Yıllar once Kaos adlı grubuyla tanıdığımız, ardından Gezi Direnişi ile tekrardan dikkatimizi ceken Ozbi ile gecen sene Kalan Muzik etiketiyle piyasaya surduğu “Halk Edebiyatı” albumu uzerine detaylı bir roportaj gercekleştirdik. Gectiğimiz haftalarda albumun 2. video klip calışması Akşam Ayazı’nı takipcileriyle paylaşan Ozbi ile albumdeki muzikal ceşitliliği, albumdeki sembolleri, deşilmeyi bekleyen satır aralarını ve perde arkasını, yansıttığı protest duruşu, Gezi Parkı direnişini ve o surecin kariyerine olan etkilerini ve savunduğu muzik değerlerini konuştuk. Ozbi’nin tum samimiyetiyle icini doktuğu Halk Edebiyatı’nı butunler nitelikteki roportajı sizlere sunuyor ve keyifli okumalar diliyoruz.

Canlı enstrumanların yoğun olarak da kullanılmasına değinerek Halk Edebiyatı’nın hazırlık surecini anlatır mısın?

Bu fikri bulduğum ilk zamandan şimdiye kadar canlı enstrumanlar olmadan, profesyonel eller değmeden, guclu bir produksiyon yapılmadan oluşamayacağını biliyordum. Bu topraklara ait hangi enstrumanın nasıl sonuclar vereceğini araştırmaya başladım. Anlatacağım şeyler icinde bir ciddiyet barındırıyordu. Bu ciddiyeti hangi enstrumanla nasıl birleştiririm diye duşunuyor ve ona gore lirikler yazıyordum.

İlk anlaştığım produktor ile 8-9 ay boyunca bu hayali buyuterek şarkılar yazdım. O donemde bağlamayı, udu, cumbuşu, tamburu (ozellikle tamburu), ritmsel olarak darbukayı, bendiri, uflemeli olarak kavalı ve klarneti ciddiyeti olan bir rap ile harmanlamayı deneyerek ornekler uzerine şarkılar yazıyor, eski yazdığım şarkıların uzerine alt yapılar yapmayı deniyordum. Bu durum produktorle yollarımızı ayırana dek surdu. Ayrılık surecinden sonra biraz ara verdik ama ben bu hayali buyuterek yazmaya devam ettim. Beatmaker olmanın verdiği etkiyle her gecen gun muzikal olarak yeni bir şeyler uretiyor, yeni şarkılar yazıyordum. Bir gun bu hayali gercekleştireceğime hep inandım. Bu etkiyle profesyonel kişilerle calışmayı bırakmadım.

OZBİ - AKŞAM AYAZI
Dinlemek icin TIKLAYINIZ.

Utku Okutan ile yeni şarkılar uretmeye devam ediyorduk. Bu donemde Gezi Parkı olayları oldu, “Asi” şarkısını yaptım. “Kazulet” zaten yapılmış elde duran bir şarkıydı. “Halk Edebiyatı” fikri varlığını surduruyor ve etrafımda olan etkileşimlerle yeni şarkılar uretiyordum. “Ey İstanbul” şarkısını Asi’den de once yapmış, Halk Edebiyatı’na sıra gelene kadar onu single olarak cıkartıp yatırım yapabilecek bir produktor aramaya başlamıştım. O sırada Kalan Muzik’le şans eseri bir araya geldim ve yapımcı benden single değil bir album yapmamı istedi. Hem de bu plak şirketi en iyi sazların, muzisyenlerin kim olduğunu bilen, alt kulture ve Anadolu’ya ait buyuk bir arşive sahip olan Kalan Muzik’ti.

“Halk Edebiyatı” icin oluşabilecek en iyi zemin oluşmuş, bu topraklara ait bir arşiv tum imkanlarıyla bana sunulmuştu. Hic unutmam Hasan Abi (yapımcı Hasan Saltık) beni alıp dağıtımcıya goturmuş, yapılmış olan albumleri gostermiş, icinden 10 tane secip “sen şimdi rapcisin, mepcisin, siz cok melodi araklıyorsunuz. Al bunları istediğini arakla” demişti. Studyoya girdiğimde Utku Okutan ile beraber onceden oluşturduğumuz bir suru şarkı ve kafamda oluşturduğum bir suru fikir vardı. Geniş arşiv sayesinde bunlara yenileri de eklenince geriye sadece hangi sound’un hangi duyguyu sağladığı uzerine calışmak kalıyordu.

Uzerine calışmaya başladık. Cok iyi muzisyenlerle calıştık. Engin Aslan gibi bir bağlamacı, Onur Ozcelik gibi bir gitarist, Şerif Ersin Ertay gibi bir bascı, Mayki (Murat Başaran) gibi bir piyanist ve daha niceleri ile beraber icra etmemiz, yazılmış butun şarkıları oluşmuş yeni zemindeki şartlara uygun hale getirmemiz, liriklerin ustunden tekrar tekrar gecmem, yeni şarkılar oluşturmam, oyunculuk eğitiminin verdiği etkiyle hissine uygun olarak şarkıları kaydetmem ve sonrasında mix & mastering işlemlerinde Caki (Cağan Tunalı) ile beraber gecirdiğimiz uzun zamanla beraber 8-9 aya yakın bir zaman aldı bu surec.



