
Mecaz sanatı icinde değerlendirilir ki eskiler beyÂn tabirinden olduğunu da soylerler. Sozluk anlamı olarak “bir şeyi bir şeyle ortmek” verilir; edebî sanat olarak tanımı yapılırsa da kısaca “ortulu anlam” denir ama biz bunu biraz acacağız.
Kinaye, bir beyitte ya da şiirdeki sozcuğun, gercek anlamının dışında herhangi bir benzetme amacı gutmeden mecazlı olarak kullanılmasıdır. Yani kinaye sanatında, gercek anlamı verilen bir sozun mecaz anlamı kastedilir. Bu bakımdan kinaye, ortulu anlatımdır ve iki unsuru vardır:
* Meknî (mukennÂ) bih: Soz icindeki asıl ve gercek anlamdaki unsurdur. Buna “kinaye” de denir ki zaten sanat da adını buradan almıştır. (Birinci Unsur )
* Meknî (mukennÂ) anh: Soz icinde gecmeyen ama anlam bakımından işaret edilen unsurdur. (İkinci Unsur )
İlk unsur orten ikinci unsur ise ortulen konumunda olduğu icin sanatın adı “kinaye” olarak belirlenmiştir. Kısaca bizim işimiz, soz icinde saklanan ama bazı ipucları ile işaret edilen anlamı bulmak olacaktır.
Kinayede,kastedilen olculu anlamı bulmamız icin şairin bize ipucu vermesi lazım; bu bakımdan da kÂrîne-i mÂni ’a yani engelleyici ipucu olmamalı burada. Eğer olursa bu sanat kinaye değil istiare olur.
Cem Dilcin en basit haliyle kinaye icin “Başka bir deyişle gerceği mecaz yoluyla dolaylı anlatmaktır” der. Yalnız dikkat edilmesi gereken nokta, beyitte ya da şiirde kullanılan gercek anlamın bazen şiirle uyumlu olması yani gercek anlamın da şiirde bir anlam oluşturmuş olmasıdır ama asıl anlam dolaylı anlatımdadır. Bu bakımdan beyitler, okunup gecilecek şiirler değildir; ustunde duşunulmesi gerekir.
Dilimizde kinayeli bircok sozcuk artık kalıplaşmıştır. İsmail Durmuş bu konuyu şu şekilde acıklamaktadır : “Dildeki mecaz ve kinaye klişeleri Âdet ve geleneklere, insan ve eşya ile tabiat ve ondaki varlıklar icin gecerli olan genel durum ve konumlara gore oluşur”. İlginc olan ise, bu durumun hemen hemen tum dillerde aynı şekilde oluşmasıdır. Orneğin eli acık, elini surekli acarak gezen birisini kastetmez; kinayeli olarak comert olan kişiyi temsil eder. Bunun nedeni ise insanların para vermek icin ellerini acmasına dayanır; burada iki anlam da manalı olurken sozun mecaz anlamı kastedilmektedir. Aynı keza Arapcada comert insan anlamına gelen sozcuk “kesîru ’r-remÂd” yani tam cevirisiyle “kulu bol” terkibidir. Bu, eski zamanlarda insanların yemek alışkanlıklarına dayanır; eskiden yemekler ateş yakılarak pişirilmiş ve bu bakımdan evinde misafir ağırlayanın kulu bol olurmuş. Artık sozun kul ya da ateşle ilgisi kalmamış; şimdiki comert anlamını kazanmıştır. Yine “eli sıkı” deyimi de benzer bir cağırışımla pinti anlamına gelmektedir. Kısaca İsmail Durmuş ’un goruşune katılıyoruz : “… genellikle kinayede her iki unsura gore de cumlenin anlamının tamam olması, yalan ve yanlış olmaması asıldır.”
Kinaye ile Mecaz Arasındaki Fark
Kinaye, mecaz sanatları icinde kullanılır ve mecazlı anlatım sayesinde anlaşılır ama şimdi onu mecazdan ayıran noktalar nedir onu işleyeceğiz. Bir şiirde, cok kolay karşılaşabileceğiz bir durumudur cunku bu karmaşa.
