duşunur, akademisyen, yazar
1901 yılında İstanbul ’da doğdu. Babası Mehmet Ziya Ulken kimyager dok­tordu. Anne tarafı Kazan ’ın tanınmış muderrislerinden Kerim Hazret ’e uzanır.
İlk bilgileri aile dostu İbnulemin Mahmut Kemal İnal ’ın sohbetlerinden aldı. İlkoğrenimini Tefey­yuz mektebinde, orta oğrenimini İstanbul Sultanî ’sinde tamamladı. Genclik yıllarında ateş­li bir Anadoluculuk taraftarıydı. 1919 ’da Reşat Kayı ile Ana­dolu Dergisi ’ni cıkardı. Ana­dolu ’nun Bugunku Vazifeleri bircok eseri arasında ilkidir.
1921 yılında Mulkiye Mektebi ’nden mezun oldu. Ardından İstanbul Edebiyat Fa­kultesi Beşeri Coğrafya Kursusu asistanlığına tayin edil­di. Diğer bolumlerin derslerini takip ederek Felsefe Bolumunden ahlÂk-sosyoloji ve felsefe tarihi sertifikaları aldı. Ceşitli liselerde tarih, felsefe, psikoloji ve coğrafya dersleri verdi.
Umu­mi İctimaiyat ve Turk Tefekkur Tarihi kitaplarıyla ilgi ceken Ulken, 1933 yılında Berlin Univer­site­si Devlet Kutuphanesi ’ne gonderildi.
Turkiye ’ye donuşunde Edebiyat Fakultesi Turk Tefekkur Tarihi docentliğine atandı. 1936 ’da İctimai Doktrinler Tari­hi oğretim uyesi oldu. 1940 yılında Von Aster ’in isteğiyle Felsefe Profesorluğune, 1944 ’de İstan­bul Teknik Universitesi Mimarlık Bolumu Sanat Tarihi profesorluğune getirildi. 1957 ’de Ordinaryus Profesor oldu.
Yuzlerce ma­kale yazdı, kitaplar hazırladı, cevi­riler yaptı. Fransızca ve Turkce kitap eleştirileri kaleme aldı. Dergiler yayım­ladı.
Sabahattin Eyuboğlu ve Celalettin Ezine ile beraber hu­manist karakterdeki İnsan dergisini yayınladı. Hemen hemen ilgi gos­termediği alan yoktu. Başta İslam felsefesi, Turk tefekkur tarihi, doktrinler tari­hi, sosyoloji, sistematik felsefe, bilim felsefe­si, mantık, sanat, estetik derslerini okuttu, binlerce oğrenci yetiştirdi.
Tum bunların yanında o, tekduze bir akademisyen pro­filinin dışındaydı. Sanatcı duyarlılı­ğıyla Posta Yolu, Şeytanla Konuş­malar, Yarım Adam adlı romanlarını yazdı. Şiirle ilgilendi.
Resim yaptı. 1918-1920 ’ler­de kara kalem; 1940-1945 yılları arasında yağlı boya ve 1967-1970 yıllarında kompozisyon calış­­maları yaptı.
Hat sanatıyla uğraştı ve muzik bilgisi son de­rece genişti.
5 Hazi­ran 1974 tarihinde yaşamını yitirdi.
HAKKINDA YAZILANLAR
Turk Kulturune Her Sahada Eserler Veren Buyuk Bilgin
Turkiye'nin cumhuriyetin ilÂnından beridir yetiştirdiği cok cepheli ve hemen her cephesinde de en onemli bir bilgini olan Hilmi Ziya Bey, omru boyunca Turk Milleti ’ne ve Turk Gencliği ’ne fikir uretti. Eserler yazdı. Eserler yayınladı. Adeta tek başına bir “ekol” oldu. Bıraktığı eserler kendisinden sonra da butun Turk gencliğinin, universitelerimizin ve halkımızın yolunu aydınlatan eserler arasındadır. Turkiye'de felsefe sahasında ona yetişen veya onu aşan capta bir buyuk Âlimimiz ne kadar yazık ki henuz yetişmedi. Hele bu buyuk bilginimizin elliye varan eserleri arasında beş tanesi vardır ki bin yıl sonra dahi aşılamayacak değerdedirler. Turk kultur ve fikir hayatının klasik baş eserleri arasındadırlar. Bu eserlerin tekrar tekrar basılması, geniş halk kitlelerine ulaştırılmasının Turkiye'nin geleceği acısından buyuk faydalar sağlayacağı inancını korumaktayım.
