Toplamda 11 kişilik bir ekipten oluşan, kucuk bir studyonun ortaya cıkarmış olduğu The Ascent, 29 Temmuz 2021'de piyasaya surulmuştu. Son zamanlarda siberpunk dediğimiz tur zirvelerinden bir tanesini yaşarken, icerisinde rol yapma oyunu ogelerini de barındıran, ustten gorunumlu bir nişancı oyunu olarak karşımıza cıkan The Ascent'e ve onun yozlaşmış dunyasına goz atıyor, detaylı bir şekilde inceliyoruz.

The Ascent inceleme​Veles'in sefiri​Oyunumuzun hikayesi, sınırları gokyuzune kadar uzanan ve galaksinin her koşesinden yaratığın cirit attığı, The Ascent Group isimli bir şirket tarafından yonetilen oldukca buyuk bir metropolde geciyor. Neredeyse her klasik siberpunk oyununda olduğu gibi (Hukumetlerin duşup, şirketlerin gucu eline aldığı klasik senaryodan bahsediyorum) bizde dÂhil semtimizde yaşayan herkese sahip olan şirket tarafından koleleştirilmiş bir işci olarak oynuyoruz.

Bir gun, bize verilen ceşitli gorevleri yerine getirirken, kendimizi asıl felakete neden olan olayların tamamen ortasında buluyor ve her şeyin tam olarak başladığı ana tanıklık ediyoruz. Gezegenin en buyuk mega şirketi olan The Ascent Group, bilinmeyen nedenlerden dolayı kapanıyor ve guvenlik sistemi buyuk bir cokuş yaşıyor. Olan biteni oğrenmek ve semtimizi korumak icin uzun bir yolculuğa cıktığımız yapımda, Veles'in bizlere sunduklarını keşfederken, silahımızı konuşturuyoruz.

Her en buyuk mega şirketin cokmuş olduğu senaryo gibi, rakip şirketlerin ortaya cıkıp her şeyi ele gecirmeye calıştığı The Ascent'de, suc orgutleri de yukselişe gecmeye başlıyor. Uzun yolculuğumuzda tek başımıza olmak zorunda olmadığımız yapımda, toplamda uc arkadaşınızı daha davet edebileceğiniz co-op bir yapıya sahip. İstersek tek başımıza, istersek de arkadaşlarımızla birlikte, sucun ve karanlığın yukselişe gecmekte olduğu bu siberpunk dunyaya atılıyor ve sırlarını ortaya cıkarıyoruz.

Atmosfer şahane​Normal şartlarda, her bu tarz kucuk bir ekibin veya bağımsız bir studyonun yaptığı oyunu incelerken, bu tarz yapımların kendi sanat tasarımlarını keşfetmeleri gerektiğini ve oyuncuya kendi tarzlarıyla (Diğer turlu oldukca buyuk sıkıntılar yaşanabiliyor) kendi atmosferlerini sunmaları gerektiğini savunurum. Fakat The Ascent ekibi, sanat tasarımı olayını bir hayli aşmış ve direkt olarak gercekciliğe oynamış. Neon Giant tarafı o kadar guzel gozuken bir şehir ve dunya yaratmış ki, oyuna ilk girdiğimizde resmen ağzımızı acık bırakıyor.

Oyun, her ne kadar siberpunk bir dunyayı yansıtan muhteşem atmosferi ve gorselleriyle oyuncuyu icerisine cekiyor olsa da, maalesef ilerleyen kısımlarda bu durumu devam ettiremiyor. The Ascent'in zayıf kaldığı konulardan ve oynama motivasyonumu yerle bir eden problemlere gelmeden once bu siberpunk dunyanın birazcık daha ovulmesi gerektiğini duşunuyorum.

