Birinci kitaptan:
..........
Matematikcilere muthiş saygı duyardı dayım. Matematiğin cok buyuk bir krallık olduğunu, ona ancak matematiksel sezgi ile 'kutsanmışların' -aynen boyle diyordu!- 'gorebilenlerin' sahip olabileceğini soylerdi."
"Orası oyle," dediydi ErkÂnı, "'Abdal' dersiniz, değil mi, 'abdal' ya da 'ebdal', derviş, ermiş, nuraniyyet kazanmış anlamında. Buyuk matematikciler boyledir. Abartmıyorum. Ermişler, cezbe ve vecd haline girer, duyular Âleminin dışına cıkarlar ya, buyuk matematikciler de oyledir. Bilim aşkıyla kendilerinden gecerler. Cevreleriyle ilişkileri tamamen kesilir. Kurt Godel meselÂ, kulaklarına pamuk tıkacları takılı gezerdi. Buyuk Rus matematikcisi Andrei Kolmogorov, cocuklarda matematik yeteneğinin belirmesi ile birlikte normal psikolojik gelişimin durduğunu soyler. Kolmogorov'a gore kendi zek yaşı on ikide kalmış. Unlu rakibi, Sovyet Bilimler Akademisi'nin en guclu, en korkulan uyesi Ivan Vinogradov da sekiz yaşındaymış. 'Bu, kucuk erkek cocukların kelebeklerin kanatlarını koparttıkları, kedilerin kuyruklarına teneke bağladıkları yaştır' dermiş."
"Ona bakarsan, Freud da matematikcilerin saplantılı nevrotikler olduklarını soyler,' demiştim, 'Matematik yeteneği libidonun gelişimini anal-sadistik aşamada durdurur, adamlar orada takılıp kalırlarmış. Aşırı duzenlilik, tutumluluk, duşgucunden yoksunluk, tekduzelik, inatcılık matematikciler icin cok yararlı hatta olmazsa olmaz kişilik ozellikleriymiş. Bunlar, matematiği ve matematiksel duşunceyi olabildiğince yalın, olabildiğince duzenli kılmak icin şart olan psikolojik yapının unsurlarıdır diyor. Ancak boyle insanlar matematiği kesin olarak tanımlanmış cıkarsama kurallarına, aksiyomlara oturtabilir, o bezdirici uzun işlem zincirlerini bıkmadan usanmadan surdurebilirlermiş."
...............
"Einstein?ın bir sozu var,' dedi ErkÂni, "Matematik kanunları, gerceği yansıttıkları surece kesin değildirler. Kesin olduklarında gerceği yansıtmazlar."
Ayağım yerden kesildiydi! "Bir daha soyle şunu!"
"Matematik kanunları, gerceği yansıttıkları surece kesin değildirler. Kesin olduklarında da gerceği yansıtmazlar."
"Ah, ama bu cok kotu bir kazık!' diye haykırmıştım, "Ama bu sahiden cok kotu bir kazık! Ben onca yıl fen bilimleri mutlak doğrular diye debeleneyim,"Einstein, olasılıktan rahatsızdı," dedi ErkÂni, "Dindar bir adamdı. 'Tanrı, zar atmaz' derken onu soyluyor. Matematiğin dunyası, tarif ettiği dunyaya uymaz. Matematik dunyası sahici dunyadan farklıdır. Birisi yapay, otekisi sahici. Birisi cetvelle cizilmiş gibi duzgun, otekisi dağınık, puslu."
"Fuzzy! Sacaklı! Sahici dunya sacaklı demek istiyorsun!"
"Oyle olsun!" dedi dostum. Boylece, cokdeğişkenli, multivalued, 'Fuzzy Mantık,' Turkce'ye 'Sacaklı Mantık' olarak girdi.
..............
.............."Artık değil!" dediydi ErkÂni de, "1991'de Japonlar iki milyar dolarlık, hepsi kırcıl muhendisliğin urunu, akıllı ev aletleri ihrac ettiler, Batı birbirine girdi. Guney Kore devreye girdi, kendi fuzzy derneklerini kurdu, Japonya'ya rakip oldu. Singapur, Malezya, diğer Guney Asya ulkeleri universitelerinde kırcıl mantık okutuyorlar. Hindistan'ın dunya capında yedi kırcıl teorisyeni var. 1989'da Cin'de on binden fazla oğrenci kırcıl teorisi okuyordu. Kırcıl matematik ve muhendislik uzerine ondan fazla yayın vardı. Cinliler, kırcıl mantığı askeri alanlarda da uyguluyorlar. Buda kazandı. Einstein, 'Tanrı, zar atmaz!' derken haklı gorunuyor. Evren, rastlantısal değil. Bir adım daha derine inersen, rastlantısallıktan kurtuluyorsun. Evren, deterministik fakat kırcıl. Kaos teorisi, determinizmi yakalamıştı, kırcıl teorisi de her şeyin bir derece meselesi olduğunu kanıtladı: Hem o hem de bu. Bilim adamlarının aşağıladıkları Sacaklı Duşunce, bilimin ta kendisi. Pur, e! jmenter matematik!"
"Biz de tarikatları kapattık, koktencilerin eline duştuk," diye soylendim, "Koktencilerin, yani Aristo'nun. Dinsel Aristocular, bilimsel Aristocuları boğazlarken, kuantum fizikcileri Sufî tayfasıyla el ele, kol kola! Birileri bizimle alay ediyor!"