Mecazda sadece mecazi anlam kastedilir. Kinayede ise hem gercek anlama hem de mecaz anlama gore ifade doğrudur cunku aynı istiaredeki gibi gercek anlamın kastedilmediğini gosteren bir engelleyici anlam yoktur. Mesela “kulu bol” deyimini ele alalım. Bu deyim, comert anlamına gelir ve insanlar bunu comert olarak anlar ama bu ifade sahibinin de kulunun bol olması yadırganamaz. Orneğin “Senin icin yanıyorum” ifadesinde yanmak mecaz anlamdadır cunku insanın gercekten alev alması imkansız.
Kinaye ile İstiare Arasındaki Fark
İstiare konusunu işlerken bir sozun - acık ya da kapalı farketmez – istiare olması icin uc unsur saymıştık; onları hatırlayalım:
Sozcuğun gercek anlamı dışında kullanılıp bu gercek anlamı dışındaki bir nesneyle ya da kavram ile eşleşmesi.
Sozcuk ile sozcuğun temsil ettiği istiare anlamı arasında kÂrîne-i mÂni ’a bulunmalı; yani metinde ya da dizede sozcuğun gercek anlamında kullanılmasına engel bir algı bulunmalı.
Sozcuk zayıf ya da guclu bir benzetme amacı gutmeli.İkinci maddeye dikkat ettiğimizde bir engelleyici manadan soz ediliyor. Engelleyici mana, bize sozun gercek anlamı kastetmediğini ortaya koyan ifadedir ki bu da istiare sanatını mecaza yaklaştırır. Orneğin “Kadem kadem gece teşrîfi Nailî o mehin” dizesinde dunyanın uydusu olan ayın, Naili ’nin yani şairin kapısına gelmesi kastedilmiyor elbette; mantık dışı olan bu durum engelleyici anlamdır; bu bakımdan burada benzetme amacıyla sevgiliden soz edilmektedir. Kinaye sanatında ise hem gercek hem de mecaz anlam ifade icin anlamlıdır. Orneğin “Hamama giren terler” ibaresi gercek anlamıyla hamamın sıcağındaki insanın terleyebileceğini mecaz anlamda ise bir amac uğruna bazı engellerin olabileceğini belirtmektedir; "cunku soz icinde gecen unsur gecmeyen unsurun delîl ve burhanı konumundadır." ( İsmail Durmuş, İslam Ansiklopedisi )
[h=3]Kinaye Neden Yapılır?[/h]Bu konu oldukca naif bir o kadar da guzel bir konudur. Kinayenin kelime anlamıyla ortulu anlatım olduğunu soylemiştik ve kinaye Arap edebiyatı kaynaklı bir konudur. Eskiden insanların gercekten saygılı ve duşunceli olduğu zamanlarda iyilik goren bir kişi iyilik yapanın adını anmak yerine onu dolaylı yoldan tarif edermiş. Aynı keza isminin yahut eşkalinin acıkca soylenmesinden korkulan kimseler veya anlatıcı ile arasında bir gonul bağı olanlar hakkında konuşulurken “sel verilir sır verilmez” tarzında, dolaylı bir anlatım kullanılırmış. Bunu sevgililer, sevgilisi hakkında soz, laf olmasın ya da başkaları kıskanmasın diye de yaparmış ve bu haliyle şairler sevgililerine şiir yazarken de kinayeli anlatımı tercih etmişler. Ayrıca kotu bir durumu ort bas etmek ya da başına kotu bir şey gelen insanlara o kotu durumu hatırlatmamak icin de kinaye yapılırmış. Orneğin yaşlı ve hasta insanlar icin “Bir ayağı cukurda” denmesi ya da “Sırtı kamburlaştı” denmesi gibi.