Muhteşem gozuken dunyası her ne kadar oyun icerisindeki en cok dikkat ceken ve hayran bırakan unsurların onemli bir parcasını oluşturuyor olsa da, en cok hoşuma giden kısımlardan bir tanesiyse; oyunun atmosferinin fazla teknoloji ile mahvolmuş ve siberpunk dunyaların o kendi icerisindeki cılgınlık tarafını yansıtmayı cok iyi başarmış olmasıydı.

Koşuşturmacalar ve ayak işleri​Oyunun grafik ve oynanış tarafından her ne kadar genel olarak memnun kalsam da, gorevler icin aynı şeyi soyleyemeyeceğim. Bir sure sonra oldukca sık bir şekilde tekrara duşen gorevlerin, oyuncuya sunduğu anlatım ve icerik kısmı da zayıf kalmış. Ana gorevler adeta bir yan gorev havasındayken, oyunun doğası gereği surekli olarak bir koşuşturma icerisindeyiz. Zaten metrelerce yurumuş olduğunuz yolu tekrar tekrar yurumeniz gerekince de, oyunu oynama motivasyonunuzu yavaş yavaş kaybetmeye başlıyorsunuz. Yan gorev tarafının da pek bir ic acıcı yanı bulunmuyor. Neredeyse surekli ayak işleri yaptığımız oyunda ana karakterimiz de pek konuşkan bir tip olmadığı icin sinematikler dahil o ruhu yakalayamıyor, hissedemiyorsunuz.

The Ascent'de atmosfer ve grafikleriyle şahane bir siberpunk dunyası tasarlanmış; fakat maalesef incelememin ilerleyen kısımlarında detaylı bir şekilde bahsedeceğim olumsuz yonlerinden dolayı oyunun icerisine tam anlamıyla giremiyorsunuz. Herhangi bir kontrolcuyle ''Twin-Stick Shooter'' dediğimiz turu oynamadığımdan mı kaynaklanıyor emin değilim; fakat oyunu ilk olarak Xbox uzerinden denediğimde kontrollere alışmakta bir hayli zorlandım. Sonrasında bu turde bir oyunu kontrolcuyle tam anlamda deneyimleyemeyeceğime (Kişiden kişiye gore değişebilir) karar verip, PC tarafında yuklemeye koyuldum.

Oyunu PC'de ilk actığımda cok daha kolay kontrollerle, tamamen istediğim deneyimi yakaladığımı fark ettim. Oyun guzel manzaralarının yanı sıra; animasyon tasarımı, patlama, parcacık ve ceşitli efektlerde de herhangi bir şekilde sırıtmıyordu. Catışma dediğimiz kısımdaysa; normal ateş etme ve havadan ateş etme adı altında iki farklı mekaniğinin yanında, ozel yetenekler ve ceşitli ek techizatlar ile oyun oldukca zevkliydi.

Yavaş yavaş oyun icerisinde ilerledikce silah ceşitliliğinin de yeterli seviyede olduğunu duşunmeye başladım. Silah tarafında en cok dikkatimi ceken unsursa rastladığım neredeyse tum silahların sonsuz mermiden oluşması oldu. Bu silahların kendi icerisinde bir şarjoru oluyordu; fakat siz bu şarjoru boşalttıktan sonra, kısa bir şarjor değiştirme animasyonundan sonra sonsuz bir şekilde kullanabiliyordunuz. İşini bitirdiğim bir duşmandan bulduğum gudumlu roket fırlatan bir silah elime gectiğindeyse oyun, karşıma cıkan tum duşmanları patlattığım bir hÂle geldi.

Kendimi ''grind'' dediğimiz o olaya karşı bir oyuncu olarak gormuyor, hatta ve hatta hoşuma giden oyunlarda, bu sistemi oldukca seviyorum. Assassin's Creed Valhalla'da bile hikÂyeyi bir koşeye atıp onlarca saat (Bu yuzden oyun sonlara doğru feci baydı) hunharca yağma ve hazine avı yapmış birisi olarak The Ascent'deki ''loot'' kısmı da oldukca hoşuma gitti. Surekli olarak yeni ve daha iyi techizatlar bulurken, yavaş yavaş guclenmek ve bu gelişimi hissetmek, bazı oyunlarda oldukca eğlenceli bir unsur olabiliyor.

