İstiare sanatı hem mecaz hem de benzetme sanatlarını icinde barındıran ve zamanla kullanımı gittikce yaygınlaşan bir edebi sanattır. Cok sık kullanıldığı icin divan şiirinin kalıpları dediğimiz mazmunların bir kısmını oluşturmuş, hal boyle olunca yani cok sık kullanılınca istiarenin bir sanat olduğu yani kasıtlı yapıldığı gormezden gelinmiş. Bu bakımdan da dize icinde dikkatlice bakılması gerekir, ancak o zaman gorulur.

Cem Dilcin istiare sanatının tanımını şu şekilde vermiştir: “ Bir şeyi kendi adının dışında, turlu yonlerden benzediği başka bir şeyin adıyla anma.” Aslında biz kısaca benzetme icin şu tanımı yapabiliriz: Benzeyenin ya da benzetilenin soylenmediği veya sadece benzeyenin ya da sadece benzetilenin soylenmesiyle oluşan kısaltılmış teşbih sanatıdır.
Butun bu tanımlamalardan yola cıkarak istiare sanatının olduğu bir sozcukte şu 3 ozelliği aramalıyız:
Sozcuğun gercek anlamı dışında kullanılıp bu gercek anlamı dışındaki bir nesneyle ya da kavram ile eşleşmesi.
Sozcuk ile sozcuğun temsil ettiği istiare anlamı arasında kÂrîne-i mÂni ’a bulunmalı; yani metinde ya da dizede sozcuğun gercek anlamında kullanılmasına engel bir algı bulunmalı.
Sozcuk zayıf ya da guclu bir benzetme amacı gutmeli. Ozellikle mazmunlarda, kullanım cok sık olduğu icin istiarenin benzetme anlamı unutulabiliyor; bu bakımdan bu son maddeye cok dikkat etmeliyiz.
İstiare, pek cok ture ayrılmıştır ve hatta Prof. Dr. Mehmet Kaya Bilgegil ’i n BelÂgat kitabında bu ayrımları gorebiliriz ama biz en cok işlenen uc turunu goreceğiz: Kapalı İstiare, Acık İstiare ve Yaygın İstiare…
[h=3]İstiare Turleri[/h]İstiare, sadece eski şiirde yani divan şiirinde kullanılmamıştır; her donemde kullanılmıştır ama cok divan şiirinde kullanılmıştır. Elbette bu kullanımda mazmunların etkisini goz onune almak gerekir. Bu bakımdan da bu konu “Eski Şiirde İstiare Sanatı” şeklinde duşunulmelidir.
İstiarenin uc şekilde gercekleştiğini soylemiştik, en cok kullanılan istiare turu acık istiare, daha sonra kapalı ve yaygın istiaredir. Biz de acıklamaları yaparken bu sırayı dikkate alacağız:
1. Acık İstiare
Mazmunlar da diyebiliriz cunku divan şiirinde klişeleşmiş kullanımlar acık istiaredir. Acık istiarede benzetme ogelerinden kendisine benzetilen soylenmez, benzeyen soylenir. Yani guclu olan oge şiirdedir. Orneğin sevgilinin uzun boyu demek yerine serv-i hırÂman ya da sevgilinin kırmızı yanakları demek yerine gul-i ruh demek… Şimdi bunu ornek beyitlerle daha anlaşılır hale getirelim:
Sararmış za ’fdan nergisleri ol verd-i handÂnın
Acılmış iki nesrîni sanasın bir gulistÂnın ( ZATİ )
Acıklama : O neşeli gulen gulun nergise benzeyen gozleri zayıflıktan sararmış; sanarsın ki bir gul bahcesinin iki yaban gulu acmış.
