Cok boyutlu, girift ve dinamik bir yapıda yaratılan varlıklarla alÂkalı araştırmalar, cok yonlu ve uzun soluklu olduğu takdirde yeni sırları gozler onune sermekte ve yaratılışa ait yeni guzellikleri ortaya cıkarmaktadır. Yaygın ve derinliğine yurutulen araştırmalarda, hem calışılan konunun irtibatlı olduğu alanlar ortaya cıkarılmakta, hem de saha hakkında derinlemesine incelemeler yapılmaktadır. Bu perspektiften bakıldığında, anne sutunun değişik yonleri hakkında yapılan araştırmalar, modern tekniklerle zenginleştirildiği soylenen hazır mamaların, acık bir Rahmanî mu'cize olan anne sutune eşdeğer olmadığını bir kere daha doğrulamıştır.

Hazır mamalarla beslenen yeni doğan bebekler, anne sutuyle beslenenlere kıyasen, daha cok hasta olmakta ve Âni Bebek Olumu Sendromuna (SIDS) dort misli daha yatkındırlar. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki istatistikî analizler, bebeklerin mama yerine sadece anne sutuyle beslendikleri takdirde, yılda en az 9.000 bebeğin olumunun engellenebileceğini gostermiştir. Anne sutunun cok onemli bir hususiyeti, bebeğin gelişmesine ve ihtiyacına bağlı olarak muhteviyatının dinamik ve hassas bir şekilde ayarlanmasıdır, hazır mamaların boyle bir hususiyeti yoktur. Beyin ve goz gelişmesinde onemli taurine aminoasidi, anne sutunde bol miktarda bulunur.

Yapılan onlarca araştırma, anne sutuyle en az 7–12 ay beslenmenin bebeğin vucut organlarının sağlıklı gelişmesine muspet tesir yapmasının yanında, zek gelişmesine de pozitif tesir yaptığını gostermiştir. Ancak bebekte zek gelişmesine tesir eden tek değil, onlarca faktor bulunmaktadır, anne sutu bu faktorlerden onemli birisidir. Genetik faktorler ve diğer cevre şartları acısından sağlıklı bir ortamda buyutulduğu durumda, anne sutunun zek gelişmesine pozitif tesiri daha iyi gozlenebilmektedir. Zek uzerine bu olumlu tesirler, beyin gelişmesinin aksaksız yurutulmesi icin rol verilmiş molekullerin (docosahexaenoic acid (DHA), omega-3 yağ asidi, arachidonic acid (AA), kolesterol, taurine aminoasidi) anne sutunde yeterli miktarda bulunmasına bağlanmıştır. Bilhassa sosyal zek kapasitesinin gelişmesinde, anne sutunun rolu daha bariz şekilde gorulmektedir. Danimarkalı bilim insanları tarafından yapılan bir araştırmada, anne sutuyle beslenen cocukların diğerlerine gore daha zeki olduğu gosterildi. Olcumlere gore, 7–9 ay sureyle emzirilen kişilerin IQ seviyeleri, bir aydan kısa sure anne sutu alanlara gore 6 puan daha yuksekti. Bu araştırmalara gore, calışan kadınların buyuk bir problem olarak gordukleri, cocuk emzirme sıkıntısına katlanmadıkları takdirde, ortaya cıkacak eksiklikler cok daha sıkıntı verici olacaktır. Bebeğinin gelecek dunyasını duşunen anneler, emzirme hususunda onlara daha şefkatli davranmalıdırlar.9

Bebeğin annesini emmesi esnasında, anne onun icin fıtrî ve emniyetli bir sığınak olur, temas sırasında annede yavru şefkatinin hissedilmesinde rolu olan oksitosin hormonu salgılanması artırılır. Sevgi ve şefkÂt mÂnevî duygular olmasına rağmen, maddî yapıdaki bir hormon anne ve cocuk arasındaki sevgi bağının guclenmesinde vesile kılınmıştır. Anne sutunde ayrıca hem bebekte hem de annede uykuyu getiren bir hormon olan cholecystokinin (CCK) bulunur. Dolayısıyla anne sutuyle beslenen bebekler daha kolay uykuya dalarlar. Boylece hem bebeğin buyumesi, hem de annenin dinlenmesi mumkun olur. Bebeklerinin kolayca uyuyamadığından şikÂyet eden anneler, cocuklarını anne sutuyle daha cok ve uzun sureli emzirmeyi deneyebilirler.