Halk Edebiyatı albumune hazırlanırken verdiğin bir roportajda “rap muziğin bu topraklara uygun bir şekilde nasıl yapılacağı uzerine calıştım” diyorsun. Nasıl calıştın, hangi noktaları on planda tuttun?

Bir rapci olarak gecmişten bu yana insanların beni neden anlamadıklarını biraz fazla duşundum sanırım. Bazısı bu anlamsızlığı “rap muzik kulağı yoran bir muzik turu” olarak acıklar, bazısı “bana hitap etmiyor” der, bazısı “ergenler dinliyor” der, bazısı buyuyunce bırakır, bazısı zuppe işi olarak gorur, bazısı gormez bile. Bir coğu da alay eder cunku onlara gore eksik olan bir şey vardır. Ben bu eksikliğin toplumun gercekliğine tam anlamıyla dokunamamak olduğunu duşunuyorum. Gecmişten bugune rap muziğe ciddiyetsiz bakılıyordu. Ciddiye alınan rapler ve rapciler yok muydu ? Elbette vardı ama ben yaşadığım toplumda tam anlamıyla onların karşılığını bulamıyordum. Bu anlamsızlık ve acıklanamama durumlar beni cok duşunduruyordu.

İlk once ailenin ve sonra toplumun seni ciddiye almasını, katılım sağlaman icin sana destek olmasını istersin, olmazlarsa eğer seni anlamadıkları icin onlara kızarsın. Ya kusersin ya da kendini anlatmak icin başka yollar uretirsin. Ben de toplumu daha cok araştırmaya başladım. “Ne ararsan kendinde ara” cumlesi beni cok etkilemiştir. Problemi kendimde arıyor, cozum uretmeye calışıyordum. Bu durum Laneth ile beraber yaptığımız “Kufurbaz Kotu Adam” albumune de yansımıştır. O donem (2010) acık oğretimde Turk Dili ve Edebiyatı bolumu acılmış ve şans eseri kazanmıştım. O zamanlar ders calışırken Fransız Devrimi’yle beraber edebiyatcıların halka yonelmesi ve tanzimatla beraber bizim topraklarda da edebiyatcılarımızın halka inmesi, Genc Osmanlılar’ın ilk meclisin kurulmasındaki ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin oluşmasındaki katkıları beni cok etkiledi. Edebiyatın değiştirici gucunu tarihten orneklerle karşımda gorunce “Halk Edebiyatı diye bir album yapmalı ve bende bir rapci olarak halka inmeliyim” dedim kendime. Sonucta rap’te bir şiir turu ve şiir de nesiller boyunca kulturlerin medeniyetler doğurmasına cok buyuk katkılar sağlamış bir sanat turu. Eğer nesillere aktarılabilecek bir sanat haline getirebilirsem rap’i, toplum beni ciddiye alacaktı. Yaptığım muziğe, yazdığım şiire gercek anlamlar katmalıydım ve bu anlamlar bu topluma, bu mahalleye, bu şehre, bu sokaklara, bu kulture gercekten bir şeyler soylemeliydi. Kendime şoyle dedim “Kendine gel Onur burası Amerika değil, burada cocuklar rap yaparak doğmuyor. Hayal kurmayı kes ve gerceğe bak”.

Aslında gercek olan şey tam olarak karşımda duruyordu. Cocukluğum Nurtepe ve Silivri arasındaki alt kulturun zengininden fakirine bir cok arkadaşlıkla gecmiş, ergenlik Şişli Endustri Meslek diye psikopatın bol olduğu bir lisede, rap ile birlikte askerliğe kadar Zeytinburnu, Bakırkoy gibi alt kulturun dokularını tumuyle icinde barındıran semtlere, Gazi Mahallesi ile Kucukkoy’de olan duğun salonları ile 15 ay askerlik girince geriye buyuduğun sokaklara, İstanbul’a ve icinde yaşayan Anadolu’nun nasıl şekillendiğine iyi bakmak kalıyordu.

