yazar, duşunur, akademisyen
Selcuk Universitesi Eski Rektoru
1938 yılında Kırşehir'de doğdu. İlk ve orta oğrenimini memleketinde yaptı. İ.U. Hukuk Fakultesi'nde bir sure okuduktan sonra İ.U., Edebiyat Fakultesi'ne gecerek Felsefe Bolumu'nu bitirdi (1961). Prof. Dr. Mumtaz Turhan'ın yanında sosyal psikoloji asistanı oldu. 1965'te doktorasını verdi. İki yıl ABD'de Colorado Universitesi'nde araştırmalar yaptı. 1971'de docentliğe, 1978'de profesorluğe yukseldi. 1982'de Konya Selcuk Universitesi Rektorluğu'ne getirildi. 1982 Temmuz ayında Selcuk Universitesi Rektorluğu'ne tayin edildi. 24 Nisan 1983 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
ESERLERi:
AHLAK PSiKOLOJiSi ve SOSYAL AHLAK
Bu eser, Prof. Dr. Erol Gungor'un "AhlÂk Psikolojisi" (1974) ve "Sosyal AhlÂk" (1975) konularında kaleme aldığı, bu gune kadar yayınlanmamış iki eserinden meydana getirilmiştir.
iSLAMIN BUGUNKU MESELELERi
20. Asrın ikinci yarısında gorulen İslÂm Uyanışı dunyanın buyuk ilgisini cekmektedir. Butun İslÂm dunyasını incelemekle beraber, Turkiye'ye ağırlık vermiştir.
iSLAM TASAVVUFUNUN MESELELERi
Erol Gungor bu eserinde, sosyal ilimci gozuyle İslÂm dunyasının tasavvufî meselelerini ele almaktadır.
TURK KULTURU ve MiLLiYETCiLiK
Yazar bu eserinde milliyetcilik ile Turk kulturu arasındaki munasebetlere sosyal-psikoloji acısından bakmaktadır.
KULTUR DEĞiŞMESi ve MiLLiYETCiLiK
Bu eserde kultur değişmeleri, zihniyetimizde meydana gelen değişmeler ve milliyetcilik meseleleri arasındaki ilgiler uzerinde durulmuştur.
DUNDEN BUGUNE
Milliyetcilik fikirlerinin temel kaynakları olan tarih ve kultur meselelerini, sosyal ilimci gozuyle, tahlil etmekte ve okuyucunun meselelere bakış acısı kazanmasını sağlamaktadır.
TARiHTE TURKLER
Bu eser sosyal ilimci gozuyle Turk tarihinin başlangıcsından gunumuze bir tesbitidir.
SOSYAL MESELELER ve AYDINLAR
Erol Gungor'un Ortadoğu ve Millet gazetelerinde neşredilenlerin haricindeki makalelerinin toplanmasıyla meydana getirilmiştir.
DUNYAYI DEĞiŞTiREN KiTAPLAR
Bu kitap batı dunyasının -ve dolayısıyla butun dunyanın- bugunku halini almasında buyuktesirleri olmuş bulunan on altı eseri asıllarından ve butunuyle okuma imkanı bulamayanlar icin tertiplenmiştir.
BATI DUŞUNCESiNDEKi BUYUK DEĞiŞME
Bu eserde Avrupa duşuncesinde 1680-1715 tarihleri arasında yer alan koklu değişmesinin hikÂyesini anlatıyor.
HAKKINDA YAZILANLAR
Erol Gungor
Cafer Vayni
ALTERNATİF YAYINLARI
Erol Gungor, 1938 yılında Kırşehir'de doğdu. Gungor dort kardeşten ucuncusu olarak dunyaya geldi. Babası koklu bir aileye mensuptur. Eğitiminde onemli rol oynamış olan dedesi Hafız Osman Efendi, Ahi Evren Camii imamlığını yapmıştır. Gencliğinde Sultan Abdulhamit devrini gormuş, vaktin medrese eğitiminden nasibini almış guclu bir şahsiyetti Hafız Osman Efendi.
