Tum anlamıyla, her bir gezginin mutlaka gormek isteyeceği bir ulkeyi sorsak cevap olarak Amerika ismini duymamız muhtemeldir. 3-5 gun veya bir haftalık bir tatil ile Amerika’nın tamamını gezdim şeklinde bir cumle kurmak da neredeyse imkansızdır. Amerika’yı gezmek gibi bir niyetiniz var ise ve gezi hedefleriniz arasına bu ulkeyi yazmışsanız gitmeden evvel oncelik vermeyi duşuneceğiniz, onemli […]
Tum anlamıyla, her bir gezginin mutlaka gormek isteyeceği bir ulkeyi sorsak cevap olarak Amerika ismini duymamız muhtemeldir. 3-5 gun veya bir haftalık bir tatil ile Amerika’nın tamamını gezdim şeklinde bir cumle kurmak da neredeyse imkansızdır. Amerika’yı gezmek gibi bir niyetiniz var ise ve gezi hedefleriniz arasına bu ulkeyi yazmışsanız gitmeden evvel oncelik vermeyi duşuneceğiniz, onemli gezilecek bolgelerini araştırmanız gerekecektir. Bu super kıtada gorulebilecek yerlerin sayısı cok fazla olsa da, bu yazıda Amerika’da gezip gormeniz gereken 10 turistik yeri paylaşacağız.
10. Ozgurluk Heykeli
Amerika’da bircok unlu ulusal anıt bulunmaktadır ve bunların en bilineni Ozgurluk Heykeli’dir. Ozgurluk Anıtı olarak da bilinen bu heykel, Amerikalıların bağımsızlığının ilanının yuzuncu yılını kutlamak maksadıyla Fransızlar tarafından hediye edilmiştir. Toplam yuksekliği yaklaşık 93 metredir. Fransız heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi tarafından tasarlanan heykel, Art Nouveau unsurlarıyla neoklasik bir uslupta ve Roma ozgurluk ve kişisel ozgurluk tanrıcası Libertas’ın bir sunumudur. Temeli, unlu Amerikalı mimar Richard Morris Hunt tarafından tasarlanırken, Gustave Eyfel catısından sorumluydu.
Heykelin inşası ve nakliyesi Fransızlar tarafından karşılanırken, temelinin yapımı Amerikalılara bırakılmıştır. Bununla birlikte, ABD hukumeti gerekli fonu karşılayamadığından projenin tamamı tehdit altında kalmıştır. Neyse ki, New York World gazetesinin yayıncısı Joseph Pulitzer, verilen miktarın buyukluğunden bağımsız olarak her bir katkıda bulunan kişinin adını heykele yazdırma sozu vererek ulke genelindeki okuyuculardan 100.000 dolar (bugun yaklaşık 2.3 milyon dolar) bağış icin harekete gecti ve toplanan bu bağış ile heykelin inşası tamamlanabildi.
Konumlandırılacağı yer olarak şu an Liberty Adası olarak bilinen yer secildi ve heykelin yonu Atlantik Okyanusu’ndan gelen gemileri gorkemiyle karşılaması icin guneydoğu yonune gore ayarlandı.
2016 yılında Ozgurluk Anıtı, yaklaşık 4,5 milyon turist cekebildi. Onceki yıllara gore daha yuksek bir sayı olmasına rağmen, her ikisi de yılda yaklaşık 40 milyon ziyaretci ceken Central Park veya Times Square gibi diğer unlu NYC simgelerine kıyasla nispeten kucuk bir sayıdır.
9. Yellowstone Ulusal Parkı
Coğunluğu Wyoming’de bulunan, yaklaşık 3.500 mil karelik bir alanı kaplayan Yellowstone Ulusal Parkı, dunyanın en carpıcı ve eşsiz milli parklarından biridir. Geniş doğal ormanlara, sayısız şelaleye, dunyanın jeotermal kaynaklarının yaklaşık yarısına ve gezegende bulunan gayzerlerin ucte ikisine (300’den fazla, en unlusu Old Faithful Gayzeri) ve cok ceşitli yaban hayata ev sahipliği yapmaktadır. Park ayrıca dunyanın kuzey ılıman bolgelerindeki en buyuk ekosistemlerden birisidir. David E. Folsom ve Charles W. Cook tarafından 1869’da ilk keşfedildiğinde Yellowstone Golu’nu “olağanustu guzellikte bir sahne” olarak tanımlanmıştır. İkili daha sonra seferleri hakkında bir yazılar yazdı ancak coğu dergi editoru yazılanları doğal bulmadığından bu yazılar pek satılmadı. Bununla birlikte, Yellowstone 1872’de, icinde bulunduğu eyaletlerden bile once, dunyadaki ilk milli park oldu.