Kısacası bir rapci olarak “Bu şehrin sokakları, hangi sozle ve nasıl bir muzikle anlatılabilir ?” diye sordum kendime. Zamanla bu durum kendi icinde evrilmeye ve sanatın nasıl bir şey olduğunu, nasıl yapıldığını anlamaya başlayınca rayına oturmaya başladı. Craft oyunculuk atolyesi ve Halit Soysal ile beraber gecirdiğim gunlerin buyuk etkisi vardır. Gecmişten bugune kendi sound’unu yaratmış sanatcıları inceledik. Cem Karaca’dan Barış Manco’ya, İron Maden’dan Led Zeplin’e, Tom Waits’e, Dr. Dre’den 2Pac’e, Ahmet Kaya’ya ve bir cok sanatcıya baktık. Hangi acılardan gorduklerini ve neler anlattıklarını inceledik. Halk Edebiyatı fikri hem lirik hem de muzik olarak kendine has bir tavırda olmalıydı. 2pac ve Ahmet kaya mesela birbirlerine cok benzerler. İkisi de yaşadıkları toplumun gerceklerini cok iyi işlemişlerdir.

Orneklerim cok guclu sanatcılardı. O yuzden daha fazla calışmak, daha fazla anlamak, daha fazla yazmam gerekiyordu. Ve ben hayatımdaki zorluklara rağmen (inanın ki cok zorluklar yaşadım) cok calışıyordum. Aslında nasıl calıştığının cevabı biraz uzun. Bu roportaj ben ornekler verdikce uzar da uzar. Ama en cok on planda tuttuğum nokta gercek olmaktı. Buyuduğun yerin gercekliğini taşıyor olmaktı!

Halk Edebiyatı’nın temellerini 2011’de atmıştın ancak 1 yıl sonra projeyi rafa kaldırdın. Ne oldu da erteledin ?

Aslında rafa kaldırmadım, cantamda onunla gezdim diyebiliriz. Ne kadar didaktik olsam da duygusal bir insanım. İki buyuk ilişkim husranla sonuclanmıştı. Hem kız arkadaşımdan, hem de produktorumden buyuk bir hayal kırıklığı ile ayrılmıştım. Oyunculuk eğitimi ile beraber hayatımdaki tum gidişat hayal ettiğimden başka bir şeye doğru evriliyordu. Sanat ile tanışmış, gecmişten bu gune insan ustundeki etkileriyle yuz goz olmaya başlamıştım. Hayatımdaki her şey değişiyordu. Ama Halk Edebiyatı’nı hep cantamda taşıyor, hayatımı ona not ediyordum. Kendi gerceğimle onu dolduruyor ve sayfalarını coğaltıyordum. Rafa kaldırmak uzerine hic bir şey katmadan oylecene bırakmak gibi bir şey aslında. Benimkisi oyle bir şey değildi.



Eski plak şirketin bu surecte seni dolandırdı. Nasıl gelişti olaylar, şevkin kırıldı mı?

O şoyle bir durum aslında. Ben bu projeyi ilk urettiğimde onceden tanıdığım, bana gecmişte faydası olmuş, hem muzikal hem de karakter olarak guvendiğim birine dedim ki “benim boyle bir projem var ve biliyorum ki bu yuksek produksiyon gereken bir proje. Uzun suredir calışıyorum biraz birikmişim var. Hep duyuyoruz piyasa kotu diye. Elimdeki para cok değerli, abi bana nasıl yardımcı olabilirsin.” O guvendiğim kişi de “benim de bir plak şirketi projem var gel konuşalım” dedi. Anlaştık ve calışmaya başladık. Studyolarda uzunca bir vakit gecirdim. Şarkılar yazıyor, profesyonel bir studyoda muzik yapıyorduk, Kazulet, Akşam Ayazı gibi bir cok şarkıyı bu donemde yazmış, neredeyse 20 şarkıya darbuka, bendir, zil, tef, bir cok şarkıya klarnet, ud caldırmış, vokal kayıtları, enstruman kayıtları, kreatif dizayn derken kısacası her detayı ile albumu yapıyorduk. Baya baya hayallerim gercek oluyordu. Bir cok kişi ile tanıştım o zamanlar. Guzel insanlar ve iyi şeyler ile karşılaştığım da oldu coğu zaman ama sonucta kendi arkadaşını kandırarak iş cevirmeye calışan birine guvendiğimi fark ettim. Ama cebimdeki para artık bitmişti. Şevkimi kırmış mıydı ? Hayır ! Ama studyodan ceketimi alıp cıktıktan sonra bir klarnetcinin yanına oturup hungur hungur ağladığım gunu hic bir zaman unutmayacağım sanırım (2012).

Album şarkı sozleri ve ozel fotoğraflarla veriliyor. Yırtık corapla da verilen poz var, viski bardağıyla da. Biraz bu konsepte değinir misin?

Şarkıları yazan karakterlerin yansımalarına benzetmeye calıştım. Rant Hilafeti’nde yuzu kapalı serseri bir direnişci, Emanet Hayat’ta cırılcıplak kendisiyle yuzleşen biri, Zaman Aktı’da tum o kirin ve pasaklılığın icinde viski ile kendini odullendirmiş biri, Kim şarkısında corabındaki yırtıktan gocunmayan bir deli ve Ey İstanbul’da ceketini alıp otostop cekerek şehri terk eden biri.

