John Steinbeck, gencliğinden beri bir gezi tutkunuydu. Daha 20 yaşlarındayken Pasifik Okyanusu’na acılma hayalleri kuruyordu. Henuz yazarlık seruveninin başındayken dahi ulkesini ve insanlarını gezip gorerek tanımayı şiar edinmişti. Ona Nobel Odulu’nu kazandıran da ulkenin ‘ruhunu’ bu denli anlayabilmiş olmasıydı. Ne var ki 1960 yılına gelindiğinde bir yazar olarak ruştunu ispat etmiş Steinbeck, onceden tanıdığı ve romanlarında resmettiği Amerika ve Amerikan halkını değil, acıktan acığa tuketim toplumuna donuşmuş ve bencilliği icine işlemiş bir Amerika bulur etrafında. Hastalığının da iyiden iyiye kendini hissettirdiği bir donemde Steinbeck’i, karavanı Rochinante ve elbette kopeği Charley’le yollara duşuren, ulkesini ‘tanıyamama’ halidir. Kopeğim Charley ile Amerika Yollarında’da, hava kirliliğinden rengi değişmiş gokyuzunun hemen altındaki apartmanların, trafiğe boğulmuş caddelerin, acı fren seslerinin arasında ‘toprağa koklerini salma’ kaygısı icinde suruklenen Steinbeck, Amerika’yı yeniden ‘keşfediyor’.
Her kitabı klasikleşmiş Steinbeck’in, gezi edebiyatının en guzel orneklerinden olan bu onemli eseri Turkcede ilk kez okur karşısında…
Not:Yukleme bana ait olup,tarama başkasına aittir, keyifli okumalar dilerim.