The Last of Us, oyunun dunyasına giriş ile birlikte karakterler arası ilişkiyi başarılı bir şekilde tırmandırmış ve adeta bu durumu zirvede bırakmayı becermişti. Oyun icin daha once yazdığım incelemede, ozellikle sunum ve hikaye anlatımı konusunda yeni neslin (PS4 ve Xbox One) kapısını araladığını belirtmiştim. Nitekim oyle de oldu. İcerisinde bulunduğumuz ve sonuna yaklaştığımız oyun neslinde hikaye sunumunun ve farklı anlatımların ne denli onemli olduğuna dair farklı ornekler ile karşılaştık. Fakat Last of Us işi o kadar zirvede bırakmıştı ki bu zirveyi yakalayan oyunların sayısı bir elin parmaklarını gecemedi. Oyunu deneyimlemiş ve iki kez bitirmiş biri olarak The Last of Us Part 2 icin de aynı cumleleri kurmak istiyorum. The Last of Us Part 2, Red Dead Redemption 2 ile birlikte yeni nesil oyunların kapısını aralamayı başaran nadir yapımlardan biri olmayı sonuna kadar hak ediyor.

Bu ic acıcı sozlerden sonra tabi ki biraz hikayeden ve oyunun dunyasından bahsedelim. Merak etmeyin, bu incelemede hikaye adına en ufak bir keyif kacırıcı, yani Spoiler etkisinde bir detaya yer vermeyeceğim. Belki bu konuyu farklı bir icerikte konuşur, tartışırız.

"Oyun boyunca karakterlerin değişimini net bir şekilde goruyorsunuz. Bu durum hikayedeki tansiyonu da tırmandırıyor.
Genişletmek icin tıkla ...


Last of Us hikayesinde yaşamın ne kadar ilginc sonuclar doğurabileceğini gozler onune seren bir olgu ile karşılaşıyorduk. Buyuk savaşlar, ekonomik yıkım, nukleer tehditler diye duşunup dururken, insanlığın sonunu kucucuk bir mantar turunun getirdiğine şahit olmuştuk. Kordiseps adı verilen bu mantar turunun insanlara bulaşması ile birlikte yıkım ve salgın da beraberinde gelmişti. İnsanlara bulaştığında once ofke merkezini tetikleyen, daha sonrasında ise deformasyonlara neden olan mantarın etkileri The Last of Us Part 2'de cok daha vurucu bir şekilde resmedilmiş. İlk oyunda da doğa ananın dunyayı tekrar ele gecirmesine tanıklık ediyorduk ama devam oyununda bu iş yılların da gecmesi ile birlikte birkac basamak daha ileri taşınmış. İnsanların salgını durdurmak amacıyla bombalamak zorunda kaldığı yıkık dokuk sokaklar, otlarla kaplanmış binalar ve tam anlamıyla ayvayı yemiş bir dunya kompozisyonu The Last of Us Part 2'de cok guzel bir şekilde resmedilmiş. Yani oyunun her anında bu mahvolmuş ve kıyamet sonrası hissiyatı yaşadığınızı soyleyebilirim.
Runner, Clicker ya da Stalker gibi ilk oyundan da aşina olduğumuz enfeksiyonlulara yenileri de eklenmiş. Oyunun her anında karşılaştığınız bu enfeksiyonlular dışında daha cok dikkat etmeniz gereken duşman ceşidi ise insanlar olarak karşımıza cıkıyor. Onlerine gelen her fırsatta tamahkarlığın dibine vuran insanoğlu, yine ne kadar acımasız olunabileceğini bizlere gosteriyor. İlk oyunda kucuk gruplar ve farklı oluşumlar halinde karşımıza cıkan insanlar, bu sefer daha buyuk gruplara bolunmuş durumda.



Kopekler oyundaki gerilimi tırmandıran unsurlardan sadece bir tanesi olarak karşımıza cıkıyorlar.