Yellowstone hakkında bir başka ilginc gercek ise o kadar cok jeolojik ozelliklere ev sahipliği yapmasının nedeninin, dunyanın en buyuk aktif super yanardağının birinin uzerinde yer almasıdır. Aslında, parkın buyuk kısmı bu buyuk yanardağın gercek krateridir. Yuzeyin altında, Buyuk Kanyon’u 11 kez kaplayabilecek kadar cok magmanın olduğu tahmin edilmektedir. Yellowstone’un son patlaması yaklaşık 640.000 yıl once, St. Helens Dağı’nın 1980 patlamasından 2.500 kat fazla bir kuvvetle gercekleşmiştir. Bununla birlikte, her yedi yıllık bir zaman diliminde zemin yaklaşık 10 inc kadar yukselmektedir. Bu nedenle, herhangi bir zamanda yeni bir patlamanın gercekleşeceğine inanılmıyor. 2016 yılında park, ulkedeki en cok ziyaret edilen doğal cazibe merkezleri arasında yer alan yaklaşık 4.2 milyon ziyaretci cekti.
8. Niagara Şelaleleri
Dunyadaki en yuksek şelalesi olmasalar bile, Niagara Şelaleleri kesinlikle gorulmeye değer bir manzaraya sahip şelaleler topluluğudur. Kanada (Ontario) ve Birleşik Devletler (New York) arasındaki sınırda bulunan Niagara Şelaleleri, ABD’deki hacim bakımından en buyuk şelaledir. Saniyede 32 fit hızla ve 3.160 tondan fazla su akıtmaktadır. Toplamda uc şelale bulunmaktadır. Amerikan ve Bridal Veil Şelaleleri, sınırın Amerikan yakasında bulunur ve Luna Adası tarafından ayrılır. Bu iki şelale boyunca saniyede 75.750 galon su akmaktadır. Buyuk Horseshoe Şelalelesi, hem Kanada hem de ABD tarafından paylaşılmaktadır ve 2600 fit uzunluğunda olan bu şelale, her saniyede 167 feet yukseklikten duşen 600.000 galon su akıtmaktadır.
Bey buyuk golden dordunun suyu, Ontario Golu’ne ulaşmadan once Niagara Şelaleleri’nden gecmektedir. Şelalelere yerleştirilmiş iki buyuk hidroelektrik santrali bulunmaktadır. Mevsime ve gunun farklı saatlerine gore akan su hacmi değişkenlik gostermektedir. En cok hacmin gercekleştiği yaz aylarında ziyaret etmek en iyi zaman dilimi tercihi olacaktır. Turistler, bircok gozlem guvertesinden, yuruyuş yollarından, kulelerden ve ayrıca suların akış noktalarına goturecek tekne turlarından faydalanarak sınırın her iki tarafındaki şelalelerin harika manzarasına şahit olabilirler. Tahminler, her yıl Niagara Şelalelerini ziyaret eden yaklaşık 8 veya 9 milyon kişi olduğu gostermektedir ancak yerel işletmeler bu rakamı kabul etmemekte ve gercek sayının 3 milyona yakın olduğunu soylemektedir.
7. Las Vegas
Gunah Şehri (Sin City) olarak da bilinen Las Vegas, ABD’yi ziyaret eden her turist icin bir mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir turistik noktadır. Şehir, 1855’te kale kuran bir grup Mormon’la hayatına başlamıştır. Yerleşim başarısız oldu, ancak kale, Amerikalı bir işadamı ve siyasetci olan Octavius D. Gass tarafından devralındı. Daha sonra 1905 yılında Las Vegas, Union Pacific Railroad’a bağlandı ve 1931’de Hoover Barajı inşaatine başlandı. İnşaat projesi icin işcilere yardım etmek ve onlara zamanlarını gecirmelerine yardımcı olmak amacıyla gazino ve benzeri mekanları, Las Vegas’ın tek taşla doşeli yolundaki Fremont Caddesi’nde acıldı. 1941’de ilk resmi kumarhane şehrin sınırlarının hemen dışında inşa edildi, El Rancho Vegas tesisi ve unlu Las Vegas Strip adlı mekanlar şekillenmeye başladı. Unlu gangster Bugsy Siegel, Flamingo’yu 1946’da inşa etti ve 1950’li ve 60’lı yıllarda Sahara, Riviera, The Sands ve New Frontier gibi diğer cete destekli kumarhaneler ortaya cıkmaya başladı.
Anketler ayrıca, ABD gezginlerinin coğunun 2018 yılı icin istenen varış noktası olarak Vegas’ı işaretlediğini gostermektedir. Las Vegas, dunyadaki en yuksek yoğunluklu neon ışıklarına sahiptir ve 75 yılı aşkın bir aşırılık, tarih ve cekicilik ile doludur.