Alerjik maddelere karşı anne sutu
Bebeğin gelişmesine paralel olarak yediği gıdalar da ceşitlenir. Sut dışındaki yiyecekler bebeğe verildiğinde, sindirim sistemine ilk defa giren bu molekullerin bağışıklık sistemi tarafından yabancı molekul olarak tanınmaması gerekir. Bu yeni maddeler yabancı olarak algılanırsa yavrunun bunyesinde beklenmedik alerjik cevaplar uretilir. Bir başka deyişle yeni yiyeceklerin bunyeye tanıtılması ve uyum gostermesi şarttır. Vucuda giren bir gıdanın alerjik reaksiyona yol acmaması, ilgili madde veya molekulun bağışıklık sistemince yabancı olarak tanınmamasına ve bağışıklık cevabı uretme mekanizmasının hassasiyet derecesine bağlıdır. Bundan dolayı bebeğin potansiyel alerjik gıdalara alışmasında anne sutunun rolunun olup olmadığı hususu, deney hayvanları uzerinde araştırılmaktadır. Alerjik cevap uretmeye cok hassas fare yavrularına, -Laktoglobulin hem hazır mamalarla hem de insan sutuyle birlikte verildiğinde, insan sutuyle birlikte verilen -Laktoglobulin, yavrularda herhangi bir alerjik cevaba sebep olmazken, hazır mamayla birlikte -Laktoglobulin alan yavrularda, guclu alerjik cevap ortaya cıkmıştır.10 Netice olarak, bebekte bağışıklık cevabının duzenlenmesinde hazır mamaların değil, sadece anne sutunun onemli rol oynadığı gosterilmiştir.

Yeni doğanlarda bağırsak gelişmesinin sağlıklı olabilmesi icin ilk donemlerde, bağırsakta sadece anne sutunun olması gerektiği ortaya cıkarıldı. Yeni doğan bebeklerin bunyesinde, bakteri ve viruslere karşı koruyucu bir zırh oluşturan anne sutu, ilk donemlerde bağışıklık sisteminin cevap uretme ihtiyacını da ortadan kaldırır. Ayrıca hastalık yapıcı bakterilerin bağırsakta uremelerini engelleyen Lactobacillus bifidus florasının bağırsaklarda coğalması uyarılır. Cunku anne sutundeki oligosakkaridler, L. bifidus florasının coğalması icin olumlu uyarıcılar olduğu gibi, hucreye tutunma (adhezyon) molekulleri olarak da iş gorur. İnsan sutundeki oligosakkaridler ile bağırsak epitel hucrelerinin yuzeyindeki karbonhidratların arasındaki anahtar-kilit tarzı benzerlikler olduğu bulunmuştur. Bu ise, insan sutundeki oligosakkaridlerin, farklı hastalık yapıcı mikroorganizmalar icin serbest dolaşan reseptor gorevi gorduğunu îma eder. Sutteki oligosakkaridler, mikropların bağırsak epitel hucrelerine tutunmasına mÂni olur. Dolayısıyla enfeksiyonlara karşı koruyucu bir kalkan oluştururlar.