Bu gruplardan ilki askeri duzen ile işleyen ve eğitimli kopeklere de sahip olan WLF grubu olarak karşımıza cıkıyor. Bulundukları bolgede eğitimli kopekler ile iz surebilen, etrafı kolacan eden bu grupla oyun boyunca baş etmeniz gerekiyor. WLF (Washington Liberation Front) grubu dışında tabi ki boyle bir dunyanın kacınılmazı olan dini fanatiklerle de karşılaşıyoruz. Yuzlerine kendi istekleri ile buyuk bir yara acan bu grup Seraphites ya da Scars olarak biliniyor. Silah olarak ok ve yay ikilisini kullanan grubun uyeleri gizlilik uzerine ustalaşmış durumda. Daha ilkel bir yaşamı secen ve yeni dinlerine sıkı sıkıya bağlı olan bu grup ile karşılaştığınız kısımlarda daha temkinli hareket etmeniz gerekiyor.
Bu kadar guzel bir dunya resmedilince araştırma dinamiğinin işleyişi de genişletilmiş. Ozellikle oyunun ilk bolumlerinde elinizde harita ile etrafı araştırdığınız kısımların oldukca tatmin edici olduğunu soylemem gerekiyor. Etrafı araştırmak Ellie'nin yeni ozelliklerini acmak konusunda oldukca onemli bir yere sahip. Bulduğunuz muhimmatlar ile yeni eşyaları craftladığınız gibi silah ve karakter ozelliklerini de geliştiriyorsunuz. Tıpkı ilk oyundakine benzer ama daha geliştirilmiş bir sistem kullanılmış. Ayrıca etrafı araştırma yeni ozelliklerin kilidini acmak icin de oldukca onemli. Bulduğunuz avcılık, zanaatkarlık kitapları sayesinde bu ozelliklere ulaşabiliyorsunuz. Bu arada silah guncellemelerini yapmak gercekten cok keyifli olmuş. Karakterinizi silah uzerindeki hakimiyetini gordukce, surekli silahlar arasında geciş yapasınız geliyor. Şarjor sokulmesi, yeni parcalar takılması falan derken seyrinin de oldukca yuksek olduğunu belirtmem gerek.

Tabi muhimmat, karakter ve silah ozellikleri dışında etrafı araştırmanızın farklı ekstraları da var. Oncelikle kilitli kasalar gibi daha onemli noktalara ulaşmanız icin etrafı iyice kolacan etmeniz gerekiyor. Kasaların şifresini bulmak ve onlara ulaşabilmek oyunun keyifli yanlarından birisi. Bulduğunuz bozuk para ve cizgi roman kartları dışında notlar ve bırakılan mektuplar ile oyunun dunyası hakkında daha fazla bilgile sahip oluyorsunuz. karşılaştığınız rastgele bir cesedin bile arka planda ne gibi dramlar barındırdığı guzel bir şekiled gozler onune serilmiş. Bu notları bulmak, karakterler ve yaşanan olaylar hakkında yeni bilgilere ulaşmanın da anahtarı oluyor. Oyunun buyuk bolumunde bunları yapmanıza karşın sıkılmıyor ve yeni yeni hikayeler keşfetmekten, oyunun dunyası hakkında yeni detaylar oğrenmekten keyif alıyorsunuz.
The Last of Us Part II yarı acık dunya dediğimiz bir sistem kullanıyor. Etraf oldukca geniş ve her koşe bucağı araştırmak istiyorsunuz. Bazen merakınız sizi zor durumda da bırakabiliyor. Mesela kilitli olan ufak bir odanın kapısını acmak icin dakikalarca uğraşmıştım. Kapıyı actığımda ise buyuk bir enfeksiyonlu ordusu uzerime cullanmaya başladı. Bu tarz farklı surprizler ile araştırma dinamiklerinde bile tetikte kalmaya devam ediyorsunuz. Bu konuda sevmediğim tek nokta oyunun bir sure sonra sizi itmeye başlaması. Yani yerinden kımıldaması imkansız olan buyuk bir cop kovası ile bir binanın bahcesine atladınız diyelim. Bir dizi olaylardan sonra tekrar o sokağa donuyorsunuz ama cop kovası yerine yeller esiyor. Yani o binada ya da bahcesinde bakmadığınız bir yer varsa oraya veda etmeniz gerekebiliyor.



İlk oyundan aşina olduğumuz Clicker dışında yeni enfeksiyonlara da yer verilmiş.

The Last of Us Part II dovuş sistemi değişen dunya ve duşman yapısı ile daha oturaklı bir hale gelmiş. Genel anlamda dovuş sisteminin ilk oyunun izinden gittiğini soyleyebilirim. Yani olaylara ister soğukkanlılıkla gizli gizli yaklaşıyor, isterseniz de muhimmatınız el verdiğince aksiyona giriyorsunuz. Hatta "suya sabuna dokunmam ben kardeşim, işime bakarım" diyorsanız gizlice duşmanların arasından sıvışmak da mumkun. Dovuş sistemini zenginleştiren iki onemli unsur var. Bunlar kat sistemi ve daha ceşitli yollar olarak oyunda yer edinmiş. The Last of Us dovuş sisteminde genelde tek zemin uzerine oturtulan, fakat farklı odalara ayrılan bir sistem kullanılıyordu. The Last of Us Part II'de ise tıpkı Uncharted 4 oyununda olduğu gibi kat sistemi getirilmiş ve dovuş sistemi daha zengin bir yapıya sokulmuş.
Yani duşmanlar ile yuzleştiğiniz alanlar hem farklı bolgelere ayrılıyor hem de farklı yukseltilerden oluşuyor. Doğa ananın nimetleri olan uzun uzun otlar ya da yıkık dokuk duvarlar arasından sıvışarak bu dinamiği daha farklı bir yapıya sokuyorsunuz. Sanmayın ki gizlenince rahata eriyorsunuz. Duşmanlarınız anormal bir durum olduğunda etrafı kolacan etmeye başlıyor, sizi bulunduğunuz cimlerin arasından ya da gizlendiğiniz bir aracın altından suruyerek ağzınıza okkalı bir yumruk gecirebiliyorlar.