6. Independence National Historical Park
Tarihi onem acısından, Philadelphia her turistin gormesi gereken şehirlerden birisidir. Amerikan demokrasisinin doğum yeri olarak bilinen Philadelphia’nın tarihi merkezinde bulunan Independence National Historical Park’ın “Amerika’nın en tarihi meydanı” olduğu soylenmektedir. Parkta; Liberty Bell Merkezi, Kongre Salonu, the New Hall Muzesi, the Bishop White House, the Graff House, Franklin Mahkemesi, Birleşik Devletler Birinci Bankası ve Bağımsızlık Salonu gibi tarihsel olarak onemli binalar arasında gosterilen yapılar bulunmaktadır. Parkta UNESCO Dunya Mirası listesinde bulunan Bağımsızlık Salonu bulunur. Burası hem Bağımsızlık Bildirgesi’nin (1776) hem de Birleşik Devletler Anayasasının (1787) tartışıldığı ve imzalandığı yerdir.
Parkta yer alan diğer bircok yapı arasında City Tavern de bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri 2. Başkanı John Adams, Ağustos 1774’deki İlk Kıta Kongresi’ne katılmak icin Philadelphia’ya geldiğinde kentin vatandaşları tarafından oraya goturuldukten sonra “Amerika’nın en gorkemli lokali” olarak nitelendirmiştir. Her yıl yaklaşık 5 milyon ziyaretci cekmektedir ve İngilizlere karşı Amerikan devriminin ve ulusun bağımsızlığının mukemmel bir simgesidir.
5. Hawaii Yanardağları
Hawaii Yanardağları Ulusal Parkı, her yıl yaklaşık 1,5 milyon ziyaretci cekmektedir. Hawaii adasında bulunan bu ulusal parkta, dunyanın en aktif ve kolayca erişilebilen iki volkanı vardır: Mauna Loa ve Kilauea. Mauna Loa, hacim ve alan bakımından dunyadaki en buyuk yanardağdır. Zirvesi deniz seviyesinden 13.680 fit yuksekliktedir. Bu, Everest Dağı’ndan 27.000 fit daha yuksekte olması ve aynı adada ve sadece 110 fit daha yuksek olan Mauna Kea’dan sonra dunyadaki ikinci buyuk deniz dağı olduğu anlamına gelmektedir.
Fakat bu rekor rakamlara rağmen, Kilauea daha etkileyicidir. Adadaki en genc yanardağ olan Kilauea, 1983 yılından beri patlamayı durdurmadı ve dağın yamacları boyunca surekli olarak lavlarını dışarı attı ve erimiş kayaclardan ceşitli ceşmeleri ve nehirleri oluşturmaya devam etti. Yoğun bir patlamada patlayan kıta yanardağlarının aksine, bu ada yanardağları cok daha az gazlı ve daha akıcıdır, bu nedenle onları guvenli bir mesafeden hayran bir şekilde izlemek daha guvenlidir. Ayrıca volkanların yanı sıra parkta, yuzlerce (ve yuzlerce) yıl bu bolgeyi evi olarak goren insanların kulturel mirasını ve izole edilmiş adanın doğal yerli bitki ortusunu ve faunası da gezilebilmektedir.
4. Kuzey California Redwood Ormanları
Kaliforniya’nın sunabileceği ilginc şeylerden neredeyse hicbiri, eyaletin kuzey kesimlerinde bulunan Redwood Ormanları’ndan daha harika ve sakinleştirici değildir. Ancak, bu listedeki diğer yerlerin coğundan farklı olarak, bu ormanlar ve icerdikleri dort ulusal ve devlet parkı yıllık ziyaretcilerin sayısını nispeten azalıyor – toplamda yaklaşık 1,5 milyon. Bununla birlikte, bu buyuk ağacların Roma İmparatorluğu’ndan daha once ayakta oldukları soylenmektedir. Redwood Ulusal Parkı, şu anda bildiğimiz dunyanın en buyuk yaşayan ağacı olan Hyperion’un ev sahibidir. 2006 yılında keşfedilen bu ağac 115 metre boyunda, yani Ozgurluk Anıtı’ndan 22 metre daha uzundur. Hyperion da nispeten genc bir ağactır ve bu halen buyuduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca, devasa boyuta ulaşan tek ağac değildir. Son yıllarda bolgede benzer şekilde uzun boylu kırmızı ağaclar keşfedilmiştir.
Pasifik Okyanusu’na olan yakınlığı sayesinde, bu ormanların tum yıl boyunca nispeten istikrarlı ve hoş bir iklime sahip olması da ayrıca bir guzelliktir. Yine de, en yoğun turizm sezonu haziran ayından eylul ayına kadar olan yaz ve ilkbahar aylarında gercekleşmektedir. Bu devasa ağacların yanı sıra, bolgenin sunabileceği diğer doğal guzellikleri de bulunmaktadır. 400’den fazla memeli turu bu alanı kendine ev olarak edinmiştir. Ayrıca, okyanusa bakan ve ozellikle Aralık ve Nisan ayları arasında gri balinaların goc etmesini izlemeye imkan veren birkac nokta da bulunmaktadır.
