Ataturk'un askeri okulların mufredatına konulmasını emrettiği Beyaz Zambaklar Ulkesinde kitabının ozeti.
Finlandiyanın tarihinin son aşaması Fin Kulturunun hayranlık uyandıran gelişimini ve duşunce gelişimini yakından incelemiş bir yazarın izlenimleridir. Bu izlenimlerin ağırlık merkezi, bir zamanlar bataklıklar diyarı olan Finlandiyayı Beyaz Zambaklar Ulkesine donuşturen kulturel ve sosyal calışmaların anlatımıdır. Bu calışmalar arasında Finli aydınlarla halk arasındaki sıcak ilişki ve yakınlaşmanın buyuk yeri vardır.
a. Finlandiyanın Tarihi;
Bugunku Fin toprakları yuzlerce yıl Rusya ile İsvec arasında doğal bir kale hizmeti gormuştur. Bolgede geniş bataklıklar ve girilmesi zor ormanlar olduğundan ne Ruslar, ne de İsvecliler bu topraklardan ordularını ve ihtiyac maddelerini gecirememişlerdir.
1808 yılından itibaren Finlandiya bir Rus eyaleti oldu. Bu durum 1nci Dunya Savaşına kadar surdu. Bu surecte Finlandiya Car 1nci Aleksandr tarafından verilen imtiyazlar nedeniyle kendi icinde bağımsız oldu, yasalarını ve yonetimini kendisi belirleme hakkına kavuştu.
Finler, asırlar boyu kimi zaman İsveclilerin, kimi zaman da Rusların egemenliğinde kalmışlardır. Bu sure zarfında savunma ve diplomasi alanında caba icinde olmayıp, butun gucleriyle milli bir Fin kulturu meydana getirmeye calışmışlardır.
b. Finlandiyanın Coğrafyası ve Sosyal Durumu;
Avrupanın en kuzeyinde bulunan Finlandiyanın sert iklimi vardır. Havası genellikle sislidir. İlkbaharda bile don gorulur. Coğu yerler sarp granit kayalarla kaplıdır. Kalan yerler ise oldukca cukur ve bataklıktır. Ulkede maden namına hemen hemen hicbir şey yoktur. Tarım guclukle yapılabilmektedir. Halkı da hicbir zaman tam bağımsızlıklarını elde edememiştir. Kimi zaman bir komşusunun, kimi zaman da diğer komşusunun yonetimi altında bulunmuştur.
Finler kendilerine Suomi derler ve cok sevdikleri ulkelerini Suomi diye tanımlarlar ki bu Bataklık arazi anlamına gelmektedir. Finlerin sahip oldukları buyuk kultur ve medeniyet, halkın bizzat kendi cabasının urunudur. Finlandiyada hic kimse icki icmez. 1907 yılında cıkarılan bir yasayla insana sarhoşluk veren her turlu ickinin satılması yasaklanmıştır.
c. Lider Halk arasındaki bağlantının incelenmesi;
Bu kitapta, bir milletin kamu kuruluşlarının, okullarının ve askeri kurumlarının birbiriyle işbirliği yaparak ulkeyi kalkındırmak ve yukseltmek icin neler yaptıklarını acıkca gostermiş, ozellikle Finlandiyanın yukselmesi icin bazı kişilerin gosterdikleri fedakarlık ve başarılardan soz edilmektedir. Bazı kahraman ruhların, Fin milletini nasıl kahraman millet haline getirdikleri anlatılmıştır.
Carlyla gore millet cansız bir kil tabakasından ibarettir. Eğer ona bir sanatcının eli değmeyecekse, sonsuza dek şekilsiz ve hareketsiz kalacaktır. Ama Cesar (Sezar), Napoleon, Buyuk Petro, Sokrates ve Muhammed gibi bir sanatkar, bir buyuk adam, bir onder, bir kahraman cıkıp da bu kili eline alacak olursa, ona istediği şekli verebilir.
Evet, buyuk adam bir kahramandır, bir yıldırımdır. Ama halk kitlesi ne kil tabakası, ne de saman yığını değildir. O, yıldırımı meydana getiren milletin kendisidir. Ne zaman bulut kumesi, elektrik oluşturursa yıldırım da kendiliğinden oluşur. Eğer bulutlar elektrikle yuklu değilse, hicbir zaman şimşek veya yıldırım oluşmaz, yalnızca bulut nemli bir buhar halinde kalır.
Milletler de boyledir. Eğer bir millet buyukluk ve kahramanlık ozelliklerini taşıyorsa ondan yıldırımlar doğar, kahramanlar cıkar. Eğer halk kitlesi nemli bir buhar yığınından ibaretse, hicbir guc ondan yıldırım cıkartamaz.
