YANAN DA?
Yol adeta bir yılan gibi kıvrıla kıvrıla dağın yamacına tırmanıyordu. Guneşten iyice
kurumuş, ortasında ve kenarlarında irili ufaklı bir suru cukur acılmıştı. Sanki bu kÂfi değilmiş
gibi, farkına varmadan o tarafa sapan arabalı yolcuların hayatını iyice zehir etmek icin kÂh
yukseliyor, kÂh alcalıyor, kÂh dağa tırmanıyor, kÂh duzluğe iniyor, daralıp genişliyor ve
kıvrım kıvrım kıvrılıyordu. Ustelik tekerleklerin her donuşuyle muthiş bir toz bulutu yukseliyor ve bunun her
zerresi Âdeta birer sivrisinek olup, bicare yolcuların terden ıslanmış cildine yapışıyordu.
Eski arabanın direksiyonuna yapışmış olan Ellery Queen, kamburunu iyice cıkarmış,
hem arabayla ve hem de yolla mucadeleye calışıyordu.
Sızlayan gozlerini orten tozlu gozlukleri, kaşlarına kadar indirdiği keten kasketi ve
buruşuklarına uc ilin topraklarının dolduğu ince ceketiyle pek de tanınacak halde değildi genc
adam. Tuckesas'tan yola cıkalıdan beri her inişte, her virajda kufredip durmuştu. Fakat
artık konuşacak halde de değildi.