Ayrıca oyunun kendi icerisinde bir ''bounty'' sistemi de bulunuyor. İlk gorduğumde oldukca hoşuma gitmiş olan bu ozellik, yolunuza cıkan ve kafasında odul bulunan bazı duşmanları temizlediğinizde, şehir icerisindeki barcıya gidip paranızı toplamaya yarıyor. Ara sıra karşılaştığınız dev duşmanlarda oyuna tat katan unsurlardan bir tanesi hÂline geliyor. İncelememin buraya kadarki kısmında hikÂye tarafı dışında her ne kadar olumlu gidiyor olsam da, The Ascent kendi icerisinde oldukca fazla olumsuzluğa sahip.

Optimizasyon... O da ne?​Siberpunk bir evrende gecen oynadığım en son uc yapımı sayacak olursam bunlar; Cyberpunk 2077, Glitchpunk ve The Ascent'dir. Birbirinden tamamen farklı şartlarda ve farklı hedeflerle tasarlanmış olan bu uc yapımın ortak bir noktaları mevcut; bir oyun icerisindeki en onemli unsurların başında gelen, optimizasyon dediğimiz şeye sahip değiller. Bu oyunları cıkar cıkmaz oynamış olduğum icin şu anda hangi hÂldeler bilemiyorum; fakat The Ascent'in oldukca kotu bir durumda olduğunu soyleyebilirim.

Cıkışında yaklaşık olarak 100 saat Cyberpunk 2077 oynamış birisi olarak The Ascent'te yaşadığım sorunlara ben bile şaşırdım. Konsoldan cok az bir sure oynadığım ve daha sonra PC tarafına gectiğim icin sadece PC'deki sorunlara değineceğim. Oyunu Xbox Game Pass PC tarafında oynadım ve yaşamış olduğum optimizasyon sorunlarının gercekten sayısı yok. Beni oyun icerisinde en cok rahatsız eden durumsa; bir mekanı veya efekt gibi unsurları ilk defa gorduğunuzde yaşanan kısa sureli donmalar-takılmalar oldu. İnternetten araştırdığımda ise yapımcıların bu sorunun farkında olduğunu ve ceşitli acıklamalar yapmış olduklarına rastlamıştım.

The Ascent'in genel yapısını beğenmiş olsam da, barındırdığı bazı olumsuzlukların yanı sıra, optimizasyon sorunlarıyla henuz tam anlamıyla deneyimlenemeyecek bir hÂlde. Her ne kadar icerisinde guzel potansiyeli olan bir hikÂye barındırıyor olsa da, bunu oyuncuya en iyi şekilde yansıtmayı başaramıyor ve hikÂyesiyle sonuk kalıyor. Eğer oyunun hikÂye tarafının zayıflığını kapatmak istiyorsanız, arkadaşlarınızla birlikte co-op bir şekilde oynamanız oldukca etkili olacaktır.

Son soz​The Ascent, genel itibariyle beğendiğim fakat icerisinde bulundurduğu olumsuzluklarla, oynamak icin acele edilmeyecek bir yapım. İlerleyen zamanlarda gelecek olan hata duzeltmeleri ve icerik guncellemeleriyle cok daha iyi bir hÂl alacağını duşunduğum oyun, arkadaşlarınız ile co-op oynarken oldukca eğlenebileceğiniz oyunlardan bir tanesi. Her ne kadar icerisinde zayıf bir hikÂye barındırıyor olsa da, guzel tasarlanmış oynanış tarafı ve muhteşem siberpunk atmosferiyle; ilerleyen zamanlarda, bir şansı daha hak ediyor.