Ben Beyrut.

Yuzuklerini, bileziklerini, gerdanlıklarını suda yitiren su kralicesi?

Ben Akdeniz?in ayak altına duşen incisi?

Ben mitolojinin civa ile zehirlenmiş mavi balığı?

Ben; ilencin, şeytanların, korsanların; denizcilerini boğazlamak, hazinelerini yağmalamak uzere kovaladığı gemi?

Ben particiliğin kazurat kanallarında yuzerken boğulup olen sucsuz kız cocuğu?

Ben yavrularına fırından bir kilo ekmek alırken belinden hancerlediğiniz Şems (Guneş).

Ben Beyrut. Sizin mermi şeridiyle, ahşap tabutla, olum ilÂnıyla değiş tokuş ettiğiniz, hak etmediğiniz sevgi şiiri?

Ben Beyrut.

Arkeoloji ve kazı kitapları beni de Sodom?u, Ammuriye?yi, Pompei?yi, Agadir?i, Hiroşima?yı andığı gibi anacak. Allah?ın ?pişmiş taşlar atan ebÂbil kuşları? gonderdiği oteki kentler gibi.

Gelecek tarihciler Lubnan Masadası?ndan, Yahudi Masadası?ndan soz ettikleri gibi soz edecekler. Bu Yahudi halkının temel bireşimine katılan intihar ukdesidir; onunla kendini cokertmeye, toplu olum deneyimine girmeye kalkışır.

Ben Beyrut? Gozyaşlarını sel etmiş gemilerin, kumlarına olumun aşağıdaki şiiri yazdığı kıyının hatırladığı terk edilmiş liman:

?Bin dokuz yuz yetmiş beş yılıydı. Akdeniz?in omzuna guzel bir kadın uzanmıştı. Adı Beyrut?tu. Ailesi oybirliği ile onu particilik benziniyle yakmaya; benzersiz bir barbarlık ve vahşet toreninde kullerini denize savurmaya karar vermişti.?

Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.