Kızıma yıllarca Amerika’dan Christina Aguilera’nın CD’lerini taşıdım Bu sefer kendisini getirdim
Hayatımıza Televole’yle girdi. Bu genc adamı ilk orada gorduk ve sevdik. 15 dakikalık bir bolumu vardı. Sonra kendi programını yaptı, 4 sene boyunca Acun Firarda ile karşımızdaydı.
Sonra Fear Factory ve Survivor derken, asıl bombayı "Var mısın Yok musun?"la patlattı. Soz konusu yarışma, butun Turkiye’nin karşısına kilitlendiği program oldu, Ilıcalı da son zamanların en başarılı televizyoncusu. Ekranda kendisi gibi olan adam. Ultra gercek adam. Kısa hayatına cok acı sığdırmış adam. Bu akşam bir dunya starını konuk etmesini bahane ettim, hayat hikayesini adamakıllı oğrendim...
Cocukluğunuza dair ilk goruntu...


- 4 yaşındayım. Ayakta durmuş bir şeyler anlatıyorum. Karşımda babam ve arkadaşları var. Hepsi anlattığım şeye guluyor, babam da benimle gurur duyuyor ve sıkı sıkı bana sarılıyor. Kendimi acayip iyi hissediyorum. Bir psikoloğa anlattım, dedi ki, "İşte bu! Senin hayatının ozeti bu. Cevrendekiler tarafından beğenilmek ve onaylanmak istiyorsun. Hep bu guduyle yaşıyorsun!"
Tespit doğru mu?
- Doğru.
Nasıl bir cocukluk?
- Neşeli, haşarı, huzurlu ve mutlu. Muteahhit bir baba, ziraat muhendisi bir anne. Birbirlerini cok sevmişler, ailelerinin itirazlarına rağmen universitede evlenmişler. Aşklarını her an hissederdiniz. Bir de abim var benim, Omer...
O neci?
- Doktor. Cok duzgun bir adam. Ben gittiğim her okulun en kotu oğrencisiydim, Omer ise en iyi oğrencisi. İkimiz de Edirne İlkokulu’nda okuduk, sonra o İtalyan Lisesi’ni, ben Kadıkoy Anadolu’yu kazandım. Ben tam bir looser’dım, 9 ikmal getiriyorum, son anda sınıfta kalmaktan yırtıyorum filan, abim ise ornek insan, Capa Tıp’ı kazandı.
Siz?
- İstanbul Universitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı. Ama o okuldan daha ilk gun nefret ettim. Binayı da, semti de sevmedim. Zaten butun arkadaşlarım Boğazici’ne girmişti. Ben de tam 2 yıl boyunca her sabah 7.30’da evden okula diye cıktım, Boğazici Universitesi’ne gittim...
Niye yaptınız boyle bir şeyi?
- E ambiyans cok iyi. Arkadaşlarım orada. Kantin cıvıl cıvıl. Kızlar-mızlar. Herkes bana selam veriyor, bolumler arası mac oldu mesela "Sol acık oynar mısın?" dediler. O kadar oraya aittim yani.
Evdekiler acı gerceği ne zaman oğrendi?
- Babam bir sabah "İkmal var mı?" dedi. "Yok" desem kuşkulanacak, "Var" dedim "Perşembeye." Bendeki de salaklık işte, meğer Perşembe 30 Ağustos’muş, resmi tarih, babam bunu fark edince şupheleniyor, okula gidip "Şunun bir durumunu oğreneyim" diyor. "İki senedir uğramadı!" cevabını alınca tabii beyninden vurulmuşa donuyor. Ben o gece eve gec geldim, kapıyı babam actı, yuzunde tuhaf bir ifade, "Balkona gelsene" dedi, "Seninle konuşmak istiyorum!" Bir mevzu var ama ne? "Evladım" dedi, "Sen benimle dalga mı geciyorsun! İki senedir her sabah okula gidiyorum diye bu evden cıkıyorsun, meğer gitmiyormuşsun. Allah aşkına nereye gidiyorsun?" Utana, sıkıla "Boğazici Universitesi’ne" dedim, "Gorsen sen de cok seversin baba. Diğer okula icim hic ısınmadı da!" Dunyanın en muthiş adamıydı, "Bu sene hoca tutarız, calışır Boğazici’ni kazanırsın. Madem bu kadar cok sevdin, oku bari orada!" dedi.
Kazandınız mı peki?
