
Ataol Behramoğlu, Azeri menşeli ana babadan dunyaya gelmiştir. Yaşayan en buyuk toplumcu şair olarak tanınır.
Nisan ayının on ucunde ve yıllar 1942 ’yi işaret ettiğinde doğdu Behramoğlu. Babası o sırada yedek subay olduğu icin, ailecek Catalca taraflarında ikamet ediyorlardı ve Behramoğlu Catalca ’da dunyaya geldi.
Babası, ziraat muduruydu ve bu yuzden Turkiye ’yi surekli gezdi. Genclik yıllarına kadar surekli Turkiye ’yi gezdi. Bu bakımdan ilkokula Kars ’ta başladı ve ucuncu sınıfa kadar burada eğitim gordu. Daha sonra babasının tayini ile Cankırı ’ya gitti ve yuksek oğrenimine kadar tum oğrenim hayatına kadar burada, Cankırı ’da, gecirdi.
Yuksek oğrenimine Ankara ’da Hukuk Fakultesinde başladı ama bununla yetinmedi. Aynı okulun DLT yani Dil Tarih Coğrafya Fakultesinden Felsefe bolumu derslerine katıldı. Bununla da tatmin olmayan Behramoğlu takvimler 1966 yılını işaret ederken Ankara Universitesinin Rus Dili ve edebiyatını bolumunu bitirdi.
Okul bitirdikten sonra, diploması doğrultusunda ceşitli ceviriler yaptı; ozellikle Maksim Gorki ’den yaptığı ceviriler oldukca unlenmesine neden oldu. Yıllar 1970 yılını gosterdiğinde ise yani okuldan mezun olduktan 4 yıl sonra, yurt dışına cıktı. 1972 yılına kadar once Londra sonra Paris ’te yaşadı.
Paris onun icin verimli gecti. Aşk şiirinin babası Louis Aragon ile tanıştı. Aynı zamanlarda Pablo Neruda ’yla da dostluk kurdu. Bu dostluklar ona harika ceviriler ve eseler ile geri dondu. Turkiye ’de ozellikle Abidin Dino ile harika eserler ortaya koydu ve evet bu eserler bir nevi uyarlamaydı. Yine Paris ’te bulunuşunun 3.yılında yani 1971 yılında Théatre de Liberté ’nin kuruluşunda gorev aldı ve burada oynanan ilk oyun olan Geleceğe Masallar adlı oyun icin diyaloglar ve bolumler yazdı.
Yazar, Paris ’ten direk ulkesine donmedi. 1972 yılında Demir Perde zamanında Sovyet Rusya ’ya cağrıldı. Sovyet Rusya ’nın cağrısı uzerine Moskova ’ya gitti. Behramoğlu, Moskova ’da bulunan Devlet Universitesi ’nde Rus edebiyatı uzerine yardımcı olarak calıştı.
Ataol Behramoğlu yurda 1974 yılında dondu. Burada da hemen Muhsin Bey ile ( Muhsin Ertuğrul) diyalogları oldu ve Behramoğlu İstanbul Şehir Tiyatrosu ’na “Dramaturg” olarak girdi.
Dramaturg olarak calışırken, 1975 yılında Turk edebiyatının dergi kısmında oldukca ses getiren ve bugun hala bircok kişinin aklında kalan “Militan” adlı dergiyi kardeşi Nihat ile birlikte cıkardı. Bu da sadece ceviri alanında değil, dergicilik anlamında da ya da yeni bir şey ortaya koyma anlamında da kendini ispatlamasını sağlamıştır.
İclerinde Aziz Nesin ve Yaşar Kemal ’in de bulunduğu Dunya Yazarları 1.Kurultayı ’na Turkiye Temsilciliği goreviyle katıldı. Bu kurultay 1978 yılında oldu ve Sofya ’da gercekleşti. Nitekim Ataol, bu kurultay gorevine katılmadan evvel 1977 yılında Yunanistan ziyareti esnasında unu milyonları aşan ve kısa şiirlerinin yanında koyduğu siyasi tavırla da bilinen Yannis Ritsos ile tanıştı.
