Survivor adasının en cılgınlarından birisi o... Yaptıkları, yapacaklarının garantisi gibi duruyor. Televizyon dunyasında neredeyse bir fenomen olmak uzere
Adanın cılgını Taner, peki gercek hayatta nasıl? Yengeclere kendini ısırtan, ateşlere atlayan, ağaclara tırmanan cılgın Taner'i bir de Mersin'de yaşayan anne Hatice Kubra Tarlacı ve baba Ahmet Tarlacı'dan dinlemek gerek.
İlk once Taner'in cocukluğundan başlayalım... Nasıl bir cocuktu?
- Hatice Kubra Tarlacı: Taner hiperaktif bir cocuk, okulda da evde de aynı şekilde. Eğer okulda arkadaşları ona bir şey yaptılarsa, o da onlara aynısını yapar, karşılığını verirdi; daha 3,5 yaşında falandı.
Kucukken de boyleydi yani...
- Hatice Kubra Tarlacı: Aynen... Cok zor şartlar altında buyuttuk biz onu. Problemli, gazlı bir cocuktu. İki sene uyku uyumadan buyuttuk. Cocukluğunda da boyle hiperaktifti. Bir olayını anlatayım... Bizim telefon fişliydi ve ben fişini cekip kaldırıyordum telefonu, sırf oynamasın, bir şey yapmasın diye. Ama o gun unutmuşum. Telefonu arıyorum, telefon yok. Taner'e diyorum ki “Oğlum telefonu gordun mu sen?”, “Hı hı” diyor. “Nerede diyorum?” Gitmiş tuvalete atmış, sifonu da cekmiş. Ondan sonra tamirci geldi, diyor ki “Senin şeytan nerede”...


Taner'in annesi Hatice Kubra Tarlacı ve babası Ahmet Tarlacı
Şeytan mı diyorlardı Taner'e?
- Hatice Kubra Tarlacı: Evet.
Taner'in kardeşi var mı?
- Hatice Kubra Tarlacı: Ablası var, iki kardeşler.
Kac yaş var aralarında?
- Hatice Kubra Tarlacı: 10 yaş.
KENDİSİNE TOKAT ATAN OĞRETMENİNİ TEKMELEDİ
Siz Almanya'daydınız, sonra Mersin'e geldiniz. Sonra da Taner okumak icin Kıbrıs'a gitti. O yuzden mi aksanı var?
- Ahmet Tarlacı: Turkce bilmiyordu, bu birinci neden. İkincisi, Almanca biliyor, geldi burada ortaokul ve liseyi okudu, ondan sonra Kıbrıs'a gitti, Kıbrıs'ta İngilizce'ye başladı. Orada bir de Kıbrıs aksanı edindi. Şimdi Taner Almanca, Turkce, Kıbrıs aksanı, İngilizce arasında bocalıyor. Karma bir lisanı oldu. Butun sorun bundan kaynaklanıyor.
- Hatice Kubra Tarlacı: Bir de cocuğun buraya adapte olması cok zor oldu. Biz burada okula verdik onu, okulda bir merasim yapılacakmış, demişler ki sıraya gir. Anlamamış cocuk, ne bilsin, oğretmen de buna tokat atmış.
Bu Mersin'deyken mi oluyor?
- Hatice Kubra Tarlacı: Burada... Cocuk tokat yiyince arkasına donuvermiş, arkadan da tekmeyi atmış oğretmene...
Nasıl yani?
- Hatice Kubra Tarlacı: Avrupa'da oğretmenin bilhassa cocuklara tokat vurması falan cok abes. Oğretmen ona tokat vurunca, o da oğretmenine tekme atmış.
HAYVANLARLA ARKADAŞ OLUR HEP KENDİNİ ISIRTIRDI
Herkes Taner'i cok seviyor. Her zaman boyle mi?
- Hatice Kubra Tarlacı: Aynen. Hayvan sevgisi de coktur...
Evet, ben size onu da soracaktım. Taner hayvanlarla cok icli dışlı...
- Hatice Kubra Tarlacı: Evet, onu da acıklayayım. Sincapları vardı iki tane, buradaydı yuvaları. Taner de onların yanında oturur, kedi gibi onlarla oynardı. İsimleri Finduk ve Finduks'tu. Biri erkek, biri dişi...
Yani, hayvan sevgisi boyle başladı.