3. Mesa Verde Ulusal Parkı
Amerikan tarihini deneyimlemek ve anlamak icin harika bir yol, Yerli Amerikalıların mirasına bakmaktır. Colorado eyaletinde bulunan Mesa Verde Ulusal Parkı, toplam 52.485 hektar alana ve 5.000’in uzerinde siteye ev sahipliği yapmakta ve ayrıca 600’den fazla kayalık konutu sunmaktadır. Tum alanın, M.O. 7500 yıllarında Foothill kompleksi olarak bilinen gocebe bir grup tarafından kullanıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonra, M.O. 1000 yıllarında bolgede Basketmakers adlı yeni bir kultur ortaya cıkmıştır. Ardından M.S. 750 yıllarında Pueblo kulturu takip etmektedir ve 13. yuzyıl sonuna kadar toplumsal ve cevresel istikrarsızlık yuzunden tahrip edilinceye kadar bu bolgede yaşamışlardır. Sonlarından 150 yıl oncesinden başlayarak kayalık evleri inşa etmişlerdir ve şu anda bu park bu kayadan oyulmuş evleriyle unludur.
Buradaki en buyuk ve en iyi korunmuş sitelerden biri, Kuzey Amerika’nın tumunde bulunan en buyuk mağara olan Cliff Sarayı’dır. Bu yerleşim bir zamanlar 150 oda ve 23 kivayı (dini ritueller ve siyasi toplantılar icin kullanılan ozel odalar) icermekteydi. Aslında Cliff Sarayı, 100 kişiden fazla insan tarafından ev olarak kullanılmıştır, ancak konumu ve coğu diğer kaya konutların sadece bir ila beş odayı icerdiği goz onune alındığında kesinlikle cok buyuk olduğu gorulmektedir. Buyukluğune gore, Cliff Sarayı’nın, bolgedeki tumuyle zorla calıştırılmadan once Puebloanlar icin onemli bir sosyal ve idari oneme sahip olduğuna inanılmaktadır. Her yıl, yarım milyondan fazla insan parkı ziyaret ederek Kolombiya oncesi Amerika’nın benzersiz yapısal harikalarına hayran kalmaktadır.
2. Buyuk Kanyon
Buyuk Kanyon olmadan Amerika icin hazırlanan hicbir liste tamamlanamazdı. Bir turistin, Amerika’ya gidip bu inanılmaz jeolojik ozelliği ziyaret etmemesi neredeyse imkansız olsa gerek. Buyuk Kanyon, devasa boyutuyla bircok turistin ilgisini cekecek onemli bir noktadır. Dunyayı merak eden herhangi biri, burada sunulan doğanın gucunden rahatsız olamaz. 6 milyon yılı aşkın suredir, Colorado Nehri ve kolları kaya boyunca oyulmuş ve kanyonu şimdiki oranlara kadar derinleştirmiş ve genişletmiştir. Bugun, Buyuk Kanyon 277 nehir uzunluğunda, 18 mil genişliğinde ve bir mil derinliğinde, yaklaşık 2 milyar yıllık jeolojik gecmişi ile karşımıza cıkmaktadır.
Yerli Amerikalılar bolgede binlerce yıldır yaşamışlardır, hatta icinde ve bircok mağarasında yerleşim yerleri inşa etmişlerdir. Burayı goren ilk Avrupalılar 1540’larda İspanyollar olmuştur. Burada yaşayan ilk onculer 1880’li yıllarda bakır madenleri aramışlardır, ancak yakında turizmin daha iyi bir alternatif olduğu fark edilmiştir. 1919’da bir milli park haline geldikten sonraki ilk yılında Buyuk Kanyon yaklaşık 44.000 ziyaretci aldı. 2016’da ise bu sayı 6 milyona yaklaştı.
1. Route 66
1926’da kurulan US Route 66, Amerika’nın Ana Caddesi’ydi. Will Rogers Otoyolu veya Anne Yolu olarak da bilinen Route 66, Chicago, Illinois ve Santa Monica, California’yı birbirine bağlar. Toplam 2.448 mili kapsayan bu yol, Missouri, Kansas, Oklahoma, Teksas, New Mexico ve Arizona’da ve diğer iki eyaletten gecmektedir ve ozellikle batıdan goc edenler tarafından kullanılan ana yoldu. Route 66, gectiği topluluklar icin gelişen bir ekonomiyi de destekledi ve ulkenin farklı tarzını barındırdı. Bunların arasında simgesel Amerikan benzin istasyonları, moteller, barlar, eğlence mekanları ve cok daha fazlası bulunmaktadır.
