Bu bir serzeniş, bir ağıt, bir ic dokme sadece ve tarihe ve kendime en onemli not!
Oysa ne buyuk hayaller vardı bu yola başladığımda.
Aklımda, yureğimde ucuşan kelebekler ve sonunda diye haykırışlarım cınlıyor kulaklarımda.
İnsanın yıllarca her gece onunla ve mutlu bir yuvaya diye actığı avuclar, şimdi duanın sadece hayırlısını dilemek olduğunu, goz yaşlarımı silerken anlıyor.
Bedenimin her yeri ayrı acıyor, uzuntu değil bu.
Sadece ofke, bitmek bilmeyen.
Kendine, secimine, yıllarına, zerre zerre parcalanan benliğine, ben bunları nasıl yaptıma gelen en ufacık duşuncelere....
Ne guzel bir hayatım var, halbuki.
Dışarıdan bakıldığında her şeyin tastamam olduğu aşık, beraber buyumuş bir cift.
Olmazı oldurmuş, iki zıt kutup nasıl da duşuvermiş birbirinin yureğine.
İki tane dunyaya bedel, Allahın bağışladığı erkek evlat.
Maddi sıkıntı desek, guzel bir evimiz, luks bir arabamız, iyi yaşam koşullarımız, ulke dışı seyehatlarimiz, marka canta ve saatlerimiz, mucevherlerimiz var.
1 yıldır işi yok şahısın ama yine de alıştığımız hayata devam edebiliyoruz, ya daha ne!
Aileler desek, kostek bir kenara hep destek, iki zıt olsalar da bu yuvaya bir fitne sokmazlar, en azından bilincli olarak.
Ama taa en başında sokuldu bekar gorumcem ile.Ya da suruneyim, gebereyim, bir kadın olarak erkeğe kulluğu koleliği benimsemiş bir aile ne kadar bile isteye zehir sacmazsa, o kadar işte bizimkisi de.
Ama kendi ablaları el ustunde tutulmalı, sabah akşam gezmeli, arabaları daima kapıda olmalı, kuaforden cıkmamalıdır.
Benim senede 3 kere sac boyatmam kavga sebebidir bu yaşadığımız hayatta.
Siz anlayın sacmalıkları...
Neyse, meseleler bunların hicbiri değil aslında.
Ben narsist, empati duygusundan yoksun, vicdansız, dili zehir sacan, hayatı sadece kendi ve ailesi ile orulu, gucsuz, erkek olmaktan bihaber bu adama evet demişim zamanında.
En guzeli onun olmalıdır, en iyisi, herkesin imrendiği, kolay ulaşılamayan şeyler.
Millet bakıp vaayy demelidir edindiklerine.
Şimdi anlıyorum ki, bu yuzden kurbanım ben bu evlilikte.
Hayatında başına gelebilecek en guzel piyangoyu, başkasına yar etmemek icin cıkmışız bu yola.
Her kavgada bu evi babam aldı defol git sadece kıyafetlerini alabilirsin diyen, calışmak istediğimde yine para ve iş yukuyle tehdit eden, duğun takılarımızı taa en başta satıp getirme koşuluyla alıp senelerdir ne yaptığı bile belli olmayan, yaşadığımız hayata gore bana adeta sadaka verir gibi ihtiyaclarımı karşılayan, ailesine kul kole olsam ‘mecbur yapacaksın zaten ’ anlayışı ile beni paramparca eden, evlendiğimiz gunden beri uykuyu sevişmeye tercih edip, ayda en fazla 3 kere hanımına yaklaşan ama el icinde gorseniz ‘aşk boceği ’ olan, dağa taşa elaleme bana aşkını ilan eden, oven bu adam; evde senin bedeninin her yerinden iğreniyorum, gozlerimi kapayıp başkasını hayal ediyorum diyor.
Sanki beni coplukten cıkarmış da, hayır işlemiş bir goruşe sahip.