- Sorma. Bir sene sonra sınava girdim, bu sefer de İstanbul Universitesi İngilizce Oğretmenliği’ni kazanmayayım mı. Daha once beğenmediğim binanın biraz daha ilerisinde yine cirkin bir bina. Şaka gibi. O arada bir evlilik yaşadım...
BABAM BENİM LİBEROMDU
Biraz erken olmuş...


- Evet. İkimiz de 19 yaşındaydık, ilk eşim Boğazici’nde okuyordu...
Aileniz hic itiraz etmedi mi "Yapmayın, etmeyin, daha cok gencsiniz!" diye...
- Annemle babam da mucadele vermek zorunda kaldıkları icin bence aynı filmi seyrediyormuş gibi oldular. Destek cıktılar. Bir de eşim o zaman hamileydi. Onumuzde 2 secenek vardı. Ya kurtaj olacaktı, ya evlenecektik. Biz evlenmeyi tercih ettik.
Korkmadınız mı? İş yok, guc yok, bir baltaya sap olup olamayacağınız belli değil...
- Korkmaz mıyım, manyak korktum. Annemle babama guvendim. Cok fedakar insanlardı, eve 25 kişi getirirdim, "Hadi anne mantı yap" derdim, yapardı; babam da "Ben Acun’un liberosuyum!" derdi. Libero, en arkadaki durumu toparlayan adamdır ya, babam benden seken toplarla uğraşırdı. Surekli problem yaratıyorum ve "Baba imdat!" diyorum. Her seferinde de beni kurtarırdı.
Sonra...
- Hayat, boyle lay- lay- lom giderken, birden oyle bir şey oldu ki, butun hayatımız değişti. Annem ve babam Bodrum’a gidecekti, yanlarına 10 aylık kızımızı da aldılar. Ben de birkac gun sonra arkalarından gideceğim. Yolda babam ondeki arabayı sollarken, karşıdan 190 km hızla gelen bir arabayla, kafa kafaya giriyor, carpışma oyle şiddetli oluyor ki, oteki araba infilak ediyor.
Aman Allahım!
- Ben de o sırada Bakırkoy’de evdeydim, abim geldi, "Annemler kaza gecirmiş yuru Balıkesir’e" dedi. İkimiz de neyin ne olduğunu bilmiyoruz, iki kardeş kos kos gidiyoruz. Hastaneye vardık, gecenin uc bucuğu, bu işleri soylemenin bir raconu vardır, olmalıdır, hálá sinirleniyorum duşununce, "İlknur Ilıcalı’yı ziyarete geldim" dedim. Adam, onundeki deftere baktı, bir sayfa actı, sonra başka bir sayfa, kafasını bile kaldırmadan"Olmuştur!" dedi. "Ergun Ilıcalı?" dedim, aynı aşağılık ve duygusuz ifadeyle "Olmuştur" dedi. İcimden sadece şu gecti. "Allah’ım bu yaşadıklarım kotu bir ruya olsun." Birazdan Bakırkoy’deki evde uyanayım ve diyeyim ki, "Kabusmuş cok şukur uyandım gecti..." Bir umit bekledim ama yok, her şey gercekti.
Kızınız nasıl kurtulmuş peki?
- Kazadan birkac hafta once Nişantaşı’nda bir mağazada bir car- seat gomuştum. O yıllarda da yaygın değil. "Bu nedir?" dedim, anlattılar, arabaya monte ediliyormuş, yol guvenliği icinmiş, aldım arabaya taktım, "Bunun icinde seyahat etsin!" dedim, 13-14 yerinde kırık vardı ama car-seat hayatını kurtardı.
BEN KRAL OLSAM NE OLUR
İnsan boyle bir acıyla nasıl başa cıkar?
- Cıktım mı bilmiyorum ki. Feci bir depresyon yaşadım. Fark ettim ki, hayatım boyunca ben sırtımı babama dayamışım ve her şeyi onu mutlu etmek icin yapıyormuşum. Birden o yok oldu. Annem de yok. Bundan korkunc bir şey de yok. Ben bu olaydan sonra hicbir şeyi takmaz oldum. Cunku olumun ne olduğunu anladım. Olum cok ama cok gercek. Hepimizin başına gelecek. Hicbirimiz kacamayacağız. Ama insan oyle hissetmiyor değil mi, hep var olacakmışız gibi geliyor. Ben olmem duygusu var hepimizin icinde. Sevdiklerim olmez. Hayır, oluyorlar.