Ulkenin refah ve mutluluğunun ve toplumun onur ve şerefinin halkın iradesine bağlı olduğunu kanıtlayan carpıcı bir ornek olması acısından kucuk ve yoksul bir ulkeyi gosterebiliriz. Burası iki milyonluk bir nufusa sahip olan Finlandiyadır.
d. Kitapta incelenen sosyal olaylardan ornekler;
Bataklık ve olum vadisi, yoksulluk ve sefalet yuvası olan Finlandiya diye bilinen, yeryuzunun kuzeyinde, kışı uzun, toprakları verimsiz ve corak bir ulkede; koy kooperatiflerinin, koy oğretmenlerinin, gonullu doktorların gayret ve aydınlatmalarıyla, bugun nasıl mutluluklar ve guzellikler ulkesi olduğunu; halk gucunun en kucuk ortaklık ve belirtisinin aynı yıl icinde ne şekilde biri, yuze, bine, on bine, milyona cıkarttığını servetler ve mutluluklar fışkırttığını, demokrat bir millet ne demektir, topyekun bir millet nasıl yukselir, aydınların halka karşı rolu nedir, gercek yurtseverlik nasıl olur' Halka gercek hizmet nasıl yapılır' Bir avuc aydının kendilerini halka adayan fedakarlıklarıyla, butun bir calışma ve ustun gayretler sayesinde Fin ailesi gaflet uykusundan uyanmış ve buyuk bir hızla ilerleme ve yukselmeye başlamıştır.
Bu kitapta; harap olmuş bir ulkeyi imar eden, yurdun gelişmesi ve yukselmesi icin hicbir sınıf farkı gozetmeden hep birlikte ve aynı amacla calışan; bataklıkları kurutan, sarı tenli, ucuk dudaklı, zayıf bilekli insanlarla calışarak, bataklıklarını gul bahcelerine ve zumrut ovalar haline; sarı tenli insanlarını tunc rengine, ucuk dudaklı cocuklarını yakut kızıllığına, zayıf bilekli cocuklarını demir bileklere donuşturen bu calışkan Finlerin milli şuurunun bu kadar olağanustu ve benzersiz olduğu anlatılmakta.
Eserin en guzel bolumlerinden biri de, askeri kışlaların nasıl bir halk okulu olduğunu anlatan kısımlardır. Eski Finli Subayların eğitimi eksikti. Okuldan cıktıktan sonra hic okumaya, araştırıp duşunmeye yonelmezler, hicbir toplumsal ve ulusal idealleri yoktu. Yalnızca mağrurca kılıclarını şakırdatmasını bilirler, şık uniformaları icinde surekli para harcamaktan başka şey bilmezler, dans salonlarında dans etmekte ustlerine yoktu. Coğu icki ve kumardan başını kaldırmazdı, Askerlere karşı surekli kırıcı, kaba ve hatta zalimce davranırlardı, Askerler terhis olduktan sonra Vatan Ana, subaylara, generallere Evlatlarımı nasıl yetiştirdiniz, sizin ellerinize teslim ettiğimiz yuzbinlerce civanıma ne oğrettiniz' diye soracaktır.
Kışlayı bir halk okuluna donuşturme, hatta universite haline getirme ideali, Oyle ki, her bir asker, kışlada yaşadığı gunleri yaşamı boyunca sevgi ve ovguyle ansın; kışladan oğrendiklerini hayatında başarıyla uygulayarak gurur duyması duşuncesinden hareketle; halk; bereket versin, onu kışla ıslah etti, o eğitimini kışladan aldı, askerliği sırasında durust, atik, calışkan ve kibar olmayı oğrendi, desin ve bu sozler birer atasozu olsun.
Finlandiya, doğal zenginliklerinden yoksun, kırac gollerle dolu bir ulke, bir zamanlar işgal altında, yabancı kamcısı altında inlemekteymiş. Bu ulke 60-70 yıl icinde akıllara durgunluk veren bir devrim yapmış, ileri ulkelerle yaptığı yarışta rekor kırmış. Bu ilerlemeyi de oyle buyuk bilim adamları, guclu liderleri olmadan yapmış, ama guclu nesiller, buyuk yurtseverler, calışmayı seven yurttaşlar, inancları granit gibi sağlam bir toplum yaratmıştır. Ulkenin yetiştirdiği bu insanlar, isimsiz kahramanlar, yer altında calışan işciler, halkın aydınlanması icin calışan kultur savaşcılarıdır. Yalnızca yurtlarını ve halklarını duşunmuşler ve bu uğurda her şeylerini feda etmekten cekinmemişlerdir.
Finler uzun yıllar milli kulturlerinin gelişmesi ve ilerlemesi icin calışmışlar ve bugun bircok Avrupa ulkesinden daha yuksek bir uygarlık derecesine ulaşmışlardır. Artık buyuk ve kucuk komşularının saldırısıyla, ozgurluk ve bağımsızlıklarını kaybetme tehlikesinden kurtulmuşlardır.