Kinayeli ifadeler zamanla daha da yaygınlaşarak soylenmesi ayıp kabul edilen terimler icin de kullanılmaya başlanmış ve elbette bunda dinin de etkisi olmuş. Orneğin kadının cinsel organı icin “Etek aralığı” denmesi ya da erkeğin cinsel organı icin “uckur” denmesi gibi; namuslu kadın icin “Eteği belinde” ya da capkın erkekler icin “gozu dışarıda” ibarelerin kullanılması gibi…
[h=3]Kinaye Turleri[/h]Arap edebiyatında kinaye turleri anlatılmak istenen bakımından zattan (mevsuf), sıfattan ve nisbetten kinaye olarak uce ayrılır. Turk belagatında ise “M. Kaya Bilgegil tarafından mÂnaya ve kasta gore olmak uzere iki başlık altında ele alınarak incelenmiştir.”( İsmail Durmuş – İslam Ansiklopedisi )
Cem Dilcin ise Orneklerle Turk Şiir Bilgisi adlı yapıtında ise kinaye ikiye ayrılmış:
Kinaye-yi Karîbe: Bu tur kinayede sozun başka bir anlama gelmesi imkansızdır. Nettir.
Kinaye-i Ba ’îde: Bu tur kinayede ise sozun anlamı gizlenir. ORNEKLER
Ayağı yer mi basar zulfune ber-dÂr olanın
Zevk u şevk ile verir cÂn u seri done done ( NECATÎ
Burada “done done can vermek” ifadesi kinayeli bir anlatımdır.
Leb-i la ’line sanmam hat gelip husn u bah gitti
Bana bir aşık olsa demeden ağzında tuy bitti ( CEMALİ )
Burada “Ağzında tuy bitti” ifadesi kinayeli bir anlatımdır.
BÂki yine mey icmeğe and icti demişler
DîvÂne midir bade dururken ice andı ( BAKİ)
Burada “And icmek” ifadesi kinayeli bir anlatımdır.
ALIŞTIRMA ORNEKLERİ
İcinde kinayeli sozcukler bulunan bu beyitlerin kinayeli sozcukleri gosterilmemiş olup sizin bulmanız icin yazılmıştır:
HÂn-ı ihsÂnına ermez elimiz o şÃ‚hın
Nimet-i vaslına bî-hûde heman diş bileriz ( Bağdatlı Ruhi)
*
Gonlum gibi ey nÂme gidip yÂrda kaldın
Baş uzre yerin var ham-ı destÂrda kaldın ( Naili Kadim)
*
Erbab-ı yes gerci tehî-kîsedir velî
Ehl-i umîdden hele rahat değil midir ( Nabi)
Kinaye, bir beyitte ya da şiirdeki sozcuğun, gercek anlamının dışında herhangi bir benzetme amacı gutmeden mecazlı olarak kullanılmasıdır. Yani kinaye sanatında, gercek anlamı verilen bir sozun mecaz anlamı kastedilir. Bu bakımdan kinaye, ortulu anlatımdır ve iki unsuru vardır:
* Meknî (mukennÂ) bih: Soz icindeki asıl ve gercek anlamdaki unsurdur. Buna “kinaye” de denir ki zaten sanat da adını buradan almıştır. (Birinci Unsur )
* Meknî (mukennÂ) anh: Soz icinde gecmeyen ama anlam bakımından işaret edilen unsurdur. (İkinci Unsur )
İlk unsur orten ikinci unsur ise ortulen konumunda olduğu icin sanatın adı “kinaye” olarak belirlenmiştir. Kısaca bizim işimiz, soz icinde saklanan ama bazı ipucları ile işaret edilen anlamı bulmak olacaktır.
Kinayede,kastedilen olculu anlamı bulmamız icin şairin bize ipucu vermesi lazım; bu bakımdan da kÂrîne-i mÂni ’a yani engelleyici ipucu olmamalı burada. Eğer olursa bu sanat kinaye değil istiare olur.
Cem Dilcin en basit haliyle kinaye icin “Başka bir deyişle gerceği mecaz yoluyla dolaylı anlatmaktır” der. Yalnız dikkat edilmesi gereken nokta, beyitte ya da şiirde kullanılan gercek anlamın bazen şiirle uyumlu olması yani gercek anlamın da şiirde bir anlam oluşturmuş olmasıdır ama asıl anlam dolaylı anlatımdadır. Bu bakımdan beyitler, okunup gecilecek şiirler değildir; ustunde duşunulmesi gerekir.
