
İki zıt duşuncenin, duygunun veya duşun şiirde birmiş gibi gosterilmesidir. Yani birbirine zıt iki oğeyi, şiirde kullanabilme sanatıdır.
Tezat sanatında sadece anlamca zıt kelimeler bir arada kullanılmaz. Yani dilsel acıdan zıt olan siyah – beyaz, gulmek – ağlamak, kuru – yaş gibi sozcuklerini bir araya getirip bir şiir yazdığımızda tezat sanatını ,icra etmiş sayılmayız. Bu zıt anlamları bir potada eritmektir tezat sanatı.
Tezat Sanatı Ying – Yang Anlayışına Benzer
Doğu edebiyatı , Doğu felsefesi zıtlıklar olmadan varlığın olmadığını soyler. Yani siyahı gorebilmemiz icin beyazın var olması gerekir. Bir nevi dengeyi ifade eden ying yang felsefesidir ki zaten derine indiğimizde edebiyatın kaynağını burada bulabiliriz.
Tezat sanatında da zıt olan kelime, duygu, duşunce ya da ifadenin kullanılma amacı budur. Şairler, duşuncelerin zıtlarının bir araya gelerek kendilerini daha net ifade ettiğini duşunurler. Tıpkı beyaz bir kağıtta siyah murekkebin gorunmesi gibi…
Kısaca tezat sanatı, zıtların eşyayı daha guzel tabir edeceği duşuncesiyle oluşturulmuştur. Bu bakımdan sadece dilsel zıtlıkları alt alta koyarak tezat sanatını oluşturamayız.
Tezadın Diğer Edebi Sanatlardan Ayrılması
Tezat sanatını oncelikle cinas sanatından ayırmalıyız. Cinas sanatında aynı kelimenin farklı anlamları vardır; tezat sanatında ise farklı ve karşıt anlamlı iki kelimenin anlam potasında birleşmesi vardır.
Mukabele sanatı ile Tezat sanatı da karıştırabilir. İsmail Durmuş İslam Ansiklopedisinde mukabele sanatını şu şekilde verir : “Bir soz icinde gecen iki veya daha fazla unsurdan sonra her birinin karşıtını yahut ilgilisini sırasıyla zikretmek anlamında edebî sanat.” ( İsmail Durmuş, İslam Ansiklopedisi, yıl: 2006, cilt: 31, sayfa: 101-102 ) Tezat sanatında, birden fazla zıt sozcuk de olabilir, bir zıt sozcuk takımı da olabilir ; bu yonuyle birbirlerine benzerler. Ayrılma noktası ise tezat sanatında sadece zıtlıkların değil uyumlu oğelerin de bir ara gelmesidir.
Tezadın tam tanımını yapmak gerekirse…
Tezat sanatının kısaca tanımı “zıtlıkları bir arada bulundurma sanatı” olarak yapılır ama tam tanım İslam Ansiklopedisi ’nde şu şekilde yapılır : “… aralarında bir ilgiden dolayı birbirine muhalif iki mÂnayı aynı ifadede toplayarak soze guzellik ve kuvvet katmanın yollarından biridir” “(Diğerleri bir uygunluğu anlatmak icin kullanılan tıbÂk, tatbik veya mutabakat, bir denkliği [kufuv] gostermek uzere yapılan tekÂfu ’dur).”
Tezat sanatı Batı edebiyatında “antitez” olarak gecer ve Doğu edebiyatı mantığında yapılır.
Tezat, Doğu Edebiyatında Ozel Bir Yere Sahiptir
Tezat sanatı cok basit gorunse de sanıldığı gibi kolay değildir. Bir duşunceyi zıddıyla birleştirip onu daha guclu ifade etmek sadece dil oyunları ile olmaz; bir sanat ve yetenek işidir. Bu bakımdan da Doğu, tezat sanatını onemsemektedir. Şairlerden de aynı onemi bekler edebiyat, iki zıt duşunceyi bir beyite dizmekten ziyade iki zıt duşunceyi bir butun icinde gormek ister.
Tezat sanatının bu kadar onemli gorulmesinin arkasında sadece zeka oyunları yatmaz. Bir eşyaya bile farklı acıdan baksak bize bir bakış acısı kazandırırken bir duyguya zıt acıdan bakmak bize ayrı bir dunya kazandırır. Bir fikre başka bir acıdan bakmanın nazarı fehmedeceğinden emin olan şairler, tezadı bu yuzden onemserler. Sonucta sadece kurallar butunu olan divan edebiyatında, boyle bir bakış acısı olan sanatın var olması şairin kendini kanıtlamasına sunulan en buyuk fırsattır.