Fakat tum iyi şeylerin kacınılmaz bir şekilde sona ermesinde, Route 66 da kapatılmıştır. Yeni Interstate Otoyol Sisteminin gelişiyle birlikte, tarihsel rotanın buyuk bir kısmı baypas edildi. 1985 yılına kadar tum rota değiştirildi. Yine de, o zamandan beri koruma cabaları rotanın belli bolumlerini yeniden canlandırdı. Bu yolun bazı parcaları Amerika’nın Scenic Byways projesine dahil edildi ve All-American Road olarak kabul edildi. Daha yakın yıllarda, rota ve yer işaretlerinin coğunu eski ihtişamına geri kazandırmayı amaclayan bir koruma programı başlatıldı. Tum bu nedenlerle, Route 66, birden fazla yonden, gercek Amerika’yı yakalamak icin Manhattan’da veya Hollywood Bulvarı’nda dolaşmaktan daha iyi bir alternatiftir.

10. Ozgurluk Heykeli
Amerika’da bircok unlu ulusal anıt bulunmaktadır ve bunların en bilineni Ozgurluk Heykeli’dir. Ozgurluk Anıtı olarak da bilinen bu heykel, Amerikalıların bağımsızlığının ilanının yuzuncu yılını kutlamak maksadıyla Fransızlar tarafından hediye edilmiştir. Toplam yuksekliği yaklaşık 93 metredir. Fransız heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi tarafından tasarlanan heykel, Art Nouveau unsurlarıyla neoklasik bir uslupta ve Roma ozgurluk ve kişisel ozgurluk tanrıcası Libertas’ın bir sunumudur. Temeli, unlu Amerikalı mimar Richard Morris Hunt tarafından tasarlanırken, Gustave Eyfel catısından sorumluydu.
Heykelin inşası ve nakliyesi Fransızlar tarafından karşılanırken, temelinin yapımı Amerikalılara bırakılmıştır. Bununla birlikte, ABD hukumeti gerekli fonu karşılayamadığından projenin tamamı tehdit altında kalmıştır. Neyse ki, New York World gazetesinin yayıncısı Joseph Pulitzer, verilen miktarın buyukluğunden bağımsız olarak her bir katkıda bulunan kişinin adını heykele yazdırma sozu vererek ulke genelindeki okuyuculardan 100.000 dolar (bugun yaklaşık 2.3 milyon dolar) bağış icin harekete gecti ve toplanan bu bağış ile heykelin inşası tamamlanabildi.
Konumlandırılacağı yer olarak şu an Liberty Adası olarak bilinen yer secildi ve heykelin yonu Atlantik Okyanusu’ndan gelen gemileri gorkemiyle karşılaması icin guneydoğu yonune gore ayarlandı.
2016 yılında Ozgurluk Anıtı, yaklaşık 4,5 milyon turist cekebildi. Onceki yıllara gore daha yuksek bir sayı olmasına rağmen, her ikisi de yılda yaklaşık 40 milyon ziyaretci ceken Central Park veya Times Square gibi diğer unlu NYC simgelerine kıyasla nispeten kucuk bir sayıdır.

Coğunluğu Wyoming’de bulunan, yaklaşık 3.500 mil karelik bir alanı kaplayan Yellowstone Ulusal Parkı, dunyanın en carpıcı ve eşsiz milli parklarından biridir. Geniş doğal ormanlara, sayısız şelaleye, dunyanın jeotermal kaynaklarının yaklaşık yarısına ve gezegende bulunan gayzerlerin ucte ikisine (300’den fazla, en unlusu Old Faithful Gayzeri) ve cok ceşitli yaban hayata ev sahipliği yapmaktadır. Park ayrıca dunyanın kuzey ılıman bolgelerindeki en buyuk ekosistemlerden birisidir. David E. Folsom ve Charles W. Cook tarafından 1869’da ilk keşfedildiğinde Yellowstone Golu’nu “olağanustu guzellikte bir sahne” olarak tanımlanmıştır. İkili daha sonra seferleri hakkında bir yazılar yazdı ancak coğu dergi editoru yazılanları doğal bulmadığından bu yazılar pek satılmadı. Bununla birlikte, Yellowstone 1872’de, icinde bulunduğu eyaletlerden bile once, dunyadaki ilk milli park oldu.
Yellowstone hakkında bir başka ilginc gercek ise o kadar cok jeolojik ozelliklere ev sahipliği yapmasının nedeninin, dunyanın en buyuk aktif super yanardağının birinin uzerinde yer almasıdır. Aslında, parkın buyuk kısmı bu buyuk yanardağın gercek krateridir. Yuzeyin altında, Buyuk Kanyon’u 11 kez kaplayabilecek kadar cok magmanın olduğu tahmin edilmektedir. Yellowstone’un son patlaması yaklaşık 640.000 yıl once, St. Helens Dağı’nın 1980 patlamasından 2.500 kat fazla bir kuvvetle gercekleşmiştir. Bununla birlikte, her yedi yıllık bir zaman diliminde zemin yaklaşık 10 inc kadar yukselmektedir. Bu nedenle, herhangi bir zamanda yeni bir patlamanın gercekleşeceğine inanılmıyor. 2016 yılında park, ulkedeki en cok ziyaret edilen doğal cazibe merkezleri arasında yer alan yaklaşık 4.2 milyon ziyaretci cekti.

