1950?li yılların başında, Kahire?de gecen Dilenci?de Mahfuz, gencliğinde ateşli bir devrimci olan, ama orta yaşlarında toplumsal gelişmenin gerisinde kalmış, aklın gelgitleri icinde bunalmış, vicdanı kararmış Omer?in yaşadığı psikolojik işkenceyi konu alıyor. Hayatını yenilemeye calışan Omer, cozumu bir dizi gonul seruvenlerinde ararken işini ve ailesini ihmal eder. Ama boylesine bir yaşam tarzı onu kurtarmaktan cok; giderek, kendisine ve yaşama yabancılaşmasını getirir. Mahfuz, okuru yalnızca ana karakterin psikolojisine yoneltmekle kalmıyor; sanat ile bilim, idealizm ile gercekcilik arasında yolunu bulmaya calışan bir ulusun vicdanını da irdeliyor.
Kendisine Nobel Edebiyat Odulu?nun verildiğini duyan Mahfuz, "Mısırlıları kutlarım, onların kucuk bir adamı buyuk bir odul kazandı," demiştir.