
Yineleme ya da tekrir de denir. Bircok kaynakta bu uc isim aynı anda gecmez ama aynı anlama geldiği bilinmelidir. Tekrir, Arapca “krr” kokunden gelir, Aliterasyon Fransızcadan gelir; Yineleme ise sanatın Turkce adıdır.
Aliterasyon edebi sanatlar konusunda işlenir. İskender Pala şoyle tanımlamaktadır: “ Şiirde veya nesirde aynı harf veya hecelerin bir ahenk oluşturacak şekilde tekrar edilmesine aliterasyon ( ses tekrarı ) denir.” Yrd. Doc. Dr Yavuz Bayram ise Tekrir başlığı altında şu tanımı vermektedir: “Bir veya birden fazla kelimenin mısra, beyit veya şiir icerisinde aynı anlamda tekrarlanması ve anlamın pekiştirilerek, ahenkli bir anlatım oluşturulması sanatıdır.”
Verilen tanımlarda da gorulduğu gibi aliterasyon sese dayalı bir edebi sanattır. Edebi sanat sınıflandırmasında “dil ve hunere bağlı sanat” olarak gecer. Aliterasyon yazılması zordur; yazılmasının zor olduğu gibi seslendirilmesinin de zor olduğu bir sanattır.
Tanımlarda bir veya birden fazla aynı kelimenin tekrarı olarak gecer sanat. Bu kelimelerin aynı dilden olması onemlidir sadece, dilinin ne olduğu değil. Yani Divan şiiri icin konuşursak tekrar edilen kelimenin illa ki Arapca ya da Farsca ya da Turkce olması gerekmez.
Bu sanat bize dizeleri daha hoş duymamıza olanak veriyor.
Kafiye ile tekrir ayrı sanatlardır…
Tekrir, dize sonunda olmak zorunda değildir. Başta, ortada, sonda olabilir. Ayrıca yerlerinin karışık olması da sanatı engellemez, illaki hep başta, sonda, ortada olmak zorunda değil ki zaten bu şekilde var olan sanatın adı leff u neşr olarak gecer.
Kafiye ya da Turkce adıyla uyak, dize sonlarındaki ses uyumlarıdır. Uyaklardaki uyumlu ses mutlaka dize sonunda olmalıdır. Ayrıca sesin uzun mu kısa mı hece mi olduğu da uyağı değiştirir.
Aliterasyonun kafiye gibi de olcusu ve ceşidi yoktur. Kafiyenin ise yarım, tam, zengin olmak uzere uc ceşidi, ayrıca cinas, tunc olmak uzere de iki turu vardır.
Aliterasyon ilk ne zaman kullanıldı?
Aliterasyon sanatının ilk kullanıldığı yer, destandan hikayeciliğe geciş donemi olarak bilinen nazım - nesir karışık hikayeleri ile tanınan Dede Korkut hikayeleridir. Dede Korkut hikayelerinin nazım bolumunde aliterasyonlara rastlanır. Bu bakımdan da Turk edebiyatının en eski edebi sanatlarından birisidir tekrir sanatı:
Ornek:
“
Av av
ladık kuş kuş
ladık”
“
K
arşı yatan k
arlı k
ara dağlar k
arıyıptır bilinmez.”
Elbette burada ilk eser olduğu icin gunumuzden farklı bir sanatı, daha basit bir sanatı gormekteyiz. Ozellikle Osmanlı edebiyatında tekrir sanatı, kulak icin uyum yaratan ve sık kullanılan bir edebi sanata donuşmuştur. Ama “bir sanat olarak MebÂni ’l-i inşa* ve Talim-i Edebiyat ’ta** değerlenmiştir.” [Universiteler İcin Eski Turk Edebiyatına Giriş, Yrd. Doc. Dr. Neslihan Koş Keskin; Vezin ve Aruz, Akcağ, 6. Baskı]
Bu sanat icin onemli olan ses uyumları, ses guzelliği ve soyleniş kolaylığıdır. Bu bakımdan kulak icin yapılan sese dayalı sanatlar arasında gosterilir.