Hafız Osman Efendi, oğulları ve torunlarıyla beraber, buyuk bir evde otururdu. Erol Gungor'un babası adliye zabıt katibi olduğundan hizmet icin ilceleri dolaşır kendisi ve kardeşleri dedesinin yanında kalırdı. Bundan dolayı, cocuklar babalarının değil de dedelerinin ismiyle zikredilirlermiş.
HABER
Yılmaz Ozakpınar, Erol Gungor ’u anlatacak
Toplantı, Kubbealtı Akademisi Kultur ve Sanat Vakfı ’nda 20 Nisan Cumartesi gunu saat 16.00 ’da başlayacak.
Program, Erol Gungor ’un vefatının
30. yılı dolayısıyla gercekleştirilecek. Ozakpınar, Gungor ’un sosyolojiye getirdikleri ve Turk sosyolojisinin gelişimine yaptığı katkıları dile getirecek. Şahsi hÂtıralarına da yer verecek olan Ozakpınar, konuşmasını tamamladıktan sonra dinleyicilerin sorularına cevap verecek.
Program, vakfın Cemberlitaş ’taki merkezinde, Koprulu Medresesi (Peykhane Sokağı, No.3) ’nde gercekleşecek.
YORUM
Erol Gungor yaşasaydı...
Beşir Ayvazoğlu
Zaman 2 Mayıs 2013
Kultur Ocağı Vakfı (KOCAV), cok onemli hizmetlere imza atan seckin bir vakıf. Suleymaniye ’de ozenle restore ettirerek kullandığı guzel bir konakta universite gibi calışıyor. Erol Gungor ’un goruşleri istikametinde mutedil bir milliyetciliği benimseyen vakıf mensupları, bu buyuk ilim ve fikir adamını gecen cumartesi gunu -başka bir toplantıda bulunmak zorunda olduğum icin- dinlemek imkÂnı bulamadığım bir konferansla andılar.
Genclik yıllarımda cok okuduğum yazarlardan biri de rahmetli Erol Gungor ’du; Turk Kulturu ve Milliyetcilik, İslÂm ’ın Bugunku Meseleleri, Tasavvufun Bugunku Meseleleri gibi kitapları elimden duşmez, gazete ve dergilerdeki yazılarını kacırmamaya calışırdım. En zor meselelerde bile duşuncelerini son derece rahat ifade ederdi. 1980 oncesinin kaotik ortamında hemen her zaman kafa karışıklığından onun yazıları sayesinde kurtulmuşumdur. HÂl ne zaman zor meseleyle karşılaşsam, “Erol Bey olsaydı bu konuda acaba neler yazardı?” sorusunu sormadan edemem.
Erol Gungor ’u 24 Nisan 1983 ’te, yani bundan tam otuz yıl once kaybettik; Mumtaz Turhan ’ın yanında yetişmiş cok derinlikli, geniş ufuklu bir ilim adamıydı ve hic şuphesiz daha soyleyecek cok sozu vardı. Onun genc yaşta olumunun ne anlama geldiğini en iyi anlatacak ifade Yunus Emre ’nin meşhur bir şiirindeki sozleridir: “... gok ekini bicmiş gibi!”
Asıl sahası sosyal psikoloji olmakla beraber bu sahayla ilişkili butun disiplinlerde tartışılmaz bir vukufu vardı. Ayrıca cok iyi tarih bilir, Divani ve Siyakat gibi cok zor yazı turlerini bile rahatca okurdu. Dostları, eski yazıyla tek kelime bile kacırmadan not tutabildiğini soylerler. Hilmi Ziya Ulken, Turkiye ’de Cağdaş Duşunce Tarihi ’ni onun tuttuğu notları gozden gecirerek kitaplaştırmıştır.
