• 17-07-2022, 22:05:37
    #1


    Muminlerin velisi olan Yuce Allah, kullarını her daim zulumattan nura cıkarmak ister. Bunun icindir ki; insanlar anlayıp oğut alsınlar ve ihtilaf ettikleri konularda cozum bulsunlar diye Peygamberleri vasıtasıyla vahyini, toplumun anlayacağı dilde ve seviyede gondermiştir. Yine bu nedenledir ki Kur’an, indiği andan itibaren muhataplarınca okunmaya ve anlaşılmaya gayret edilmiştir. İlk donemlerde vahy, indiği ortama ve sebeplere bizzat şahit olan sahabe tarafından doğrudan anlaşılıyorken veya anlaşılmayan ayetler, Resulullah’a sorularak oğreniliyorken, zamanın ilerlemesi ile bu imkanlardan yoksun kalan Muslumanlar, Kur’anı ceşitli metotlarla anlamaya calışmışlardır. Bunun sonucunda zamanın ihtiyacına ve anlama usulune gore ekoller oluşmuştur. Orneğin, İslama yeni girip dil bilmeyenlerin vahyi anlamaları icin meani’l-Kur’anlar, ayetlerin hukumunu acıklamak icin ahkamu’l-Kur’an’lar ortaya cıkmıştır. Bunlar da ya dirayete ya da rivayete dayanarak kaleme alınmış eserlerdir. Kur’an ister rivayet, ister dirayet metoduyla tefsir edilsin, hicbiri Kur’an’ın Kur’an’la tefsiri ihmal etmemiştir. İşte bu anlama usulu, konulu tefsirin nuvesi olarak kabul edilmektedir.
    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.