Parkur dinamikleri dışında secim ve aksiyon anlarıyla da on plana cıkan Dying Light 2 incelemesinde hayatınızın koşuşturmacasına yakından bakıyoruz.

Dying Light 2 ile yukseklerde koşturup, binadan binaya atlama zamanı geldi. Avrupa ’nın ayakta kalan son buyuk insan yerleşkesinde parkur yeteneklerinizi sergileyip, salgın ve karşıt gruplardaki insanlar yuzunden kontrolden cıkmış dunyayı secimlerinizle şekillendirmeye hazır mısınız?

Dying Light 2 inceleme​





Techland ’in aksiyon / hayatta kalma oyunu Dying Light ile Harran sokaklarında koşturduğumuz gunlerin uzerinden neredeyse 7 yıl gecti. Techland bu 7 yıl boyunca boş durmayıp, hem Dying Light icin yeni guncellemeler yapmış (son hikaye tabanlı etkinlik guncellemesi gecen hafta oldu) hem de ikinci oyun uzerinde dikkatlice calışmış. Peki Dying Light 2 nasıl olmuş, aynı oyunun daha uzunu mu yoksa yapılan yenilikler ile yeni bir oyun gibi gozukuyor mu, oyun gercekten 500 saat oynanabilir mi, uzun sure oynamanın insanda catılardan diğer binaya atlama isteği uyandırdığı (yapmayın) doğru mu? Tum bu soruların cevaplarını ve daha fazlasını konuşacağımız Dying Light 2 incelememize başlayalım!

Kardeşinin Peşindeki Gezginin Hikayesi​Dying Light 2 ’nin alternatif bir evrende gecen dunyasında, ilk Dying Light ve Harran olaylarının uzerinden uzun bir sure gecmiş. Harran olayları The Following DLC paketinin sonunda tamamen sona ermiş ve viruse karşı bir aşı bulunmuş olsa bile, insanların her şeyi kurcalama hevesi dunyanın sonunu getirmiş. Labaratuvarlarda geliştirilen yeni bir ceşit virus dunyaya yayılıp, insanlığın buyuk bir kısmını etkilemiş durumda. Durum oyle kotu bir hal almış ki, hastalığın ilk olarak yayılmaya başladığı ve bu sebepten karantina altına alınan Villedor isimli şehir, dunyadan izole olması sayesinde ayakta kalan son buyuk insan yerleşkesi haline gelmiş.







Ana karakterimiz Aiden Caldwell, ikinci salgın yayılmadan kısa bir sure once doğmuş, cocukluğunu kız kardeşi ile birlikte bilinmeyen bir tesiste gercekleştirilen deneylerde kullanılan bir kobay olarak gecirmiş. Bir gun bilinmeyen bir sebepten kız kardeşi ile kendisini ayıran olaylar gercekleşiyor ve Aiden hayatının geri kalanını “Gezgin” adı verilen (Pilgrim) bir gruba dahil olarak gecirmeye başlıyor. Genc ve kuvvetli bir gezgin olan Aiden, kardeşi ile birlikte dahil oldukları testleri yoneten Dr. Waltz hakkında bilgi sahibi olan bir adamın mesajını alınca, 2000 kilometre yol katedip “Şehir ’e” yani Villedor ’a geliyor.

Oyunun başlarında Aiden ’ın gozunden dış dunya ve gezginler hakkında ufak tefek bilgiler ediniyoruz. Gezginler adı verilen grup genellikle kanun kacakları ya da diğer insan toplulukları tarafından dışlanmış kişilerden oluşuyor ve bu yuzden fazla sevilmiyor. Fakat dışarısı vahşi bir dunya haline gelmiş ve insan toplulukları iletişimde kalmak icin bu grubun yardımına muhtac durumda.

Dış dunyayla bağlantılarını en aza indirmiş olan Villedor ’da bile gezginlerin unu biliniyor, ustelik burası yabancıları hic sevmeyen bir şehir ve bunu daha adım attığınız anda anlıyorsunuz. Villedor icerisine us kurmuş olan Barış Muhafızları (Peace Keepers) birlikleri, şehrin asıl sakinlerinden oluşan Afetzedeler (Survivors) ve eski askeri kuvvetlerden arta kalan Muhalifler (Renegades) arasında uce bolunmuş buyuk bir şehirde, tek amacı kardeşini bulmak olan Aiden ’ın macerası, verdiğiniz kararlara gore şekilleniyor.