Doğu ’nun Kararlı Tavrı Uyarınca…
Divan edebiyatı, aşırılığı sevmez. Aşırıya kacan şairlerin sonu ya unutulmak olmuştur ya da idam. Bu bakımdan da RecÂizÂde Mahmud Ekrem uyarır: “Tezat her ne kadar soze guzellik verip etkisini arttırırsa da sıkca kullanılması tekellufe ve munasebetsizliğe sebep olur” (RecÂizÂde Mahmud Ekrem, s. 282).
Tezat Oğelerinin Niteliklerine Gore Ayrılır
Tezat, kullandığı oğelerinin niteliklerine gore ceşitli sınıflara ayrılır. Orneğin tezatlık iceren kelimelerin ikisi fiil ya da ikisi isim olabilir.
*Karşılaştırılan oğeleri isim cinsinden olan tezatlar vardır:
“Ne siyÂh eylemiş bu nÂsiyeyi
Sacımı bembeyaz eden bahtım
(Abdulhak HÂmid)
Burada, siyah ve beyaz birbirine zıt olan iki sozcuktur. Hamid, sacın beyaz olmasını sevgilinin sacının siyah olmasına bağlamış, yani saclarının beyazlaşmasını “Dertten beyazlamak” olarak gostermiş. Burada verilmek istenen duygu aşk acısıdır ve bu da renklerle verilmiştir. Bir ornek daha verelim:
Ceşm-i Âşıkta imtizÂz etmiş
Âb u ateş olup berÂber dost (Laedrî
Burada “ab” ile “ateş” tezat ogesi olarak kullanılmış. “Ab” Farsca su anlamındadır. Şiirin acıklamasını verirsek tezat sanatı daha net anlaşılacak sanırsak : Aşığın gozu, ayrılık ateşiyle yanar cunku onun kalbi alev alevdir; ama aşık aynı zamanda sevgilisine kavuşma umuduyla da ağlar. Bu bakımdan aşık oyle bir aşk acısı ceker ki ayrılık ateşi ile ayrılıktan doğan goz yaşı aşığın gozunde dost olur.
Aşığın gozunde ateş ile dost olup birbirine iyice uyum sağlamışlar.
Ateş ile suyun uyum sağlamaları gibi bir şey soz konusu değildir ama şair bunu ustalıkla bir araya getirmiş. Burada verilmek istenen mesaj, aşığın cektiği aşk acısıdır.
*Fiil ya da fiilimsi ile yapılan tezatlar da vardır:
CihÂnın yuzunu guldurmuş iken lutf u ihsÂnın
Adûlar kahkaha eyler gurûh-ı dostÂn ağlar (FÂzıl)
Burada gulmek ile ağlamak fiilleri tezat sanatına ornek olarak kullanılmış. Aynı tezat takımını Baki ’de kullanmıştı:
Gulmek ol gonceye munasiptir
Ağlamak bu dil-i hazine gerek (BAKİ)
Burada, şiir acıklaması yaparak tezat sanatını acıklayacağız: Gulmek o gonca dudaklı sevgiliye yakışır, ağlamak ise bu değerli şeylerin saklandığı gonule yakışır. Gorulduğu gibi ağlamak ve gulmek fiil olarak kullanılmış ama anlamsal olarak bir butun oluşturmuş. Verilmek istenen mesaj ise yine aşk acısıdır.
* Fiilden ya da filimsiden oluştuğu gibi bî, n gibi Farsca olumsuzluk ekleriyle de tezat sanatı oğeleri oluşturabilir. Ayrıca yardımcı oğelerle oluşturulan bileşik yapılı fiillerle de tezatlık oğeleri oluşturabilir.
Ayet-i husnunle sen vaslın harÂm ettin bana
Ben haramî ceşmine kanım helal etmek neden ( AHMET PAŞA)
Burada “helal etmek” ve “haram etmek” birleşik fiilleri tezat sanatını oluşturan oğelerdir.
*Sadece zıt kabul ettiğimiz sozcuklerle tezat oğesi oluşturulmaz. Bazen şiirin tamamına yayılan anlamsal bir zıtlık goruruz. Şuphesiz ak – beyaz, gulmek – ağlamak, ateş – su gibi alışık olduğumuz tezat ogelerinden daha etkili bu tarz tezatlık. Bir ornek verelim :
Yavuz Sultan Selim ’e atfedilen,
“Şîrler pence-i kahrımdan olurken lerzan
Beni bir gozleri Âhûya zebûn etti felek” beyitinin acıklamasını şu şekildedir: Aslanlar bile benim kahır pencemde korkudan titrerken bu felek beni bir ahuya teslim olacak kadar zayıf hale getirdi.