Bir karakterin başlangıc, oluş, tukeniş ve yuzleşmeleri ile beraber yeniden doğuşuna film yapıyormuş gibi bir mantıkla yaklaştığım icin, albume metaforik olarak guc kattığını duşunduğum icin yaptım. Belki biraz daha guclu işlenebilirdi ama imkanlarımız bunu yapmaya yetti.

Ayfer Vardar ve Gulce Duru albumde sana eşlik eden isimler ancak hic konuk hip hop sanatcısı yok. Seni diğer sanatcıların albumlerinde de pek goremiyoruz. Etkileşimi mi sevmiyorsun yoksa muziğinin ruhuna uygun rapcilerle mi karşılaşamıyorsun ?

Bizim yolumuz belli, cocukları durduk yere yakmaya gerek yok şimdi (!). Şaka bir yana etkileşim ya da muziğin ruhu ile alakalı değil “Halk Edebiyatı” konsepti olan bir albumdu Laneth’le bile feat yapmadık. Bir karakterin hayatı uzerinden kendisi ile yuzleşip yalnızlığı ile baş başa kalmasını, ve kendi icinde yaşadığı celişkileri cozuş surecini anlattım. Etkileşimle alakalı bir şey değil hani ama kendi icinde belli fikirler yansıtan bir muziğe sahip olduğum icin feat konusunda hem ben hem de başkaları secici olabiliyor. Ama feat’ler olacak hatta bazı şarkılar yapım aşamasında diyebilirim.



Siyasi goruşunden aile yaşantısına, cocukluk donemlerinin gectiği Nurtepe'den, bilgisayar almak icin bulaşık yıkamana kadar tamamen "Halk Edebiyatı" isminin hakkını veriyor bu album. Peki sen kafandaki konsepti tam olarak yansıtabildin mi, “şu yanı eksik kaldı” dediğin oldu mu?

Evet eksik bulduğum bir cok şey oldu ama bu tecrubeyle eş bir durum. İnsan duyguları zamanla değişiyor ama oyle şu yanı eksik kaldı diyemem. Belki muzikal bakımdan tartışılabilir yanları olabilir mesela teknik acıdan bir ornek verecek olursam eğer bir kac şarkıya bilerek bass caldırmamıştım. Sahnede fark ettim o bir hataymış. Ama lirik bakımından bakarsak hakkını sonuna kadar verdiğimi duşunuyorum.

Albumde tiyatral bir yan var. Aynı etkiyi tum kliplerinde de goruyoruz. Oyunculuk eğitiminin getirisi diyebilir miyiz buna?

Aynen oyle. Oyunculuk eğitimi olmasaydı değil album, hayatım bile bambaşka olurdu.

Kaos’taki Ozbi ile Halk Edebiyatı’ndaki Ozbi arasında buyuk fark var. Ben kariyerindeki bu farkı 2 donum noktasına bağlıyorum. Birincisi oyunculuk eğitimin, diğeri ise Gezi Direnişi’nin imajına ve muziğine kattıkları. Sen katılıyor musun bu donum noktalarına?

Donum noktası cok fazla var aslında ama baktığında haklısın bu iki nokta tam anlamıyla hayatımın bir değişime girmesini sağladı diyebiliriz. Ama Halit Soysal ve Utku Okutan ile calışmakta bana cok şey katmıştır.

Benim bir fikrim vardı ve rap’i biliyordum. Ama Craft Tiyatro’da aldığım eğitimle sanatın nasıl bir şey olduğunu anladım. İşin garip yanı bunun şans eseri olmasıydı. Benim oyunculukla cok bir alakam yoktu aslında. O donem produktorle calışırken eski bir menajer ile calışmaya başlamıştık. Şule Uslutekin ! Sağolsun bana cok iyiliği dokunmuştur. O zamanlar beni Craft’ta eğitim almaya ikna etmişti. Birikmiş param tam anlamıyla haybeye gitmedi aslında, kendi batığını suyun ustunde yolculuk ettirebilecek kadar bir tahta parcasına donuşmuştu sadece. Oylecene bata cıka karayı bulmaya calışıyordum. Gezi direnişi ve Asi şarkısıyla beraber karayı gordum. Ona ulaştım ve ulaştığım yerde yanımdan hic ayırmadığım notlarımın olduğu cantamla beraber bir hayat kurmaya başladım diyebiliriz.

Rant Hilafeti’nde “nizam ve duzen insanı eğip buker” diyorsun. Genel olarak toplumsal sisteme mi yoksa sadece ulkemizdeki mevcut sisteme mi karşısın?

“Fuck The System”i Turkce soyluyorum sadece ama bizim ulkemizdeki extradan baskı unsurları var tabi. O baskı unsurları beni, ailemi, mahallemi, şehrimi, ulkemi etkisi altına aldığı icin doğal olarak anlatımdaki onceliği de onlar alıyor.