Oyunun hikayesini ilk oyundan daha cok beğendiğimi soyleyerek başlamak istiyorum. İlk oyunun hikayesinde etkileyici noktalar vardı ama benim zevkime gore fazla ağır ve tahmin edilebilir (yani coğu yerde) şekilde ilerliyordu. Dying Light 2 ise bu konuda guzel bir ilerleme kaydetmiş. Ana karakteri daha iyi tanıyor, yan karakterleri daha fazla umursuyoruz. Hikaye akışı sırasında yaptığımız secimler yalnızca şehri değil, diğer karakterlerin başına gelecekleri ve bize yaklaşımlarını da ciddi şekilde değiştiriyor. Secimlerimiz kırmızı ya da mavi taraf gibi basite indirgenmiş değil, her topluluğun kendi icinde de cozulmesi gereken konular var.

Oyundaki yan gorevleri de cok beğendim, acık dunya oyunlar “hadi şuradan bir meşrubat kapıp gel de icelim” tarzı yan gorevler ile oyuncuyu oyalamaya calışırlar ama burada işler farklı. Bolgeyi ele gecirip taraflardan birine atadığınızda (ilerde anlatacağım) o tarafın yan gorevleri acılıyor. Bu gorevler afetzedelerin ya da muhafızların ozel meseleleri hakkında istediği yardımların yanı sıra, felaket sonrası dunyada geliştirilmeye calışılan sevgili bulma uygulaması gibi, komik ama “neden olmasın” dedirten icerikleri de barındırıyor.

Oyunun ana hikayesinin 20 saat surduğu acıklanmıştı. Yan gorevler ve ceşitli etkinlikler ile 40 - 50 saat arasına uzayabileceği, butun iceriği gormek isteyenlerin ise 500 saati aşan bir sure harcayabileceği soylenmişti. Gerci orada biraz ortalığı karıştırdılar ama oyunun uzunluğu konusunda haklılar. Ben yan gorevleri de biraz kurcalayarak, sonlara doğru biraz daha acele bir şekilde, yalnızca ana gorevi ilerleterek 35 saatte hikayeyi tamamladım. Tabi yaptığım secimlere gore hikayenin anlatılan kısımlarının değiştiğini duşunursek, bir kez daha donmeyi duşunmuyor değilim. İlk oyunun beni kaybettiği nokta olan hikaye, Dying Light 2 ile daha gelişmiş, daha ilgi cekici ve secimler ile şekillendirilebilir bir halde sizi bekliyor.







Catılarda Koşup Bal Toplayan Gezgin​Dying Light 2 ile gayet uzun bir hikaye bizleri bekliyor, bu hikayenin gectiği acık dunyadan da bahsetmek gerek. Oyunun acık dunyasında hikaye icerikli gorevlerden cok daha fazlası var. Villedor buyuk bir şehir ve her bolgesinde yapılacak tonla etkinlik bulunuyor.

Oncelikle şehrin guc ve kaynak ihtiyacına dikkat etmemiz gerekiyor. Gece olduğunda marazlılar (infected) karşısında en guclu silahımız UV ışıkları, bu da elektrik gerektiriyor. Her bolgenin elektrik sağlayan ozel yapıları bulunuyor. Parkur yeteneklerimizi ve biraz kafamızı kullanarak bu yapıları aktif hale getirip, bolgenin elektrik ihtiyacını karşılayabiliyoruz. Tabi bu yapıların bir sahibi olmalı, sonucta tarafların kendi planları var ve bu planlar diğer taraf ile uyum sağlamayabiliyor.

Burada devreye tesisler giriyor. Tesisleri aktif hale getirdiğimiz zaman, hangi tarafın bu tesisi kontrol edeceğini secme şansımız oluyor. Bu secimler grupların şehir uzerindeki gucunu arttırıyor ve haritanın ceşitli yerlerinde kullanabileceğimiz ceşitli ekipmanları aktif hale getiriyor. Bu yuzden kararınızı vermeden once sundukları şeyleri kontrol etmeniz faydalı olabilir. Barış Muhafızları savaşlarda kullanılabilecek duzenlemeler (yerleşik silahlar, araba bombaları vb.) yaparken, Afetzedeler pakur yeteneklerinizi kullanarak ulaşımınızı ve kacışınızı kolaylaştıracak duzenlemeler (zıplama platformları gibi) yapıyor.