Dunyadaki en yuksek şelalesi olmasalar bile, Niagara Şelaleleri kesinlikle gorulmeye değer bir manzaraya sahip şelaleler topluluğudur. Kanada (Ontario) ve Birleşik Devletler (New York) arasındaki sınırda bulunan Niagara Şelaleleri, ABD’deki hacim bakımından en buyuk şelaledir. Saniyede 32 fit hızla ve 3.160 tondan fazla su akıtmaktadır. Toplamda uc şelale bulunmaktadır. Amerikan ve Bridal Veil Şelaleleri, sınırın Amerikan yakasında bulunur ve Luna Adası tarafından ayrılır. Bu iki şelale boyunca saniyede 75.750 galon su akmaktadır. Buyuk Horseshoe Şelalelesi, hem Kanada hem de ABD tarafından paylaşılmaktadır ve 2600 fit uzunluğunda olan bu şelale, her saniyede 167 feet yukseklikten duşen 600.000 galon su akıtmaktadır.
Bey buyuk golden dordunun suyu, Ontario Golu’ne ulaşmadan once Niagara Şelaleleri’nden gecmektedir. Şelalelere yerleştirilmiş iki buyuk hidroelektrik santrali bulunmaktadır. Mevsime ve gunun farklı saatlerine gore akan su hacmi değişkenlik gostermektedir. En cok hacmin gercekleştiği yaz aylarında ziyaret etmek en iyi zaman dilimi tercihi olacaktır. Turistler, bircok gozlem guvertesinden, yuruyuş yollarından, kulelerden ve ayrıca suların akış noktalarına goturecek tekne turlarından faydalanarak sınırın her iki tarafındaki şelalelerin harika manzarasına şahit olabilirler. Tahminler, her yıl Niagara Şelalelerini ziyaret eden yaklaşık 8 veya 9 milyon kişi olduğu gostermektedir ancak yerel işletmeler bu rakamı kabul etmemekte ve gercek sayının 3 milyona yakın olduğunu soylemektedir.

Gunah Şehri (Sin City) olarak da bilinen Las Vegas, ABD’yi ziyaret eden her turist icin bir mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir turistik noktadır. Şehir, 1855’te kale kuran bir grup Mormon’la hayatına başlamıştır. Yerleşim başarısız oldu, ancak kale, Amerikalı bir işadamı ve siyasetci olan Octavius D. Gass tarafından devralındı. Daha sonra 1905 yılında Las Vegas, Union Pacific Railroad’a bağlandı ve 1931’de Hoover Barajı inşaatine başlandı. İnşaat projesi icin işcilere yardım etmek ve onlara zamanlarını gecirmelerine yardımcı olmak amacıyla gazino ve benzeri mekanları, Las Vegas’ın tek taşla doşeli yolundaki Fremont Caddesi’nde acıldı. 1941’de ilk resmi kumarhane şehrin sınırlarının hemen dışında inşa edildi, El Rancho Vegas tesisi ve unlu Las Vegas Strip adlı mekanlar şekillenmeye başladı. Unlu gangster Bugsy Siegel, Flamingo’yu 1946’da inşa etti ve 1950’li ve 60’lı yıllarda Sahara, Riviera, The Sands ve New Frontier gibi diğer cete destekli kumarhaneler ortaya cıkmaya başladı.
Anketler ayrıca, ABD gezginlerinin coğunun 2018 yılı icin istenen varış noktası olarak Vegas’ı işaretlediğini gostermektedir. Las Vegas, dunyadaki en yuksek yoğunluklu neon ışıklarına sahiptir ve 75 yılı aşkın bir aşırılık, tarih ve cekicilik ile doludur.

Tarihi onem acısından, Philadelphia her turistin gormesi gereken şehirlerden birisidir. Amerikan demokrasisinin doğum yeri olarak bilinen Philadelphia’nın tarihi merkezinde bulunan Independence National Historical Park’ın “Amerika’nın en tarihi meydanı” olduğu soylenmektedir. Parkta; Liberty Bell Merkezi, Kongre Salonu, the New Hall Muzesi, the Bishop White House, the Graff House, Franklin Mahkemesi, Birleşik Devletler Birinci Bankası ve Bağımsızlık Salonu gibi tarihsel olarak onemli binalar arasında gosterilen yapılar bulunmaktadır. Parkta UNESCO Dunya Mirası listesinde bulunan Bağımsızlık Salonu bulunur. Burası hem Bağımsızlık Bildirgesi’nin (1776) hem de Birleşik Devletler Anayasasının (1787) tartışıldığı ve imzalandığı yerdir.