Oysa ki, maddi, manevi, fiziki, kultur, gormuş gecirmişlik olarak beni o adamla kıyaslamak, hayatta yapabileceğiniz en buyuk adaletsizlik olur.
İkimiz de eğitimli, duzgun cevre ve meslekleri olan, baktığınızda ‘insan ’ denilecek kişilikleriz.
Ama beraberken yaşadıklarımız gerilim filmi sahneleri, zihnimden silinmeyen.
Benim dilim cok sivri ve kışkırtıcıdır, can acıtacak noktayı bilirim ama asla yalan bir şey soylemem.
Adama erkek misin diyorum, bu yaşta hala babanın parasıyla bu evi gecindirip, ev alışverişini bile babana hallettirip, başkalarının her turlu işine koşup, evde biri hasta olunca hastaneye goturmeye bile uşenip, karına bir erkek olarak yaklaşmayıp bir de kocalık taslıyorsun diyorum, seni gorunce midem bulanıyor, evi temizlemeyi, cocuk bakmayı beceremiyorsun, ayı gibi oldun yata yata, şuna bak insan mısın sen, kadın diye seni secen kafama sıkayım, birkac sene şu cocuklar icin sana tahammul ediyorum sadece diyor.
Soylenen sozler o kadar bayağı, bel altı ki; yazarken bile elim gitmiyor.
Ama benim sozlerim yalan değil, tam tamına gercekler.
Onunkiler ise koleliğe başkaldıran birini psikolojik olarak bitirip, boyunduruk altına alma cabası.
Ne kadar sağlam bir psikolojim varmış ki, bir ruh hastasına tahammul edip hala akıl sağlığımı koruyabiliyorum.
Ne duruyorum daha değil mi?
Nasıl icim alıyor bu hayatı...
Ben olgunlaşmayı bekliyorum herhalde.
Cocuklarımın biraz buyumesini, kendime ayırdığım zamanın artarak bir şekilde hem mesleki hem de ruhen olgunlaşabildiğim gunlerde, tırnağını istemeden bu işi 2 dakikada bitirebileceğim gunleri bekliyorum.
Cunku oyle utanıyorum ki yaşadıklarımdan.
Başkası olsa ceker, kurtarır evimi acarım ona.
Benim gibi bir kadın, bunları yaşamaya ve dillendirmeye hazır olamıyor ne yaparsa yapsın.
Babam, ailem oğrenirse kahrolurlar uzuntuden.
Sosyal cevremiz, arkadaşlarımız...
İnsan icine cıkacak yuz kalmalı bende.
Cunku başı bu kadar dik bir kadının, boylesine iğrenc hayata nasıl tahammul ettiğinin konuşulması, beni hepsinden daha fazla yorar.
Şuan acarsam o davayı, cocuklarımın hakkı icin işler iğrencleşecek, yatak odasına kadar kusur gostermek zorunda kalacağım diye cok korkuyorum.
Elalem meselesi değil bu.
Cunku yaşadıklarımı dillendirmek, gercek olduğunu yuzume vuracak ve en kotusu ben kendime acıyacağım.
Yaşadığım psikolojik, ekonomik şiddetten dimdik hem de kendi imkanlarımla cıkma arzusu benimkisi.
O gunleri anmayıp, sadece sonradan olmayı hayal ettiğim kadın olarak bu sacma duzene nokta koymak bir nevi.
Ve yine belirtiyorum, sizlerden bir yorum, duzeltmek icin fikirler beklemiyorum cunku duzelmez.
O bir ruh hastası, şekerliğin kapağı acıktan beni kadın olmamakla suclayacak kadar.
Bu yazı bir duygu dokumudur, her anlamda dik bir kadının bile boyle bir şeye tahammul edebilmesinin altında yatan sancıları kendine acıklamasıdır.
Ve eğer bir gun sağlıklı irdeleme yeteneğimi kaybeder, o adamın beynimde acmaya calıştığı hasarlara yenilirsem, kendime kanıtımdır bu yazı.
Kusurumun, o adama kusursuzluğumu hatırlatmaktır.