Ele gecirmemiz gereken yapılar arasında sonradan eklenen metro istasyonları sayesinde hızlı ulaşımı kullanmak mumkun oluyor. Catılardan atlayıp ucarak bir yerlere gitmek eğlenceli ama uzun mesafeleri goz onunde bulundurup metro istasyonlarını temizlemek iyi olacaktır. Tabi buralar karanlık bolge olarak gectiğinden, gunduz vakti girmek Zincirlikuyu ’da istasyonunda boş metrobus bulmaktan daha zor olabilir. Gece olmasını beklemenizi oneririm. Macera arıyorsanız başka tabi, zamanında ben de boş metrobus bulmuştum, imkansız değil.

Karanlık bolgeler dedik, bunlardan da biraz bahsedelim. Gece olduğunda dışarısı duşman kaynıyor, zeminden gitmek gibi bir hata yaparsanız başınıza bir suru duşman uşuşuyor. Gun ışığından nefret eden bu guruh, sabah olduğunda evlere ve karanlık bolgelere saklanıyor. Karanlık bolgeler genellikle iyi ekipmanlar, inhibitorler ve normal şartlarda elde edemeyeceğiniz şeyler bulundurduğundan, iceride daha az duşmanın olduğu gece vakti buralara girmeniz gerekiyor. İlk oyunda gece aktivitelerini cok sevmemiştim ama burada hem gece atmosferini hem de karanlık bolge baskınlarını sevdim, zorluğu tam istediğim gibi olmuş.

Şehrin ceşitli yerlerine bırakılmış askeri yardım kutuları, malzeme yuklu terk edilmiş yardım konvoyları, yalnızca gece vakti ortaya cıkan ozel duşmanları yendiğinizde acılan DAO konteynırları gibi bir suru ek aktivite var. Bu aktiviteleri tamamladığınızda Aiden ’ın gucunu arttıracak olan inhibitorler, uretim icin kullanılabilecek olan malzemeler gibi bir suru şey elde edebiliyorsunuz. Bunların buyuk bir kısmı oyunun başından beri acık olsa da, gucunuz yetmediği icin ulaşamadığınız şeyler ama hikaye ilerledikce tecrubeniz ve ekipmanlarınız gelişiyor, bu sayede ulaşım da kolaylaşıyor.







Şehirde gercekleşen anlık olaylardan bahsedip, acık dunya tarafını da kapatabiliriz sanırım. Anlık olaylar siz bolgeden gecerken gercekleşen ve genellikle kısıtlı bir sure aktif olan olaylar. Muhalifler tarafından infaz edilmek uzere olan bir BM askeri, marazlılar tarafından cevrilmiş bir afetzede ya da gece vakti donuşmek uzere olan bir insana yardım etmek gibi, kısıtlı sure icerisinde tamamlamanız gereken anlık olaylar mevcut. Genellikle sağlık paketi, direnc zımbırtıları gibi ufak tefek hediyeler alıyorsunuz, bir de tecrube kazanıyorsunuz tabi. Başlangıcta bunlara cok gidiyordum ama bir sure sonra kafeste sallanan afetzedeye el sallayıp yola devam edecek seviyeye geldim. Yine de ortalığa biraz canlılık kattığını kabul ediyorum.

Bana Kurekle Adam Oldurttunuz​Dying Light 2, tıpkı ilk oyunda olduğu gibi, parkur yeteneklerini ve yakın dovuşu one cıkaran bir oynanışa sahip. Karakterimiz Aiden, ilk oyundaki Crane ’e gore cok daha atletik ve kuvvetli bir insan. Başlangıcta aşırı kuvvetli değiliz ama yeteneklerimiz geliştikce daha uzun mesafelerden atlayabilir ve kalabalık grupların icine omuz atarak dalıp gecebilir hale geliyoruz. Dayanıklılığımız arttıkca hem parkur hem de dovuş konusunda daha etkili hale geliyoruz.