Burada “verd-i handÂn” ve “nergis” sozcuklerinde acık istiare vardır. Her ikisi de sevgili icin kullanılmıştır. Verd-i handan ve nergis sozcuklerinde verd gul anlamıyla sevgiliyi, nergis ise sevgilinin gozlerini temsil etmektedir. Yalnız beyitte sevgiliye dair herhangi bir şey gecmemektedir. Ama nergisin bir cicek adı olarak yani gercek anlamıyla kullanılmadığı da beyitin anlamından anlaşılmaktadır. Ayrıca nergisin şekli bakımından da sevgilinin gozleri arasında bir benzerlik ilişkisi goze carpar. Aynı keza şair, sevgiliyi gule benzetirken herhangi bir şekilde sevgilinin adı gecmez ama biz, beyitin anlamından nesrin sozcuğunun gercek anlamında kullanılmadığını gorebiliyoruz. Elbette her acık istiare kendisini bu şekilde ifşa etmez ama yine de mazmunların coğunun acık istiare yoluyla yapıldığını bilmek de bize buyuk bir kolaylık sağlayacaktır.
Başka bir ornekle konunun ozunu oturtalım zihnimizde:
Hansı gulşen gulbunu serv-i hıramanınca var
Hansı gulbun uzre gonca lal ’-i handÂnınca var ( FUZULİ )
Acıklama : Hangi gul bahcesinin gul fidanı senin serviye benzer uzun ve narin boyun gibidir? Hangi gul fidanındaki acılmamış gul yani gonca senin lal gibi kırmızı gulen dudağın gibidir?
Burada serv-i hırÂman ve gulbun sevgilinin boyunu, gonca ve lal sevgilinin dudağını temsil etmektedir. Eğer burada tam teşbih olsaydı cumleler şu şekilde olurdu :
- Sevgilinin boyu gulbun gibi uzun
- Sevgilinin dudakları lal gibi kırmızı.
İşte burada, sadece benzeyenler alınıp geri kalan diğer ogeler sezdirildiği icin serv-i hırÂman, gulbun ,gonca ve lal acık istiaredir.
Birkac tane daha ornek yaparak acık istiare konusunu kapatalım:
Devletinde her ne la ’l u dur ki cem ’ etti gozum
Yuz suyuyle hÂk-i pÂyine nisÂr etsem gerek ( ŞEYHİ )
Acıklama: Ey sevgili, senin krallığında senin devletinde senin sayende her turlu lal gibi kırmızı dudağı her turlu inci gibi dişi gozlerim gordu. Tum gorduğum guzellikler sende toplandığı ve bana bu guzelliği tattırdığın icin senin ayağının altına toprak olmam lazım.
* Lal, kırmızı rengi dolayısıyla sevgilinin dudağı; dur inci anlamıyla sevgilinin dişleri yerine kullanılmıştır.
Kadem kadem gece teşrîfi Nailî o mehin
Cihan cihan elem-i intizÂra değmez mi ( NAİLÎ-İ KADİM)
Acıklama: Ey Naili ! O ay gibi guzel guzlu sevgilinin tıpkı ayın geceyi yavaş yavaş aydınlatması gibi senin geceni aydınlatmak icin karanlığına teşrif etmesi; senin cektiğin o dunyalar kadar Âha, dunyalar kadar intizara değmez mi?
Burada acık istiare “meh” uzerinden yapılmıştır. Meh, geceyi aydınlatması ve şekli itibariyle sevgilinin yuzune benzetilir.
Ah eylediğim serv-i hırÂmanın icindir
Kan ağladığım gonce-i handÂnın icindir ( FUZULİ )
Acıklama: Benim ahım senin servi gibi uzun ve ince boyun icindir; benim kan ağlamama neden senin gonca gibi kırmızı lal gibi kucuk ağzındır.
*Serv-i hırÂman sevgilinin boyu icin gonce-i handÂn ise sevgilinin dudağı icin kullanılmıştır.
2. Kapalı İstiare
Acık istiarenin tersine kapalı istiare gucsuz oge yani benzetilenin olup benzeyenin olmadığı istiaredir. Bu istiarenin varlığını anlamamız icin beyitte bize verilen ipuclarını takip etmemiz gerekir. Benzetilen, beyite gizlenmiştir ama onu bulmamız icin de bazı yollar sunulmuştur; aksi halde bu bir edebî sanat olmazdı.
