• 17-07-2022, 18:42:30
    #1


    "Temmuz 1965'de, aydınlık bir şafakta, Boğazici'nin altın buğusu icinde yol alan yolcu gemisinin pruvasında durmuş, uykulu gozlerimi acık tutmaya calışarak masalımsı İstanbul'u, buyuklerimin mutluluk akan bir gulumsemeyle sozunu ettikleri bu kenti ilk kez gormeye calışıyordum. Babam yavaşca yanıma yaklaştı, kolunu omzuma koydu, beni kendine cekti ve fısıldadı 'Sonunda buradayız! Dunyanın en guzel kentlerinden, uygarlığın buyuk merkezlerinden birinde, kuşaklar boyunca dunyanın merkezi olduğu acık olan bu kentte birlikteyiz...' Gozlerinde yaşlar vardı; biliyordum ki bu ruzgÂrdan değildi. Victor artık var olmayan bir dunyanın urunuydu. 1906'da doğmuş, neredeyse elli kişiyi bulan geniş ailesiyle Beylerbeyi'ndeki kocaman bir yalıda yaşamıştı. Buyukbabasının olumunden sonra aile dağılmış ve coğunlukla Galata'ya yerleşmişti. Cok yonlu bir kişiliği olan babamı gercekten tanımlamaya kalkışsam, oncelikle onun tam bir Osmanlı senyoru olduğunu soylerim. Doğuştan kozmopolitliği, geniş dunya goruşu, doymak bilmez entelektuel merakı, icgudusel anlayışı, başka insanlara, kulturlere ve davranışlara karşı saygısı ve bir kararlılık gostermesi gerektiği anlarda burunduğu tavırdan oturu Osmanlı. Epey eski Fransızca terimler kullanmakta ısrarlı olduğundan da, Senyor... Babam dillere her şeyden cok, hatta tutkusu olan genel bilgiden ve tarihten de daha cok değer verirdi. Turkce, Yunanca, İbranice, İngilizce ve İtalyanca konuşurdu. Ama bu dillerden hangisini konuşursa konuşsun araya inşallah ya da maşallah sıkıştırma alışkanlığı vardı; bu alışkanlık, zaman zaman, ozellikle de sofu Katolik ya da Musevilerle konuşurken cok can sıkıcı olabiliyordu. Bir bakıma, boyle yaparak bir Akdeniz evrenine kok salmış olan aidiyetini değerlendirdiğini duşunuyorum. Yolculuk İcin Teşekkurler'in İtalyanca, İngilizce ve Fransızcasını yazmanın da ustesinden geldi; aramızdan ayrıldığında Almanca metni yazmaya başlamıştı. Turkcesi, bir Turkce metni tamamlamasına elvermeyecek kadar paslanmış olduğundan kendisinden hic de hoşnut olmadığını acıkca anımsıyorum; cunku bugun İstanbul'da yaşamakta olanlara, bu biricik kentinin kendi gencliğindeki canlılığını ve verdiği titreşimleri tattırmanın ozlemini cekiyordu."

    John Eskenazi, Londra, Mayıs 2012.



    Ceviri: Tunc Tayanc
    Sayfa Sayısı: 144
    Baskı Yılı: 2012
    Yayınevi: Kitap Yayınevi
    ISBN: 9786051051048


    Aranabilir PDF + 3.5 MB

    Mediafire


    Gizli İçerik:
    Gizli içeriği görmek için mesaj yazmalısınız.