Oyunda ulaşım yontemleri, ilk oyuna gore coğalmış durumda. The Following eklentisi ile gelen araclar burada yok ama yerine bir suru ekipman ve yetenek bulunuyor. Oyunda ilerledikce atlama mesafemizi ciddi bicimde arttıran geliştirmeler ve hızlı bir şekilde yol almamızı sağlayacak ekipmanlar buluyoruz. Kanca ile neredeyse her zemine tutunabilen bir halata sahip olup Tarzan gibi sallanabiliyor, oyunun ortalarında acılan paraglider ile yuksek yerlerden paraşutumuzu acıp uzun mesafeleri hızlı gecebiliyoruz. Paraglider benzeri bir ekipman ilk oyunda da vardı ama bu defa surekli kullanılabilir bir ekipman ve hava akımlarını da kullanarak cok uzun mesafeleri kolayca gecmek mumkun. Kontrolu başlarda biraz zor geliyor ama alıştıktan sonra bolca kullanılabilecek bir ekipman. Ben hala alışamadım gerci, beş atlayışımdan en az birinde engele carpıp yere cakılıyorum.







Oyuna ilk başladığımda dovuş sisteminin ilk oyuna gore daha hantal olduğunu duşundum. Sanki daha ağır silah savuruyor, hareketler daha yavaş ama oturaklı gibi hissettiriyordu. Karakterim gelişip, dovuş yetenekleri (ve dayanıklılığı) arttıkca bu his gitti ve yerine duşmanın kafasına indirdiğim kureğin verdiği tok darbe hissiyatı gelmeye başladı. Ustelik silahları geliştirip ceşitli etkiler (patlama, zehir, ateş, elektrik vb.) ile guclendirdiğinizde dovuşler cok daha eğlenceli oluyor. Bir darbe ile beş rakibi elektrik akımına tutturmak ve bu sırada kolunu ya da kafasını bedeninden ayrı bir yone gondermek cok eğlenceli (oyunda) bir duygu.

Dovuş ekipmanları bolca mevcut ve turlerine gore farklı artıları ve eksileri var. Kesici silahlar, ezici silahlar, tek elli ya da cift elli kullanılanlar. Modifikasyon yapılabilenler ya da saf kuvvete sırtını yaslayanlar. Her birinin saldırı gucu, hızı ve kullandığı dayanıklılık birbirinden ayrı, tarzınıza uygun bir silah mutlaka oluyor. Menzilli silahlar ise oyunun ilerisinde acılıyor ve bana biraz fazla guclu geldiler. Yanlışlıkla cok guclu bir yay mı buldum bilmiyorum ama yakın dovuşte beni yerden yere vuran mini boss kıvamındaki duşmanları yay ile uc dort vuruşta indiriyorum. Ustelik dayanıklılık sınırı da yok, ok olduğu surece kullanılabiliyor. Oyunu kolaylaştırdığı icin zor durumlar dışında kullanmamaya başladım.

Dying Light ’da bulunan ateşli silahlar ikinci oyunda yok. Hikayeye gore bunun cok mantıklı bir sebebi var ve oynanış tarafında da ateşli silahları hic aramadığım icin şikayetci değilim. Bir sure sonra acılan ok ve yay ile yeterince hasara yol acmak mumkun. Ayrıca sınırlı kullanıma sahip ateşli silahlar ve bombalar yapmak da mumkun ama ben pek tercih etmedim.







Oyunda Parkur ve Dovuş adı altında iki farklı yetenek ağacı bulunuyor. Bu yetenekleri arttırmak icin gerekli puanları ise oyun icindeki etkinliklerin yanı sıra, yetenekleri kullanmak suretiyle de kazanıyorsunuz. Parkur yeteneğine mi ihtiyacınız var, binaları tırmanarak puan toplayabilirsiniz. Dovuş puanları icin silahınızı kapıp kalabalık gruplara dalabilirsiniz. Gorevlerin verdiği puanlar daha fazla olsa bile, ozellikle geceleri alacağınız ekstra bonus puanları da hesaba katarsak, hızlı bir şekilde yetenek geliştirmesi yapmak mumkun. Gece vakti 4. seviye takipten sağ cıkabilirseniz hem tecrube kazanırsınız hem de cok eğlenceli vakitler gecirirsiniz.