Burada, bir padişahın gucunden bahsediyorken o gucle aslanları bile dize getirdiğinden bahsederken bir anda diğer beyitte aynı padişahın gucsuzluğunden bahsediyoruz. Yani bu beyitin tamamına yayılan anlam guclu olmak ve gucsuz olmak ve hicbir kelimesinde direk guc veya direk acizlik/gucsuzluk ifadeleri yer almıyor.
Namık Kemal ’in meşhur Hurriyet Kasidesi ’nden bu konuda bir beyit ornekleyebiliriz:
Ne efsunkÂr imişsin Âh dîdar-ı hurriyet
Esîr-i aşkın olduk gerci kurtulduk esaretten (NAMIK KEMAL)
*Bazen tezat oluşturan oğeler bir tamlamada beraber kullanılabilir. Orneğin zulmet karanlık demektir.
Beyza beyaz demektir: zulmet-i beyaz gibi bir tamlama cıkarsa karşımıza burada tezat sanatı var diyebiliriz.
[h=4]ORNEKLER[/h]İcinde tezat sanatının olduğu birkac alıştırma beyiti yazıp bu konuyu bitirelim:
DehÂnın ile miyÂnın duru eğer var ise
VefÂların gibi bir adı var kenduzu yok (NECATİ)
*
Zahm-i hadeng gamzesidir merhem-i ciğer
Derd u belÂsıdır dile derman dedikleri (AHMET PAŞA)
*
Kankı mumindir sacında şedd-i zunnÂr eylemez
Nice kÂfirdir yuzun gorup muselmÂn olmuş (LÂMÎ
*
Zevki kederde mihneti rÂhatta gormuşuz
Âyînedir biri birine subh u şÃ‚mımız (ŞEYH GALİP)
*
Guller sefÂda Hurrem u handÂn u şÃ‚d-mÂn
Bulbul belÂda bencileyin zÂr u bî-karar (LA EDRİ)
*
Dilde safÂ-yı aşkın dîde gamınla pur-nem
Bir evde ayş u şÃ‚dî bir evde ye ’s u matem (LA EDRİ)
Tezat sanatında sadece anlamca zıt kelimeler bir arada kullanılmaz. Yani dilsel acıdan zıt olan siyah – beyaz, gulmek – ağlamak, kuru – yaş gibi sozcuklerini bir araya getirip bir şiir yazdığımızda tezat sanatını ,icra etmiş sayılmayız. Bu zıt anlamları bir potada eritmektir tezat sanatı.
Tezat Sanatı Ying – Yang Anlayışına Benzer
Doğu edebiyatı , Doğu felsefesi zıtlıklar olmadan varlığın olmadığını soyler. Yani siyahı gorebilmemiz icin beyazın var olması gerekir. Bir nevi dengeyi ifade eden ying yang felsefesidir ki zaten derine indiğimizde edebiyatın kaynağını burada bulabiliriz.
Tezat sanatında da zıt olan kelime, duygu, duşunce ya da ifadenin kullanılma amacı budur. Şairler, duşuncelerin zıtlarının bir araya gelerek kendilerini daha net ifade ettiğini duşunurler. Tıpkı beyaz bir kağıtta siyah murekkebin gorunmesi gibi…
Kısaca tezat sanatı, zıtların eşyayı daha guzel tabir edeceği duşuncesiyle oluşturulmuştur. Bu bakımdan sadece dilsel zıtlıkları alt alta koyarak tezat sanatını oluşturamayız.
Tezadın Diğer Edebi Sanatlardan Ayrılması
Tezat sanatını oncelikle cinas sanatından ayırmalıyız. Cinas sanatında aynı kelimenin farklı anlamları vardır; tezat sanatında ise farklı ve karşıt anlamlı iki kelimenin anlam potasında birleşmesi vardır.
Mukabele sanatı ile Tezat sanatı da karıştırabilir. İsmail Durmuş İslam Ansiklopedisinde mukabele sanatını şu şekilde verir : “Bir soz icinde gecen iki veya daha fazla unsurdan sonra her birinin karşıtını yahut ilgilisini sırasıyla zikretmek anlamında edebî sanat.” ( İsmail Durmuş, İslam Ansiklopedisi, yıl: 2006, cilt: 31, sayfa: 101-102 ) Tezat sanatında, birden fazla zıt sozcuk de olabilir, bir zıt sozcuk takımı da olabilir ; bu yonuyle birbirlerine benzerler. Ayrılma noktası ise tezat sanatında sadece zıtlıkların değil uyumlu oğelerin de bir ara gelmesidir.