Turk kulturune fikir, felsefe, sanat ve edebiyat sahasında birbirinden onemli eserler veren bu buyuk adamın gece gunduz uyumadan calıştığına birbirinden cok ve onemli eserleri şahittir. 1901 yılında kimyager Mehmet Ziya Beyin oğlu olarak İstanbul ’da doğmuştur. Annesi Muşfike Ulken Kırım savaşı sonrasında Turkiye ’ye goc ederek yerleşen bir aileden gelmektedir. Ceşitli okullarda surdurduğu tahsilini 1921 ’de Siyasal Bilgiler Fakultesi ’nde tamamlamıştır.
Daha sonraları İU Edebiyat Fakultesi Felsefe bolumunden ahlÂk, sosyoloji ve felsefe tarihi sertifikalarını almıştır. Liselerde ve oğretmen okullarında yıllarca felsefe, coğrafya, tarih oğretmenliklerinde bulundu. Yıllarca oğretmen okullarında hocalıklarda bulunduktan sonra 1925 ’de yeni kurulan universitede Turk Medeniyeti derslerini okutmak uzere Gazi Mustafa Kemal Ataturk tarafından atanmıştır. Bu konular etrafında araştırmalar yapmak uzere devlet tarafından Berlin Universitesine gonderildi. Geri donuşunden sonra kendi isteği doğrultusunda felsefe grubunda Turk Tefekkuru Tarihi ve sosyoloji dersleri verdi. 1941 ’e kadar docent olarak bu dersleri okuttu. Okuttuğu konunun iki hacımlı cilt halinde ve “Turk Tefekkur Tarihi” adı altında kitabını da yazarak yayınladı.
Bu iki ciltlik eseri ne kadar yazık ki yetmiş yıla yakın bir zaman gectiği halde ikinci defa basılmadan kalmıştır. Kendi sahasında hÂl aşılmamış bir araştırma urunudur. Von Aster ve Prof. Şerafettin Yaltkaya ’nın teklifleri uzerine fakulte kurulu kararı ile felsefe profesorluğune yukseltildi. MEB tarafından 1944 yılında felsefe dersi kursu haline getirilerek başkanlığını ve yonetimini Hilmi Ziya Ulken ’e verildi.
Yine bu arada 1948 yılına kadar ek gorev olarak Teknik Universite ’de Sanat Tarihi dersleri verdi. Bu hocalığı sırasında tek ciltten oluşan buyuk bir “İslÂm Mimarisi” eseri de bu fakultenin yayınları arasında neşredildi. Edebiyat Fakultesi ’ndeki derslerinin yoğun olması sebebiyle bu universitedeki ek derslerini başka bir arkadaşına devrederek eski fakultesindeki gorevine devam etti.
Daha sonraları AU İlahiyat Fakultesi ’nde Eğitim ve İlim Felsefesi profesorluğune ek gorev olarak da atanmıştır. 5 Haziran 1974 tarihindeki hastalığına kadar bu gorevine devam etmiştir. Bu tarihte kalp ve beyin rahatsızlığından kurtulamayarak İstanbul ’da vefat etmiştir.