Oligosakkaridler ve doku olumune sebep olan Enterokolitis
Doku olumune (nekroz) sebep olan Enterokolitis erken doğan (premature) bebeklerde % 85 nispetinde gozlenen, en yaygın ve oldurucu bağırsak hastalığıdır. Onemli bir sebebi, ceşitli faktorlere bağlı olarak bağırsak epitelyum hucrelerine ulaşan oksijenin yetersiz olmasıdır. Bağırsaktaki oksijen yetersizliği, epitel hucrelerinin sağlıklı işleyişini bozarak, ortamı enfeksiyona acık hÂle getirir. Bağırsağın en ic duvarında (mukozada) başlayan nekroz, bağırsak duvarının derinlerine kadar ilerleyebilir. Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni doğan yoğun bakım unitelerindeki yıllık bebek olumlerinin % 10–26 kadarı, enterokolitise (NEC) bağlı olumlerdir. Anne sutuyle beslenen bebeklerde ise bu hastalık cok seyrek gorulur.

Nekroza sebep olan enterokolitis hastalığı araştırmalarında model deney hayvanı olan fare yavrularıyla bir seri kontrollu araştırmalar yapılmıştır. Yavrular sadece anne sutu verilen, sadece hazır mamayla beslenen ve hazır mamalarına insan sutundeki oligosakkaridlerin ilÂve edildiği mamalarla beslenenler şeklinde uc gruba ayrılmıştır. Her uc grup hayvan da her gun oksijen yetersizliğine maruz bırakılmış ve dorduncu gunun sonunda hayvanların bağırsak dokuları analiz edilmiştir.

Anne sutuyle beslenenlerin bağırsaklarında enterokolitis belirtileri en duşuk iken, hazır mamalarına insan sutu oligosakkaridleri ilÂve edilmiş yavrularda nispeten az iken, hazır mamayla beslenenlerde enterokolitis belirtileri cok şiddetliydi. Hekim raporları da anne sutuyle beslenen bebeklerde, bu hastalığın cok nadir gorulduğunu soyler. Cunku insan sutundeki oligosakkaridler, hem yeni doğan farelerde hem de yeni doğan bebeklerde doku olumune yol acan enterokolitisin oluşmasını engeller. İnsanı hayrette bırakan husus; enfeksiyonlara karşı koruyucu tesirleri olan insan sutu oligosakkaridlerinin ve kompleks glikanların hazır mamada yok iken, insan sutunde bol miktarda bulunmasıdır.11 Hazır mamaların coğuna sutteki oligosakkaridlere benzer galakto-oligosakkaridler ilÂve edilmesine rağmen, doku olumune yol acan enterokolitisten koruyucu tesir ortaya cıkmamıştır. İnsan sutundeki oligosakkaridlerin bu faydalı tesirlerinin nasıl ortaya cıktığı hususundaki molekuler seviyede araştırmalar devam etmektedir.11

Bebeklerin anne sutuyle beslenmesinin, tat duygusunun gelişmesine ve cocukluk doneminde gıda olarak nelerden hoşlanıp hoşlanmayacaklarına tesir ettiği de araştırmalarla doğrulanmıştır. Yapılan bir calışmada anne sutuyle, inek sutuyle ve hazır mamalarla beslenen bebeklere, ekşi, tatlı, mayhoş, tuzlu, acılı ve hicbir tadı olmayan (notr) gıdalar verilmiş ve bu tatlara verdikleri cevaplar değerlendirilmiştir. Hazır mamayla beslenen bebekler, nahoş yuz ifadelerini hem daha az gostermişler hem de ekşili-acılı yiyecekleri daha cok tercih etmişlerdir.12 Bu bebekler, daha sonra normal yemekleri yediklerinde, sadece daha onceden beslendikleri gıdaların tatlarına benzer tatlara cevap vermişlerdir. Ayrıca nahoş tatları ayırt etme noktasında yuz mimiklerine dayalı cevapları, daha az ve yetersizdi. Netice olarak cocuklara verilen mamaların ve besinlerin muhteviyatı, daha sonraki donemde bebeklerin normal gıdalara verecekleri cevaba ve tat alma refleksi aralığına tesir etmektedir.12

