Uc bir konu evet, aldatıldım, dolandırıldım, eltim şoyle, gorumcem boyle gibi bir konu değil. Bir insan bu raddeye kolay gelmez, aklında bu duşunce hemen belirmez.
1 senedir benim aklımda bu fikir var.
Kendiyle ilgili konu acmak ise cok daha uzun zamandır vardı, her seferinde tuttum kendimi, yarın bir gun olurse, başına bir şey gelirse yazdıklarına uzulursun dedim. Ama yetti artık.

Karakter anlatımı yapmayıp, direkt olaylardan ornekler yazacağım. Hatta sadece son bir sene ile sınırlı tutayım, daha oncesine gidersem direkt goruşme dersiniz. Gecmiş gecmişte kaldı diyelim, 1 sene ile geciştireyim.

Once kendimdeki kabahatten bahsedeyim, sutten cıkma ak kaşık değilim. Yaşananlar, deneyimler, birikmişler nedeniyle anneme karşı tahammulsuz ve sinirliyim. Aynı cumleyi a kişisi kursa normal tepki veriyorum, annem kurduğunda farklı. Ozellikle soru sormalarından hoşlanmıyorum, basit bir konu hakkında bile en az 5 soru cıkartabilir. Cıkarsın, bunda ne var tabii, ancak soruları onemsediği icin değil, sağa sola sohbet konusu olsun diye soruyor. Hic tanımadığım Muzeyyen teyze, bizim tayinimiz nereye cıktı, neredeydik, ne zaman taşındık, hangi semtteyiz, eşim goreve gidecek, nereye gidecek, ne zaman gidecek, ne ile gidecek ve ne zaman donecek biliyor. Tanımadığımız insanlar bizim hayatımız hakkında bilgi sahibi! Bu durum nedeniyle de tartıştık kac kere. İnsanlarla bilgilerimizi, ozelimizi paylaşma dedim en az 4 kere. Her seferinde tartışma cıkardı, her seferinde devam etti. Artık bilgi vermemeye başladık, bu sefer de beni adam yerine koymuyorsunuz diye tartışma cıkardı. Uzlaşamadık. Bu da donup donup başa saran tartışma konularından biridir.

Gelelim diğer ornek olaylara (tarih olarak karışık)

- Bize geldiğinde uzun kalır, biz karışmayız geliş gidiş tarihine, canı ne istiyorsa onu yapar. Her geldiğinde olaylar sabittir. İlk 10 gun kadar yemek yapar (akşam yemeği icin), sonra ben hizmetci miyim der, her lafı buna getirir ve yemek yapmayı bırakır. Yine oyle oldu. Bildiğimiz bir davranış, yadırgamadık. Ancak bu sefer şartlar farklı. Şimdiye kadar evime cok yakın bir yerde gorev yapıyordum, şimdi ise bir bucuk saat mesafedeki başka bir ilcedeyim. Akşam geliyorum, hemen kopeğimizi gezmeye cıkarıyorum, eve donuyorum, mutfağa gecip yemek yapıyorum. (Kopek gezdirme olayına donuş yapacağım, kopek benim kopeğim, sorumluluğu da benim ama başka bir durum daha var) Eşim benden sonra geliyor, bu yuzden bu donguye dahil değil. Eşimin bana sağladığı kolaylık "yemek yapma, kahvaltı yapalım, dışarıdan sipariş verelim, makarna yeter" vs. Ancak annem dışarıdan yemek istemez, kahvaltı akşam mı yapılır der istemez, makarnaya hayır der. Yani bizde olmasa daha kolay gececek, ama gecmiyor. Kendi de yapmıyor. Durumlardan biri bu.

- Nobetten gelmişim, uzun uzun yazmayayım, nobet yorgunluğunu bilenler vardır, 5-10 dakika oturup mutfağa geciş yapacağım, eşim evde.
Annem: Corba yap
Ben: Yapamam valla bu yorgunlukla, yemek var zaten 2 ceşit, bir de turşu cıkarırım tamam.
A: (Eşimi gostererek beni durter) Corba yap.
Eşim: Hayır hayır, corba morba istemem ben, yorgunsun zaten.
A: (Şansını hala zorlayıp 3. kere) Corba yap
B: (Ben bu noktada sesimi yukseltip sert konuşmaya başladım) Yapmıyorum corba falan ya, istemiyorum dedi duymuyor musun?
A: O istemiyor olabilir, ben eşek başı mıyım!!
B: Sana inanmıyorum, butun gun evdesin, corba icin beni mi bekledin (bu sırada soyleniyor ama ağız ici ile, anlamıyorum ne dediğini, ama yine bir ben eşek miyim gibi laflar var, yaklaşık 5 dakika falan surdu bu) Tamam, sus, yeter ki sus, susacaksan ben 3 ceşit corba yaparım sen yeter ki konuşma (bu kısmı bağırarak soyledim).

Corbayı yaptım, eşimle ben yemedik. Ozellikle istediği bir corba da yoktu, hani canı cekmiş gibi duşunmeyin, adı corba işte.

- Kopeğimiz konusuna doneyim. Gezdirmez, haftada 2-3 defa 5 dakikalığına bahceye cıkarır, bu kadar. Kopek benim kopeğim, kimseye sorumluluğunu atacak değilim, bana acımadığını zaten biliyorum, bari hayvana acı. Acır. Ama bizim kopeğimize değil. Komşu kopeğine. Hicbir samimiyetimizin olmadığı, hatta isimlerini bile bilmediğimiz insanlara gidip "isterseniz kopeğinizi gezdirebilirim" diyor, onlar da kabul ediyor. Bu eşek kavun mesai bitimi eve geliyor, kopeğini gezdiriyor. Yorgun olması, hamile olması, ilceler arası gidip gelmesi onemli değil. (İlce demişken buyuk şehir ilcesi gibi duşunmeyin, yarım saatte bir arac var.) Ama komşunun kopeği onemli.