Edebiyat ve musiki gibi sanat dallarında da geniş bilgiye, cok yuksek bir zevke sahip olan Erol Bey, bu ilgileri sayesinde akademizmin duvarlarını yıkıp dışarı taşmış, universite dışındaki kultur cevreleriyle ve ceşitli toplum kesimleriyle ilişki kurarak daha sağlıklı duşunme imkÂnını elde etmişti. İlmin mahiyeti konusunda meslektaşlarından epeyi farklı duşunurdu. Etrafımızda yaşanan veya icinde yaşadığımız gercekleri ortaya cıkarmak bakımından, sanatkÂrla ilim adamı arasındaki tek fark, ona gore, metot farkıydı. Sanat eserinin ilimden farklı olarak, hadiseleri bize gorunduğu gibi değil, gorunen gerceklerin otesinde ancak sezgiyle kavranabilecek derinlikleriyle verdiği duşuncesindeydi.
Hakikati aramak, Erol Bey ’e gore, ilmin inhisarında değildi; edebiyat, muzik, tiyatro, sinema, dans gibi butun sanat faaliyetleri hakikati araştırma yolunda atılmış adımlardı. Şu cumleleri, bilinenden cok farklı bir ilim ve ilim adamı anlayışı getirmektedir:
“Bir ilim adamı aynı zamanda bir sanatkÂrdır, sanatkÂr da kendi yolunda dunyayı araştırarak bize sunan bir ilim adamıdır. Onların bu cift rolunu anlama­yanların ilmi gerceklerle, sanatı ise hayallerle uğraşmak diye nitelediklerini cok goruyoruz. Şunu bilmeleri gere­kir ki, onların anladığı mÂnÂda gercek, ilimde de­ğil, sanatta­dır; cunku ilmin kullandığı şey­ler sanatkÂrınkinden daha da soyut kavramlardır, onların hicbirini bu dunyada gormeyiz. Bizim gorduğumuz dunya sanatkÂrın dunyasıdır.”
Erol Gungor ’e gore, iyi edebiyat ve sanat icin guclu sanatkÂr sezgisi yeterli değildi. Oncelikle iyi hazme­dilmiş bir klasik kultur gerekirdi; beşer kulturunun buyuk eserleri okunup onlardaki goruş ve meseleler kavranmalıydı. Ayrıca kullandığınız di­lin butun inceliklerine ve zenginliklerine vÂkıf olacak, devam ettirdiğiniz yahut karşı cık­tığınız geleneği cok iyi bilecektiniz. Yani cok iyi bir eğitim al­mış olmalıydınız. Ama bu, Turkiye ’deki eğitim kurumlarında mumkun değildi. Mevcut bu­tun kurumlar, yazık ki, sadece cozulup dağılan bir kulturun tezatlarını ve sefale­tini temsil ediyordu. Turk dilinin en iyi ornekleri ola­rak bilinen romanlar, yazıl­dıkları tarihten otuz kırk yıl sonra sadeleştirilerek okuyu­cuya sunuluyorsa, orada bırakın edebiyattan soz etmeyi, aklın varlığından bile şuphe edilmeliydi.
Erol Bey, milliyetcilik, tarih şuuru, millî tarih gibi meselelere kendisinden oncekileri hem ozumseyen, hem de onları cok aşan yorumlar getirmişti. Bana sorarsanız, bu meseleler uzerinde, onun eserlerini okumadan sağlıklı fikir yurutmek mumkun değildir.
Erol Bey yaşasaydı, Turkiye ’de Turgut Ozal ’la birlikte yaşanan buyuk değişimi, omru boyunca kavga ettiği Demirperde ’nin yıkılışı, onumuze apansız seri­liveren Turk Dunyası gerceği, Korfez Savaşları, Yeni Dunya Duzeni, medeniyetler savaşı, tarihin sonu ve kureselleşme tartışmaları, 11 Eylul saldırılarının sonucları ve son on yılda yaşadıklarımız hakkında acaba neler duşunur, neler yazardı? Doğrusu, onun gibi berrak duşunen ve du­şunduklerini berrak bir şekilde ifade eden bir bilim, fikir ve kultur adamının bu konulara ve gitgide karmaşıklaşan dunya meselelerine nasıl yaklaşacağını bilmek isterdim.
Vefatının otuzuncu yılında rahmet ve minnetle anıyorum.
