Noroloji Uzmanı Dr. Guven Arslan, halk arasında uyku apnesi olarak bilinen Obstruktif Uyku Apnesi Sendromu (OSAS) hakkında onemli bilgiler verdi. Hastalığın, en sık karşılaşılan uyku rahatsızlıklarının başında yer aldığını belirten Dr. Arslan, , yeterli sure uyumasına karşın sabah yorgun kalkan kişilerde, yorgunluk hissi yaşayanlarda ve gun icinde halsiz ve uykulu olan kişilerde uyku apnesi sendromunun mutlaka araştırılması gerektiğini vurguladı. Dr. Arslan, acıklamalarında şu ifadelere yer verdi: “Pek bilinmeyen bir durum olmakla birlikte bircok ciddi sağlık sorununu beraberinde getirme riski taşır. Toplumumuzda erkeklerde yuzde 3-7.5, kadınlarda yuzde 2-4.5 oranlarında gorulur. Tıbbi olarak, uyku esnasında solunumun en az 10 saniye sure ile tamamen durması ‘apne ’ olarak tanımlanmaktadır ve bu hastalarda gece boyunca sayısız defa apne atakları olabilmektedir.” 
Ataklar esnasında kandaki oksijen seviyesinin duştuğunu ve bu durumun beyin ve kalp hucreleri başta olmak uzere tum hucrelerde hasara ve kayba yol actığına dikkat ceken Dr. Arslan, apne ataklarının altında yatan sebeplerin bazı hastalarda anatomik bozukluklar olsa da coğu hasta ise fizyolojik sebepler olduğunu soyledi. Horlamanın toplumumuzda masum olarak gorulmesine rağmen ciddi sağlık problemlerine yol acma riski taşıdığını vurgulayarak, “İncelenmesi ve gerekli onlemlerin alınması hayati onem taşıyor.” diye konuştu. Bu sorunla karşılaşan kişilerin gece birkac defa uyanabildiğini anlatan Dr. Arslan, şu ifadeleri kullandı: “Gece uykusu cok sık bolunen kişiler uyandıklarında genellikle bunu hatırlayamazlar. Ancak yaşanan bu durum da tekrarlayan zaman dilimleri icinde kişide yorgunluk ve halsizlik hissine neden olur.” Dr. Arslan yeterli sure uyumasına karşın sabah kalktığında yorgunluk hissi yaşayanların ve gun icinde halsiz olan ayrıca surekli uykusu gelen kişilerde uyku apnesi sendromunun mutlaka araştırılması icin uyarılarda bulundu. Burnun icinden başlayarak ağız icine kadar uzanan ve hava yollarını daraltan tum solunum hastalıklarına bağlı durumların uyku apnesine yol acabileceğine dikkat ceken Dr. Arslan risk faktorlerini ise şoyle sıraladı: “Erkek cinsiyet, obezite, boyun kısalığı, dilde veya genizde anatomik bozukluklar, sigara kullanımı, alkol kullanımı, uyku ilacları kullanımı.” Gece uyku sırasında nefes durması, horlama ve sık uyanmaların tahmin edilebilir belirtiler olduğu bilgisini veren Dr. Arslan, “Coğu zaman hasta nefes durmalarının ve sık sık uyandığının farkında değildir. Ancak gunduz uyku hali, depresyon, dikkat eksikliği, unutkanlık ve baş ağrısı gibi sinsi belirtileri de vardır.” dedi. Dr. Arslan genellikle boynu kısa, kilolu bireylerde, uyku esnasında horlama ve nefes durması gibi şikayeti olanlarda polisomnografi testi (uyku testi) yapılarak uyku apnesi sendromunun olup olmadığının tespit edilebileceğini soyledi. Bu işlem icin hastanın bir gece uyku laboratuvarında uyuması ve tetkik edilmesi gerektiğini dile getiren Dr. Arslan, “Uyku boyunca meydana gelen tum olaylar, değerler ve beyin dalgaları bu işlem sırasında kayıt edilir. Sonrasında kayıtlar uzman hekim tarafından yorumlanarak raporlanır. Raporlamada uyku esnasında saatteki apne/hipopne sayısı (apne hipopne indexi/AHİ) olarak belirtilir ve bu indeks uyku apnesi sendromunun şiddetini tıbben belirler.” diye konuştu. Dr. Arslan, hastanın talep etmesi hekimin de uygun gormesi durumunda polisomnografi testlerinin evde bile yapılabildiğine değinerek, “Uykudan 1 saat once vucuda bağlanan elektrotlar yaklaşık 6 ila 7 saat suresince kayıt alabilir. 4 saatlik bir uyku sonuc almak icin oldukca yeterlidir.” dedi. Apne ve hipoapnenin sayılarının tanı koymada en onemli etkenlerden biri olduğunun altını cizen Dr. Arslan, “Apne, uyku esnasında solunumun durması, hipoapnesi ise yavaşlamasıdır. Eğer kişinin, bir saatlik zaman diliminde beşten fazla kez solunumu durmuşsa o kişiye uyku apnesi tanısı konulabilir.” bilgisini verdi. Tedavi seceneklerinin kişiye ve hastalık şiddetine gore değiştiğinin altını cizen Dr. Arslan tedavi yontemleri hakkında şunları soyledi: “Genel oneri olarak kilo verilmesi, alkol ve sigaranın bırakılması başarılı oluyor. Ağız ici aparey dediğimiz tıbbi malzemeler ile uyku esnasında havayollarının acık kalması sağlanabiliyor. Gerekli hastalarda basınclı hava ureten cihazların gece boyunca kullanılması da faydalı olur. Son olarak bu tedavilerden yanıt alınamayan hastalarda cerrahi yontemler uygulanıyor.”

