Yeryuzunun en şirin varlıklarıdır bebekler. Sadece şirinlikleriyle değil her yonleriyle hayatımızda cok onemli yer tutarlar. Geleceğimiz, bazen hayata tutunma sebebimiz, bazen mutlu olmamızın nedenleridir onlar. Vatanımızın, ailemizin geleceği de sosyal, fiziksel, zihinsel yonden tam olarak gelişmiş bireylere bağlıdır. Bir bireyin tam olarak ruhen, fiziken sağlıklıklı olabilmesi icinde bebeklik donemindeki kritik aşamaları başarı ile tamamlamasına bağlıdır. Bizde bu yazımızda cocuk gelişimi konusunda calışan bilimadamlarının ozellikle ustunde durduğu ilk altı ayında dahil olduğu 0-12 ay arasındaki gelişim basamaklarına ve başarmaları gereken rollere değineceğiz. Anne ve babalara bu uzun yazımızı sabırla okumasını onerir ve faydalı olmasını uzmanportal.com olarak dileriz.

Yazımıza bir bebeğin ilk haftaki durumundan başlayalım isterseniz. İlk haftayı anlattıktan sonra gelişim donemlerini ay ay inceleyeceğiz:



Bebeklerde İlk Hafta Gelişimi
Bebek doğumdan once, yani fetus halindeyken bile ışık, ses ve ısı değişimlerine karşı duyarlıdır ve hamileliğin son haftalarında parmağını emmektedir. Sinir sistemi henuz butunuyle tamamlanmamış olsa da, doğduğunda tum ana organları faaliyettedir. Beynin ilk gelişimi konusunda yapılan son araştırmalar, bebek beyninin hem ana rahminde, hem de doğumdan sonraki birkac yıl boyunca hızla geliştiğini gostermektedir.

Bebeğiniz ilk bakışta gozunuze cok guzel gorunmeyebilir. Yuzu tuhaf renkte ve dolguncadır, gozlerinin altı şiştir ve vucudu daha sonra kaybolan ve “lanugo” dediğimiz tuylerle doludur. Cildi ise coğunlukla beyaz, ağdalı bir madde olan ve bebeğin doğum kanalından gecmesini kolaylaştıran “verniks” ile kaplıdır, ancak doğum sonrası yapılan ilk banyo ile verniks kısmen vucuttan atılır. Kalanı ise sonraki 24 saat icinde bebeğin cildi tarafından emilir.

1 HAFTA SONRA BEBEĞİNİZ İLK GUNLERDE KAYBETTİĞİ AĞIRLIĞIN BİR KISMINI GERİ ALACAKTIR.

Bebeğinizin gorunumu karşısında şaşkınlık ve hayal kırıklığına uğramış olabilirsiniz ancak unutmayın ki bu goruntusu tamamen gecicidir ve hem bunca zaman icinde kaldığı ana rahminin koşulları, hem de doğum sırasında yaşadığı sıkıntı goz onune alındığında cok da kotu sayılmaz.

Doğum sonrasında bebeğin ağırlığı genellikle 2.8 ila 4.5 kg arasındadır. Bu değerlerin biraz altında ya da ustunde olması da normaldir. Boyu ise 46 ila 52 cm. arasındadır. Dakikadaki nefes alış ve kalp atış sayısı bir yetişkinin hemen hemen iki katı kadardır. Ancak bu da bebeğin yapısına, hareket ve heyecanına bağlı olarak değişkenlik gosterebilir.

Yeni doğan bir bebeğin kafası vucuduna oranla epey buyuktur ve vucudunun neredeyse dortte birini oluşturur; bu buyukluk bebeğin annenin doğum kanalından gecmesini zorlaştırır. Doğa, bebeğin kafasının doğuma adapte olmasını sağlamıştır; doğum sırasında bebeğin kafası kanaldan gecebilecek şekle girer. Bu şekillenme sırasında bazen bebeğin kafası kulahı andıran bir bicim alabilir. Birkac gun İcinde kafa normal şeklini alacaktır. Butun bebeklerin kafalarının tepesinde yumuşak noktalar vardır. Bu noktalar kemiklerin buyume yerleridir. Bu noktalara dokunmaktan korkmayın, bunlar kafayı ve beyni koruyan kalın bir dokuyla kaplıdır.

Yeni doğmuş bir bebeğin cildi genellikle buruşuk ve sarkıktır ancak birkac gun icinde ozellikle el ve ayakların uzerindeki deri kuruyup pul pul dokulur.

Yeni doğan bebeğiniz cildi mavimsi bir renge sahip olabilir, bu duruma tıp dilinde siyanosis (cyanosis) denir. Bunun nedeni solunum yolları ve akciğerlerinin hala sıvı ve ceşitli salgılarla dolu olmasıdır. Bebek, anne kamında su icinde olduğundan ve surekli nefes alıp verdiğinden tum solunum yolu bu sıvıyla doludur. Bebek doğum kanalından gecerken bu sıvının buyuk bir kısmı ağız ve burun yoluyla atılır. Yine de doğumdan sonra akciğerde hala atılamamış bir miktar salgı ve sıvı kalabilir. Ancak burada bilmeniz gereken bebeğinizin oldukca gelişmiş bir hapşırma ve oksurme refleksi olduğudur. Bu refleks, bebeğin solunum yolunu temizleyerek acık tutar ve tıkanmasını onler. Her ne kadar oksurme ve hapşırma sırasında nefes alması durur gibi gozukse de nefes alamama gibi bir tehlike yoktur.

Sarılık, yeni doğan bebeklerde cok sık gorulen bir durumdur ve sağlıklı doğan bebeklerin yuzde 25′inden fazlasında gorulur. Bu duruma bilirubin denilen, kanla taşınan ve deride, dudak ve ağız icinde ve gozlerin beyaz yerlerinde yer alan sarı bir pigment neden olur. Sonuc olarak vucudun bu kesimleri sarı renkli gorunur. Kanda bilirubin miktannı artıran herhangi bir şey sarılığa neden olabilir.

Yeni doğanlarda sarılık iki şekilde gorulur: fizyolojik sarılık veya kan grubu uyumsuzluğunun neden olduğu hemolotik sarılık. Fizyolojik sarılık bebeğin derisinin ve goz akının doğumun ucuncu gununden itibaren sararmasıyla ortaya cıkar. Bu zararsız durum sekiz ila on gun arasında yavaş yavaş kaybolur ve ozel bir tedavi gerektirmez. Bu durum bebeğin karaciğerinin biluribini vucuttan atabilecek kadar olgunlaşmamış olmasından kaynaklanır.

Hemolitik sarılık ise anne ile bebeğin kan gruplarının uyumsuzluğu sonucunda ortaya cıkar. Yaygın tedavi şekli bebeği bir iki gun kadar Horasan tarzı ışınlara tutarak fazla biliribunin yok edilmesidir. Boylelikle karaciğere daha az yuk binmesi sağlanır.