Herhangi bir alanda klasik demek, tam manasıyla temel demektir. Edebiyat alanında klasik bir donemden bahsediyorsak bu donemin diğer donemler icin bir cizelge olması gerekir ki bizde konumuzu bu bağlamdan yola cıkarak irdelemeye calışacağız.
Klasisizm aslında Antik donemden başlar Batı icin ama; akımları başlatarak edebiyat hayatına giren sistemli bir Klasisizm Fransa ’da başlamıştır.
ARİSTOKRATLAR
Turkcesi seckinlerdir. Klasik akım seckin kesimin edebiyat anlayışıdır ki en buyuk destekcisi saraydır. Şoyle ki:
Fransa ’da 17.yuzyılda Saray oldukca gucluydu zaten henuz Fransız devrimi olmamıştı. Fransa ’da merkezi yonetim ama oldukca sıkı bir merkezi yonetim sistemi vardı. Bu asırlarda sadece Fransa ya da sadece Batı icin değil İslam dunyasında da guclu monarşiler vardı.
Fransa, edebiyat alanında yani onlara gore sanat anlamında guclenmek istiyordu; yani bir kultur ortamı oluşturulmak istendi. 1634 yılında ise bu amacla Fransız Akademisi kuruldu.
FRANSIZ AKADEMİSİ
Fransız Akademisinin kurulma amacı sadece Fransızcayı geliştirmekti. 1634 yılında saraya bağlı olarak bu yuzden kuruldu ama giderek yazın dunyasının kurallarını belirleyen ve oldukca despot bir yapıya sahip oldu. Akademi o kadar guclendi ki sanat dunyasına kural koymaktan ziyade bu kuralları denetleyici kurumlar da oluşturmaya başladı. Boylelikle de Klasik akımın temellerini bu akademi atmış oldu.
Bu akademiye bir nevi sansur akademisi diyebilirsiniz cunku o donemlerle sahneye konulacak tiyatro eğer akademinin onayından gecmemişse; o oyun kesinlikle sahnelenmiyordu. Hatta bu kurum bu konuda o kadar baskın ve o kadar soz dinleten bir yapıya sahipti ki krala yakınlığı ile bilinen Moliere ’nin Tartuffe adlı komedi turundeki oyunu, akademinin denetiminden eksi puan aldığı icin sahnelemedi.
Akademi sadece tiyatro alanında değil yazın yani edebiyat alanında oldukca etkindi. Oyle ki klasik akım dışında herhangi bir anlayışla bir eser veren kişi eserini bastıramıyor, yayamıyor. Hatta klasik anlayışın bir tek kuralını bile ihmal eden sanatcının da eseri onemsenmiyordu. Bu bir nevi sanatta tekelciliktir. Yalnız şunu da unutmamalıyız ki bu akademi bir devlet kurumuydu. O zamanki devletin yonetim bicimi de monarşi olduğu icin elbette kurumda da demokratik bir ortam olmayacaktı.
Klasik akımın temellerini yani Akademi kurallarını ve 17.asır Fransa ’sında bir yazın turunun ne durumlarda olduğunu maddeleştirerek anlatmaya calışalım:
1. Ortacağ: Fransızlar Antik Yunan kulturunun dunyadaki en eski ve en iyi kultur olduğunu duşunurler. Bu duşuncelerle de Yunan kulturundeki oğeleri kendi kultur oğeleri ile birleştirmek isterler. Yani Klasizm aslında bir geriye donuş olarak gorulebilir. Bu mantıkla akademi, sanat goruşlerinin oldukca buyuk bir kısmını Aristoteles ’in Poetika adlı eserine dayandırırlar. Poetika Yunanca “Oğreti” anlamındadır. (Klasizmi tam olarak anlamak isteyen herkes bu kitabı mutlaka okumalıdır nitekim burada cok az bir kısmına vurgu yapılacaktır.)