Anne sutu, bebeğin bağırsağında farklı genlerin okunmasına vesile oluyor
"Anne sutu mu, yoksa hazır mamalar mı daha iyi?" konusundaki tartışmalara bir cevap, Illinois Universitesi'ndeki araştırmacılardan geldi. Araştırmacılar, yeni doğan 22 sağlıklı bebeğin 12'sini anne sutuyle, 10'unu da hazır mamalarla belli bir sure beslediler. Sonra da, bebeklerin dışkılarından toplanan bağırsak hucrelerindeki haberci mRNA'ları toplayıp incelediler. Bir seri molekuler tekniklere dayalı işlemlerden sonra, mRNA'lar analiz edilip karşılaştırıldılar. Neticeler, anne sutu ve hazır mama ile beslenen bebeklerin bağırsaklarında, birbirinden farklı gen gruplarının faaliyete gecirildiğini gosterdi. Bebeğin aldığı gıdalar farklılaşınca, bağırsaklardaki genlerin okunmasının da farklı şekilde olduğu ortaya kondu.12 Bu farklı okuma veya genlerin sahip olduğu potansiyelin ortaya konması sadece birkac genle sınırlı da değildi. Bebeğin beslenme icin aldığı gıdaların muhteviyatı yuzlerce genin okunmasına tesir etmişti. Bunlar icerisinde en carpıcı olanı, oksijen yetersizliğine karşı hucrelerin cevabının ortaya konulmasında vazifeli gen ile kodlanmış bilgi, anne sutuyle beslenen cocuklarda doğru şekilde okunup tesirini gosterirken, hazır mamayla beslenen bebeklerde bu gendeki bilgi ifade edilemiyor ve okunamıyordu. Dolayısıyla oksijen yetersizliğine bağlı olarak bağırsaklarda, bir ceşit bağırsak iltihabı enterokolitis gelişme ihtimali artıyordu. Yeni doğan bebeklerdeki anne sutu veya hazır mama ile beslenme tercihinin, bağırsak ve bağışıklık sisteminin hızlı gelişmesini uyarıcı 146 kadar gendeki bilginin ifade edilip edilmemesinde rol oynadığı anlaşılmıştır. Diğer bir deyişle, bağışıklık sistemini koruyucu, dolayısıyla hastalıklara karşı bebekleri guclendirmede vazifeli genler, anne sutuyle beslenen cocuklarda okunurken, hazır mamayla beslenen cocukların bağırsak hucrelerinde okunmuyordu.13

Ozetlersek, nekroza sebep olan enterokolitisin ilerlemesini durdurma noktasında yeni doğan yoğun bakım unitelerindeki bebeklerin daha cok anne sutuyle beslenmesi hayatî derecede onem kazanmaktadır. Bilhassa mide-bağırsak fonksiyonlarının duzenlenmesinde vazifeli genlerin okunmasının/baskılanmasının hem gelişmeye bağlı olarak, hem de epigenetik (genetiğin de uzerinde tesir eden beslenme gibi cevre faktorleri) mekanizmalarla duzenlendiği de ortaya cıkarılmıştır. Bu tespit gelecekte, bebek mamalarının kompozisyonunun nasıl daha cok sute benzer hÂle getirilebileceğine dÂir calışmalara da ışık tutsa bile, anne sutunun yerinin asla doldurulamayacağını da gostermektedir. Anne sutunun ve cocuğu emzirmenin ne kadar hikmetleri olduğuna dÂir bu guncel tespitler, Kur'an-ı Kerîm'deki Âyetlerle (Bakara, 2/233; AhkÂf, 46/15), tamamen ortuşen guzellikler olarak, ilim adamlarının bu husustaki yeni araştırmalarında yol gosterebilecek ve onlarda motivasyona vesile olacaktır.
SIZINTI DERGİSİ- Kasım/2011