Kelimeler arası musiki sağlayan bu sanat, bugun dahi kullanılmaktadır. Edebi sanat ozellikle serbest şiirlerde de fazlaca kullanılmış, aslında bir nevi serbest veznin savrukluğunu ortmuştur.
Divan edebiyatında aliterasyon…
Divan edebiyatında kullanılan adı “tekrir” idi. Tercihe gore hem sozcuk hem de soz obeği tekrar edilirdi. Seslerin/harflerin tekrar ettiği pek fazla gorulmezdi. Sozcuklerin genelde arka arkaya yinelenmesi de esastı. Elbette bunun istisnaları da vardı.
Divan şiiri icin tekrir sanatı ile ilgili terimler şunlardır:
Kesret-i tekrir: Buna tekerrur de denir. Eğer yinelenen sozcuk beytin anlamına derinlik vermiyor sadece ses ahengi veriyorsa buna kesret-i tekrir ya da tekerrur denir. Bu bir yazı kusurudur, hoş gorulmez.
Husn-i tekrir: Tekrarlanan obek ya da sozcuk istenildiği gibi kulak tırmalamadan beyite anlam derinliği veriyorsa bu tekrire husn-i tekrir denir.Tekrir sanatı eğer seslenme amacıyla yapılıyorsa yani tekrar eden soz ya da soz obeği bir seslenme amacı taşıyorsa bu sanat aynı zamanda
istifham
sanatıdır. Tekrar eden soz ya da soz obeği unlemlerle yapılırsa bu sanata da nida
sanatı denir.
Aliterasyon orneklerine bir goz atalım:
1.
Eylul ’de melûl oldu gonul soldu da lÂle
Bir kÂkule meyletti gonul geldi bu hÂle
Gelmez bu elem neyleyeyim fazla suÂle
Bir hÂile omrum ki alınmaz bile kale ( Edip Ayel / 1894 -1957 )
Acıklama : “l” seslerinin tekrarı aliterasyon sanatını oluşturmaktadır.
2.
GAZEL
Yuzun berg-i
gul-i terdir gul-i ter
Boyun serv u
sanavberdir sanavber
*
Senin şem ’-i cemÂlinde vucûdum
Munevverdir munevverdir munevver
*
Hıraman kÂmetin bustÂn-ı canda
Sanavberdir sanavberdir sanavber
*
Bana peyveste şol mihrab-ı ebrû
BerÂberdir berÂberdir berÂber
*
DimÂğnı bûy-ı aşkında dema-Â-dem
Mu ’attardır mu ’attardır mu ’attar
*
Senin nakş-ı hayÂlin cÂn icinde
Musavverdir musavverdir musavver
*
Zihî devlet ki valsın gÂhi gÂhi
Muyesserdir muyesserdir muyesse
*
SanÂyî ’den ne san ’attır Nesîmî
Mukerrerdir mukerrerdir mukerrer
( Nesimi )
Vezin : Fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun
3.
Buyuksun
İlÂhî buyuksun buyuk
Buyukluk yanında kalır pek kucuk ( Ali Haydar Paşa )
Vezin : Fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun
4.
Ey
varlığı varı var
eden var
Yok yok
sana yok
demek ne duşvÂr ( Ziya Paşa)
Vezin : Mef'ûlu / mefÂ'ilun / fe'ûlun
5.
Bir yÂreli kuş cırpınıyor sanki telinde,
Cıkmada bu ÂvÂz o garibin ciğerinden…
Ûdun mu huner yoksa o cÂnÂnın elinde,
Bir feyz mi var kim daha mu ’ciz hunerinden;
Cal
sevdiceğim, cal
guzelim, cal
meleğim, cal
! … ( Ey yÂr-ı NegÂmkÂr – Tevfik Fikret ) ***
Vezin : Mustef'ilun / mustef'ilun / mustef'ilun / mustef'ilun
6.
