Rancière, gunumuzun en ozgun siyaset ve sanat kuramcılarından. Her iki alanda da ufuk acıcı ve ezber bozucu kuramlar geliştirmesinin yanı sıra, bu iki alanı daima birbirleriyle ilişkileri icinde ele alıyor. Cunku ona gore sanat ve siyaset, birbirleriyle ?arızî? olarak temas eden, iki sabit ve ayrı gerceklik değil. Ortak bir mekÂn kurma, bu mekÂnda yer alacak ozneleri ve nesneleri tanımlama etkinliği, sanatın ve siyasetin buluşma noktasını oluşturuyor. Estetik de, Platon?dan gunumuze sanatın ve sanat uzerine soylemin gecirdiği tarihsel donuşumun son noktası. Neyin sanat olup neyin sanat olmadığını belirleyen ozgul bir ?tanımlama rejimi?. Bu rejim, Kant ve Schiller?in kayda gecirip kuramlaştırdıkları ?sanatın ozerkleşmesi? sureciyle başlıyor; Baudelaire?le, Mallarmé?yle, 20. yuzyılın avangardlarıyla devam ediyor. Schiller?in ?amacsız ozgur oyun? diye tarif ettiği sanatın ozerkliği, gundelik hayattaki tahakkumden bağımsız bir mekÂnı ve etkinliği vaat ediyor. İşte ?estetik devrim?le siyasal devrim, sanatsal avangardla siyasal avangard tam bu noktada buluşuyor: ?Tahakkumden başka bir şeye adanacak bedenler? yaratma umudunda, ozgurleşme vaadinde.

Estetiğin Huzursuzluğu, sanatın, politikanın, utopyaların sonunun ilan edildiği bir donemde, estetiğe radikal politikadaki rolunu yeniden kazandırıyor.


Sayfa Sayısı : 137

Baskı Yılı : 2012


Gizli İçerik:
Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.