Selcuk Universitesi Eski Rektoru
1938 yılında Kırşehir'de doğdu. İlk ve orta oğrenimini memleketinde yaptı. İ.U. Hukuk Fakultesi'nde bir sure okuduktan sonra İ.U., Edebiyat Fakultesi'ne gecerek Felsefe Bolumu'nu bitirdi (1961). Prof. Dr. Mumtaz Turhan'ın yanında sosyal psikoloji asistanı oldu. 1965'te doktorasını verdi. İki yıl ABD'de Colorado Universitesi'nde araştırmalar yaptı. 1971'de docentliğe, 1978'de profesorluğe yukseldi. 1982'de Konya Selcuk Universitesi Rektorluğu'ne getirildi. 1982 Temmuz ayında Selcuk Universitesi Rektorluğu'ne tayin edildi. 24 Nisan 1983 tarihinde İstanbul'da vefat etti.
ESERLERi:
AHLAK PSiKOLOJiSi ve SOSYAL AHLAK
Bu eser, Prof. Dr. Erol Gungor'un "AhlÂk Psikolojisi" (1974) ve "Sosyal AhlÂk" (1975) konularında kaleme aldığı, bu gune kadar yayınlanmamış iki eserinden meydana getirilmiştir.
iSLAMIN BUGUNKU MESELELERi
20. Asrın ikinci yarısında gorulen İslÂm Uyanışı dunyanın buyuk ilgisini cekmektedir. Butun İslÂm dunyasını incelemekle beraber, Turkiye'ye ağırlık vermiştir.
iSLAM TASAVVUFUNUN MESELELERi
Erol Gungor bu eserinde, sosyal ilimci gozuyle İslÂm dunyasının tasavvufî meselelerini ele almaktadır.
TURK KULTURU ve MiLLiYETCiLiK
Yazar bu eserinde milliyetcilik ile Turk kulturu arasındaki munasebetlere sosyal-psikoloji acısından bakmaktadır.
KULTUR DEĞiŞMESi ve MiLLiYETCiLiK
Bu eserde kultur değişmeleri, zihniyetimizde meydana gelen değişmeler ve milliyetcilik meseleleri arasındaki ilgiler uzerinde durulmuştur.
DUNDEN BUGUNE
Milliyetcilik fikirlerinin temel kaynakları olan tarih ve kultur meselelerini, sosyal ilimci gozuyle, tahlil etmekte ve okuyucunun meselelere bakış acısı kazanmasını sağlamaktadır.
TARiHTE TURKLER
Bu eser sosyal ilimci gozuyle Turk tarihinin başlangıcsından gunumuze bir tesbitidir.
SOSYAL MESELELER ve AYDINLAR
Erol Gungor'un Ortadoğu ve Millet gazetelerinde neşredilenlerin haricindeki makalelerinin toplanmasıyla meydana getirilmiştir.
DUNYAYI DEĞiŞTiREN KiTAPLAR
Bu kitap batı dunyasının -ve dolayısıyla butun dunyanın- bugunku halini almasında buyuktesirleri olmuş bulunan on altı eseri asıllarından ve butunuyle okuma imkanı bulamayanlar icin tertiplenmiştir.
BATI DUŞUNCESiNDEKi BUYUK DEĞiŞME
Bu eserde Avrupa duşuncesinde 1680-1715 tarihleri arasında yer alan koklu değişmesinin hikÂyesini anlatıyor.
HAKKINDA YAZILANLAR
Erol Gungor
Cafer Vayni
ALTERNATİF YAYINLARI
Erol Gungor, 1938 yılında Kırşehir'de doğdu. Gungor dort kardeşten ucuncusu olarak dunyaya geldi. Babası koklu bir aileye mensuptur. Eğitiminde onemli rol oynamış olan dedesi Hafız Osman Efendi, Ahi Evren Camii imamlığını yapmıştır. Gencliğinde Sultan Abdulhamit devrini gormuş, vaktin medrese eğitiminden nasibini almış guclu bir şahsiyetti Hafız Osman Efendi.