Hayat goruşunuz değişti mi bu olaydan sonra?
- Hem de nasıl. Beni insanlar mutevazı goruyorlarsa tamamen bundan. Kime hava yapalım, neyin havasını yapalım? Ben kral olsam ne olur, Amerikan Başkanı olsam ne olur? Filmin sonu belli. Her şeyin boş ve hava cıva olduğunu, hayatı cok da ciddiye almamak gerektiğini, en sevdiğim iki insanı kaybederek anladım. Ama tabii felaketler bununla da bitmedi...
Nasıl yani?
- Bir sene sonra bir motosiklet kazası gecirdim, arkamdaki arkadaşım oldu. Ben de boynumu kırdım, Allah’tan sinir kopmamış, yoksa beni şu anda cicek gibi oradan oraya taşıyor olurdunuz. Koluma 30 platin taktılar, 20 gun hastanede kaldım...
Sizin de başınıza gelmeyen kalmamış! Kaza anını nasıl yaşıyor insan, arabanın size carptığı anı hatırlıyor musunuz?
- Yok o şoyle oluyor: Allah, insanın gozunu kapatıyor. Bir an sana doğru hızla gelen bir şey goruyorsun, sonra 20-30 santim kala film kopuyor, beyinde kayıt duruyor, vucut kendini kapatıyor. İnsan bedeninin oyle bir refleksi var. Hicbir şey hissetmiyorsun. Bu konuda tecrubeliyim cunku o olaydan 4 sene sonra yine bir motor kazası gecirdim. Ve butun bunlar başıma geldiğinde 25 bile değildim. Annemi babamı kaybetmişim. Karımdan boşanmışım. Cok ciddi iki kaza gecirmişim. Olum dışında başıma gelebilecek hemen her şey başıma gelmiş. Oyle olunca da, hayatı farklı algılıyorsun. Korku- morku kalmıyor.
Kendi doğasını ekrana taşıyabilen başarılı oluyor
Meşhur olma hayalleriniz var mıydı?
- Benim hicbir hayalim yoktu. Futbola aşırı bir duşkunluğum vardı o kadar.
Sizinle aynı donemde aynı işi yapan bir suru insan hálá yerinde sayıyor, siz muthiş bir aşama kaydettiniz...
- Kendimle ilgili ukalalık yapmak istemiyorum.
Peki bu kadar başarılı olacağınızı hayal ediyor muydunuz?
- Kesinlikle hayır.
Sizde olan başkalarında olmayan nedir?
- Bilmiyorum, tek soyleyebileceğim pratik zekam yuksek. Her soruna cozum bulurum. O da şundan, o kadar "large" bir adamım ki; ucağa son dakikada binerim, onu bunu unuturum, ihmal ederim, universite sınavının parasını odemeyi unutmuş biriyim, daha ne olsun, bu tip olayları surekli yaşıyorsanız, surekli problemlerle boğuşuyorsanız, aynı anda hızlı cozum de uretmek zorunda kalıyorsunuz.
Sizi bugunlere taşıyan "Acun Firarda" programı oyle değil mi?
- Evet, benim hayatımdaki kilometre taşıdır. "Gel spor muhabiri ol" diyen Goktuğ Sevincli, işe İlker Yasin’le başladım, bana sahip cıkan da Şansal Buyuka. Televole’de 15 dakikalık kendime ait bolumum vardı. "E bunu yaptığıma gore bir saatlik program da yapabilirim" dedim, Şansal Abi’ye gittim, "Abi ben senden ayrılıyorum kendi programımı yapacağım" dedim. "Yolun acık olsun" dedi, "Hep arkandayım unutma!" Her patronun yapacağı şey değildir bu. Buyuk adamdır.
Ekran da sevdi sizi...
- Evet. Cunku ben neyse oyum ekranda. Bazıları donup kalıyor, bazıları da garip hareketler yapmaya başlıyor. Kendi doğasını ekrana taşıyabilen başarılı oluyor. Şansal Abi oyledir mesela, evde konuşur gibidir, gercek hali de odur, Erman Toroğlu icin de gecerli bu, İbrahim Tatlıses icin de, Beyaz icin de...
Sizin bu kadar başarılı olup bu kadar cok kazanıyor olmanız insanlara batmıyor, aynı anda kazandırdığınız icin mi?