Ozbi - Ey İstanbul
Dinlemek icin TIKLAYINIZ

Muhalif dozu yuksek, siyasi bir mahalle olarak nitelendirdiğin Kağıthane/Nurtepe'ye de değiniyorsun şarkılarında. Muziğinin şekillenmesinde nasıl etkisi oldu buyuduğun yerin?

Ben nitelendirmedim, doğduğumda nitelenmişti. Sokaklardaki gercekliğimiz diyalektiğin uzerine inşa edilmeye calışılan eşitlikci bir mucadeleyi savunuyordu. Olgunlaştıkca insan daha iyi anlıyor etrafında olup biteni. Ben rap muzikle ilintili olsam da Grup Yorum, Ahmet Kaya gibi muhalif sanatcılardan da cok etkilenmiştim ama rapci olduğum icin sanki bunları unutmam gerekiyordu. Rapciydik biz ve diğer tum muzikler rap’ten kucuktu. Bu kibirle yuzleşerek rap muziğin ne olduğunu olgunlaşıp kavrayınca herkeste olduğu gibi bende de işler değişti tabi.

Rap muzik sokak muziğidir. Ve bunu gercekci kılabilmek icin de, icinde bulunduğun hayata iyi bakman gerekir. Gecmişten bugune yaşanmış zorluklar, yalnızlıklar, ve mucadelelerin bana ne anlattığını sorduğumda icimden gecen cevapların yarattığı hisler ve o hislerin bendeki etkileri cok buyuktu ve bu hisler birer sanat değeri taşıyordu. Derdim de gercekci olmak olduğu icin sokağın tum dokusunu işlemeye calıştım ve etkileri albumun buyuk bir kısmını kapladı diyebilirim.

Istanbul pek cok şarkıcı tarafından defalarca işlenmiş bir konsept. Bu konsepti tekrar işlemek buyuk risk. Sen şarkıyı hazırlarken nelere dikkat edip klişelere duşmemek icin nelerden uzak kalmaya calıştın?

İstanbul’u anlatmaya herkesin macası yemez evet ! Ama bazı şarkıları yapmayı planlamazsın, oylecene olur. O donem Craft Tiyatro’da eğitim alıyorken aynı zamanda sınıf arkadaşım olan Kemal Hamamcıoğlu’nun yazdığı “Kabin” İsimli bir oyun hazırlanıyordu. Oyunu okudum ve cok etkilendim. Aynı zamanda hocam olan oyunun yonetmeni Cağ Calışkur ile sohbet ederken birden oyuna şarkı yapma fikri doğdu ve benden oyun icin bir şarkı yapmamı istedi. Sağolsun beni cok desteklemiştir. Şarkı ilk once cok sert ve cok depresifti. Kemal’le ustune sohbet ettik ve oyunun alt metninden cumlelerine kadar tekrar ustunden gectik. Mesela “İstanbul temiz, ben temizim” gibi oyunun cok anlamlı cumleleri vardı. Bende tekrardan şarkının ustunde calışmaya başladım. Bu surecte “İstanbul” diye bir nakarat girişi uretince o saatten sonra oyunun etkisini taşıyan ama bambaşka bir İstanbul şarkısı yazdığımı fark ettim. Oyun toplumsal olan belirli bir baskıyı işliyordu. Bense bu yaratılan baskıların tumunu kibrinden gormeyen İstanbul’u. Artık İstanbul ile alakalı bir şarkı yazmıştım. Şimdiyse geriye kalan bunu muzikal olarak buyutmekti. Utku Okutan ve Halit Soysal ile şarkının ustune calışmaya başladık. Utku, rap’in altındaki o gitar cumlesini yaratınca ortaya hayatımın en iyi şarkılarından biri cıkmıştı.

Ben genel olarak şarkı yazarken sadece konuya odaklanıp hic bir sansuru veya yargıyı kalemime dokundurtmam. Alt yapıyı duzenlerken muzikal olarak klişelere duşmemeye dikkat ettik ama on planda tuttuğumuz şey liriği doyurmak oldu. Oyle sanıldığı gibi İstanbul diye bir şarkı yazmalıyım ve bunlara dikkat etmeli ve bunları, bunları anlatmalıyım gibi bir şey değildi. Oylecene oluverdi diyebiliriz.



Herkes İstanbul’a gelmeye calışırken sen klipte İstanbul’u terk etmeye calışıyorsun. Bu da bir klişe değil mi aslında?

Klipte gitmeye calışmıyorum. Karakter belli bir yaşanmışlığın ardından yine istanbul’un icinde gidiyormuş gibi yuruyor sadece ama şarkıda rap yapan kişi İstanbul’un kibrine kızarak şehri terk ediyor. Şarkıyı yaparken klişe olup olmadığı ile ilgilenmedik ama klibi cekerken bu klişe uzerinde durduk.