Parkta yer alan diğer bircok yapı arasında City Tavern de bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri 2. Başkanı John Adams, Ağustos 1774’deki İlk Kıta Kongresi’ne katılmak icin Philadelphia’ya geldiğinde kentin vatandaşları tarafından oraya goturuldukten sonra “Amerika’nın en gorkemli lokali” olarak nitelendirmiştir. Her yıl yaklaşık 5 milyon ziyaretci cekmektedir ve İngilizlere karşı Amerikan devriminin ve ulusun bağımsızlığının mukemmel bir simgesidir.
5. Hawaii Yanardağları
Hawaii Yanardağları Ulusal Parkı, her yıl yaklaşık 1,5 milyon ziyaretci cekmektedir. Hawaii adasında bulunan bu ulusal parkta, dunyanın en aktif ve kolayca erişilebilen iki volkanı vardır: Mauna Loa ve Kilauea. Mauna Loa, hacim ve alan bakımından dunyadaki en buyuk yanardağdır. Zirvesi deniz seviyesinden 13.680 fit yuksekliktedir. Bu, Everest Dağı’ndan 27.000 fit daha yuksekte olması ve aynı adada ve sadece 110 fit daha yuksek olan Mauna Kea’dan sonra dunyadaki ikinci buyuk deniz dağı olduğu anlamına gelmektedir.
Fakat bu rekor rakamlara rağmen, Kilauea daha etkileyicidir. Adadaki en genc yanardağ olan Kilauea, 1983 yılından beri patlamayı durdurmadı ve dağın yamacları boyunca surekli olarak lavlarını dışarı attı ve erimiş kayaclardan ceşitli ceşmeleri ve nehirleri oluşturmaya devam etti. Yoğun bir patlamada patlayan kıta yanardağlarının aksine, bu ada yanardağları cok daha az gazlı ve daha akıcıdır, bu nedenle onları guvenli bir mesafeden hayran bir şekilde izlemek daha guvenlidir. Ayrıca volkanların yanı sıra parkta, yuzlerce (ve yuzlerce) yıl bu bolgeyi evi olarak goren insanların kulturel mirasını ve izole edilmiş adanın doğal yerli bitki ortusunu ve faunası da gezilebilmektedir.
4. Kuzey California Redwood Ormanları
Kaliforniya’nın sunabileceği ilginc şeylerden neredeyse hicbiri, eyaletin kuzey kesimlerinde bulunan Redwood Ormanları’ndan daha harika ve sakinleştirici değildir. Ancak, bu listedeki diğer yerlerin coğundan farklı olarak, bu ormanlar ve icerdikleri dort ulusal ve devlet parkı yıllık ziyaretcilerin sayısını nispeten azalıyor – toplamda yaklaşık 1,5 milyon. Bununla birlikte, bu buyuk ağacların Roma İmparatorluğu’ndan daha once ayakta oldukları soylenmektedir. Redwood Ulusal Parkı, şu anda bildiğimiz dunyanın en buyuk yaşayan ağacı olan Hyperion’un ev sahibidir. 2006 yılında keşfedilen bu ağac 115 metre boyunda, yani Ozgurluk Anıtı’ndan 22 metre daha uzundur. Hyperion da nispeten genc bir ağactır ve bu halen buyuduğu anlamına gelmektedir. Ayrıca, devasa boyuta ulaşan tek ağac değildir. Son yıllarda bolgede benzer şekilde uzun boylu kırmızı ağaclar keşfedilmiştir.
Pasifik Okyanusu’na olan yakınlığı sayesinde, bu ormanların tum yıl boyunca nispeten istikrarlı ve hoş bir iklime sahip olması da ayrıca bir guzelliktir. Yine de, en yoğun turizm sezonu haziran ayından eylul ayına kadar olan yaz ve ilkbahar aylarında gercekleşmektedir. Bu devasa ağacların yanı sıra, bolgenin sunabileceği diğer doğal guzellikleri de bulunmaktadır. 400’den fazla memeli turu bu alanı kendine ev olarak edinmiştir. Ayrıca, okyanusa bakan ve ozellikle Aralık ve Nisan ayları arasında gri balinaların goc etmesini izlemeye imkan veren birkac nokta da bulunmaktadır.
3. Mesa Verde Ulusal Parkı
Amerikan tarihini deneyimlemek ve anlamak icin harika bir yol, Yerli Amerikalıların mirasına bakmaktır. Colorado eyaletinde bulunan Mesa Verde Ulusal Parkı, toplam 52.485 hektar alana ve 5.000’in uzerinde siteye ev sahipliği yapmakta ve ayrıca 600’den fazla kayalık konutu sunmaktadır. Tum alanın, M.O. 7500 yıllarında Foothill kompleksi olarak bilinen gocebe bir grup tarafından kullanıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonra, M.O. 1000 yıllarında bolgede Basketmakers adlı yeni bir kultur ortaya cıkmıştır. Ardından M.S. 750 yıllarında Pueblo kulturu takip etmektedir ve 13. yuzyıl sonuna kadar toplumsal ve cevresel istikrarsızlık yuzunden tahrip edilinceye kadar bu bolgede yaşamışlardır. Sonlarından 150 yıl oncesinden başlayarak kayalık evleri inşa etmişlerdir ve şu anda bu park bu kayadan oyulmuş evleriyle unludur.