Dilimizde kinayeli bircok sozcuk artık kalıplaşmıştır. İsmail Durmuş bu konuyu şu şekilde acıklamaktadır : “Dildeki mecaz ve kinaye klişeleri Âdet ve geleneklere, insan ve eşya ile tabiat ve ondaki varlıklar icin gecerli olan genel durum ve konumlara gore oluşur”. İlginc olan ise, bu durumun hemen hemen tum dillerde aynı şekilde oluşmasıdır. Orneğin eli acık, elini surekli acarak gezen birisini kastetmez; kinayeli olarak comert olan kişiyi temsil eder. Bunun nedeni ise insanların para vermek icin ellerini acmasına dayanır; burada iki anlam da manalı olurken sozun mecaz anlamı kastedilmektedir. Aynı keza Arapcada comert insan anlamına gelen sozcuk “kesîru ’r-remÂd” yani tam cevirisiyle “kulu bol” terkibidir. Bu, eski zamanlarda insanların yemek alışkanlıklarına dayanır; eskiden yemekler ateş yakılarak pişirilmiş ve bu bakımdan evinde misafir ağırlayanın kulu bol olurmuş. Artık sozun kul ya da ateşle ilgisi kalmamış; şimdiki comert anlamını kazanmıştır. Yine “eli sıkı” deyimi de benzer bir cağırışımla pinti anlamına gelmektedir. Kısaca İsmail Durmuş ’un goruşune katılıyoruz : “… genellikle kinayede her iki unsura gore de cumlenin anlamının tamam olması, yalan ve yanlış olmaması asıldır.”
Kinaye ile Mecaz Arasındaki Fark
Kinaye, mecaz sanatları icinde kullanılır ve mecazlı anlatım sayesinde anlaşılır ama şimdi onu mecazdan ayıran noktalar nedir onu işleyeceğiz. Bir şiirde, cok kolay karşılaşabileceğiz bir durumudur cunku bu karmaşa.
Mecazda sadece mecazi anlam kastedilir. Kinayede ise hem gercek anlama hem de mecaz anlama gore ifade doğrudur cunku aynı istiaredeki gibi gercek anlamın kastedilmediğini gosteren bir engelleyici anlam yoktur. Mesela “kulu bol” deyimini ele alalım. Bu deyim, comert anlamına gelir ve insanlar bunu comert olarak anlar ama bu ifade sahibinin de kulunun bol olması yadırganamaz. Orneğin “Senin icin yanıyorum” ifadesinde yanmak mecaz anlamdadır cunku insanın gercekten alev alması imkansız.
Kinaye ile İstiare Arasındaki Fark
İstiare konusunu işlerken bir sozun - acık ya da kapalı farketmez – istiare olması icin uc unsur saymıştık; onları hatırlayalım:
Sozcuğun gercek anlamı dışında kullanılıp bu gercek anlamı dışındaki bir nesneyle ya da kavram ile eşleşmesi.
Sozcuk ile sozcuğun temsil ettiği istiare anlamı arasında kÂrîne-i mÂni ’a bulunmalı; yani metinde ya da dizede sozcuğun gercek anlamında kullanılmasına engel bir algı bulunmalı.
