Richard Brautigan
Willard ve Onun Bowling Kupaları
Adam: Yetersiz olmaktan hoşlanmıyordu.
Tum hayatı darmadağın ve acı dolu bir karmaşaydı.
Kaput takmak her zaman onu utandırırdı ve takınca kendisini boktan bir aptal gibi hissederdi.
Islak ve sıcak kaputun, uzaydan gelen pis bir şaka gibi, elinde durmasından nefret ederdi.
Kadın: İcine giren kaputun verdiği duygudan nefret ediyordu.
Bir yıl boyunca icinde hissettiği tek şey adam değil, kaputtu.
Bu bir kÂbustu ve adam artık hicbir şeyi doğru duzgun yapamıyordu.
Onu ne kadar cok sevdiğini soylemek istedi, adam buna hazırdı, ama soyleyemedi.
Her şeyin bir sonu olduğunu biliyordu.
Hep boyle olurdu: Sevişmelerinin ardından kendilerini hep uzgun hissederlerdi, coğu zaman da uzgunduler zaten.
Otlarla kaplı boş bir alandan birbirine bakan perili evler gibi, bedenleri sessizleşirdi.
Tutku, karanlık bir kuş ucuşu gibi bedenlerinin ustunden henuz gecmişti.
Biz: Guneş batıyordu ve karanlıktan nefret ederdik.
Aşağıdan gecen arabalar, cocukluğumuzdaki, o cok yalnız ve yağmurlu oğleden sonrayı hatırlattı.
Her ALTIKIRKBEŞ okuru zaman zaman: bir kitabın sayfalarını cevirir ama neden yaptığını bilmez.
Sayfalarsa dalgın, ruzgÂrdaki yapraklar gibi cevrilip giderler.
Willard ve Onun Bowling Kupaları
Adam: Yetersiz olmaktan hoşlanmıyordu.
Tum hayatı darmadağın ve acı dolu bir karmaşaydı.
Kaput takmak her zaman onu utandırırdı ve takınca kendisini boktan bir aptal gibi hissederdi.
Islak ve sıcak kaputun, uzaydan gelen pis bir şaka gibi, elinde durmasından nefret ederdi.
Kadın: İcine giren kaputun verdiği duygudan nefret ediyordu.
Bir yıl boyunca icinde hissettiği tek şey adam değil, kaputtu.
Bu bir kÂbustu ve adam artık hicbir şeyi doğru duzgun yapamıyordu.
Onu ne kadar cok sevdiğini soylemek istedi, adam buna hazırdı, ama soyleyemedi.
Her şeyin bir sonu olduğunu biliyordu.
Hep boyle olurdu: Sevişmelerinin ardından kendilerini hep uzgun hissederlerdi, coğu zaman da uzgunduler zaten.
Otlarla kaplı boş bir alandan birbirine bakan perili evler gibi, bedenleri sessizleşirdi.
Tutku, karanlık bir kuş ucuşu gibi bedenlerinin ustunden henuz gecmişti.
Biz: Guneş batıyordu ve karanlıktan nefret ederdik.
Aşağıdan gecen arabalar, cocukluğumuzdaki, o cok yalnız ve yağmurlu oğleden sonrayı hatırlattı.
Her ALTIKIRKBEŞ okuru zaman zaman: bir kitabın sayfalarını cevirir ama neden yaptığını bilmez.
Sayfalarsa dalgın, ruzgÂrdaki yapraklar gibi cevrilip giderler.