İyi Geceler İyi Şanslar​İlk oyunun en dikkat ceken yanlarından birisi gece - gunduz dongusu ve buna gore değişen cevreydi. İkinci oyun bu sistemi biraz daha geliştirmiş. Saat 19.00 olduğunda canlar, dudukler ve sirenler calmaya başlıyor. Hala dışarıda olanların hızlı bir şekilde guvenli bir noktaya gitmesi icin son bir saat kaldığını haber veren uyarıların ardından gece cokuyor ve marazlılar sokağa dokuluyor. Geceyi marazlıların bağırtıları ve dışarıda kalan insanların cığlıkları kaplıyor. Ustelik bu defa gecenin getirdiği tek tehlike duşmanlar değil.

Dying Light 2 ’de karşılaştığımız insanların buyuk bir coğunluğu virusu kapmış durumda, buna biz de dahiliz. Kolumuzda bulunan biyogosterge virusun vucudumuzda ne kadar aktif olduğunu bildiriyor. Gunduz vakti, guneş altında iken bir problem yok ama guneş yoksa virus harekete geciyor. Kolumuzdaki cihaz bir geri sayım başlatıyor ve o sure sona erdiğinde donuşum geciriyoruz. Bu yuzden gece vakti UV ışıklarından fazla uzaklaşmak tehlikeli bir durum. Bina iclerinde ve karanlık bolgelerde gezerken bir gozunuz her zaman saatte olmalı. Cevrede bulunan UV mantarları ya da ceşitli kullanılabilir eşyalar sayesinde bu sureyi uzatmak mumkun oluyor. Benim gibi aksiyonun heyecanına dalıp kullanmayı unutursanız yukleme ekranına geri donmeniz kacınılmaz.







Marazlı adıyla anılan donuşmuş duşmanların bir suru farklı ceşidi var. Gunduz vakti sokakta gezen ve tek başına buyuk tehlike oluşturmayanlar bir yana, daha guclu ve iri olan ozel duşmanlar da var. Kucuk bir kısmı gunduzleri de gezebilen ozel duşmanların buyuk bir coğunluğu gece ortaya cıkıyor. Uzaktan saldıranlar, cığlık atıp diğerlerini tepemize toplayanlar, betonu sokup kafamıza atanlar, ustumuze koşup patlayanlar gibi bir duşman ceşitleri mevcut. İnsanlar arasında da duşmanlarımız var ama gece vakti butun dikkatiniz marazlılarda olmalı.

Performans​Dying Light 2 dunyası, ilk oyuna gore daha geniş bir renk yelpazesine sahip, grafiksel acıdan oldukca gelişmiş ve animasyonlar cok daha iyi gozukuyor. İlk Dying Light ’ın en cok takıldığım noktalarından biri olan yuz animasyonları (ve konuşma senkronizasyonu) bu oyunda resmen kendine gelmiş. Saldırı animasyonları akıcı, duşmanın bir uzvunu koparttığınızda etrafa sıcrayan kan ve havaya fırlayan parcalar cok guzel gozukuyor. Karakter hareketleri genel olarak yapaylıktan uzak, ama bazı sahnelerde opsiyonel konuşmaları yaptığımda garip pozlara girdikleri oldu, sanki benimle konuşmuyorlar da muzik albumu kapağı icin poz veriyorlar gibi bir durum oldu.

Oyunun inceleme surumu erken geldiği icin başlangıcta performans konusunda ne yorum yapacağıma karar verememiştim. Fakat cıkışından 3 gun once yapılan son guncellemeler ve ardından yayınlanan NVIDIA surucusu ile performansta ciddi bir artış oldu. Ryzen 7 2700 işlemci, 6GB 2060 ekran kartı ve 24 GB Ram olan bir sistemde 1080p cozunurlukte, yuksek grafik ayarları ile, Ray Tracing kapalı olarak oynadım. Kalabalık ortamlarda 50 FPS gormuş olsam da, sorunsuz bir şekilde 60 FPS vermeyi başardı. Dun aktif olarak devreye giren DLSS desteği ve yeni NVIDIA suruculerinin de devreye girmesi ile aldığım performans biraz daha arttı. Uc farklı DLSS modu bulunan oyunda (kalite - performans - dengeli) grafik kalitesinde buyuk bir değişim olmadan 90 FPS ’e kadar cıkmayı başardı.







