamaya calışır, sonra bunun doğruluğunu sınamak icin kendi sozcukleriyle anladığını geri iletir. Burada dinleyici (ebeveyn), karşıdakinin (cocuğun) soyledikleri hakkındaki değerlendirmesini, onerisini, goruşunu ona bildirmez ve soru sorma gibi kendinden bir şey eklemez. Yalnızca gonderenin iletisinden anladığını geri iletir, duygu, duşunce ve yorumları kendine kalır. MeselÂ, cocuk akşam yemeğinde, "bu akşam yemek yemek istemiyorum" dediğinde, anne-baba, "haydi hemen gel, uc oğun yemek yemen lÂzım, ne yediğimizi gor" gibi emir ve mantıkla inandırma yoluna gidebilir. Cocuk, "oğle yemeğinde cok yedim, hicbir şey yemeyeceğim" diyerek tavır koyduğunda, "hemen masaya gel!" emriyle karşılaşırsa, "ac değilim, masaya da gelmek istemiyorum!" deyip inatcı tavrını surdurebilir. Bu durumda anne-baba cocuğun esas sıkıntısını asla anlayamaz. Bunun yerine etkin dinleme yontemi kullanılırsa, "bu akşam yemek yemek istemiyorum" ifadesine karşı, "bu akşam yemek yemek istemiyorsun" dendiğinde, cocuk "evet, midem sanki duğumlenmiş gibi" diyebilir. Dinleyici "bugun gerginsin" diyerek etkin dinlemeyi surdururse, cocuk "gergin değilim, cok korktum" deyip duygusunu acmaya başlar. Dinleyici "bir şeyden cok korkmuşsun" deyip duygusunu anladığını iletirse, "evet, bugun arkadaşım aradı ve konuşmak istemediğini soyledi, cok ciddiydi, her zamanki gibi değildi" diyerek yemek yemek istememesinin arkasındaki asıl sebebi ortaya koyar ve duygularını acar.
Etkin Dinleme Ne Sağlar?
Sıkıntı veren duygular bastırılarak, başka şeyler duşunulerek yok edilemezken, acıkca dile getirildiklerinde yok olurlar. Erişkin insanlar bile, sıkıldıklarında veya darda kaldıklarında, care uretmekten aciz olsa da kendini dinleyen kişilere icini dokerler. Kendisinin dinlenmesi kişiye buyuk bir rahatlık verir. Aynı şekilde, etkin dinleme, cocukların duygularının keşfedilmesine ve sıkıntı kaynağı olan duyguların boşalımına yardım eder.
Etkin dinleme, anne-baba-cocuk arasında sıcak bir ilişki geliştirir. Dinlenildiğini, anlaşıldığını bilen cocukta karşı tarafı sevme duygusu artar. Benzer duygular anne-babada da uyanır. Boylece iki taraf arasında daha derin bir yakınlık ve daha derin karşılıklı sevgi-saygı doğar. Etkin dinleme cocuğun problemlerinin cozumunu kolaylaştırır. Cocuk icini doker, problemlerini paylaşır, dinleyici de ona yardımcı olur. Cunku anne-baba cocuğu dinliyorsa, cocuk da onları dinlemeye ve onların duşuncelerini almaya yatkın olur. Uzmanlar, cocukların kendilerini dinlemediğinden yakınan anne-babalarla, "cocuklarını dinlemedikleri konusunda bahse girebilirsiniz" demektedirler. Diğer yandan etkin dinleme sayesinde cocuk, problemini kendi kendine analiz etmeye, onun uzerinde duşunmeye ve cozum bulmaya yonelir.
Etkin dinlemenin kullanılabilmesi icin anne-babanın cocuğun soylediğini duymak istemesi, onu dinlemek icin zaman ayırması, o anki probleme gercekten yardımcı olmak istemesi, onun duygularını, kendisininkinden farklı olmasına rağmen kabul edebilmesi, cocuğun duygularını tanıyıp onunla baş edebileceğine guvenmesi, duyguların değişebileceğini bilmesi ve cocuğu, kendisinden farklı kendine has duygu ve duşunceleri olan bir birey olarak gorebilmesi gerekir. Eğer anne-baba cocuğu dinlerken kendi duygularını askıya alamayacaksa, kendini onun yerine koyamayacaksa, dunyayı onun gorduğu gibi goremeyecekse, gerekirse kendini değiştiremeyecekse, etkin dinleme gercekleşmez. Onun yaptığı, yapmacık bir hareketten oteye gecmez.