Şarkı bir soundtrack havası taşıdığı icin sinematografik bir klip olmalıydı. Yıllardır İstanbul hakkında goc ve pavyon hayatının işendiği filmler yapılır, bu artık klişeyide aşarak bizim kulturumuzun bir parcası gibi bir şey olmuştur. Ve ben bir rapci olarak o goc eden adam, o Anadolu’dan gelen ve İstanbul’un arka sokaklarında pavyon hayatının icinde var olan adam olacaktım. Bir rapci’nin sert denilen, İstanbul’un arka sokaklarında, alt kulturde barınması zordur. Taşak gecerler. Bu algıyı kırmaya yonelikti. Rap yapıyorduk ama alt kulturun hislerine de vakıf olduğumuzun bilinmesini istedik. Sağolsun Olgu Baran Kubilay beni cok iyi anlamış ve bu hikayeyi yazmıştı.

İstanbul’a insanı icine ceken acımasız bir tuzak gibi yaklaşıyorsun. İnsanlar icin zararlı mı senin gozunde İstanbul?

Aslında aşık olduğun birinin kibrinden kor olmasına sitem eder gibi yaklaşıyorum. Albumde karakter kendi icinde bir yuzleşme yaşıyor (Emanet Hayat) ve etrafına bakmaya başlıyor. İstanbul’un gercekleri ona ağır geliyor ve terk ediyor. Ardından da Anadoluya bakıyor.
Albumun geneline bir film hikayesi gibi yaklaştığım icin burada bireysel olarak İstanbul bana şunu yaşattı da o yuzden şunu yazdım diyemem. ama yaşadığım baskılardan ve hayal kırıklıklarından beslendim diyebiliriz. Ve aslında bir şeyler yazmak icin de illa ki yaşamak zorunda değilsindir. İnsan gorduklerini de yazabiliyor ve hatta bazen gormeye bile gerek yok, Aşık Veysel gormese de hissedebiliyordu mesela. Bazen bir uyuşturucu etkisi yaratsa da zararlı olarak gormedim hic ama herkes bilir ki İstanbul zor bir şehirdir.

Asi’nin klibi Nurtepe’de cekildi mesela. Nurtepe zor bir semttir, klip cekimlerinde başınızdan gecen ilginc bir anınız var mı?

Tam olarak Nurtepe’de cekilmedi aslında. Biz cekim icin bir araya geldik ve gercekci olması acısından Nurtepe’de bir yer belirledik. Tam cekime başlayacağımız sırada caddeden silah sesleri yukseldi. Oyle her zaman silah patlamaz ama o gun sanırım bir akrep cok sık gezmiş. Konuyu tam bilmiyorum ama silah patlayınca bir baktık ortalık karıştı, mahalleyi abluka altına aldılar. Lan biz de cekimde silah kullanıyoruz. Ben dedim bir şey olmaz sonucta tabanca gercek değil devam edelim diye ama Olgu Baran izin vermedi. İyi ki de izin vermemiş. Sonradan bir baktık baya kalabalıkmış polisler. Bizi oyle gorselerdi hic dinlemez hemen gozaltı yaparlardı ve klip de yalan olurdu. Aklımda tuttuğum ama duşuk ihtimal verdiğim bir yer vardı Kağıthane’de oraya gectik. Şans eseri ışık falan her şey musaitti ve cektik. Baya maceralı bir gundu diyebilirim.

Yakın zamanda da “Akşam Ayazı” parcasına klip cektin ve bu sefer yonetmen koltuğunda da sen varsın. Klibe de değinerek bu deneyimden bahseder misin?

Bu klipte yine elimizdeki imkanları değerlendirerek metaforik anlamlar iceren bir hikaye yapmaya calıştık. Her şeyden bağımsız, tek başına yaşayan bir adamın cocuklarla beraber paraya karşı giriştikleri bir eylemi eğlenceli bir dille anlatmaya calıştık. Cekimler esnasında ve sonrasında cok aksaklık yaşadım ama cocuklarla calışmak cok guzeldi ve cok buyuk de tecrube oldu diyebilirim.

“Ailem dahil pek cok kadın rap’ten vazgecmemi istedi ama ben hep onlardan vazgectim” diyorsun. “Senden Vazgectim” de bu tarz bir hikayeye mi sahip?

Tam anlamıyla değil ama oyle de diyebiliriz.



Bir roportajında “bilinen rapci formuna uymuyorum ve o rapci formunu da cok eleştiriyorum” demiştin. Bilinen rapci formu nedir ve sen hangi yonlerinle bu formdan sıyrılıyorsun?

O cumle biraz editor yorumunun da olduğu bir cumle olmuş. Orada bahsettiğim şey genel olarak bakınca rapcilerde toplumsal farkındalığın olmadığıydı. Kendi tarzları olan insanlar yok mu var. Ama toplumsal farkındalık başka bir şey. Bilinen rapci formu da ergenlerin isteği doğrultuda evrilen rapci formudur. Ben ergenlere rap yapmıyorum. Bunu anlatmak istemiştim. Şarkılarımı dinleyince bunu cok net duyabilir ve kucuk bir hayal dunyasıyla bile hayal edebilirsiniz.