Buradaki en buyuk ve en iyi korunmuş sitelerden biri, Kuzey Amerika’nın tumunde bulunan en buyuk mağara olan Cliff Sarayı’dır. Bu yerleşim bir zamanlar 150 oda ve 23 kivayı (dini ritueller ve siyasi toplantılar icin kullanılan ozel odalar) icermekteydi. Aslında Cliff Sarayı, 100 kişiden fazla insan tarafından ev olarak kullanılmıştır, ancak konumu ve coğu diğer kaya konutların sadece bir ila beş odayı icerdiği goz onune alındığında kesinlikle cok buyuk olduğu gorulmektedir. Buyukluğune gore, Cliff Sarayı’nın, bolgedeki tumuyle zorla calıştırılmadan once Puebloanlar icin onemli bir sosyal ve idari oneme sahip olduğuna inanılmaktadır. Her yıl, yarım milyondan fazla insan parkı ziyaret ederek Kolombiya oncesi Amerika’nın benzersiz yapısal harikalarına hayran kalmaktadır.

Buyuk Kanyon olmadan Amerika icin hazırlanan hicbir liste tamamlanamazdı. Bir turistin, Amerika’ya gidip bu inanılmaz jeolojik ozelliği ziyaret etmemesi neredeyse imkansız olsa gerek. Buyuk Kanyon, devasa boyutuyla bircok turistin ilgisini cekecek onemli bir noktadır. Dunyayı merak eden herhangi biri, burada sunulan doğanın gucunden rahatsız olamaz. 6 milyon yılı aşkın suredir, Colorado Nehri ve kolları kaya boyunca oyulmuş ve kanyonu şimdiki oranlara kadar derinleştirmiş ve genişletmiştir. Bugun, Buyuk Kanyon 277 nehir uzunluğunda, 18 mil genişliğinde ve bir mil derinliğinde, yaklaşık 2 milyar yıllık jeolojik gecmişi ile karşımıza cıkmaktadır.
Yerli Amerikalılar bolgede binlerce yıldır yaşamışlardır, hatta icinde ve bircok mağarasında yerleşim yerleri inşa etmişlerdir. Burayı goren ilk Avrupalılar 1540’larda İspanyollar olmuştur. Burada yaşayan ilk onculer 1880’li yıllarda bakır madenleri aramışlardır, ancak yakında turizmin daha iyi bir alternatif olduğu fark edilmiştir. 1919’da bir milli park haline geldikten sonraki ilk yılında Buyuk Kanyon yaklaşık 44.000 ziyaretci aldı. 2016’da ise bu sayı 6 milyona yaklaştı.
1. Route 66
1926’da kurulan US Route 66, Amerika’nın Ana Caddesi’ydi. Will Rogers Otoyolu veya Anne Yolu olarak da bilinen Route 66, Chicago, Illinois ve Santa Monica, California’yı birbirine bağlar. Toplam 2.448 mili kapsayan bu yol, Missouri, Kansas, Oklahoma, Teksas, New Mexico ve Arizona’da ve diğer iki eyaletten gecmektedir ve ozellikle batıdan goc edenler tarafından kullanılan ana yoldu. Route 66, gectiği topluluklar icin gelişen bir ekonomiyi de destekledi ve ulkenin farklı tarzını barındırdı. Bunların arasında simgesel Amerikan benzin istasyonları, moteller, barlar, eğlence mekanları ve cok daha fazlası bulunmaktadır.
Fakat tum iyi şeylerin kacınılmaz bir şekilde sona ermesinde, Route 66 da kapatılmıştır. Yeni Interstate Otoyol Sisteminin gelişiyle birlikte, tarihsel rotanın buyuk bir kısmı baypas edildi. 1985 yılına kadar tum rota değiştirildi. Yine de, o zamandan beri koruma cabaları rotanın belli bolumlerini yeniden canlandırdı. Bu yolun bazı parcaları Amerika’nın Scenic Byways projesine dahil edildi ve All-American Road olarak kabul edildi. Daha yakın yıllarda, rota ve yer işaretlerinin coğunu eski ihtişamına geri kazandırmayı amaclayan bir koruma programı başlatıldı. Tum bu nedenlerle, Route 66, birden fazla yonden, gercek Amerika’yı yakalamak icin Manhattan’da veya Hollywood Bulvarı’nda dolaşmaktan daha iyi bir alternatiftir.