Julia Kristeva - Ruhun Yeni Hastalıkları; Fransızcadan ceviren: Nilgun Tutal; Ayrıntı:507, İnceleme Dizisi:222; ISBN:975-539504-0; 253 sayfa; Birinci Basım.2007; Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
HÂl bir ruhumuz var mı? Cağımızda bu mumkun mu? Eğer varsa, nerede konumlanır? Beyinde mi, kalpte mi, beden sıvılarında mı? Ruh nedir? Konuşan varlığın diğer konuşan varlıklarla bağı ve bir anlam yapısı mıdır? Peki, cağımız anlam yapılarını yok eden bir cağ ise, ruhumuza ne olmuştur? Kristeva bu soruların, modern varlıklar olarak icinde bulunduğumuz cağın temel soruları olduğunu ileri suruyor; ustelik ikna gucu de oldukca yuksek. Modern insan gunluk deneyiminde icsel yaşamının cokuşunun izinde suruklenmektedir. Bu cokuş, televizyon dizilerinin duygusal şantajında, romantik tatminsizlikte, dinlere yonelişte her gun acıkca ifadesini bulmaktadır. Bunlar Kristeva?ya gore sakatlanmış oznelliğin emareleridir. Bu gezgin, dur durak bilmeyen ve performans sarhoşu oznelliğin oluşum mekÂnını en iyi temsil eden geleceğin kent modeli New York?tur. Cağımızın bu simge kentinde yaşayan modern insan, kazanmanın, harcamanın, haz almanın peşinden koşar. Bu yaşam deneyiminde belki acı ceker, ama pişmanlık ve vicdan azabı duymaz. İmgelere boğulur, imgeler onun yerine gecer. Yaşadığı hayal Âleminde, gosteriden o da bir pay almaya calışır. Soylemi standartlaşırken, edim ve vazgeciş anlam yorumlarının yerini alır. Bu nedenle modern narsist bu karmaşanın icinde ruhunu nereye hapsettiğini bilmez. Hatta ruhunu kaybetmekte olduğunun farkına bile varamaz.
Kristeva ruhun yeni hastalıklarının tanısını burada koyar: Ozne icin temsilleri ve anlamsal değerlerini kaydeden ruh, yani psişik aygıt bozulmuştur, calışmamaktadır. Cağımız da tıpkı ruhunu yitirmekte olduğunu bilmeyen insan gibi, kendi bilincinde olmayan bir medetsizlik cağıdır. Cağımızın hastalığı, psişik temsil imkÂnsızlıkları ve yetersizlikleridir. Psişik uzamı olume surukleyebilecek hastalıklardır bunlar. Gosteri toplumunun aktoru ya da tuketicisi, imgesel yoksunluk hastalığına yakalanmıştır.
Tanının ardından, modern insanı bu koturumlukten psikanalizin nasıl kurtaracağı sorgulamaları gelir. Kristeva?ya gore modern insan analistten psişik aygıtını tamir etmesini beklemektedir. Kristeva bu sorunsalın izini, Jeanne Guyon gibi bir XVII. yuzyıl gizemcisinde; Germaine de Staël gibi daha XVIII. yuzyılda entelektuel figur olarak yerini alan bir kadının şohret ve yas tutkusunda; cağımızın isteriği dediği Sabina Spielrein?ın temsile başkaldıran bedensel hafıza olmasında; depresyonun dilini kadınlık konumu ile birleştiren Helene Deutsche?un acık yapısında surer. Ama temsil, aşk ve ozdeşleşme konusundaki sorgulamaları bu tanılarını derinleştirir. Bu derinleşmenin uğraklarında Hristiyanlık-Musevilik ile Joyce, aşk, edebiyat, kutsallık ve ozdeşleşme uzerine cozumlemeler yer alır.