BM Dunya Nufus Fonu 1990’larda ‘kayıp kadın’ kavramını ortaya atmıştı. Bugun Cin’de kadın-erkek nufusu dengesizliği ‘kayıp cinsiyet’ kavramına yol acabilir mi? Hurriyet’ten Ayşen Gur’un araştırması.



Kadınsız bir dunya

Cin’in en guneyindeki Hainan Adası icin soylenen bir soz var: Evler erkek cocuklarla, yetimhaneler kız cocuklarla dolu. Cunku Hainan Adası’nda erkek cocuklar kızlardan kat kat değerli. Zaten Hainan, Guangdong eyaleti ve Guangxi Zhuang Ozerk Bolgesi ile birlikte, Cin’de yeni doğan erkek cocukların kızlara oranının en yuksek olduğu bolgeler.
Buralarda dunyaya gelen her 100 kıza karşılık 140, hatta bazı yerlerde 150, 160 erkek doğuyor. Nasıl oluyor bu?

Aslında normal olanı, her 100 kıza karşılık 104, bilemediniz 107 erkek cocuğun dunyaya gelmesi. Zaten 1980’de Cin’de de gecerli olan oran buna yakın. Ama o tarihten sonra iki değişim oluyor. Birincisi, Cin Komunist Partisi, nufus artışını engellemek icin ‘Tek Cocuk’ politikasını ilan ediyor, kurtaj gunluk olay haline geliyor. İkincisi, tıp teknolojisi gelişiyor, ultrason yontemiyle doğacak cocuğun cinsiyeti anlaşılabiliyor. Ve kadınların sağlığına, mutluluğuna katkıda bulunacağına inanılan bu gelişme, dunyanın en ‘maco’ ulkelerinden biri olan Cin’de, kadınların aleyhine donuyor: Tek cocuklarının erkek olmasını isteyen ciftler, kız cocuklarını daha doğmadan ortadan kaldırıyor. 1990’da yeni doğan kız cocuğa karşı erkek cocuk oranı 111’e, 2000’de 117’ye tırmanıyor. Tum ulkede 9 yaşının altındaki erkekler, kızlardan 12 milyon 700 bin daha fazla. Gelecek icin yazılan senaryolar, bu durumun, erkekleri de mahvedeceğini gosteriyor. Cunku, 2020’de butun bu cocuklar buyuyecek ve ulkede kadınsız 40-50 milyon genc erkek ortaya cıkacak.

Bu durumda kadınların nadir bulunduğu icin değer kazanacağını da sanmayın. Aksine kadınların hayatı iyice kararacak. Fuhuş ve kadın ticareti artacak, cunku bir kadının birden fazla erkeğe ‘hizmet etmesi’ gerekecek, kendisine eş bulamayan erkekler arasında rekabet, ciddi karışıklıklara, klan savaşlarına, kentlerde asayişin ortadan kalkmasına yol acacak.

Eskiden Cinlilerin kız cocuklarını doğar doğmaz oldurup gomduğu soylenirdi. Tabii bu bir klişe, ama her klişe gibi doğru bir yanı da var. Cin’de kız cocuklara değer verilmemesinin sebebi, aynı koşullarda yaşayan başka ulkelerdekiyle aynı. Bir yanda hálá yaşayan geleneklere gore aileyi sonsuza kadar surdurme gorevi erkeğe ait. Obur yanda, bir balıkcı kasabasında ya da bir pirinc koyunde oğul sahibi olmak, evlenip başka bir aileye ucretsiz işci olarak gidecek bir kız ana babası olmaktan daha iyi. Her yıl 100 kıza karşılık 141 erkeğin doğduğu Hainan Adası’ndaki Taiping koyunde meydanda toplanan kadınlar, Amerikalı gazeteci Tim Johnson’la sohbet ediyorlar. Konu acılınca hepsi kıkır kıkır guluyor. Aslında ideali, bir erkek bir de kız cocuk, diyorlar. Ama erkek şart. Wang Xixiao acık konuşuyor: “Eğer şartların elverirse, kız da yaparsın. Yoksa kurtaj olursun.”

İşte Cin’deki kayıp kadın nufusun temelindeki mekanizma bu: Kızsa, kurtaj yaptırırsın. Bir felakete doğru giden bu gelişme, 1980’de, Cin lideri Hua Guofeng’in Tek Cocuk politikasını ilan etmesiyle başladı. Hedef, 20. yuzyıl sonunda Cin nufusunun 1.2 milyarı aşmamasıydı. Tek Cocuk, Cin Komunist Partisi’nin ilk yıllarda saplantılı bir şekilde dayattığı milli politika oldu. Kurtaj, bu politikanın temel yontemi olarak kolay ve ucuz hale getirildi. Kimsenin aklına, Tek Cocuk politikasının, erkek egemen geleneğin emrine gireceği gelmemişti. Zaten Parti, bir sure sonra geleneğe boyun eğdi ve 1984’te ilk cocuğu kız olan koyluler icin istisnalar getirildi. Ama o sıralarda ortaya bir başka sorun cıkmıştı. Tıp teknolojisi gelişmiş, ultrason yontemi Cin’de yaygınlaşmıştı. Doğacak cocuğun sağlık durumunu gormek icin geliştirilen bu tetkik, kısa surede ‘kız mı oğlan mı’ testine donuştu. Eğer sonuc kız cıkarsa, care kurtajda aranıyordu. Boylece, 1982’de ucuncu genel nufus sayımında cinsiyet oranı 108.5 iken, 1990’daki dorduncu sayımda 111.3’e, 2000’deki beşinci sayımda 116.86’ya cıktı.