Dem
bu demdir
bu demi
hôş goregor ey ‘arif
Anma ‘Îsî demini urma gecen
demden dem
( Fuzuli )
Vezin : Mufteilun / fÂ'ilun / mufteilun / fÂ'ilun
Acıklama : Ey arif olan kişi ! Bu zaman şimdiki zamandır. Bu zamanı hoş gor ve gec. İsa zamanından dem vurma, o zamanı anma cunku o zaman gecen zamandır.
7.
Gozlerumdur
guzelum gozuni
cÂn ile seven
Goze
goster gozuni gozden
ırağ olma igen ( A. VisÂlî )
Vezin : FÂ'ilÂtun / fe'ilÂtun / fe'ilÂtun / fe'ilun
Acıklama : Guzelim! Gozunu can-ı gonulden seven sadece benim gozlerimdir. Sen o guzel gozlerini seni seven bu goze goster, hicbir zaman ondan uzak olma !
* Suleyman Paşa ’nın eseridir. Fransızca edebiyat kitaplarından yararlanarak Batı belagatini, yani guzel konuşma sanatını, ulkemize getiren ilk kişidir. Yani Batılı anlamda ilk guzel konuşma kitabı Fransız kitaplarından esinlenilerek Suleyman Paşa tarafından Tanzimat edebiyatı doneminde yazılmıştır.
** Talim-i Edebiyat, Receizade Mahmud Ekrem ’in 1879 yılında Mekteb-i Mulkiye ’de verdiği edebiyat dersinin notlarıdır. Bu eserde, Ekrem ’in ders notları, derste anlattığı edebiyat teorileri yer almaktadır. Kitap 1882 yılında basılmıştır. Receizade Mahmud Ekrem, Tanzimat Donemi II. kuşaktır. Servet-i Funun doneminin zeminini hazırlamıştır.
***Bu şiir bestelenmiştir; ilk soyleyen kişi Zeki Muren ’dir.
Aliterasyon edebi sanatlar konusunda işlenir. İskender Pala şoyle tanımlamaktadır: “ Şiirde veya nesirde aynı harf veya hecelerin bir ahenk oluşturacak şekilde tekrar edilmesine aliterasyon ( ses tekrarı ) denir.” Yrd. Doc. Dr Yavuz Bayram ise Tekrir başlığı altında şu tanımı vermektedir: “Bir veya birden fazla kelimenin mısra, beyit veya şiir icerisinde aynı anlamda tekrarlanması ve anlamın pekiştirilerek, ahenkli bir anlatım oluşturulması sanatıdır.”
Verilen tanımlarda da gorulduğu gibi aliterasyon sese dayalı bir edebi sanattır. Edebi sanat sınıflandırmasında “dil ve hunere bağlı sanat” olarak gecer. Aliterasyon yazılması zordur; yazılmasının zor olduğu gibi seslendirilmesinin de zor olduğu bir sanattır.
Tanımlarda bir veya birden fazla aynı kelimenin tekrarı olarak gecer sanat. Bu kelimelerin aynı dilden olması onemlidir sadece, dilinin ne olduğu değil. Yani Divan şiiri icin konuşursak tekrar edilen kelimenin illa ki Arapca ya da Farsca ya da Turkce olması gerekmez.
Bu sanat bize dizeleri daha hoş duymamıza olanak veriyor.
Kafiye ile tekrir ayrı sanatlardır…
Tekrir, dize sonunda olmak zorunda değildir. Başta, ortada, sonda olabilir. Ayrıca yerlerinin karışık olması da sanatı engellemez, illaki hep başta, sonda, ortada olmak zorunda değil ki zaten bu şekilde var olan sanatın adı leff u neşr olarak gecer.