Ataklar esnasında kandaki oksijen seviyesinin duştuğunu ve bu durumun beyin ve kalp hucreleri başta olmak uzere tum hucrelerde hasara ve kayba yol actığına dikkat ceken Dr. Arslan, apne ataklarının altında yatan sebeplerin bazı hastalarda anatomik bozukluklar olsa da coğu hasta ise fizyolojik sebepler olduğunu soyledi. Horlamanın toplumumuzda masum olarak gorulmesine rağmen ciddi sağlık problemlerine yol acma riski taşıdığını vurgulayarak, “İncelenmesi ve gerekli onlemlerin alınması hayati onem taşıyor.” diye konuştu. Bu sorunla karşılaşan kişilerin gece birkac defa uyanabildiğini anlatan Dr. Arslan, şu ifadeleri kullandı: “Gece uykusu cok sık bolunen kişiler uyandıklarında genellikle bunu hatırlayamazlar. Ancak yaşanan bu durum da tekrarlayan zaman dilimleri icinde kişide yorgunluk ve halsizlik hissine neden olur.” Dr. Arslan yeterli sure uyumasına karşın sabah kalktığında yorgunluk hissi yaşayanların ve gun icinde halsiz olan ayrıca surekli uykusu gelen kişilerde uyku apnesi sendromunun mutlaka araştırılması icin uyarılarda bulundu. Burnun icinden başlayarak ağız icine kadar uzanan ve hava yollarını daraltan tum solunum hastalıklarına bağlı durumların uyku apnesine yol acabileceğine dikkat ceken Dr. Arslan risk faktorlerini ise şoyle sıraladı: “Erkek cinsiyet, obezite, boyun kısalığı, dilde veya genizde anatomik bozukluklar, sigara kullanımı, alkol kullanımı, uyku ilacları kullanımı.” Gece uyku sırasında nefes durması, horlama ve sık uyanmaların tahmin edilebilir belirtiler olduğu bilgisini veren Dr. Arslan, “Coğu zaman hasta nefes durmalarının ve sık sık uyandığının farkında değildir. Ancak gunduz uyku hali, depresyon, dikkat eksikliği, unutkanlık ve baş ağrısı gibi sinsi belirtileri de vardır.” dedi. Dr. Arslan genellikle boynu kısa, kilolu bireylerde, uyku esnasında horlama ve nefes durması gibi şikayeti olanlarda polisomnografi testi (uyku testi) yapılarak uyku apnesi sendromunun olup olmadığının tespit edilebileceğini soyledi. Bu işlem icin hastanın bir gece uyku laboratuvarında uyuması ve tetkik edilmesi gerektiğini dile getiren Dr. Arslan, “Uyku boyunca meydana gelen tum olaylar, değerler ve beyin dalgaları bu işlem sırasında kayıt edilir. Sonrasında kayıtlar uzman hekim tarafından yorumlanarak raporlanır. Raporlamada uyku esnasında saatteki apne/hipopne sayısı (apne hipopne indexi/AHİ) olarak belirtilir ve bu indeks uyku apnesi sendromunun şiddetini tıbben belirler.” diye konuştu. Dr. Arslan, hastanın talep etmesi hekimin de uygun gormesi durumunda polisomnografi testlerinin evde bile yapılabildiğine değinerek, “Uykudan 1 saat once vucuda bağlanan elektrotlar yaklaşık 6 ila 7 saat suresince kayıt alabilir. 4 saatlik bir uyku sonuc almak icin oldukca yeterlidir.” dedi. Apne ve hipoapnenin sayılarının tanı koymada en onemli etkenlerden biri olduğunun altını cizen Dr. Arslan, “Apne, uyku esnasında solunumun durması, hipoapnesi ise yavaşlamasıdır. Eğer kişinin, bir saatlik zaman diliminde beşten fazla kez solunumu durmuşsa o kişiye uyku apnesi tanısı konulabilir.” bilgisini verdi. Tedavi seceneklerinin kişiye ve hastalık şiddetine gore değiştiğinin altını cizen Dr. Arslan tedavi yontemleri hakkında şunları soyledi: “Genel oneri olarak kilo verilmesi, alkol ve sigaranın bırakılması başarılı oluyor. Ağız ici aparey dediğimiz tıbbi malzemeler ile uyku esnasında havayollarının acık kalması sağlanabiliyor. Gerekli hastalarda basınclı hava ureten cihazların gece boyunca kullanılması da faydalı olur. Son olarak bu tedavilerden yanıt alınamayan hastalarda cerrahi yontemler uygulanıyor.”