- Olabilir. "Aston Martin aldı" haberi cıkınca internete girdim, "Helal olsun!" turu yorumlar coğunluktaydı. Cok hoşuma gitti. Demek ki insanlar bir şekilde beni seviyor, kıskanclık yapan cok yok.
Bir de siz kendinizi kaybetmediniz, adınız onunla bununla anılmadı...
- Anılmaz tabii. Ben karım Zeynep’e hala cok aşığım. 18 yaşındaydı biz onunla tanıştığımızda, bende para pul hak getire, Bağdat Caddesi’nde bir dukkanda kot satıyorum, bu girdi iceri, aman Allah’ım gorur gormez aşık oldum, bir Biblos kot beğendi, hediye ettim. 6 ay peşinde koştum. Sonra dukkan battı, ben iflas ettim, Zeynep bana hep "Sen bir yolunu bulursun" dedi, "Sana inanıyorum." Size bu kadar arka cıkmış, destek olmuş bir kadına, bir yamuk yapmak mumkun değil. Yine de belli olmaz hayat bu, gunun birinde ayrılırız- mayrılırız ama tetiği ceken ben olmam.
İki de kızınız oldu bu arada...
- Evet. Leyla 4, Yasemin 1 yaşında. Ve tabii 18 yaşındaki Banu var. Banu liseye kadar buyuk anneannesinde yaşadı, şimdi hem annesinde hem bizde. Banu, Christina Aguilera’ya bayılıyor. Adını duyunca cığlık atıyor filan. Her Amerika’ya gittiğimde ona DVD ve CD getirdim durdum, kadının şu konseri bu konseri. Sonra bu sabah dedi ki: "Baba, filmlerdeki gibi oldu, sen bana Christina Aguilera’nın gerceğini getirdin!" Aynen oyle oldu. En cok da kızım sevindi.
İkna etmek zor olmadı mı?
- Oldu. İki ay uğraştım. 4 Grammy almış, albumleri 40 milyonun uzerinde satmış bir dunya starından soz ediyoruz. "Sizi misafir etmek istiyoruz" deyince, "Siz kimsiniz?" dediler. "Deal or not deal." Amerika’da da sevilen bir program, o kadar ısrar edince, "Peki programın DVD’sini gonderin" dediler. Ertesi gun haber geldi, beğenmiş, elde edilen gelirin kimsesiz cocuklara gitmesini garanti etmemiz şartıyla İstanbul’a gelmeyi kabul etti. Bu tabii bize başka dunya starlarını ağırlama fırsatı da verebilir.
Ben bir seks bombasıyla evlenmedim
Francessa Dellara değil benim karım.


O bir anne!
Fettullahcı olduğunuz yazıldı cizildi...
- Gulerek okudum o haberleri. Kendisini hic gormedim, tanışmadım, herhangi bir bağlantım da yok. "Kadınlar dekolte giymesin!" dedim diye boyle bir dedikodu cıktı...
Dediniz mi oyle bir şey gercekten?
- Evet, evli kadınların aşırı dekolte giymesini tasvip etmiyorum.
Aşırıyla neyi kastediyorsunuz?
- Gereğinden fazla goğus dekoltesi ve mini etek. Fetva vermişim gibi algılandım, oyle değil aslında, ben sadece kendi karımdan soz ediyordum. Karşı tarafın seks gudulerini durten bir kıyafet niye giysin ki? Hoş bir şey mi benim karımı arzulamaları? Ben bir seks bombasıyla evlenmedim. Francessa Dellara değil benim karım, o bir anne. Huzur dolu bir ortamda yaşadığımıza inanmıyor ki karım seksi giyinsin. Karşı tarafa cinsel mesaj vermesini istemiyorum.
İyi de bunu kafasından gecirecek adam icin karınızın nasıl giyindiğinin bir onemi yok...
- Olur mu oyle şey? Bir kadın transparan bir kıyafet giyerse ve tecavuze uğrarsa, ona tecavuz edenin Allah belasını versin ama tehlikeye canak tutmuş oluyor. Problemli insanlar var bu toplumda. Ne olur yani kendinizi korusanız? Kadınlar erkeklerle yatma duşuncesiyle dekolte giymiyor olabilirler ama erkekler bunu cinsel mesajlar olarak algılıyor.
Sizce butun erkekler sizin gibi mi duşunuyor?
- Yuzde 100. Hic şuphem yok.
Ayşe ARMAN