Ray Tracing konusunda, sistemim onerilen ayarlarda olmadığı icin, bir yorum yapamıyorum. Bir kere acıp deneyeyim dedim, tablo gibi goruntu ortaya cıktı. Cok guzel ve sabit, 10 FPS falan aldım sanırım. Belki ayarları kurcalarsam oynanabilecek seviyeye gelebilir ama RTX olmadan da keyifle oynadığım icin zorlamanın luzumu yok dedim. Bu arada oyunu HDD uzerinden oynarken bile buyuk bir sorun yaşamadım ama SSD ’ye gecince yaşadığım bazı takılmaların da onune gecti, imkanınız varsa SSD uzerine kurmanızı oneriyorum.

Oyunda cok buyuk bir teknik sorun yaşamadım. Yeni gelen guncelleme sonrasında oyun yalnızca bir kez coktu, onda da cok yuksekten aşağı duşuyordum. Darbenin etkisi olarak kabul ediyorum.

Hatasız Gezgin Olmaz​Gectiğimiz haftanın tamamını Dying Light 2 ile gecirdim, farklı bir oyuna neredeyse hic bakmadım ve bu yuzden oyun ile ilgili bir iki şeyden bahsetmek istiyorum. Oyunun atmosferi cok guzel, yaşayan(!) bir şehir havası vermek icin uğraşmışlar, etrafa bir suru etkinlik, npc, toplanabilir eşyalar koymuşlar. Fakat bazı problemler var ve oyunda bu kadar uzun bir sure gecirince gormezden gelmem mumkun değil.







Şehirde gezerken afetzedelerin gunluk hayatlarına da şahit oluyorsunuz. Kamp ateşi başında oturanlar, arı kovanlarıyla uğraşanlar, haberleri halka duyuran tellallar gormek mumkun. Fakat bunlar biraz garip yerleştirilmiş, muhtemelen haritaya rastgele bir şekilde yapay zeka tarafından eklendikleri icin. Hicliğin ortasında durup ağaca bağıran tellal mı desem, yan tarafta bir afetzedeyi uc haydut doverken ateş başına oturup şarkı soyleyenler mi desem, BM kuvvetlerinin karakolu yanında kapıdan cıkanın kafasına bıcak atan eşkiyalar mı desem, hangisini saysam bilemedim. Ha bir de gorev gereği duşman olan ve gorduğu yerde saldıran BM askerlerinin sessizce yaklaştığımda “Oooo Aiden, hoşgeldin!” diyerek beni şaşırtması ve ayağa kalkınca tekme tokat girişmesi gibi durumlar var.

Oyun Turkce altyazı desteği sunuyor, neredeyse her şeyi olabildiğince iyi bir şekilde cevirmişler. Bazı doğrudan ceviri hataları (gizlenme yeri icin “burayı gizle” yazması gibi) ve bir iki cevrilmemiş yazı var ama cıkış sonrası duzeltileceğini tahmin ediyorum. Ceviride kullanılan “marazlı” kelimesinin anlam olarak uyduğunu da biliyorum ama yaygın bir karşılığı varken Arapca kokenli bir kelime tercih edilmesini ilk oyunda da sevmemiştim, burada da sevmedim. Bunu bir eksi olarak kabul etmiyorum tabi ki, cevirmenin tercihi bu yonde olmuş.

Turkce dil konusunda buyuk bir sıkıntı var, oyundaki duz npc konuşmaları altyazı ile gelmiyor. Kamp ateşi başına oturuyorsunuz adam bir şey anlatıyor ama yazı yok. Karakterler kendi arasında konuşuyorlar yazı yok. Bu cevirmenin değil, oyunun alt yazı koymamasının getirdiği bir problem. Kabul ediyorum, neredeyse butun npc karakterleri aynı şeyleri soyluyor, bir sure sonra “butun insanlar aynı problemi mi yaşıyor” diye duşunuyorsunuz ama bunun icin dediklerini anlamanız gerek. Altyazı olmadığı icin bu biraz daha uzun surebilir.







