unlu tiyatrocularımızdan dolunay Soysert rol gereği kılıktan kılığa giriyor......


KOCAM OPUŞME SAHNESİNİ BANA YAZMADI

LATİFE HANIM’I DA OYNADI MARİLYN MONROE’YU DA... ŞİMDİ DE ORTAĞI OLDUĞU TİYATRODA, SENARYOSUNU EŞİ SİNAN TUZCU’NUN YAZDIĞI OYUNDA BİSEKSUEL BİR FAHİŞEYİ CANLANDIRIYOR. BENİM ANNEM MELEK’TE İSE MULAYİM BİR EŞİ...

Ekranların sevilen yuzu Dolunay Soysert sezon başladığında “Tiyatro sahnesinde kadın kadına opuşme” haberleriyle gundeme gelmişti. Oyun sırasında rol arkadaşı Beste Bereket’ten kucuk bir buse alan guzel oyuncu, eşinin aslında bu rolu kendisi icin değil Ceyda Duvenci icin yazdığını, rolleri nasıl ve neden değiştirdiklerini anlattı.

Ozel tiyatro patronluğu kolay mı, zorlanıyor musunuz?
Kendimi patron olarak gormuyorum, biz bir ekibiz. Ozel tiyatro patronu olmak benim cok da kaldıramadığım bir titr. İstanbul Halk Tiyatrosu iyi bir ekip, iyi ortaklarız. Levent Uzumcu, Yıldıray Şahinler, ben ve Bahtiyar Engin’den oluşuyoruz. Maşallah oyunumuz iyi izleniyor ama bizim produksiyonumuz cok pahalı. Bir sinema sistemi var, kiraladığınız bir suru şey var. Devlet desteğini bu aşamada şoyle isteriz: Keşke bizim icin başka bir vergilendirme olsa. Bir de salon versinler, başka hicbir şey yapmasınlar.

Eşiniz oyununuzun senaryosunu yazdığına gore aynı zamanda sizin calışanınız oluyor, zor değil mi?
Cok zor oluyor tabii, cok zıtız ama cok da tatlı oluyor acıkcası. Zıtlığın olduğu yerde uyum da vardır. Yaratıcılığa inanıyoruz. Tartışmamızın sonucunda birbirimizi yıkmak amaclı hareket etmeyiz, hicbir zaman. Birbirimizi doğru noktaya goturmek icin tartışırız. Egoları cok şişkin insanlar değiliz. Sanat tartışmadan doğar. Tartışa tartışa bir yere mutlaka goturuyoruz. İcinizdeki hedef pozitifse zaten oradan bir kotuluk cıkmaz.

Dışarıdan baktığınız zaman sanat dunyasında başarılı bir evlilik, başarılı bir kariyer... Mutlu musunuz?
Cok şukur. Mutluluk kişiden kişiye değişiyor. Biz bircok insan icin fotoğraftan ibaretiz. Gazete sayfalarında, uzerimizde cici kıyafetlerimizle, filancanın galasında hep gulumserken, hep tatlı tatlı bakarken goruyorlar. Mutlu cift miyiz? Evet onlar icin oyle. Bircok mutlu cift vardır. Mutluluğu once kendi icinizde yakalamanız lazım. Sinan’la bizim başardığımız şey kendi mutluluğumuzu on planda tutmamız. O kendi adına mutluluğunu on planda tutuyor, ben kendi adıma mutluluğumu on planda tutuyorum. Dolayısıyla birbirini seven insanlar olarak o mutlu olunca ben de otomatikman mutlu oluyorum zaten. Boylece o iş yuruyup gidiyor. Ama bu imajlar ve bu etiketler beni korkutuyor. Cunku mutluluk dediğiniz şey de goreceli. Bir sabah kalkarsınız “O kadar mutsuzum ki” dersiniz ve sebebin o olduğunu zannedersiniz. O yuzden mutluluğu once kendimizde bulduk.