ESERLERİ:
Yukarıdan beri kısaca verdiğimiz biyografisinden de anlaşıldığı gibi, rahmetli soluk soluğa yaşamış ve bu kadar yoğun hocalık hayatının icinde kendinden sonra da yıllarca yaşayacak olan eserlerini vermekten bıkmamış, usanmamıştır. Turk kultur tarihinin emsalsiz temel kitapları arasında sayılacak olan beş temel eser vardır ki, bunların bazılarının dunya literaturunde de emsali olmadığını buyuk Âlimler doğrulamaktadır. Rahmetli Nureddin Topcu -ki aynı fakultede docentlik yapmıştır ve Hilmi Ziya ile sık sık ters duşmuşlerdir- bu fikirdedir. Kendisinden dinlemiştim: “... Eğer bir daha dunyaya gelsem Hilmi Ziya ile calışmam, amma o dunya capında buyuk bir Âlimdir. Onun yazdığı eserler emsalsiz birer buyuk fikir ve araştırma eserleridir. Hele Ahlak adlı eserinin Batılı ullkelerde emsali yoktur. Bir Âbide eserdir...” demişti. Yine Hilmi Ziya Bey ’in yazdığı beş saheserin oburleri şunlardır:
A) AŞK AHLAKI: Bu guzel eserin bir alt başlığı da “halka rağmen, halk icin kitap” adını taşımaktadır. Bu eserinde rahmetli hemen her konudaki calışmalarda takib edilecek buyuk bir iş bağlılığının, aşk derecesinde bağlılığın emsalsiz sentezini vermiştir. Kendisi onlarca eserleri arasında ozellikle bu kitabının butun Turk gencleri tarafından okunmasını isterdi. İlk baskısının 1931 ’de Muallim Ahmed Halid Kutuphanesi yayınları arasında cıkan ilk baskısından itibaren sadece dort baskısı ancak yapılabilmiştir. Yani en az ilgi goren en onemli eseridir.
B)TURK TEFEKKURU TARİHİ: İki ciltten oluşan ve hocalık yaptığı Galatasaray Lisesi yayınları olarak neşredilen bu eserinde (1932-1933) Turk kulturunun “Kutadgu Bilig” gibi, “Atabetul Hakayik” gibi buyuk ve klasik eserlerinin ceşitli acılardan yorumu, araştırılması ve tahlili yer almaktadır. Aradan gecen uzun yıllara rağmen bir yeni baskısı daha yapılamamıştır. Ne kadar yazık ki, Hilmi Ziya Bey de bu eserini bir daha ele alıp geliştirmemiştir. Eser ilk yayınlandığı gibi birkac ozel koleksiyoncumuzun elinde kalmıştır. Eserin bir tıpkı basımının Kultur Bakanlığımız tarafından yapılması cok elzemdir, sanırım.
C)TURKİYE ’DE CAĞDAŞ DUŞUNCE TARİHİ: Yine iki buyuk ciltten oluşan bu guzel eseri kendi sahasındaki en sağlam klasiklerdendir. 1966 ’da yayınlanmıştır. Daha sonra uc baskısı yapılmamıştır. Turk duşuncesinin son yuz yılda yetişen en onemli fikir ve sanat adamlarının tahlilini, yorumunu ve eserlerinin niteliklerini ilmin suzgecinden gecirerek yorumlar. Bir kac kişi dışında eserin cok seckin kimseleri icine alması ve bu ilim adamlarımızın modern ve bilimsel yontemlerle değerlendirilmesi emsalsiz bir gozlemin, buyuk bir dunya goruşunun ve ilim zihniyetinin carpıcı orneğini teşkil eder.
D)MİLLET VE TARİH ŞUURU: Bu guzel eserinde rahmetlinin ceşitli sureli yayınlarda ve ozellikle İstanbul dergisinde cıkan makaleleri toplanmıştır. Bunlar arasında Turk gencliğinin hemen her zaman zevkle okuyacağı, faydalanacağı ve yolunu aydınlatacağı tahliller, araştırmalar, yorumlar ve değerlendirmeler vardır.
Hele bu eserinde Ziya Gokalp ’in yorumunu yapan uzun sahifeler daha sonra hic bir kitapta gorulmemiş bir boyuttadır. Derinliktedir. Turkculerin ve Turk Ocaklılarının calışmalarının da geniş bir capta incelendiği eserinin yine aynı konulardaki başka eserlerde rastlanmayacak kadar vukuflu değerlendirmeler olduğunda şuphe yoktur. Tarihin yorumu ve ozellikle bizim icin millî tarih şuurunun ne kadar derin bir manası olduğunu insan bu eseri okuyunca daha derinden ve sağlam bir şekilde anlamış oluyor. Bu eserinin de bir ucuncu baskısının yapıldığını sanmıyorum.