İkinci kitaptan:
............. Yandan ayırdığı duz beyaz saclarını ozenle taramış, hayli yaşlı, hayli zayıf adam, zarif bastonuna dayanarak geldi, sol elinde tuttuğu guderi eldivenlerini Yuvarlak Masa'nın ustune bıraktı. Olağanustu hunerli bir terzinin elinden cıktığı belli olan cift duğmeli ceketinin onunu actı. Ataturk'un şıklığını anımsatan yeleği, yuksek yakalı beyaz gomleği ortaya cıktı.
"Hicbir şeye sahip olmak istemiyorum," dedi John D. Rockefeller'in hologramı titrek bir sesle, Yuvarlak Masa'nın etrafındaki iskemlelerden birini ceker, oturmaya hazırlanırken, "Hicbir şeye sahip olmak istemiyorum. Ancak, her şeyi kontrol etmek istiyorum. Her şey kontrolumun altında olsun istiyorum. Rekabet en buyuk gunahtır."
"Allahallah!" Kadızade'nin Kara Kalpaklı Adam'a donduğu o kısacık anda sahne değişti, altı kardeşin altını ustune getirdiği yoksul bir ciftlik odasına donuştu. Sacları terden yapışmış anne, taş ocağın başında, isin kararttığı kazanın altını besliyor, baba, kaba saba bir masayı aydınlatan gaz lambasının ışığında kara kaplı defterine bir şeyler karalıyordu.
"Owega, New York," dedi Kara Kalpaklı Adam, " 1853. Tarımdan gecinemeyen Rockefeller ailesi, Ohio Eyaletine goc etmeye hazırlanıyor. John David, on dort yaşında. 1839 doğumlu. Altı kardeşin baştan ikincisi. İyi bak canım, kim derdi ki, bu celimsiz oğlan, Rockefeller Hanedanı'nı kuracak, cağdaş Amerikan medeniyetini şekillendirecek, dunyayı kontrolu altına alacak?!"
"Niye Ohio? Bir ozelliği mi var?"
"İş bulma umudu," dedi Kara Kalpaklı Adam, "Oğlan, liseyi bitiremedi. Tum eğitimi birkac aylık bir muhasebe kursu. Ohio'da da uzun zaman iş bulamadı zaten. Sonunda bir kabzımalın yanına girdi. Aylarca tek sent almadan calıştı. Ama dort yıl sonra kendi şirketini kurmuştu. Clark diye bir adamla ortak. İki bin dolar sermaye ile. Seyret."
Camurlu sokaklar, yerleri supuren etekleri, tuylerle bezeli abartılı şapkaları ile kadınlar... At arabalarının arasından fırlayan oğlan cocuğu, başına buyuk gelen kasketini duşurmemeye calışarak koştu, elindeki gazeteleri salladı, "Petrol!" diye bağırdı, "Petrol! Titusville'de petrol bulundu! Okuyun!!!"
"A, ha! Sihirli kelime!" dedi Kadızade, "Petrol!"
"Rockefeller ve Clark, rafineri işine 1863'te girdiler," diye anlattı Kara Kalpaklı Adam, "Yedi yıl icinde, 1870'te, bu John David kardeşiyle birlikte bir milyon dolar sermayeli Standard Oil Company'yi kurmuştu. 1872'ye gelindiğinde, Ohio'daki petrol işlerinin tumunu kontrol ediyordu, ayrıca New York'a sıcramışlardı."
"Yok, canım!"
"Evet, canım. Ham petrol bidonları, petrol tankları, petrokimya urunleri, boya, yapıştırıcı imalatı. 1882'de tum şirketleri aynı holding altında topladılar: Standard Oil Trost. Sermaye yetmiş milyon dolara cıktı. Holding, 1890'lı yıllarda Birleşik Devletler petrol endustrisinin yuzde yetmiş beşine sahipti. Ayrıca demir madenleri, ormanları, imalat sanayiinde ve ulaşım sektorunde buyuk iştirakleri vardı. John David, 1937 yılında, doksan sekiz yaşında oldu."
...........
"Ben, sizin ırkınızdan değilim, 'dedi, Telli Turna, "Ben, hayata ve hayatın hakiki ritmine dair acımasız gercekleri yuzunuze vuran Asya Kavimlerine aitim... Beni uygarlığınızın yuz bin sungusuyle kuşatıp tecrit etmekle iyi yapıyorsunuz,, cunku şayet bir gun hapsolduğum zulmetten kurtulur da suslu laflarınızın peşine harbiden duşersem, benden cekeceğiniz var!"
[Kabus].pdf
Word:
[Kabus].docx
epub:
Kitap 2:
Pdf:
[Ruya].pdf
Word:
[Ruya].docx
Epub:
Alev Alatlı - Schrodinger'in Kedisi Kitap 1 & 2
Felsefe ve Sosyoloji Kitapları1 Mesaj
●27 Görüntüleme
- ReadBull.net
- E-Kitap Forumları
- Eğitim Kitapları
- Felsefe ve Sosyoloji Kitapları
- Alev Alatlı - Schrodinger'in Kedisi Kitap 1 & 2
-
18-07-2022, 03:19:27