Bu rakamların ne anlama geldiğini anlamak icin ABD ile bir karşılaştırma yapalım: Eğer Cin’deki kadın-erkek oranı, bu 20 yılda ABD’dekiyle aynı olsaydı, Cin’de bugun kadınların erkeklerden 28 milyon daha fazla olması gerekirdi. Oysa Cin’de 36 milyon daha fazla erkek var. Yani Cin’de 64 milyon kadın kayıp.

1990 sayımından sonra Cin, kayıp kadın nufusun gelecek icin buyuk bir tehdit oluşturduğunu fark etti. Parti yoneticileri, kız-erkek oranının normalin dışına cıktığı her bolgede, şehir şehir yeni hedefler belirledi. Orneğin her 100 kıza karşılık 141 erkeğin doğduğu Yongxing kentinde onumuzdeki yıllar icin ulaşılacak yeni oran belli: 128’e inilecek, in! Peki bu hedefe nasıl ulaşılacak? Parti, 1992’de doktorların ultrason tetkiklerinde anne babaya cocuğun cinsiyetini acıklamasını yasakladı.

Yasak koymak ve hedef saptamak, Cin’de buyuk kampanyaların ortak ozelliği. Ancak, başarıya ulaşmaya yetmiyor cunku insanlar yasakların etrafından donmenin bir yolunu buluyorlar. Ruşvet karşılığı doktorlar, ultrasona giren kadınlara cocuğunun cinsiyetini acıklamanın yontemlerini geliştiriyor. Ulusal Aile Planlaması Komisyonu Araştırma Enstitusu Muduru Dr. Li Weixiong, gercek hayatta olan biteni kısaca ozetliyor: “Doktor size bir şey soylemiyor. Sadece işaret ediyor. Mesela sağ elini kaldırıyor.”

Doktorlara verilen ceza şu ana kadar 30 doların altındaydı. Cunku bir yandan da nufus artışını kontrol etmek zorunda olan hukumet, kurtajdan vazgecmek istemiyordu. Ancak gecen yıl, kayıp kadın nufus Cin’i ciddi olarak duşundurmeye başladı. Birleşmiş Milletler Nufus Fonu’nun Cin’deki temsilcisi Siri Tellier şoyle diyor: “Son bir iki yılda, galiba Cin hukumeti sayım sonuclarına gercekten bakmaya başladı ve haa, ortada bir problem var, dedi.”

Nitekim gecen yıl hukumet, nufus dengesinin bozulduğu bolgelerde daha sert cezalara başvurmaya, cinsiyet ayrımcı kurtajların yapıldığı bazı hastaneleri kapatmak gibi dikkat cekici onlemler almaya başladı. Cin’i 20 yıl sonra bekleyen gelecek BM Nufus Fonu raporlarından birinde kuru cumlelerle anlatılıyor: “Yeni doğan cocukların cinsiyet oranındaki dengesizlik, uzun vadede evlenme yaşı grubunda erkek-kadın nufusu arasında buyuk oransızlığa yol acacak, bu durum erkek nufusunda sert evlilik rekabetine neden olacak, kız kacırma olayları ve kadın ticareti artacak, aile ilişkilerinde istikrarsızlık doğacak, toplumun gelişimini tehdit eden sağlıksız sonuclar ortaya cıkacak.”

Bu cumleleri okuyup da yirmi yıl sonra 40-50 milyon kadınsız genc erkeğin neler yapabileceğini hayal etmek, iyi bir yazara tuyler urpertici bir karşı utopya yazdırdı bile.
Arap asıllı Fransız yazar Amin Maalouf, erkek cocuk saplantısının nelere yol acabileceğini ‘Beatrice’ten Sonra Birinci Yuzyıl’ adlı romanında anlattı. Romanda, doğacak cocukların erkek olmasını sağlayabilecek bir ilac bulunuyor. Once herkes cok seviniyor. Ama bir sure sonra bazı ulkelerde doğan cocukların hep erkek olduğu goruluyor. Birkac yıl sonra durumun vahameti fark ediliyor ve ilac yasaklanıyor. Ama iş işten gecmiş bir kere... Yirmi yıl sonra bazı ulkelerde kadınsız bir yığın genc erkek cıkıyor ortaya. Ve dunyanın sonu geliyor.

“Kayıp kız” ya da “kayıp kadın” terimi, Birleşmiş Milletler Dunya Nufus Fonu’nun (UNFPA) 1990’larda ortaya attığı bir kavram. Cin, Hindistan, Guney Kore ve Kuzey Afrika ulkelerinde kadın-erkek dengesizliği bu tarihte ciddi bir soruna donuştu. Cin, bu ulkelerin başında geliyor. 2000 verilerine gore Cin’de 100 kıza karşılık 116.86 (117) erkek doğuyor. Doğumdaki normalin uzerindeki bu eşitsizlik sonraki yaşlarda kızlara daha az ozen gosterilmesi nedeniyle devam ediyor. Diğer ulkelerde doğuştaki erkek fazlalığı yaş ilerledikce eşitlenirken, Cin’de ancak 65 yaş grubunda kadınlar one geciyor. Ama toplamda erkek nufus kadın nufustan daha fazla. Turkiye’de ise (2003 itibariyle), doğumda 100 kıza karşılık 106 erkek doğuyor. Normal kabul edilen değer 104-107 aralığı. Kadınlar 50 yaş grubundan itibaren one geciyor. Toplamda kadınlar 241 bin 226 daha fazla. Ama bu rakam Batı ulkelerine gore duşuk.

ucansupurge.org