Aristo Poetikası ’nda sanatları doğanın birer taklidi olarak anar. Bu bağlamda gorsel ve işitsel sanat olarak iki ayrımda bulunur. Doğayı şiir ile taklit edenlere ise ozan der. Buraya kadar her şey normaldir ama asıl garip olan Aristo ’nun lirik şiiri almamasıdır. Aristo ’ya gore lirik şiir aşağıdır cunku akıldan uzaktır. Bu duşunce ise Klasiklerin ilk ve en onemli kuralına vurgu yapar: Akıl.
Aristo, Poetika adlı eserinde ayrıca turler ayrılığı ilkesini de benimser. Ona gore turlerin birbirine karıştığı turler aşağıdır. Eğer tiyatro yapılacak koro olmamalıdır cunku tiyatro ve muzik ayrı turlerdir. Bu duşunce Klasik anlayışta romanı hakir gorme olarak yansıyacaktır cunku romanda turler karmaşası vardır.
Aristo ’nun eserinde gecen ve Klasik akımda monarşi ile birleşerek daha da guc kazanan bir diğer etmen butunluktur. Buna bağlı olarak klasik akımda bireysellik yoktur.
Aristo, Poetika ’sında tiyatro turunde sadece Tragedya işlenir; nitekim Poetika aslında iki kitaptan oluşur ve Komedi/Komedya ikinci kitapta işlenir. Bu ikinci kitap kayıptır. Klasik akım ise ilgi cekici şekilde komedi turundeki eserlere sansur uygularlar. Ayrıca klasik donem yani Fransa donemindeki klasik donem buyuk olcude tiyatroya dayanır.
2. Akıl: Klasik akımın temel olcutudur. Verilen butun sahneler akla uygun olmalıdır, hatta trajedide kahramanların başına gelen “Talih donmesi” bile akla uygun olmalıdır. Buna bağlı olarak tiyatroda uc birlik kuralı vardır:
Yerde Birlik:
Olay tek bir yerde gecmeli. Bu durum diğer ikisinin aksine Aristo ’da işlenmemiştir ama kuşkusuz bunun nedeni Aristo zamanındaki tiyatroların acık alanda oynanmış olmasıdır. Acık alanda dekor olmadığı icin yer değişimi de mumkun olmamıştır. Klasikler Aristo ’nun her kuralını kabul etseler de maalesef bu acık hava tiyatrosu ceşitli zamansal ve varoluşsal nedenlerin etkisi ile pek mumkun olmamıştır. Bu bakımdan klasikler tiyatroyu kapalı alana cekmişler; yani bugunku modern tiyatro temelleri atılmıştır. İceri alınan tiyatrolarda dekor, sahne, kostum, perde gibi detaylar ortaya cıkmıştır ki bu da modern tiyatronun temel taşlarındandır.
Zamanda Birlik:
Zamanda birlik eserlerin bir gunde yazılma zorunluluğudur. Yani en uzun eser 24 saatlik zaman dilimine sığdırılmalıdır. Bu kural Aristo ’nun eserinde de vardır.
Olayda Birlik:
Bu kural da Aristo ’da vardır. Olaylar bir akıl suzgecinde neden-sonuc ilişkisi icinde birbirlerine bağlanmalıdır.
Ayrıca beş perde kuralı da klasik tiyatronun ciğnenemez kurallarındandır.
1.perde: Karşılama, karakter analizi ve ilk catışma bu perdede olmak zorundadır.
2.perde ve 3.perde: Eylemin geliştirildiği catışmanın boyutlandırıldığı perdelerdir.
4.perde: Eylemin geri donulmez bir noktaya geldiği durumdur.
5.perde: Duğumun cozulduğu yerdir.
Yalnız bu beş perde kuralı Aristo icin gecerli değildir cunku Aristo ’da acık hava tiyatrosu olduğu icin perde kavramı yoktur.
3. Kuralcılık: Yukarıda gorulduğu gibi Klasisizm cok kuralcıdır ve bu kurallara kesin bir uyum beklenir. Eğer kurallara uyulmazsa da şair ya da yazar sansure girer.