Daha ozgur oynanış ve geniş cevre ile birlikte dovuş sisteminin daha da zenginleştirildiğini goruyoruz.
Genişletmek icin tıkla ...


Tabi bu noktada yapay zeka sisteminden de biraz bahsedelim. İlk oyunun en cok eleştirilen yonlerinden birisi yapay zeka sistemi olmuştu. The Last of Us part 2'de yapay zeka cok daha geliştirilmiş, oyun alanına da bağlı olarak zorlaştırılmış ama hala oyunun en buyuk problemlerinden birisi olarak yer ediniyor. Duşmanların akıllıca hareket etmeleri, sizi kıstırmaya calışmaları cok iyi işliyor. Fakat goruş alanları ve gizlilikle ilerlediğiniz noktalarda yine bazı problemler ile karşılaşabiliyorsunuz. Yapay zekanın en sinir bozucu kısmı ise yanınızda yer alan karakterlerde baş gosteriyor.
Hikaye gereği oyunun bazı anlarında yanınızda karakterler yer alıyor. Bu karakterler ozellikle gizlice ilerlediğiniz anlarda başına buyruk davranabiliyorlar. Sizin cok dikkatli ilerlediğiniz, surunduğunuz anlarda yapay zeka tarafından kontrol edilen yardımcı karakterlerin koşarak duşmanların yanından gectiklerine şahit olabiliyorsunuz. Bazı durumda da arkada kalıyorlar ve o bolgeyi gectiğinizde birden yanınıza ışınlanabiliyorlar.


Oyunun bir bolumunde ufak bir tekne bize eşlik ediyor.

Oyunun dovuş sisteminde sevdiğim iki onemli nokta bulunuyor. Bunlardan ilki tansiyonun surekli yuksek tutulması. Yani ister enfeksiyonlular olsun isterse de insan gruplarıyla karşılaşın, oyunda her zaman yuksek bir tansiyon durumu soz konusu. Bu durum sizi gerdiği gibi daha dikkatli bir şekilde ilerlemenizi gerektiriyor. Sevdiğim bir diğer nokta ise karşılaştığınız tum duşmanların bir kişiliğinin olması. Yapım ekibi tum duşmanların gercekten de yaşayan bir birey gibi gostermeyi başarmış. karşılaştığınız duşmanları oldurdukce arkadaşlarının cığlıklarını , hatta oldurduğunuz kişi hakkında bağırdıklarını, konuştuklarını duyabiliyorsunuz.
Catışma sistemini bu denli başarılı kılan bir diğer unsur da yakın dovuş dinamikleri. İlk oyunda da vurduğunuzu hissettiren bir tokluk vardı. Yeni animasyonların eklenmesi ve gorsel anlamda oyunun bu denli gelişmesi ile birlikte bu durum cok daha ileri taşınmış. Yakın dovuşe girmek, duşmanlarınızı sessizce halletmek ayrı bir haz veriyor. Yeri gelmişken oyunun bu noktada icerdiği 'Gore' elementlerine, yani vahşiliğine de değinmem gerekiyor.

Daha once gorsel olarak bu kadar başarılı ve bu kadar vahşet iceren bir oyun gormedim desem yeridir. Tabi ki bağımsız oyunlarda ya da daha duşuk butceli oyunlarda bu tarz bir şiddeti gormeniz mumkun. Ama gorsellik ile bu şiddet unsuru birleşince ortaya bambaşka bir seviye cıkmış. Enfeksiyonlu ya da değil, fark etmiyor. Pompalı ile yakın mesafeden sıktığınızda ya da yakın dovuş silahları ile saldırdığınızda ortaya cıkan bu şiddeti kendi gozleriniz ile gormeniz lazım.
Tabi enfeksiyonlularda bu durum bariz bir şekilde daha fazla. Cunku curuyen etleri ile birlikte silahlardan cok daha kolay etkileniyorlar. Hem hikaye anlamında hem de oynanıştaki bu şiddet unsuru The Last of Us dunyasının ne kadar şiddet dolu olduğunu da gozler onune sermiş. Oyunun yardımcı yonetmeni olan Anthony Newman'a bu konuyu sormuştuk. Kendisi bu dunyanın acımasız bir dunya olduğunu ve bunun gereği neyse, yapım surecinde de onu yaptıklarını sozlerine eklemişti.