Tezadın tam tanımını yapmak gerekirse…
Tezat sanatının kısaca tanımı “zıtlıkları bir arada bulundurma sanatı” olarak yapılır ama tam tanım İslam Ansiklopedisi ’nde şu şekilde yapılır : “… aralarında bir ilgiden dolayı birbirine muhalif iki mÂnayı aynı ifadede toplayarak soze guzellik ve kuvvet katmanın yollarından biridir” “(Diğerleri bir uygunluğu anlatmak icin kullanılan tıbÂk, tatbik veya mutabakat, bir denkliği [kufuv] gostermek uzere yapılan tekÂfu ’dur).”
Tezat sanatı Batı edebiyatında “antitez” olarak gecer ve Doğu edebiyatı mantığında yapılır.
Tezat, Doğu Edebiyatında Ozel Bir Yere Sahiptir
Tezat sanatı cok basit gorunse de sanıldığı gibi kolay değildir. Bir duşunceyi zıddıyla birleştirip onu daha guclu ifade etmek sadece dil oyunları ile olmaz; bir sanat ve yetenek işidir. Bu bakımdan da Doğu, tezat sanatını onemsemektedir. Şairlerden de aynı onemi bekler edebiyat, iki zıt duşunceyi bir beyite dizmekten ziyade iki zıt duşunceyi bir butun icinde gormek ister.
Tezat sanatının bu kadar onemli gorulmesinin arkasında sadece zeka oyunları yatmaz. Bir eşyaya bile farklı acıdan baksak bize bir bakış acısı kazandırırken bir duyguya zıt acıdan bakmak bize ayrı bir dunya kazandırır. Bir fikre başka bir acıdan bakmanın nazarı fehmedeceğinden emin olan şairler, tezadı bu yuzden onemserler. Sonucta sadece kurallar butunu olan divan edebiyatında, boyle bir bakış acısı olan sanatın var olması şairin kendini kanıtlamasına sunulan en buyuk fırsattır.
Doğu ’nun Kararlı Tavrı Uyarınca…
Divan edebiyatı, aşırılığı sevmez. Aşırıya kacan şairlerin sonu ya unutulmak olmuştur ya da idam. Bu bakımdan da RecÂizÂde Mahmud Ekrem uyarır: “Tezat her ne kadar soze guzellik verip etkisini arttırırsa da sıkca kullanılması tekellufe ve munasebetsizliğe sebep olur” (RecÂizÂde Mahmud Ekrem, s. 282).
Tezat Oğelerinin Niteliklerine Gore Ayrılır
Tezat, kullandığı oğelerinin niteliklerine gore ceşitli sınıflara ayrılır. Orneğin tezatlık iceren kelimelerin ikisi fiil ya da ikisi isim olabilir.
*Karşılaştırılan oğeleri isim cinsinden olan tezatlar vardır:
“Ne siyÂh eylemiş bu nÂsiyeyi
Sacımı bembeyaz eden bahtım
(Abdulhak HÂmid)
Burada, siyah ve beyaz birbirine zıt olan iki sozcuktur. Hamid, sacın beyaz olmasını sevgilinin sacının siyah olmasına bağlamış, yani saclarının beyazlaşmasını “Dertten beyazlamak” olarak gostermiş. Burada verilmek istenen duygu aşk acısıdır ve bu da renklerle verilmiştir. Bir ornek daha verelim:
Ceşm-i Âşıkta imtizÂz etmiş
Âb u ateş olup berÂber dost (Laedrî

Burada “ab” ile “ateş” tezat ogesi olarak kullanılmış. “Ab” Farsca su anlamındadır. Şiirin acıklamasını verirsek tezat sanatı daha net anlaşılacak sanırsak : Aşığın gozu, ayrılık ateşiyle yanar cunku onun kalbi alev alevdir; ama aşık aynı zamanda sevgilisine kavuşma umuduyla da ağlar. Bu bakımdan aşık oyle bir aşk acısı ceker ki ayrılık ateşi ile ayrılıktan doğan goz yaşı aşığın gozunde dost olur.
Aşığın gozunde ateş ile dost olup birbirine iyice uyum sağlamışlar.