Oyunda tekrar sorunu var ama icerik olarak değil, gorsel olarak. Karakter modelleri cok guzel olmuş, neredeyse her ozel npc ve coğu isimsiz karakter cok guzel modellenmiş, farklı gorunuşlere sahip. Sonra bolge ele gecirme animasyonları ve kopyala yapıştır bolgeler gelip bu durumu bozuyor. Barış Muhafızları ve Afetzedeler arasında bir secim yaptığınızda, sectiğiniz grubun uyeleri gelip tesisi baştan kuruyor. Animasyonlar birebir aynı, onu gectim, gelen karakter de aynı. Yahu ben seni haritanın obur ucunda bıraktım, benim zar zor gizlice gectiğim, girmenizin yasak olduğu bolgeye gelip bu ussu nasıl kuruyorsun sen ustabaşı? Niye her tesis dizaynı aynı, aynı ustabaşı geliyor diye mi boyle oluyor? Zaten niye hepsinde aynı isimsiz npc karakterler aynı yerlerde oturup aynı şeyleri konuşuyor? Tamam anladım, uyuyamadın dun gece, yeter.

Son olarak bir konudan daha şikayet edip, gorduğum eksileri sonlandırıyorum. Oyundaki grupların ana usleri var ve buralarda ceşitli hareketler yasak. Barda “zıplamak yasak” tabelası var mesela. Normal hızda hareket etmek serbest ama depar atamıyorsunuz. Bu bolgeler kucuk olduğu icin genelde sorun olmuyor. Sonra BM askerlerinin ussune gidiyoruz. Cok katlı, kocaman bir yapı icindeyiz. Koşmak yasak, zıplamak yasak, icerisi uzun koridorlarla dolu. Hikayede sectiğim tarafın BM olmamasının en buyuk sebebi bu usse bir daha adım atmak istemiyor olmam olabilir.

Saydığım problemler oyun zevkini baltalayacak kadar buyuk değil, sadece dikkatimi ceken ve belirtmek istediğim kısımlar. Uzerinde uğraşılmış bir oyunun boyle basit sıkıntıları olması canımı sıktı. Yani gece vakti arkamda 50 tane marazlı varken guvenli bir bolgeye girmişim ve kapıdaki karakter “Ooo gozlerin kan canağı, uyumadın mı gece” diye soruyorsa garip oluyor. Sadece gunduz soyleyebileceği şeyler olarak ayarlamak cok mu zor acaba?







Sonuc​Dying Light 2 genel olarak cok sevdiğim bir oyun oldu. Acık dunya oyunları cok seven birisi değilim, daha hikaye odaklı oyunları seviyorum. Bu yuzden, ilk oyunu severek oynamış olmama rağmen, Dying Light 2 ’yi cok buyuk heyecanla beklemiyordum. Neredeyse 40 saat oynadıktan sonra ise fikrim değişti, bu oyun gayet guzel olmuş. Yan gorevleri yapmak, goreve koşarken yakında gorduğum ganimeti toplamak icin bir binaya dalmak, ilk oyunda kacındığım gece maceralarına keyifle cıkmak ve bunları yaparken “sıkıldım, kapatayım sonra oynarım” dememek guzel bir şey. Bu yıl cok fazla ciddi rakibi var, sadece ilk iki ayda 4 buyuk acık dunya oyun yayınlanıyor. Pokemon Arceus değil ama Horizon Forbidden West ve Elden Ring (heyecanla beklediğim tek acık dunya oyun) karşısında nasıl bir iş cıkaracak goreceğiz. Henuz Ocak ayı yeni bitmesine rağmen, Dying Light 2 ’nin yıl boyunca verilecek desteği de arkasına alarak başarılı bir performans gostereceğine eminim. Yılın oyunu adayları arasında kendine yer bulacağını duşunuyorum.

Dying Light 2 PC surumu yurtdışında 60 dolar fiyat etiketi ile satışa sunuluyor. Turkiye satış fiyatı ise 349 TL olarak belirlenmiş. Dying Light 2 ’yi Steam uzerinden ya da Epic Games Store uzerinden satın almak mumkun. 500 saate kadar (maksimum tabi ki) oynanış suresi vadeden oyun 350 TL fiyat etikenin karşılığını veriyor.