E)AHLAK: Yukarıda, yazımızın icinde de belirttiğimiz gibi, bu eser bir dunya klasiği mahiyetindedir. Eserin Edebiyat Fakultesi yayınları arasında cıkmış olan tek baskısı vardır. Daha sonraları rahmetlinin varislerinin başlattıkları kulliyat icinde yeni baskısının yapılıp yapılmadığını bilemiyorum. Sanırım basılmamıştır. Bu eserin de yeni ve duzenli bir baskısının yapılması cok elzemdir.
Bu beş buyuk eserinin yanında rahmetlinin hemen her eserinde, her araştırmasında derin bir Turk milliyetciliğinin yattığını, kelimelerinden cumlelerine kadar sinmiş bir millî tarih ve dil şuurunun varlığını hemen sezeriz. Hele onun elliye varan eserleri arasında iki defa basılan Tarihi Maddeciliğe Reddiyesi vardır ki komunizmi ve tarihi maddeciliği ezip gecmiştir.
Cok ağır bir ilmî metodla yazılmış olmasından dolayı genclerimiz ve gunumuz insanı tarafından her ne kadar zor anlaşılan bir eser olsa da Turkiye gibi ilmi araştırmaların ve yorumların cok az olduğu ulkemizde emsalsiz bir gorev yapmıştır. Butun bu eserlerinin dışında rahmetlinin yuzlerce makalesi Yeni Sabah gazetesinde ikinci sahifede yayınladığı makaleleri, Cumhuriyet gazetesindeki yazıları ve diğer sureli yayınlarda, kendisinin dergisi olan “İnsan” mecmuasında neşrettiği birbirinden emsalsiz araştırmaları da derlenip kitaplaşacak değerdedir.
1901 yılında İstanbul ’da doğdu. Babası Mehmet Ziya Ulken kimyager dok­tordu. Anne tarafı Kazan ’ın tanınmış muderrislerinden Kerim Hazret ’e uzanır.
İlk bilgileri aile dostu İbnulemin Mahmut Kemal İnal ’ın sohbetlerinden aldı. İlkoğrenimini Tefey­yuz mektebinde, orta oğrenimini İstanbul Sultanî ’sinde tamamladı. Genclik yıllarında ateş­li bir Anadoluculuk taraftarıydı. 1919 ’da Reşat Kayı ile Ana­dolu Dergisi ’ni cıkardı. Ana­dolu ’nun Bugunku Vazifeleri bircok eseri arasında ilkidir.
1921 yılında Mulkiye Mektebi ’nden mezun oldu. Ardından İstanbul Edebiyat Fa­kultesi Beşeri Coğrafya Kursusu asistanlığına tayin edil­di. Diğer bolumlerin derslerini takip ederek Felsefe Bolumunden ahlÂk-sosyoloji ve felsefe tarihi sertifikaları aldı. Ceşitli liselerde tarih, felsefe, psikoloji ve coğrafya dersleri verdi.
Umu­mi İctimaiyat ve Turk Tefekkur Tarihi kitaplarıyla ilgi ceken Ulken, 1933 yılında Berlin Univer­site­si Devlet Kutuphanesi ’ne gonderildi.
Turkiye ’ye donuşunde Edebiyat Fakultesi Turk Tefekkur Tarihi docentliğine atandı. 1936 ’da İctimai Doktrinler Tari­hi oğretim uyesi oldu. 1940 yılında Von Aster ’in isteğiyle Felsefe Profesorluğune, 1944 ’de İstan­bul Teknik Universitesi Mimarlık Bolumu Sanat Tarihi profesorluğune getirildi. 1957 ’de Ordinaryus Profesor oldu.