Anne-baba-cocuk arasındaki her ilişki veya her durum etkin dinlemeyi gerektirmez veya etkin dinleme icin uygun zaman olmayabilir. Etkin dinlemenin en uygun zamanı, cocuğun ihtiyacının veya isteğinin yerine gelmediği, yani cocuğun problemi olduğu zamanlardır. Arkadaşı ve kardeşiyle gecinemediği, dersleri ve odevleri zor geldiği, bir konuda karar veremediği, birisine kızdığı, mutsuz olduğunu hissettiği anlar gibi. Hemen hemen butun cocuklar bu tur problemlerle karşılaşırlar. Genellikle anne-baba cocukların problemlerini ustlenmeye yatkındırlar. Oysa yapılması gereken şey, probleme cocuğun sahip cıkmasına izin vermek, ona problemini cozebileceğine dair guven vermektir. Etkin dinleme, cocuğun probleminin cozumunde ilk adımı oluşturur; yani duygular acıklanır ve problem tanımlanır. Artık ev, cocukların problemlerinin konuşulduğu bir ortama donuşur. Cocuklar daha once anne-babalarına acamadıkları problemlerden soz etmeye başlarlar. Bu ilk adımdan sonrasını genellikle kendileri getirir ve kendi cozumlerini bularak, problemin ustesinden gelirler.
Sen-İletisi Yerine Ben-İletisi
Anne-babalar istemediği bir davranış karşısında cocuğa genelde, oznesi "sen" olan; "yapma", "oyle yaparsan...", "neden gidiyorsun", "bozma", "calış", "daha iyi olmalısın", "başımın derdisin" gibi iletiler gonderirler. Butun cocukların istediği, kendi duygularının anlaşılmasından sonra anne-babanın duyguları yonunde olumlu bir şeyler yapmaktır. Anne-baba-cocuk ilişkisinde problem her zaman cocuktan kaynaklanmaz. Onlar da yorgun, uzgun, uykusuz, sıkıntılı, kızgın, endişeli olabilir. "Yorgunum", "dinlenmek istiyorum" gibi acık bir kodla gercek duygunun ortaya konması "ben-iletisi"dir. Anne, "tertemiz mutfağımı kirlenmiş gorunce uzuluyorum" derse ben-iletisini kullanmış olur. "Mutfağı neden bu kadar kirlettin" ifadesi ise sen-iletisidir.
Sen-iletisi cocuğu isyana, inatlaşmaya ve direnmeye kışkırtırken, ben-iletisi bunları onleyebilir. Onun davranışının bizim uzerimizdeki etkisini durustce iletmek, onun kotu olduğunu soylemekten daha etkilidir. Bu, cocuğa duygularımızı anlatır, davranış secme ozgurluğunu ona bırakır, sorumluluk almasını oğrenmesinde yardımcı olur. Ben-iletisi durust olduğundan, cocuğa da duygularını durust iletilerle anlatmasını oğretir. Bu acıklığın en buyuk yararı, cocuğun anne-babasını olduğu gibi tanıması, kendi duygularını acığa vurması ve icten, samimi bir ilişkinin gelişmesidir. Cocuklar anne-babalarındaki bu gercek olma ozelliğinin değerini bilirler ve şoyle derler: "Annem ve babam benimle arkadaş gibiler. Onlar iyi insanlar. Herkes gibi onların da yanlışları var, ama ben onları oyle de seviyorum."
Sonuc olarak, anne-babalar cocuklarını seviyorlarsa onların daha mutlu, daha saygılı, daha sorumlu, daha durust olmalarına ve olgunlaşmalarına nasıl yardım edeceklerini oğrenmek zorundadırlar. Turkiye'de son yıllarda, anne-baba eğitimi konusunda kurslar duzenlenmekte, seminerler verilmekte, kitap ve makaleler yazılmaktadır. Hatt bu gaye ile vakıf ve dernekler kurulmaktadır. İnanc sistemimiz ve kulturumuzde de cocuklara nasıl davranılacağı konusunda zengin guzel ornekler vardır. Bu imkÂnları değerlendirerek mukemmel ebeveyn olmak, her anne-babanın elindedir.
Cocuk Eğitimi mi Anne-Baba Eğitimi mi?
Çocuk Büyütme0 Mesaj
●0 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Çocuk Büyütme
- Cocuk Eğitimi mi Anne-Baba Eğitimi mi?