Hafız Osman Efendi, oğulları ve torunlarıyla beraber, buyuk bir evde otururdu. Erol Gungor'un babası adliye zabıt katibi olduğundan hizmet icin ilceleri dolaşır kendisi ve kardeşleri dedesinin yanında kalırdı. Bundan dolayı, cocuklar babalarının değil de dedelerinin ismiyle zikredilirlermiş.
HABER
Yılmaz Ozakpınar, Erol Gungor ’u anlatacak
Toplantı, Kubbealtı Akademisi Kultur ve Sanat Vakfı ’nda 20 Nisan Cumartesi gunu saat 16.00 ’da başlayacak.
Program, Erol Gungor ’un vefatının
30. yılı dolayısıyla gercekleştirilecek. Ozakpınar, Gungor ’un sosyolojiye getirdikleri ve Turk sosyolojisinin gelişimine yaptığı katkıları dile getirecek. Şahsi hÂtıralarına da yer verecek olan Ozakpınar, konuşmasını tamamladıktan sonra dinleyicilerin sorularına cevap verecek.
Program, vakfın Cemberlitaş ’taki merkezinde, Koprulu Medresesi (Peykhane Sokağı, No.3) ’nde gercekleşecek.
YORUM
Erol Gungor yaşasaydı...
Beşir Ayvazoğlu
Zaman 2 Mayıs 2013
Kultur Ocağı Vakfı (KOCAV), cok onemli hizmetlere imza atan seckin bir vakıf. Suleymaniye ’de ozenle restore ettirerek kullandığı guzel bir konakta universite gibi calışıyor. Erol Gungor ’un goruşleri istikametinde mutedil bir milliyetciliği benimseyen vakıf mensupları, bu buyuk ilim ve fikir adamını gecen cumartesi gunu -başka bir toplantıda bulunmak zorunda olduğum icin- dinlemek imkÂnı bulamadığım bir konferansla andılar.
Genclik yıllarımda cok okuduğum yazarlardan biri de rahmetli Erol Gungor ’du; Turk Kulturu ve Milliyetcilik, İslÂm ’ın Bugunku Meseleleri, Tasavvufun Bugunku Meseleleri gibi kitapları elimden duşmez, gazete ve dergilerdeki yazılarını kacırmamaya calışırdım. En zor meselelerde bile duşuncelerini son derece rahat ifade ederdi. 1980 oncesinin kaotik ortamında hemen her zaman kafa karışıklığından onun yazıları sayesinde kurtulmuşumdur. HÂl ne zaman zor meseleyle karşılaşsam, “Erol Bey olsaydı bu konuda acaba neler yazardı?” sorusunu sormadan edemem.
Erol Gungor ’u 24 Nisan 1983 ’te, yani bundan tam otuz yıl once kaybettik; Mumtaz Turhan ’ın yanında yetişmiş cok derinlikli, geniş ufuklu bir ilim adamıydı ve hic şuphesiz daha soyleyecek cok sozu vardı. Onun genc yaşta olumunun ne anlama geldiğini en iyi anlatacak ifade Yunus Emre ’nin meşhur bir şiirindeki sozleridir: “... gok ekini bicmiş gibi!”
Asıl sahası sosyal psikoloji olmakla beraber bu sahayla ilişkili butun disiplinlerde tartışılmaz bir vukufu vardı. Ayrıca cok iyi tarih bilir, Divani ve Siyakat gibi cok zor yazı turlerini bile rahatca okurdu. Dostları, eski yazıyla tek kelime bile kacırmadan not tutabildiğini soylerler. Hilmi Ziya Ulken, Turkiye ’de Cağdaş Duşunce Tarihi ’ni onun tuttuğu notları gozden gecirerek kitaplaştırmıştır.