Kafiye ya da Turkce adıyla uyak, dize sonlarındaki ses uyumlarıdır. Uyaklardaki uyumlu ses mutlaka dize sonunda olmalıdır. Ayrıca sesin uzun mu kısa mı hece mi olduğu da uyağı değiştirir.
Aliterasyonun kafiye gibi de olcusu ve ceşidi yoktur. Kafiyenin ise yarım, tam, zengin olmak uzere uc ceşidi, ayrıca cinas, tunc olmak uzere de iki turu vardır.
Aliterasyon ilk ne zaman kullanıldı?
Aliterasyon sanatının ilk kullanıldığı yer, destandan hikayeciliğe geciş donemi olarak bilinen nazım - nesir karışık hikayeleri ile tanınan Dede Korkut hikayeleridir. Dede Korkut hikayelerinin nazım bolumunde aliterasyonlara rastlanır. Bu bakımdan da Turk edebiyatının en eski edebi sanatlarından birisidir tekrir sanatı:
Ornek:
“
Av av
ladık kuş kuş
ladık”
“
K
arşı yatan k
arlı k
ara dağlar k
arıyıptır bilinmez.”
Elbette burada ilk eser olduğu icin gunumuzden farklı bir sanatı, daha basit bir sanatı gormekteyiz. Ozellikle Osmanlı edebiyatında tekrir sanatı, kulak icin uyum yaratan ve sık kullanılan bir edebi sanata donuşmuştur. Ama “bir sanat olarak MebÂni ’l-i inşa* ve Talim-i Edebiyat ’ta** değerlenmiştir.” [Universiteler İcin Eski Turk Edebiyatına Giriş, Yrd. Doc. Dr. Neslihan Koş Keskin; Vezin ve Aruz, Akcağ, 6. Baskı]
Bu sanat icin onemli olan ses uyumları, ses guzelliği ve soyleniş kolaylığıdır. Bu bakımdan kulak icin yapılan sese dayalı sanatlar arasında gosterilir.
Kelimeler arası musiki sağlayan bu sanat, bugun dahi kullanılmaktadır. Edebi sanat ozellikle serbest şiirlerde de fazlaca kullanılmış, aslında bir nevi serbest veznin savrukluğunu ortmuştur.
Divan edebiyatında aliterasyon…
Divan edebiyatında kullanılan adı “tekrir” idi. Tercihe gore hem sozcuk hem de soz obeği tekrar edilirdi. Seslerin/harflerin tekrar ettiği pek fazla gorulmezdi. Sozcuklerin genelde arka arkaya yinelenmesi de esastı. Elbette bunun istisnaları da vardı.
Divan şiiri icin tekrir sanatı ile ilgili terimler şunlardır:
Kesret-i tekrir: Buna tekerrur de denir. Eğer yinelenen sozcuk beytin anlamına derinlik vermiyor sadece ses ahengi veriyorsa buna kesret-i tekrir ya da tekerrur denir. Bu bir yazı kusurudur, hoş gorulmez.
Husn-i tekrir: Tekrarlanan obek ya da sozcuk istenildiği gibi kulak tırmalamadan beyite anlam derinliği veriyorsa bu tekrire husn-i tekrir denir.Tekrir sanatı eğer seslenme amacıyla yapılıyorsa yani tekrar eden soz ya da soz obeği bir seslenme amacı taşıyorsa bu sanat aynı zamanda
istifham
sanatıdır. Tekrar eden soz ya da soz obeği unlemlerle yapılırsa bu sanata da nida
sanatı denir.
Aliterasyon orneklerine bir goz atalım:
1.
Eylul ’de melûl oldu gonul soldu da lÂle
Bir kÂkule meyletti gonul geldi bu hÂle
Gelmez bu elem neyleyeyim fazla suÂle
Bir hÂile omrum ki alınmaz bile kale ( Edip Ayel / 1894 -1957 )
Acıklama : “l” seslerinin tekrarı aliterasyon sanatını oluşturmaktadır.