Sozcuk zayıf ya da guclu bir benzetme amacı gutmeli.İkinci maddeye dikkat ettiğimizde bir engelleyici manadan soz ediliyor. Engelleyici mana, bize sozun gercek anlamı kastetmediğini ortaya koyan ifadedir ki bu da istiare sanatını mecaza yaklaştırır. Orneğin “Kadem kadem gece teşrîfi Nailî o mehin” dizesinde dunyanın uydusu olan ayın, Naili ’nin yani şairin kapısına gelmesi kastedilmiyor elbette; mantık dışı olan bu durum engelleyici anlamdır; bu bakımdan burada benzetme amacıyla sevgiliden soz edilmektedir. Kinaye sanatında ise hem gercek hem de mecaz anlam ifade icin anlamlıdır. Orneğin “Hamama giren terler” ibaresi gercek anlamıyla hamamın sıcağındaki insanın terleyebileceğini mecaz anlamda ise bir amac uğruna bazı engellerin olabileceğini belirtmektedir; "cunku soz icinde gecen unsur gecmeyen unsurun delîl ve burhanı konumundadır." ( İsmail Durmuş, İslam Ansiklopedisi )
[h=3]Kinaye Neden Yapılır?[/h]Bu konu oldukca naif bir o kadar da guzel bir konudur. Kinayenin kelime anlamıyla ortulu anlatım olduğunu soylemiştik ve kinaye Arap edebiyatı kaynaklı bir konudur. Eskiden insanların gercekten saygılı ve duşunceli olduğu zamanlarda iyilik goren bir kişi iyilik yapanın adını anmak yerine onu dolaylı yoldan tarif edermiş. Aynı keza isminin yahut eşkalinin acıkca soylenmesinden korkulan kimseler veya anlatıcı ile arasında bir gonul bağı olanlar hakkında konuşulurken “sel verilir sır verilmez” tarzında, dolaylı bir anlatım kullanılırmış. Bunu sevgililer, sevgilisi hakkında soz, laf olmasın ya da başkaları kıskanmasın diye de yaparmış ve bu haliyle şairler sevgililerine şiir yazarken de kinayeli anlatımı tercih etmişler. Ayrıca kotu bir durumu ort bas etmek ya da başına kotu bir şey gelen insanlara o kotu durumu hatırlatmamak icin de kinaye yapılırmış. Orneğin yaşlı ve hasta insanlar icin “Bir ayağı cukurda” denmesi ya da “Sırtı kamburlaştı” denmesi gibi.
Kinayeli ifadeler zamanla daha da yaygınlaşarak soylenmesi ayıp kabul edilen terimler icin de kullanılmaya başlanmış ve elbette bunda dinin de etkisi olmuş. Orneğin kadının cinsel organı icin “Etek aralığı” denmesi ya da erkeğin cinsel organı icin “uckur” denmesi gibi; namuslu kadın icin “Eteği belinde” ya da capkın erkekler icin “gozu dışarıda” ibarelerin kullanılması gibi…
[h=3]Kinaye Turleri[/h]Arap edebiyatında kinaye turleri anlatılmak istenen bakımından zattan (mevsuf), sıfattan ve nisbetten kinaye olarak uce ayrılır. Turk belagatında ise “M. Kaya Bilgegil tarafından mÂnaya ve kasta gore olmak uzere iki başlık altında ele alınarak incelenmiştir.”( İsmail Durmuş – İslam Ansiklopedisi )
Cem Dilcin ise Orneklerle Turk Şiir Bilgisi adlı yapıtında ise kinaye ikiye ayrılmış:
Kinaye-yi Karîbe: Bu tur kinayede sozun başka bir anlama gelmesi imkansızdır. Nettir.
Kinaye-i Ba ’îde: Bu tur kinayede ise sozun anlamı gizlenir. ORNEKLER
Ayağı yer mi basar zulfune ber-dÂr olanın
Zevk u şevk ile verir cÂn u seri done done ( NECATÎ

Burada “done done can vermek” ifadesi kinayeli bir anlatımdır.
Leb-i la ’line sanmam hat gelip husn u bah gitti
Bana bir aşık olsa demeden ağzında tuy bitti ( CEMALİ )
Burada “Ağzında tuy bitti” ifadesi kinayeli bir anlatımdır.
BÂki yine mey icmeğe and icti demişler
DîvÂne midir bade dururken ice andı ( BAKİ)
Burada “And icmek” ifadesi kinayeli bir anlatımdır.
ALIŞTIRMA ORNEKLERİ
İcinde kinayeli sozcukler bulunan bu beyitlerin kinayeli sozcukleri gosterilmemiş olup sizin bulmanız icin yazılmıştır:
HÂn-ı ihsÂnına ermez elimiz o şÃ‚hın
Nimet-i vaslına bî-hûde heman diş bileriz ( Bağdatlı Ruhi)
*
Gonlum gibi ey nÂme gidip yÂrda kaldın
Baş uzre yerin var ham-ı destÂrda kaldın ( Naili Kadim)
*
Erbab-ı yes gerci tehî-kîsedir velî
Ehl-i umîdden hele rahat değil midir ( Nabi)