Albumdeki tum parcalar politik icerikli ve yine tum şarkılarda bir rahatsızlığın dışa vurumu var. Tum albumun lirikal zeminini bu şekilde protest hazırlamak belli bir noktadan sonra ağır gelebilir diye duşunmedin mi?

Cok duşunmedim. Yapmak istediğim şeyi yaptım sadece. İcimden gelen şeyin beni gotureceği yeri daha cok merak ediyordum. Halen de oyle. Bazı betimlemelerin biraz ağır anlamlar taşıdığı aşikar ama bu dinleyicinin seciciliğine yonelik bir hareket değildi. Bir şeyleri yaparken bir şeye benzediği icin değil o an icinde yaşadığın icin yaparsın. Sanatta matematik vardır ama hesap yoktur. Yaşanılan hayatların buyuk bir ağırlığı var. Bu yansımış olabilir.

2012 sonrasındaki tum roportajların Gezi Parkı uzerineydi. Seni tanımayanlar icin Gezi Parkı onemli bir donumdu ancak hala tanıtımların ve roportajların Asi’nin etrafında donmesi muzik kariyerinin buyuk bir kısmını golgede bırakmıyor mu?

Bazen onu hissetsem de “Asi” omrum boyunca giyinmekten hic korkmayacağım bir giysi ve ya bir karakter olacak ! Cok dert ettiğim bir şey değil. Uretim devam ettikce o da değişecektir.

Asi’de "senin icin meşrudur paraya domalmak sonra gayler gunahkÂr olur sense kahraman" diyorsun. Eşcinselliği seks oznesi olarak kullanman tepki cekti mi ?

Homofobik insanları saymazsak. Şoyle bir tweet’e cok gulmuştum “Ozbi aktif gaylerden ozur dilesin” Bir cok eşcinsel arkadaşım benim onları kırmak istemediğimi cok iyi biliyor. Zaten her hangi bir tepki de almadım.

Halk TV’de devamlı “Asi” klibi donuyordu bir ara. Bu kemalist kitleyi yanına almanı sağladı. Peki diğer taraftaki kitlenin duşuncelerine ve şarkıya bakış acısı nasıldı?

O zamanlar herkes Halk TV izliyordu zaten. Kimse boyle bir şeyi umursamadı. Toplumun her kesiminden olumlu tepkiler aldım. Ve şoyle bir gercek var, ben bir grubun bayraktarı falan değilim. Ben bir sanatcıyım. Toplumun icindeki ayrılıkları gozlemlesem de, olanlara insani temeli ayırmadan yaklaşırım.

Daha once de bir şarkı yuzunden Pit10’u evinden gozaltına alıp Ankara’da sorguladılar. Şarkı sonrası senin de başına bu tarz bir durum geldi mi?

Yok, henuz oyle bir şey gelmedi benim başıma.

Ozbi-''ASİ''
Dinlemek icin TIKLAYINIZ

2009’dan beri bu ulkedeki rap muziği sorguluyorsun. 7 yılın sonunda ne gibi sonuclar cıkarttın?

Ben ilk once rap’in bu topraklardaki yerini araştırdım. Beni de buna iten ciddiye alınmayışım olmuştu. Belki diğer rapciler başka yerlerde başka şeyler yaşıyordur ama ben rapciyim dediğimde “Hadi şurda bi kopter yapta gorek” diyen insanlarla tabldotta yemek yemiş, askerdeyken İsmail YK televizyonda cıkınca “al işte rap’in piri” diyerek laf atılmış biriyim. İronik olansa askerdeyken rap yaptığımı oğrenen komutanların yine komutan olan arkadaşlarının duğununde beni sahneye cıkarmalarıydı.