Toplumcu bir gercekci olmasının en acı meyvesini 1980 darbesinde tattı Behramoğlu. Bu karmaşık zamanlarda o da Dramaturgluk gorevinden ayrıldı. Bunun yanı sıra mahkemece kendisine sansur uygulandı ve Selimiye ’de gozaltında kaldı. Sansure maruz kalan “Ne Yağmur… Ne Şiirler…” de mahkemece masum bulundu.
Maalesef Behramoğlu ’nun bu hapis – siyasi meselesi durmadı. Kurucusu ve yoneticisi olduğu Barış Derneği yuzunden 1982 yılının Mart ayında tutuklandı. Yargılandıktan sonra Maltepe Askeri Cezaevi ’nde tam tamına on ay tutuklu kaldı. Gariptir ki bu sıralarda Lotus edebiyat odulune layık goruldu.
Onuncu ayın sonunda hapisten cıksa bile duruşmalar devam etti ve 1983 yılının Kasım ayında 8 yıl hapis cezasına carptırıldı. Nitekim hapis cezası aldığı duruşmaya katılmamıştı ve kararı mahkemede duyamadı. Zaten 1984 ’un başında ulkeden kacmak zorunda kaldı. Fransa ’ya kacan Ataol Behramoğlu, ailesini de yanına almak istedi ama ailesi de suc ortağı sayıldığı ve Behramoğlu kacak olduğu icin, aileye pasaport verilmedi. Bu halde de Behramoğlu ’nun ailesi de gizlice kacmak zorunda kaldı.
Tam tamına 6 yıl suren bir kacışta Ataol Paris Sorbonne Universitesi bunyesinde calıştı. Edebiyattan hic uzak kalamayan aydınımız, Fransızca olarak “Anka” dergisini cıkardı. Anka 1986 yıllarında cıkarılmaya başlandı ve bir Turk edebiyatı dergisi olarak hizmet verdi.
Behramoğlu ’nun yurt dışında kalması onun buyuk bir yazar ve şair olduğu gerceğini değiştirmedi dunya capında.Avustralya ’dan Finlandiya ’ya kadar pek cok Avrupa ulkesini gezdi, şiirlerini okudu. Bu arada da eserler vermeye devam etti ve bu eserler Turkiye ’de de tanındı. Bu sıralarda Mustafa Suphi Destanı ’nın yeni bir basımını cıkardı. Mustafa Suphi Destanı, 1987 – 1988 yılları arasında onemli Avrupa şehirlerinde sergilendi. Başarıya doymayan oyun, 1989 yılında Avignon Tiyatro Festivali ’ne katıldı ve burada Turkce olarak oynandı. Bu bir ilkti.
1989 yılında hakkındaki suclamalar duşunce ulkesine dondu. Donduğu zaman da Simavi Yayınları ’nda editorluk yaptı. 1990 ’lara giriş yapıldığında da Pendik Belediyesi ’nde kultur danışmanıydı.
Şuan da hala faaliyette olan Turkiye Yazarlar Sendikasına başkanlık yaptı ki bu zamanlarda takvimler 1995 yılını işaret ediyordu. 2002 yılında da “Dunya Şiir Gunu Buyuk Odulu” ’ne layık goruldu.
1995 ’te Turkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı secildi. PEN Yazarlar Derneği ’nce verilen "Dunya Şiir Gunu Buyuk Odulu"nu 2002 yılında aldı. Bu esnada 56 yaşındaydı.
2008 yılına gelindiğinde Puşkin nişanına layık goruldu. İstanbul Universitesinde Slav Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanlığı gorevinde bulundu. Daha sonra ozel bir universite olan İstanbul – Aydın Universitesinde oğretim uyeliği yaptı. Bugun Cumhuriyet gazetesinde koşe yazarlığı yapmakta ve oğretim uyeliği gorevini surdurmektedir. Siyasi olarak da aktif olmakla birlikte edebiyat onun en guclu yanı olarak varlığını surdurmektedir. Muthiş bir birikim ile yaşayan en buyuk aydın olma statusundedir.