2.
GAZEL
Yuzun berg-i
gul-i terdir gul-i ter
Boyun serv u
sanavberdir sanavber
*
Senin şem ’-i cemÂlinde vucûdum
Munevverdir munevverdir munevver
*
Hıraman kÂmetin bustÂn-ı canda
Sanavberdir sanavberdir sanavber
*
Bana peyveste şol mihrab-ı ebrû
BerÂberdir berÂberdir berÂber
*
DimÂğnı bûy-ı aşkında dema-Â-dem
Mu ’attardır mu ’attardır mu ’attar
*
Senin nakş-ı hayÂlin cÂn icinde
Musavverdir musavverdir musavver
*
Zihî devlet ki valsın gÂhi gÂhi
Muyesserdir muyesserdir muyesse
*
SanÂyî ’den ne san ’attır Nesîmî
Mukerrerdir mukerrerdir mukerrer
( Nesimi )
Vezin : Fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun
3.
Buyuksun
İlÂhî buyuksun buyuk
Buyukluk yanında kalır pek kucuk ( Ali Haydar Paşa )
Vezin : Fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun / fe'ûlun
4.
Ey
varlığı varı var
eden var
Yok yok
sana yok
demek ne duşvÂr ( Ziya Paşa)
Vezin : Mef'ûlu / mefÂ'ilun / fe'ûlun
5.
Bir yÂreli kuş cırpınıyor sanki telinde,
Cıkmada bu ÂvÂz o garibin ciğerinden…
Ûdun mu huner yoksa o cÂnÂnın elinde,
Bir feyz mi var kim daha mu ’ciz hunerinden;
Cal
sevdiceğim, cal
guzelim, cal
meleğim, cal
! … ( Ey yÂr-ı NegÂmkÂr – Tevfik Fikret ) ***
Vezin : Mustef'ilun / mustef'ilun / mustef'ilun / mustef'ilun
6.
Dem
bu demdir
bu demi
hôş goregor ey ‘arif
Anma ‘Îsî demini urma gecen
demden dem
( Fuzuli )
Vezin : Mufteilun / fÂ'ilun / mufteilun / fÂ'ilun
Acıklama : Ey arif olan kişi ! Bu zaman şimdiki zamandır. Bu zamanı hoş gor ve gec. İsa zamanından dem vurma, o zamanı anma cunku o zaman gecen zamandır.
7.
Gozlerumdur
guzelum gozuni
cÂn ile seven
Goze
goster gozuni gozden
ırağ olma igen ( A. VisÂlî )
Vezin : FÂ'ilÂtun / fe'ilÂtun / fe'ilÂtun / fe'ilun
Acıklama : Guzelim! Gozunu can-ı gonulden seven sadece benim gozlerimdir. Sen o guzel gozlerini seni seven bu goze goster, hicbir zaman ondan uzak olma !
* Suleyman Paşa ’nın eseridir. Fransızca edebiyat kitaplarından yararlanarak Batı belagatini, yani guzel konuşma sanatını, ulkemize getiren ilk kişidir. Yani Batılı anlamda ilk guzel konuşma kitabı Fransız kitaplarından esinlenilerek Suleyman Paşa tarafından Tanzimat edebiyatı doneminde yazılmıştır.
** Talim-i Edebiyat, Receizade Mahmud Ekrem ’in 1879 yılında Mekteb-i Mulkiye ’de verdiği edebiyat dersinin notlarıdır. Bu eserde, Ekrem ’in ders notları, derste anlattığı edebiyat teorileri yer almaktadır. Kitap 1882 yılında basılmıştır. Receizade Mahmud Ekrem, Tanzimat Donemi II. kuşaktır. Servet-i Funun doneminin zeminini hazırlamıştır.
***Bu şiir bestelenmiştir; ilk soyleyen kişi Zeki Muren ’dir.