Bayan olsun, erkek olsun gune başlayan her modern insan sacı ile ilgilenir. En azından sacını tarar ve evinden oyle cıkar. Soz konusu ozel bir gun olduğunda saca gosterilen ozen de artar.
60'ların en moda sac modeliydi.. Hani annelerimizin siyah beyaz fotolarında goruruz, tepesi kabarık saclar.. O yıllarda kuafore mizampli istiyorum derdiniz; gerisi belliydi.. Sac once ıslatılıp (daha iyi tutsun diye limon suyu ya da bira ile sararlardı) iri bigudilerle sarılır, kulaklara yanmasın diye deniz kabuğuna benzer plastik kulaklık takılır,muşteri bu kulaklıkları duşmesin diye tutarken, kuaforde ince bir fileyi butun sacı ve kulaklıkları kapsayacak şekilde başa gecirir, sonra da kuruması icin sıcak hava ufleyen ayaklı uzay aracına benzer mizampli cihazına oturulur ve icinde 1 saate yakın beklenirdi.. O cihazda otururken annem gurultuden hicbir şey duymaz, duymak icin ondeki şeffaf bolmeyi yukarı kaldırıp başını dışarı cıkarırdı.. Sac kuruduktan sonra makinadan cıkılır, bigudiler acılır, bol krepeyle yani kabartılarak taranır, spreyle kazık gibi olan sac 1 ay yıkanmasanız bozulmayacak hale gelirdi..


İşte o makina..


Hatta bir aralar ben ufakken bigudilerde vardı..evde kendimiz bile sarabilirdik saclarımızı..


Şimdi de kuaforlerde kenarda bir tane goruyorum bu makinadan, oysa eskiden dort beş tane olurdu mutlaka, sıra sıra dizilirdi teyzeler bu makinalara. Cok heves ederdim zira kabarık duran sac modellerini cok severdim kucukken. Makinaya girmek isterdim ancak annem ''kafan yanar, insanlar zor dayanıyor sıcağa'' diyerek uzak tutardı beni hep









