HER OMUR
KENDİ GENCLİ?İNDEN VURULUR
- İsa?dan sonra XX. yy.-
Yaşarken de soyledim kimse bilmeyebilir bunu,
Fatiha suresi kadar eski,
gunlerin carmıhında İsa kadar yaslıyım
ve tanrılar kadar cok yaşadım...
Daha kırlangıcları yalancı bir dunyada yaşıyorum;
dağları yıkılan, dalları kırılan bir dunyada.
Kayıp suretler icin fotoğraflara koşuyorum
kimse bilmeyebilir...
Gunlerin carmıhında
Kule savruldum, ayrılıkları saydım,
bir hancer sapladım nevrozlu bir sevgiye;
kan bile damlamadı, yuruyup gittim.
Yuzume yalancı bir sevinc iliştirdim.
Fal bakan cingeneler esmerdi, yalancıydı,
donmeyecektin!
Belki kuruyacaktım,
belki carpa carpa akacaktım o denizlere;
İntiharlara aktığım gibi o denizlere,
bilmeyecektin!
Cıkıp sina dağına o denizlerle
İbranice konuşacak, İblis?i kovacaktım;
İblis?i
kovmak
belki,
yarısını dunyanın
kovmak demekti...
Bir gulun bir odayı,
bir leşin bir semti kokuttuğu kentlerde,
bir omur,
carpar,
akar
da nasıl eskitir yatağını
kimse bilmeyebilir...
Tanıktım,
yargıc
ve sanık;
Yuruyup gittim?
Yuzume yalan bir mutluluk iliştirdim:
Gunlerin carmıhında İsa gibiydim!
Gunlerin carmıhında
seni en guclu yanlarımla sevdim;
birer birer aralarken bu kentte kederleri,
Diyarbekir, boyle zavallı bir col gecesi...
Gunlerin carmıhında
seni ağrıyan yanlarımla sevdim,
tutuklu kollarımla;
yokluğunda burada yıllar verdim.
Yokluğuna
burada!
Herkes bilecek bunu; tabancaya gerek yoktur?
Tabancaya gerek yoktur!
Sen haklı bir cinayetsin gunlerin duvağında:
H e r o m u r
k e n d i g e n c l i ğ i n d e n v u r u l u r...