Aradan gecen zaman ile birlikte Last of Us dunyası cok daha acımasız bir hale gelmiş.

Başta da dediğim gibi The Last of Us Part II yeni neslin kapısını aralayan gorselliğe sahip. Bunu sadece kaplama, ışıklandırma gibi teknik terimler ile duşunmeyin. Oyunun gorsel tonlaması ve teknik butunluğu o kadar guzel tasarlanmış ki, gecirdiğiniz her anın keyfini cıkartıyorsunuz. Şehir teması, metro tunelleri, yeşil ama bir o kadar da boğuk atmosfer... Oyunun her anı ozenle tasarlanmış ve bir o kadar da etkileyiciliğe sahip. Cok nadir durumlarda objelerin sonradan yuklenmesi gibi ufak hatalar ile karşılaşabiliyorsunuz. Bu konudaki en buyuk eksik ise Playstation 4'un sınırlarını zorlaması. PS4 Pro versiyonunda oynamama rağmen konsol bazı anlarda şaha kalktı diyebilirim. Fan sesi bazen rahatsız edici derecede yuksek cıkabiliyor.
Hikayeyi bu denli başarılı kılan bir diğer unsur ise karakter ifadeleri ve seslendirme. Motion capture calışmaları konusunda işin ehli olan Naughty Dog ortaya yine muazzam bir işcilik cıkarmış. Firmanın geliştirdiği ve ilk kez Last of Us Part II'de kullandığı yeni bir yuz yakalama (Facial capture) teknolojisi bulunuyor. Bu yeni sisem sayesinde karakterlerin suratlarına yapılan baskıları bile net bir şekilde gorebiliyorsunuz. Yuzunuze darbe aldığınızda ya da karakterlerin yakınlaştığı sahnelerde bu durum daha net bir şekilde ortaya cıkıyor.

Oyunun dunyası o kadar guzel tasarlanmış ki, etrafı araştırırken kendinizi her koşe bucağa bakarken buluyorsunuz.
Genişletmek icin tıkla ...


The Last of Us Part II Turkce altyazı dışında bildiğiniz gibi dublaj seceneğine de sahip. Ben ilk oynadığımda sadece Turkce altyazı seceneği ile oyunu bitirdim. Cunku ilk etapta direk karakterlere de hayat veren Troy Baker, Ashley Johnson, Laura Bailey ve Jeffrey pierce gibi isimlerin performanslarını gormek istedim. Oyunda yer alan her oyuncunun karakteri ile butunleştiğini soyleyebilirim. Son donemde cok guzel orneklerini gorduk ama bu oyunda hikaye odağı daha fazla olduğu icin diyalogları, oyunculukları daha pur dikkat izleme ihtiyacı duyuyorsunuz. Oyunu bir bolumunu de Turkce dublajlı olarak deneyimledim. Nihan Omuz, Zeki Atlı ve Murat Serezli gibi onemli isimler karakter duygularını mumkun olan en iyi şekilde yansıtmayı başarmış. Ayrıca teknik tarafta daha once bazı oyunlarda karşılaştığımız dublajın ortam sesini bastırması sorunu da giderilmiş. Bu nedenle gonul rahatlığı ile tercih ediyorsanız dublajlı da oynayabilirsiniz.



Muzik unsuru The Last of Us Part II hikayesinde cok onemli bir yer teşkil ediyor.

Son olarak oyunun muziklerine de kısa bir paragraf acalım. Gustavo Santaolalla yine oyunun tema muziklerine imza atmış. O tınılar oyunun atmosferini bambaşka bir yere goturuyor diyebilirim. Bu arada ilk tanıtım fragmanından da hatırlayabileceğiniz gibi muziğin The Last of Us Part II hikayesindeki onemi de oldukca buyuk. Yapım ekibi bunu oyunun her anında hissettirmeyi başarmış. Muzik dışında ses efektleri ve kullanılan teknikleri de unutmamak lazım. Dovuş sisteminde bahsettiğim tansiyonun hep yuksek olmasında bu ses efektlerinin yeri oldukca buyuk.
Sonuc olarak Last of Us Part II, cok ufak eksiklerine rağmen, her koşesinden ayrıntı fışkıran ve oyuncuyu bambaşka duygulara surukleyen bir yapım olmuş. Dikkat ettiyseniz hikaye ve karakterler konusunda hic konuşmadım. Cunku oyun o kadar guzel bir deneyim vaat ediyor ki insanların duştuğu bu cıkmaz karşısında kendinizi farklı duygular icerisinde buluyorsunuz. The Last of Us Part II sadece PS4 sahiplerinin değil, oyun oynamayı seven herkesin deneyim etmesi gereken bir macera donuşuyor.