Cok fazla kullanılmamıştır kapalı istiare, bu bakımdan biz, en acık beyitleri orneklemeye calışacağız :
RÂkîb sÂye-i lutfunda oldu perverde
Anıncun ey gul-i ter boyle hÂm kalmışdur ( NÂBÎ )
Burada kapalı istiare “rakîb” sozudur. Rakîb, dikenle ozleştirilmiştir ve bize bunu işaret eden ipucları sÂye, perverde olmak ve hÂm kalmak sozcukleridir. Elbette bu tespiti yapmak icin divan şiirine hakim olmak gerekir cunku bu ipucları ile sozcuk arasında kurduğunuz ilişkinin mantıklı olması gerekir. Ayrıca gul-i ter tertibi de teze gul anlamıyla sevgiliyi kastetmekte ve bu bakımdan acık istiareyi oluşturmaktadır.
Birkac tane daha ornek verip kapalı istiare konusunu kapatalım ve son istiare turumuz olan yaygın istiareyi inceleyelim.
Henuz beyza iken i ’tidal-i fasl-ı bahÂr
Gorun ne mertebedir acdı bÂl u per nergis( NEVİ)
Burada “nergis” sozcuğunde kapalı istiare yapılmıştır ve bizi bu anlama ulaştıran ipucları şu sozcuklerdir: beyza, bahar ve bal u per acmak… İpuclarından ve beyit butunluğunden yola cıkarak nergisin cicek acması, ılık bir bahar gununde beyaz bir kelebeğin kanat cırpmasına benzetilmiş.
Hev ar ’is-i gul-zÂra oldu cehre-guşÃ‚
BahÂr gul-şene giydirdi hulle-i hadr ( FUZULî )
Acıklama: Hava, gelinlerin gul yuzunu ifşa etti, bahar gul bahcesine yeşilden bir cennet giysisi giydirdi.
Burada hev ve bahÂr kapalı istiaredir. Hev bir damata benzetilmiştir; gelinlerin duvağını acması bir ipucudur. Bahar ise gelinleri giydirmesi ile onları duğunlere hazırlamasıyla nedimeye benzetilmiştir.
3. Temsili İstiare / Yaygın İstiare
Eskiler buna istiare-i temsili de der. Burada tum şiire yayılan bir ilişkiden soz edeceğiz. Benzetmenin temel ogelerinden benzetilen ya da benzeyenden yalnız birisi soylenerek cok sayıda benzerliğin sıralandığı istiare orneğidir. Yalnız yaygın benzetme ile karıştırmamak gerek; yaygın istiarede ya benzeyen ya da benzetilen kullanılırken yaygın benzetmede ikisi birden kullanılır.
Edebiyat dunyasında temsili istiareye verilen en iyi ornek Yahya Kemal Beyatlı ’nın olum temalı Sessiz Gemi şiiridir. Sessiz gemi kendisine benzetilendir; benzeyen ise ruhtur.
SESSİZ GEMİ
Artık demir almak gunu gelmişse zamandan
Mechule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hic yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
Gunlerce siyah ufka bakan gozleri nemli
Bicare gonuller… Ne giden son gemidir bu
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Dunyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmez ki giden sevgililer donmeyecekler
Bircok gidenin her biri memnun ki yerinden
Bircok seneler gecti, donen yok seferinden
YAHYA KEMAL BEYATLI
Not : Edebiyat dunyamızda sadece uc tur istiare yoktur; bu turler sadece en cok kullanılan istiare turleridir. Bunlar dışında kısaca acıklayacağımız diğer istiare turleri şunlardır:
İstiare-i mufrede: Bir tek sozcukten oluşur.
İstiare-i murekkebe: Birden cok benzerliğin sıralandığı istiaredir.
İstiare-i mutlaka : Engelleyici ipucunun yani kÂrine-i mÂni ’anın bulunmadığı istiaredir. Anlaşılması zordur.
İstiare-i mucerrede: İstiare-i mutlakanın aksine engelleyici ipucu bulunur.
İstiare-i mureşşaha : Benzerliğin sıfat ya da isim turleriyle pekiştirildiği istiare turleridir.
İstiare-i tahyiliye : Benzerliğin hangi yonden yapıldığını ifşa eden sozcukleri barındıran istiare turudur.
İstiare-i tehekkumiye : İstiare-i tehekkumiye de denir; alaylı ve esprili istiare turudur.