Aslında bu durum Benim Hayatım şarkısında rapci olduğum icin sağcıların zuppe diyerek dalmaları ve solcuların da Amerikan emperyalizmi ile ilişkilendirmeleri bile anlatıyor. Rap bizim ulkemizin kulturune hep uzaktı. Ama direndi, dunyaya yayıldı, alıcı buldu, genişledi. Ama bizim ulkemizde rap’in alıcısı her donemde ergenler oldu. Gorduğum en buyuk sıkıntı budur diyebilirim. Biz buyuduk rap’i bırakmadık ama bir cok arkadaşım rap’i bıraktı. Bıraksa da rap dinlemeye devam etmiş olan cok kişi var ama dışarıdan bakınca cocukların dinlediği bir muzik turu olarak gorunduğu icin bazı yargıların altında cok ezildiler. Bu yargılarla baş edenler olmadı mı oldu tabii ki ama onlarında ceşitlilik ve uretimdeki kısır donguden muzdarip olduğunu hep duydum. Ama işte son 3 senedir bu durum cok net değişmeye başladı. Gezi direnişinin buna cok buyuk etkisi olmuştur. Rap muzik direniş doneminde cok iyi şarkılar uretti. İnsanların, rap’i ciddiye almayı bırakın bu muzik turunu hissettiğini gorduk. Aileler cocuklarının heves ettiği şeyin gercekliğine hayret etti, hayatında rap dinleyemeyen, hic dinlemediği icin on yargılı bakan, sevmeyen, sevemeyen ve başka tur muziklerin takipcisi olan insanların rap’i yucelttiğini gorduk, Rap’i bırakmışların “Heyt bea” diye gururlanıp gerinişlerini gorduk. Rap’in topluma ait bir ses olabileceğini gorduk. Tv programlarının rap muziğe sacma bir kulp taktıklarının ortaya cıkışını gorduk. Bundan gayri buyume olabilir mi. Gezi direnişi ile birlikte rap’in yaşı da bir nebze olsun buyudu diyebilirim ve bu buyumede Asi şarkısının, klibi ile beraber buyuk rol oynadığını gormek gurur verici. Sonrasında cıkan albumlerin ve yapılan organizasyonların kalitesi de artınca şu anki gelişimi ile rap dudak ısırtıyor diyebilirim. Ama şu an genel sıkıntılar daha buyuk. Ulkemizdeki gericiliğin sansuru altında boğuluyoruz. Bu sansur herşeyi engellediği gibi bu buyumeyi de engelliyor. Bakalım zaman icinde nereye doğru evrilecek hep birlikte goreceğiz.

Halk Edebiyatı’nda rapciden ziyade gerek muzikal ceşitlilik, gerekse savunduklarınla bir ozan gibisin. Bunu en net Anadolu şarkısıyla hissediyoruz. Sanki ileride rapci kimliğini bir kenara bırakıp muzisyen kimliğinle yola devam edebileceğinin izlenimini veriyorsun. Var mı aklında boyle bir geciş duşuncesi?

Şarkı soylemeyi, serbest olcu şiir yazmayı seviyorum ama rap’i bırakmak gibi bir kafam hic bir zaman olmadı. Ozanlık, aşıklık Anadolu dilinde bir tur mertebedir, toplumsal farkındalığının olması gerekir. Boyle duşunduğun icin teşekkur ederim ama gunumuz toplumuna bakarsak eğer, rapcinin aslında bir tur şehir ozanı olduğunu soyleyebiliriz. Ama Rapcilerin coğu bunun farkındalığını taşımıyorlar. Ben aslında şehir hayatı icindeki ozanlığı rapcilik olarak goruyorum. Yanlışı yapan rapciler olduğu icin, siz de yanlış bir izlenime kapılmışsınız.

Seni organizasyonlarda fazla gormuyoruz. En son Hiphoplife’ın duzenlediği Hiphop Jam’de sahne aldın. O gunden ve atmosferden bahseder misin?

Babylon ve Mask konserinden sonra gecirdiğim bir operasyon yuzunden biraz ara vermiştim. Hiphop Jam benim icin guzel bir geri donuş oldu. Ben gecmişte Bakırkoy başta olmak uzere cok fazla organizasyonda bulunmuş biriyim. HipHop Jam gercekten rap muzik icin bana “nereden nereya lan” dedirtti. Her şey cok sistemli. Ortam cok rahat, insanlar ne yaptığını cok iyi biliyordu. Benim şarkılar biraz farklı olduğu icin ton maister’im gelemeyince sahnede biraz problemler yaşadım sadece o kadar. Geri kalan her şey cok guzeldi. Grubumla beraber sahnede olmak istiyor ve o şekilde cıkabileceğim organizasyonlar yapmak istiyorum. Oyle organizasyonlar oldukca sahnede olucam. Bajar grubu ile beraber The Mekan konseri yaptık, cok guzel gecti. Şimdiyse Hakan Vreskala ile beraber 19 Şubat’ta yine The Mekan’da sahnedeyiz. Grubumla beraber konserleri coğaltarak devam etmeyi planlıyorum.

Peki sıradaki albumun icin calışmalara başladın mı ? Bu sefer dinleyiciyi nasıl bir konsept ne gibi yenilikler bekliyor?

“Halk Edebiyatı” albumu icin maddi ve manevi olarak buyuk bir imkanım vardı. Boyle bir albumun ustune bundan daha iyi bir konsept album yapmak yine imkan ve zaman meselesi. Yeterli zemin oluşana kadar mesela Laneth ile şarkı yapmayı ozledim, kısa zamanda onunla bir kac şarkı yapacağız. Yeni donemde yine kendi icinde konsepti olan şarkılar olacak ama Single ve EP şeklinde olacak. Kesinleşmiş feat’ler var. Zamanla şartlara gore yapabildiğimizin en iyisini yapacağız diyebilirim.

Eklemek istediğin bir şey var mı?

Sorular icin cok teşekkur ederim uzun zamandır bu kadar cok muzik konuşmamıştım.

hiphoplife

__________________