Ceyda’yla birbirimizin rollerini sevdik

Peki şu meşhur kadın kadına opuşme sahnesi... Beste Bereket de Ceyda Duvenci de “İzleyici opuşmeyi gormek icin gelecekse gelsinler” diyor... Siz ne duşunuyorsunuz?
O opuşme, o karakterin yaptığı bir hareketti. O sahne olmasaydı izleyici meselenin oyle olduğunu anlamayacaktı. Nasıl bir sahnede tokadı yiyor ve bunu sorgulamıyorsak, opuşme sahnesi de sorgulanmamalıydı. Ben senaryoyu okuduğumda hic onem vermedim, takılmadım.

Siz sectiniz değil mi rolunuzu?
Şoyle bir şey oldu aslında; Sinan hep farklı bir oyuncu secimi tasarlamış kafasında. Daha doğrusu Ceyda’yla benim yerim değişikti. Fakat daha sonra Ceyda’yla konuştuk. “Ben senin rolunu sevdim” dedi. “Ben de seninkini daha cok sevdim” dedim. Sonra Sinan’a ve diğerlerine goturduk fikrimizi. Ters bir şey duşunmediler. “Bir deneyin” dediler, denedik... “Sevdiniz mi?” dediler “Evet sevdik” dedik. “E tamam oynayın o zaman” dediler. İkimiz de aynı anda o sağduyuyla hareket ettik ve daha da iyi olduğunu duşunuyoruz. Tersi olamazdı.

Neden bu rolu daha cok sevmiş olabilirsiniz?
Bilmiyorum. Belki de Yeşim karakterine uzulduğum icin... Tam bilmiyorum ama ona ben can vermek istedim. İzleyenler “Sen diğer rolu oynayabilirdin” diyor. Hayır olamazdı. Ben Aslı olmak istemedim. Ceyda da Yeşim olmak istemedi.

Ailem icin opuşme değil yediğim tokat onemli

İstanbul Universitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bolumu’nde okurken Mujdat Gezen Sanat Merkezi sınavlarını da kazandım. Bir sene babama soylemedim. Babam birazcık katı bir adamdı. Zor bir genc kızlık geciriyordum. Kararsız halimden cok şikayetciydi. Ben dışarı cıkacağım, istediğimi yapacağım, arkadaşımda kalacağım, flort edeceğim diye savaşlar verdim. Babam Cumhuriyet filmini cektikten, Latife Hanım’ı oynadıktan sonra oyuncu olmam konusunda ikna oldu. Dedi ki: “Tamam ben bundan sonra karışmayacağım. Sen ne istediğini belirledin ve bunu da yapıyorsun.” Şimdi her zaman ilk oyunuma gelip izlerler ve yorumlarını soylerler. Surmanşet’i kayınvalidem, kayınpederim, annem, babam hep birlikte izlediler, beğendiler. Yeşim karakteri icin uzulduler; onlar başka bakıyorlar. Opuşme sahnesi icin bir şey demediler. Sadece tokat sahnesi vardı, o sahne icin “Canın acıdı mı?” diye sordular. “Hayır” dedim. Cunku oyle gorunuyor ama o bir teknik aslında, tokat yemiyorum, sadece yemiş gibi gorunuyorum. Ailem sahnede yaptığım bircok şeye cok alıştı, ne yaptığımı sorgulamıyorlar.

Ozguven beni guzelleştirdi

Yıllar gectikce guzelleştiğimi soyleyenlere şaşırıyorum. Belki kaygılanmayı bıraktığım icindir. Bir de ozguveniniz varsa zaten guzelsiniz. Kadını ozguven kadar guzel kılan bir şey yok. Duruşunuz bile değişiyor. Konuştukca guzelleştiğimi duşunuyorum. Susarken cok da guzel gormuyorum kendimi. İnsanlarla guzelleşiyorum, yalnızken o kadar guzel değilim.