Yuzlerce ma­kale yazdı, kitaplar hazırladı, cevi­riler yaptı. Fransızca ve Turkce kitap eleştirileri kaleme aldı. Dergiler yayım­ladı.
Sabahattin Eyuboğlu ve Celalettin Ezine ile beraber hu­manist karakterdeki İnsan dergisini yayınladı. Hemen hemen ilgi gos­termediği alan yoktu. Başta İslam felsefesi, Turk tefekkur tarihi, doktrinler tari­hi, sosyoloji, sistematik felsefe, bilim felsefe­si, mantık, sanat, estetik derslerini okuttu, binlerce oğrenci yetiştirdi.
Tum bunların yanında o, tekduze bir akademisyen pro­filinin dışındaydı. Sanatcı duyarlılı­ğıyla Posta Yolu, Şeytanla Konuş­malar, Yarım Adam adlı romanlarını yazdı. Şiirle ilgilendi.
Resim yaptı. 1918-1920 ’ler­de kara kalem; 1940-1945 yılları arasında yağlı boya ve 1967-1970 yıllarında kompozisyon calış­­maları yaptı.
Hat sanatıyla uğraştı ve muzik bilgisi son de­rece genişti.
5 Hazi­ran 1974 tarihinde yaşamını yitirdi.
HAKKINDA YAZILANLAR
Turk Kulturune Her Sahada Eserler Veren Buyuk Bilgin
Turkiye'nin cumhuriyetin ilÂnından beridir yetiştirdiği cok cepheli ve hemen her cephesinde de en onemli bir bilgini olan Hilmi Ziya Bey, omru boyunca Turk Milleti ’ne ve Turk Gencliği ’ne fikir uretti. Eserler yazdı. Eserler yayınladı. Adeta tek başına bir “ekol” oldu. Bıraktığı eserler kendisinden sonra da butun Turk gencliğinin, universitelerimizin ve halkımızın yolunu aydınlatan eserler arasındadır. Turkiye'de felsefe sahasında ona yetişen veya onu aşan capta bir buyuk Âlimimiz ne kadar yazık ki henuz yetişmedi. Hele bu buyuk bilginimizin elliye varan eserleri arasında beş tanesi vardır ki bin yıl sonra dahi aşılamayacak değerdedirler. Turk kultur ve fikir hayatının klasik baş eserleri arasındadırlar. Bu eserlerin tekrar tekrar basılması, geniş halk kitlelerine ulaştırılmasının Turkiye'nin geleceği acısından buyuk faydalar sağlayacağı inancını korumaktayım.
Turk kulturune fikir, felsefe, sanat ve edebiyat sahasında birbirinden onemli eserler veren bu buyuk adamın gece gunduz uyumadan calıştığına birbirinden cok ve onemli eserleri şahittir. 1901 yılında kimyager Mehmet Ziya Beyin oğlu olarak İstanbul ’da doğmuştur. Annesi Muşfike Ulken Kırım savaşı sonrasında Turkiye ’ye goc ederek yerleşen bir aileden gelmektedir. Ceşitli okullarda surdurduğu tahsilini 1921 ’de Siyasal Bilgiler Fakultesi ’nde tamamlamıştır.
Daha sonraları İU Edebiyat Fakultesi Felsefe bolumunden ahlÂk, sosyoloji ve felsefe tarihi sertifikalarını almıştır. Liselerde ve oğretmen okullarında yıllarca felsefe, coğrafya, tarih oğretmenliklerinde bulundu. Yıllarca oğretmen okullarında hocalıklarda bulunduktan sonra 1925 ’de yeni kurulan universitede Turk Medeniyeti derslerini okutmak uzere Gazi Mustafa Kemal Ataturk tarafından atanmıştır. Bu konular etrafında araştırmalar yapmak uzere devlet tarafından Berlin Universitesine gonderildi. Geri donuşunden sonra kendi isteği doğrultusunda felsefe grubunda Turk Tefekkuru Tarihi ve sosyoloji dersleri verdi. 1941 ’e kadar docent olarak bu dersleri okuttu. Okuttuğu konunun iki hacımlı cilt halinde ve “Turk Tefekkur Tarihi” adı altında kitabını da yazarak yayınladı.