Ateş ile suyun uyum sağlamaları gibi bir şey soz konusu değildir ama şair bunu ustalıkla bir araya getirmiş. Burada verilmek istenen mesaj, aşığın cektiği aşk acısıdır.
*Fiil ya da fiilimsi ile yapılan tezatlar da vardır:
CihÂnın yuzunu guldurmuş iken lutf u ihsÂnın
Adûlar kahkaha eyler gurûh-ı dostÂn ağlar (FÂzıl)
Burada gulmek ile ağlamak fiilleri tezat sanatına ornek olarak kullanılmış. Aynı tezat takımını Baki ’de kullanmıştı:
Gulmek ol gonceye munasiptir
Ağlamak bu dil-i hazine gerek (BAKİ)
Burada, şiir acıklaması yaparak tezat sanatını acıklayacağız: Gulmek o gonca dudaklı sevgiliye yakışır, ağlamak ise bu değerli şeylerin saklandığı gonule yakışır. Gorulduğu gibi ağlamak ve gulmek fiil olarak kullanılmış ama anlamsal olarak bir butun oluşturmuş. Verilmek istenen mesaj ise yine aşk acısıdır.
* Fiilden ya da filimsiden oluştuğu gibi bî, n gibi Farsca olumsuzluk ekleriyle de tezat sanatı oğeleri oluşturabilir. Ayrıca yardımcı oğelerle oluşturulan bileşik yapılı fiillerle de tezatlık oğeleri oluşturabilir.
Ayet-i husnunle sen vaslın harÂm ettin bana
Ben haramî ceşmine kanım helal etmek neden ( AHMET PAŞA)
Burada “helal etmek” ve “haram etmek” birleşik fiilleri tezat sanatını oluşturan oğelerdir.
*Sadece zıt kabul ettiğimiz sozcuklerle tezat oğesi oluşturulmaz. Bazen şiirin tamamına yayılan anlamsal bir zıtlık goruruz. Şuphesiz ak – beyaz, gulmek – ağlamak, ateş – su gibi alışık olduğumuz tezat ogelerinden daha etkili bu tarz tezatlık. Bir ornek verelim :
Yavuz Sultan Selim ’e atfedilen,
“Şîrler pence-i kahrımdan olurken lerzan
Beni bir gozleri Âhûya zebûn etti felek” beyitinin acıklamasını şu şekildedir: Aslanlar bile benim kahır pencemde korkudan titrerken bu felek beni bir ahuya teslim olacak kadar zayıf hale getirdi.
Burada, bir padişahın gucunden bahsediyorken o gucle aslanları bile dize getirdiğinden bahsederken bir anda diğer beyitte aynı padişahın gucsuzluğunden bahsediyoruz. Yani bu beyitin tamamına yayılan anlam guclu olmak ve gucsuz olmak ve hicbir kelimesinde direk guc veya direk acizlik/gucsuzluk ifadeleri yer almıyor.
Namık Kemal ’in meşhur Hurriyet Kasidesi ’nden bu konuda bir beyit ornekleyebiliriz:
Ne efsunkÂr imişsin Âh dîdar-ı hurriyet
Esîr-i aşkın olduk gerci kurtulduk esaretten (NAMIK KEMAL)
*Bazen tezat oluşturan oğeler bir tamlamada beraber kullanılabilir. Orneğin zulmet karanlık demektir.
Beyza beyaz demektir: zulmet-i beyaz gibi bir tamlama cıkarsa karşımıza burada tezat sanatı var diyebiliriz.
[h=4]ORNEKLER[/h]İcinde tezat sanatının olduğu birkac alıştırma beyiti yazıp bu konuyu bitirelim:
DehÂnın ile miyÂnın duru eğer var ise
VefÂların gibi bir adı var kenduzu yok (NECATİ)
*
Zahm-i hadeng gamzesidir merhem-i ciğer
Derd u belÂsıdır dile derman dedikleri (AHMET PAŞA)
*
Kankı mumindir sacında şedd-i zunnÂr eylemez
Nice kÂfirdir yuzun gorup muselmÂn olmuş (LÂMÎ

*
Zevki kederde mihneti rÂhatta gormuşuz
Âyînedir biri birine subh u şÃ‚mımız (ŞEYH GALİP)
*
Guller sefÂda Hurrem u handÂn u şÃ‚d-mÂn
Bulbul belÂda bencileyin zÂr u bî-karar (LA EDRİ)
*
Dilde safÂ-yı aşkın dîde gamınla pur-nem
Bir evde ayş u şÃ‚dî bir evde ye ’s u matem (LA EDRİ)