- Hatice Kubra Tarlacı: Evet cok hayvan seviyor, kıyamıyor.
- Ahmet Tarlacı: “Bana hayvandan değil insandan bana zarar gelir” diyor.
- Hatice Kubra Tarlacı: Zaten hayvanlara ısırtıyor kendini.
- Ahmet Tarlacı: Ama ne var tıp ilerledi, teknoloji ilerledi, gider aşısını yaptırır; onun yorumu boyle.
Yengece dilini ısırttı... Siz burada izlerken kotu oldunuz mu?
- Hatice Kubra Tarlacı: Uzuldum, herhangi bir kanama olur diye ama orada doktorlar var, o kadar da onemli değil. Alışığım bu tip goruntulere, benim oğlum normal hayatta da boyle ısırtır kendini kucuk hayvanlara.
BİR BABA OLARAK ONU NORMAL GORMUYORUM
Taner ateşe atıyor kendini, uzun uzun sopalarla ağacların uzerinden atlıyor. Korkmuyor musunuz?
- Ahmet Tarlacı: Normal gormuyorum. Bir baba olarak, bir aile olarak biz onu normal gormuyoruz.
Adada mı normal gormuyorsunuz?
- Hatice Kubra Tarlacı: Ben goruyorum, normal goruyorum. Orası bir ada, orası cılgınlık yapmak icin bir yer. Ben zaten oğlumu kendime benzetiyorum.
Taner annesine benziyor yani?
- Hatice Kubra Tarlacı: Ben de oyleyim, hicbir şeyden korkmam. İki kilometre yuzerim, her gun 10 kilometre yururum.
Cok sağlıklı ve dinc duruyorsunuz ikiniz de.
- Ahmet Tarlacı: Ben aslında şunun icin Taner'i tasvip etmediğimi soyledim; hic kimse bile bile kendisini ateşe atmaz.
- Hatice Kubra Tarlacı: Cocuk oyle, cılgınlık yapmasa adada nasıl vakit gecirecek? Vallahi ben de yaparım. Temkinli olmasa zaten yapmaz.
Yani Taner yaş tahtaya basmaz diyorsunuz. Oyle mi anladım?
- Hatice Kubra Tarlacı: Yok, ben onu bir anne olarak anlıyorum... Kucukken bir arkadaşı bisikletle ayağının ustunden gecmiş. “Bu boyle kalmaz, ben bunu devam ettiririm” dedi bana. Daha 3 yaşında... 3 gun sonra, ben işteyken ayağını yaralayan cocuğu bindir bisikletin arkasına. Bisikletin arkası da bozuk, bunu biliyor. Cocuğu duşuruyor kafa ustu. “Ben intikam aldım” dedi. Cok zeki...
Peki biz Taner'i izlerken onu biraz umursamaz, biraz boyle dunya yansa umrunda olmaz gibi goruyoruz. İcine mi atıyor?
- Hatice Kubra Tarlacı: Hayır, icine atmıyor.
Yani Taner hep boyle neşeli mi?
- Hatice Kubra Tarlacı: Evet, hep boyle neşeli.
TANER BUGUNE KADAR HİC AŞIK OLMADI
Taner en son ne zaman aşık oldu? Ya da siz bunu biliyor musunuz?
- Ahmet Tarlacı: Taner hic aşık olmadı.
Hic kız arkadaşı da mı olmadı?
- Ahmet Tarlacı: Oldu, cok oldu.
- Hatice Kubra Tarlacı: Bir tanesine aşık oldu. Kıbrıs'ta bir kıza.
Yani bir tanesini cok sevdi?
- Hatice Kubra Tarlacı: Yani sevgi değil de alışkanlık. Ondan başka onun yanına gidip onunla diyalog kuran yoktu. O alışkanlıktı aslında. Onunla uzun sure arkadaşlık etti, 6-7 sene.
Peki Taner ne tip kadınlardan hoşlanır? Şarışın mı, esmer mi?
- Hatice Kubra Tarlacı: Sarışınlardan hoşlanır, Avrupai kızlardan. Neden, cunku cocuğun hep Avrupa'ya karşı bir ozlemi var. Orada yetişti. Buraya alışamadı.
Taner yarışmadan sonra evlilik kararı verse tepkiniz ne olur?
- Hatice Kubra Tarlacı: Vermez. Ama verirse versin, hic onemli değil.