4. Butunluk: Gorulduğu gibi klasik akımın kalıpları var ve sanatcılardan da bu kalıplara gore eser verilmesini isteniyor. Bu anti-bireyselcilik, Osmanlı edebiyatı icin de gecerli cunku Divan edebiyatında da mazmunlar birer kalıptı ve şairler mazmunları değiştirilemezlerdi.
Klasisizm genel anlamında her sanat dalı icin gecerlidir ama en cok tiyatro alanında kendini gostermiştir. Batı dunyası klasizm ile hesaplaşan romantik akım donemine kadar klasik akımın mengenesinde kalmıştır. Elbette bu donemde oldukca iyi eserler de verilmiştir ama bir sure sonra durum tekrire donmuş ve elbette yıkılmıştır. Bu donemin sanat anlayışı ise tabii ki “ Sanat icin sanat” anlayışıdır; zaten Klasisizm de ust duzey icin yapılandırılmıştı.
TURK EDEBİYATINDA KLASİSİZM
Turk edebiyatında Batı gibi bir klasik donem olmadı diyebiliriz. Aslında bu konu hala acıklığa kavuşturulmamış bir konudur cunku Turk kulturu Avrupa kulturunden daha karmaşıktır. Bu karmaşanın nedeni ise Turk kulturunun cok katmanlı olmasıdır.
Şimdi, klasik Turk kulturu Doğu Turkcesinin klasik donemi sayılan Cağatayca mı yoksa Batı grubunun Osmanlıcası mı? Her ikisini kabul etmeyen bir diğer anlayış ise bizi Gokturklere kadar goturuyor. Osmanlı edebiyatını da Cağatay edebiyatını da klasik kabul etmeyenler; bu iki edebiyatın da saf Turk kulturune değil, Doğu kulturune yani Arap ve Fars edebiyatına ait olduğunu savunuyorlar ve oldukca haklılar. Eğer klasik donem bir edebiyatın temeli ise bu temel başka herhangi bir şeyden etkilenmeyen saf temel olmalı. Nitekim Turkcenin ilk yazılı eserleri elimizde olmadığı icin (Turklerin ilk yazılı eseri Gokturk abideleri değildir, bulunabilen ilk eseri Gokturk abideleridir, cunku bu yazıtların dili hitabet dilidir. Bir hitabet dili oluşturmak ise ilkel bir toplumun harcı değildir) klasik donemi elimizdeki veriler ışığında oluşturmalıyız.
Buna gore Batı Turkcesinde de klasik donem Osmanlı edebiyatı ya da Omer Seyfettin ’in adlandırması ile Divan edebiyatıdır.
Batılı anlamda klasik akım ise Batı ’dan cok sonra bize gelmiş hem de yanlış bir şekilde. Biz Avrupa ile temaslara 1860 ’lı yıllarda başlamıştık ki bu zamanlarda Avrupa edebiyatında Klasisizm coktan yıkılmış ondan sonra gelen Romantizm şaha kalkmıştı. Hele ki Avrupa ’dan bize klasik diye gelen eser Moliere ’nin Cimri adlı komedi turundeki oyunuydu. Yani Fransız Akademisinin bu klasik kurallara aykırı yazıyor diye surekli sansurlediği bir yazarın, komedi turundeki oyunu. Ayrıca zaten Klasisizm komedi turunu de aşağılık gorurdu.
Butun bunların yanı sıra klasik olarak yazılan Şinasi ’nin Şair Evlenmesi adlı oyunu hem komedi turunde (Klasisizmi komedi turunde tanıdığımız icin bu affedilir bir durum olsa da) hem de 5 perde kuralına uymamaktadır ki zaten de oyun sergilenmemiştir. Bu şartlarda Batılı anlamda Klasisizmi Osmanlı icin tartışmak oldukca zorlama ve beyhude bir uğraş olacaktır.