Edebiyat ve musiki gibi sanat dallarında da geniş bilgiye, cok yuksek bir zevke sahip olan Erol Bey, bu ilgileri sayesinde akademizmin duvarlarını yıkıp dışarı taşmış, universite dışındaki kultur cevreleriyle ve ceşitli toplum kesimleriyle ilişki kurarak daha sağlıklı duşunme imkÂnını elde etmişti. İlmin mahiyeti konusunda meslektaşlarından epeyi farklı duşunurdu. Etrafımızda yaşanan veya icinde yaşadığımız gercekleri ortaya cıkarmak bakımından, sanatkÂrla ilim adamı arasındaki tek fark, ona gore, metot farkıydı. Sanat eserinin ilimden farklı olarak, hadiseleri bize gorunduğu gibi değil, gorunen gerceklerin otesinde ancak sezgiyle kavranabilecek derinlikleriyle verdiği duşuncesindeydi.
Hakikati aramak, Erol Bey ’e gore, ilmin inhisarında değildi; edebiyat, muzik, tiyatro, sinema, dans gibi butun sanat faaliyetleri hakikati araştırma yolunda atılmış adımlardı. Şu cumleleri, bilinenden cok farklı bir ilim ve ilim adamı anlayışı getirmektedir:
“Bir ilim adamı aynı zamanda bir sanatkÂrdır, sanatkÂr da kendi yolunda dunyayı araştırarak bize sunan bir ilim adamıdır. Onların bu cift rolunu anlama­yanların ilmi gerceklerle, sanatı ise hayallerle uğraşmak diye nitelediklerini cok goruyoruz. Şunu bilmeleri gere­kir ki, onların anladığı mÂnÂda gercek, ilimde de­ğil, sanatta­dır; cunku ilmin kullandığı şey­ler sanatkÂrınkinden daha da soyut kavramlardır, onların hicbirini bu dunyada gormeyiz. Bizim gorduğumuz dunya sanatkÂrın dunyasıdır.”
Erol Gungor ’e gore, iyi edebiyat ve sanat icin guclu sanatkÂr sezgisi yeterli değildi. Oncelikle iyi hazme­dilmiş bir klasik kultur gerekirdi; beşer kulturunun buyuk eserleri okunup onlardaki goruş ve meseleler kavranmalıydı. Ayrıca kullandığınız di­lin butun inceliklerine ve zenginliklerine vÂkıf olacak, devam ettirdiğiniz yahut karşı cık­tığınız geleneği cok iyi bilecektiniz. Yani cok iyi bir eğitim al­mış olmalıydınız. Ama bu, Turkiye ’deki eğitim kurumlarında mumkun değildi. Mevcut bu­tun kurumlar, yazık ki, sadece cozulup dağılan bir kulturun tezatlarını ve sefale­tini temsil ediyordu. Turk dilinin en iyi ornekleri ola­rak bilinen romanlar, yazıl­dıkları tarihten otuz kırk yıl sonra sadeleştirilerek okuyu­cuya sunuluyorsa, orada bırakın edebiyattan soz etmeyi, aklın varlığından bile şuphe edilmeliydi.
Erol Bey, milliyetcilik, tarih şuuru, millî tarih gibi meselelere kendisinden oncekileri hem ozumseyen, hem de onları cok aşan yorumlar getirmişti. Bana sorarsanız, bu meseleler uzerinde, onun eserlerini okumadan sağlıklı fikir yurutmek mumkun değildir.
Erol Bey yaşasaydı, Turkiye ’de Turgut Ozal ’la birlikte yaşanan buyuk değişimi, omru boyunca kavga ettiği Demirperde ’nin yıkılışı, onumuze apansız seri­liveren Turk Dunyası gerceği, Korfez Savaşları, Yeni Dunya Duzeni, medeniyetler savaşı, tarihin sonu ve kureselleşme tartışmaları, 11 Eylul saldırılarının sonucları ve son on yılda yaşadıklarımız hakkında acaba neler duşunur, neler yazardı? Doğrusu, onun gibi berrak duşunen ve du­şunduklerini berrak bir şekilde ifade eden bir bilim, fikir ve kultur adamının bu konulara ve gitgide karmaşıklaşan dunya meselelerine nasıl yaklaşacağını bilmek isterdim.
Vefatının otuzuncu yılında rahmet ve minnetle anıyorum.