Bu iki ciltlik eseri ne kadar yazık ki yetmiş yıla yakın bir zaman gectiği halde ikinci defa basılmadan kalmıştır. Kendi sahasında hÂl aşılmamış bir araştırma urunudur. Von Aster ve Prof. Şerafettin Yaltkaya ’nın teklifleri uzerine fakulte kurulu kararı ile felsefe profesorluğune yukseltildi. MEB tarafından 1944 yılında felsefe dersi kursu haline getirilerek başkanlığını ve yonetimini Hilmi Ziya Ulken ’e verildi.
Yine bu arada 1948 yılına kadar ek gorev olarak Teknik Universite ’de Sanat Tarihi dersleri verdi. Bu hocalığı sırasında tek ciltten oluşan buyuk bir “İslÂm Mimarisi” eseri de bu fakultenin yayınları arasında neşredildi. Edebiyat Fakultesi ’ndeki derslerinin yoğun olması sebebiyle bu universitedeki ek derslerini başka bir arkadaşına devrederek eski fakultesindeki gorevine devam etti.
Daha sonraları AU İlahiyat Fakultesi ’nde Eğitim ve İlim Felsefesi profesorluğune ek gorev olarak da atanmıştır. 5 Haziran 1974 tarihindeki hastalığına kadar bu gorevine devam etmiştir. Bu tarihte kalp ve beyin rahatsızlığından kurtulamayarak İstanbul ’da vefat etmiştir.
ESERLERİ:
Yukarıdan beri kısaca verdiğimiz biyografisinden de anlaşıldığı gibi, rahmetli soluk soluğa yaşamış ve bu kadar yoğun hocalık hayatının icinde kendinden sonra da yıllarca yaşayacak olan eserlerini vermekten bıkmamış, usanmamıştır. Turk kultur tarihinin emsalsiz temel kitapları arasında sayılacak olan beş temel eser vardır ki, bunların bazılarının dunya literaturunde de emsali olmadığını buyuk Âlimler doğrulamaktadır. Rahmetli Nureddin Topcu -ki aynı fakultede docentlik yapmıştır ve Hilmi Ziya ile sık sık ters duşmuşlerdir- bu fikirdedir. Kendisinden dinlemiştim: “... Eğer bir daha dunyaya gelsem Hilmi Ziya ile calışmam, amma o dunya capında buyuk bir Âlimdir. Onun yazdığı eserler emsalsiz birer buyuk fikir ve araştırma eserleridir. Hele Ahlak adlı eserinin Batılı ullkelerde emsali yoktur. Bir Âbide eserdir...” demişti. Yine Hilmi Ziya Bey ’in yazdığı beş saheserin oburleri şunlardır:
A) AŞK AHLAKI: Bu guzel eserin bir alt başlığı da “halka rağmen, halk icin kitap” adını taşımaktadır. Bu eserinde rahmetli hemen her konudaki calışmalarda takib edilecek buyuk bir iş bağlılığının, aşk derecesinde bağlılığın emsalsiz sentezini vermiştir. Kendisi onlarca eserleri arasında ozellikle bu kitabının butun Turk gencleri tarafından okunmasını isterdi. İlk baskısının 1931 ’de Muallim Ahmed Halid Kutuphanesi yayınları arasında cıkan ilk baskısından itibaren sadece dort baskısı ancak yapılabilmiştir. Yani en az ilgi goren en onemli eseridir.
B)TURK TEFEKKURU TARİHİ: İki ciltten oluşan ve hocalık yaptığı Galatasaray Lisesi yayınları olarak neşredilen bu eserinde (1932-1933) Turk kulturunun “Kutadgu Bilig” gibi, “Atabetul Hakayik” gibi buyuk ve klasik eserlerinin ceşitli acılardan yorumu, araştırılması ve tahlili yer almaktadır. Aradan gecen uzun yıllara rağmen bir yeni baskısı daha yapılamamıştır. Ne kadar yazık ki, Hilmi Ziya Bey de bu eserini bir daha ele alıp geliştirmemiştir. Eser ilk yayınlandığı gibi birkac ozel koleksiyoncumuzun elinde kalmıştır. Eserin bir tıpkı basımının Kultur Bakanlığımız tarafından yapılması cok elzemdir, sanırım.