- Ayağım ve ayak bileğim şiş, doktor bana rapor veriyor, tuvalet ihtiyacın dışında kalkmayacaksın, basmayacaksın diyor. Eşim gorevde, evde yok. Atıyorum bu pazartesi gunu oldu, geri kalan 4 gunde raporluyum, hafta sonu da var, 6 gun dinlenme imkanım var. 6 gunde benim ayağım iyileşmedi, cunku ben dinlenemedim. Cunku benim annem o halimde benden yemek bekledi. 1 gun ozellikle yapmadım, bakalım ne olacak diye. Kendine mısır kaynattı onu yedi, ben de peynir yedim. Dışarıdan yine yemek soyleyemiyorum, istemiyor. Ha diyeceksiniz ki sen soyle isteyen yer istemeyen yemez. Her bir lokma boğazınıza dizilsin istiyorsanız soylersiniz. Oyle bir durumda yine ben eşek başı mıyım, kendine yemek soyluyorsun beni duşunmuyorsun, saygısız... aklınıza ne geliyorsa işte, bağıra cağıra soylendiğini hayal edin, o olur.

Ağlaya ağlaya kopeğimi dışarı cıkardım, ağlaya ağlaya yemek yaptım. Fark ettim ki acıdan ziyade zoruma gittiği icin ağlamışım.
Bunları yuzune vurduğum zaman cevabı "sen gelip bana ayağını mı gosterdin". Evet, ona gidip ayağımı gostermemişim. Hasta olan benim, gelip "ne oldu ayağına dur bakayım" demeyen o, ama yanına gidip ayağımı gostermediğim icin suclu benim.

Zaten bu olayda bende ipler koptu, cok bağırdım, cok ağır konuştum.

B: Sokaktan birini cağırsam bana yardım ederdi, ayağı sakat ve hamile, yazık derdi. Sen n'aptın? Domuz gibi koşende kurulu oturdun, filmini izledin, oyununu oynadın, ne yemek yapılıyor diye kontrol ettin" (hayatımda ilk kez boyle hakaret ettim, daha once tartışmamız kavgamız oldu ama benden yana boyle hakaretleri ilk kez duydu)

A: Sen benimle konuştun mu, ayağını gosterdin mi? Ben nereden bileyim?
B: Evet, doktor da zaten kaşım gozum icin verdi o raporu, 2 gun ayağımı surudum, ondan sonra da topallamaya gectim, sırf keyfimden, biraz da boyle yuruyeyim dedim, yoksa turp gibiyim."
A: Gelseydin, gosterseydin, neymiş yemek yapmamışım. Hizmetci miyim ben? Hizmet ederken iyi, etmeyince kotu.
B: (Burada ben tamamen koptum, hizmetci miyim lafını o kadar sık kullanır ki, yemek yaptığı icin soyluyor bunu, evinde olsa yine yapacak, bizde yapınca zoruna gidiyor) Seni boğar atarım, bir daha bu lafı soyle, boğar atarım seni. Ne hizmetinden ne hizmetciliğinden bahsediyorsun? Temizlik mi yaptırdık sana? Market alışverişine mi yolladık, camaşır mı yıkattık utu mu yaptırdık? Ne yaptın? Ne? Ne?

Cevap olarak yemek yapmasından bahsetti yine. Ben de ilk 10 gun yaptın, bıraktın, ben yapıyorum, bu nasıl hizmetcilik dedim. Bu tutmayınca başka şeylere gecti, vay ben seni ne zorluklarla buyuttum, bu sefer ama ben susmadım, cocukluğumda yaptıklarından bahsettim. Beklemiyordu cunku hic gecmişle vurmamıştım. O yuzden o konu uzamadı.

Hicbir şeyden memnun olmaz, surekli surat asar, bir şeye sevinip paylaşamazsınız cunku yine suratıyla ve negatif yorumuyla kursağınızda bırakır.
Kardeşleriyle, teyzeleriyle, halalarıyla, akrabalarıyla kimseyle goruşmuyor, daha doğrusu onlar goruşmuyor.

Bu kadar sebep size yeterli gelir mi bilmiyorum, denizde kum tanesi buraya yazdıklarım. Bunlarda ne var diyecekler icin hatırlatıyorum, son 1 sene bu.

"Ne yapacaksın peki?" diye sorarsanız, bilmiyorum. Goruşmeyi kesip hayatına normal şekilde devam edebilecek vicdandan değilim. Zaten olsaydım en az 10 sene once keserdim goruşmeyi. Ararsa konuşuruz, aramazsa konuşmayız diye duşunuyorum şu an, ama bilemiyorum ki işte. Vicdanıma yenilip bu tarz şeyleri yine yeniden yaşamak istemiyorum, cunku gercekten boğarım seni dediğimde hissettim, boğmayacaktım ama vuracaktım eline koluna, ittirecektim. E boyle boyle ya cinnet noktasına gelirsem? Bir yandan gercekten korkuyorum bir yandan da vicdanım beni rahat bırakmıyor.

Bu arada başka cocuk yok, 50li yaşlarında.


Dipce: "aayy benim annemle aram harikadır, cok garip geldi bana" gibi yorum yazacaklar yazmasın. Ne mutlu size, şanslıymışsınız, normal bir anneniz, normal bir ilişkiniz var. Ancak benim gibi durumda olanlara bunu yazmanız yardımcı olmayacağı gibi insanın daha cok bilenmesine sebep olabilir.