C)TURKİYE ’DE CAĞDAŞ DUŞUNCE TARİHİ: Yine iki buyuk ciltten oluşan bu guzel eseri kendi sahasındaki en sağlam klasiklerdendir. 1966 ’da yayınlanmıştır. Daha sonra uc baskısı yapılmamıştır. Turk duşuncesinin son yuz yılda yetişen en onemli fikir ve sanat adamlarının tahlilini, yorumunu ve eserlerinin niteliklerini ilmin suzgecinden gecirerek yorumlar. Bir kac kişi dışında eserin cok seckin kimseleri icine alması ve bu ilim adamlarımızın modern ve bilimsel yontemlerle değerlendirilmesi emsalsiz bir gozlemin, buyuk bir dunya goruşunun ve ilim zihniyetinin carpıcı orneğini teşkil eder.
D)MİLLET VE TARİH ŞUURU: Bu guzel eserinde rahmetlinin ceşitli sureli yayınlarda ve ozellikle İstanbul dergisinde cıkan makaleleri toplanmıştır. Bunlar arasında Turk gencliğinin hemen her zaman zevkle okuyacağı, faydalanacağı ve yolunu aydınlatacağı tahliller, araştırmalar, yorumlar ve değerlendirmeler vardır.
Hele bu eserinde Ziya Gokalp ’in yorumunu yapan uzun sahifeler daha sonra hic bir kitapta gorulmemiş bir boyuttadır. Derinliktedir. Turkculerin ve Turk Ocaklılarının calışmalarının da geniş bir capta incelendiği eserinin yine aynı konulardaki başka eserlerde rastlanmayacak kadar vukuflu değerlendirmeler olduğunda şuphe yoktur. Tarihin yorumu ve ozellikle bizim icin millî tarih şuurunun ne kadar derin bir manası olduğunu insan bu eseri okuyunca daha derinden ve sağlam bir şekilde anlamış oluyor. Bu eserinin de bir ucuncu baskısının yapıldığını sanmıyorum.
E)AHLAK: Yukarıda, yazımızın icinde de belirttiğimiz gibi, bu eser bir dunya klasiği mahiyetindedir. Eserin Edebiyat Fakultesi yayınları arasında cıkmış olan tek baskısı vardır. Daha sonraları rahmetlinin varislerinin başlattıkları kulliyat icinde yeni baskısının yapılıp yapılmadığını bilemiyorum. Sanırım basılmamıştır. Bu eserin de yeni ve duzenli bir baskısının yapılması cok elzemdir.
Bu beş buyuk eserinin yanında rahmetlinin hemen her eserinde, her araştırmasında derin bir Turk milliyetciliğinin yattığını, kelimelerinden cumlelerine kadar sinmiş bir millî tarih ve dil şuurunun varlığını hemen sezeriz. Hele onun elliye varan eserleri arasında iki defa basılan Tarihi Maddeciliğe Reddiyesi vardır ki komunizmi ve tarihi maddeciliği ezip gecmiştir.
Cok ağır bir ilmî metodla yazılmış olmasından dolayı genclerimiz ve gunumuz insanı tarafından her ne kadar zor anlaşılan bir eser olsa da Turkiye gibi ilmi araştırmaların ve yorumların cok az olduğu ulkemizde emsalsiz bir gorev yapmıştır. Butun bu eserlerinin dışında rahmetlinin yuzlerce makalesi Yeni Sabah gazetesinde ikinci sahifede yayınladığı makaleleri, Cumhuriyet gazetesindeki yazıları ve diğer sureli yayınlarda, kendisinin dergisi olan “İnsan” mecmuasında neşrettiği birbirinden emsalsiz araştırmaları da derlenip kitaplaşacak değerdedir.