Endulus filozoflarındandır. Avrupa ’da Aristo ’nun şerhlerini yapmasıyla bilinir.
İbn Ruşd, İspanya ’nın Kurtuba bolgesinde miladi takvime gore 1126 yılında, hicri takvime gore 520 yılında doğdu. Ailesi, hem gecmişlerinde hem de devirlerinde saygı gormuştur. Dedesi, Ebu ’l Velid Muhammed Kurtuba Camii imamı ve cok sevilen birisidir. Aile icinde de cok sevilen Ebu ’l Velid Muhammed, torununa kendi adının verilmesine musaade etmiştir. Ama, dede ile torun yabancılar tarafından karıştırılmasın diye isme ek olarak torun anlamına gelen “hafid” eklenmiştir.
İbn Ruşd, Aristo ’yu şerh ederek onu Arap ve İslam alemine tanıtmıştır. Bu bakımdan da Avrupa ’da da tanınmış Musluman alimlerindendir.
İbn Ruşd Latinler tarafından “commentator” olarak bilinir. Hristiyan dunyasında ise Averroes ya da Averroys olarak bilinir. İspanyollar İbn Ruşd ’e Aven Roşd şeklinde tanınır. İslam dunyasında ise İbn Ruşd “şarih” olarak adını duyuran bir alimdir. İbn Ruşd hakkında Batı dunyasında da Doğu dunyasında da değer gormuş, sevilmiş ve hayatı merak edilmiş; duşunceleri ceşitli branşlarda geliştirilip kullanılmıştır. Ayrıca kendisi Meşşai okulunun son aydını, filozof, fakih ve hekimdir. Batı dunyasında, onun portreleri yapılmış, eserleri ve goruşleri temel derslerde okutulup oğretilmiştir.
[h=3]İbn Ruşd ’un Eğitim Hayatı [/h]İbn Ruşd, her alimin gormesi gereken eğitimleri gormuştur. Hafız olan Ebu Muhammed bin Rızk ona fıkıh ilminin inceliklerini oğretmiştir. Ek olarak da Ebu ’l Kasım İbn Beşkuval ’dan fıkıh tarzları ile hadis hakkında bilgiler edinen İbn Ruşd, donemin gerekliliğini de yerine getirerek unlu şair İmam Malik ’in EL – MUVATTA adlı eserini ezberledi.
Pozitif bilimlerde de kendini geliştirdi İbn Ruşd. İslam dunyasında Belensiye olarak bilinen şimdi Valencia olan kentin adıyla anılan Belensiyeli Ebu Mervan İbn Curyul İbn Ruşd ’e tıp ve matematik dersi verdi.
Hayatının bir doneminde, cok kısa sure de olsa İbn Bacce ’den ders aldığı da tahmin edilmektedir.
[h=4]İbn Ruşd ’un Aristo ’nun Eserleri ile Tanışması [/h]1153 yılında Marekeş ’e gider İbn Ruşd. Amacı astronomi alanında calışmalar yapmaktır. Bu alanda araştırma yaparken Aristo ’nun DE CAELO ET MUNDO adlı eseri ile karşılaşır ve ona bir şerh yazar. Bu şerhten cok kısa bir sure sonra 1169 yılında, doneminin en unlu alimlerinden olan İbn Tufeyl ile yolları kesişti İbn Ruşd ’un. İbn Tufeyl Merini Hukumdarı Sultan Ebu Yakup Yusuf ’un guvendiği alimlerdendi. Merini Hukumdarı Yusuf, hayatının cok buyuk bir kısmını Endulus ’te gecirmiş, Endulus ’un ilim hayatına hayran olmuştur. İlgi alanı felsefe ve tıptı. İlme ve fenne olan alakası, o zamanlar Batı dunyasında populer olan Aristoteles ’e itmişti. Yalnız Aristo ’nun anlatımı ve dili Sultan Yusuf icin ağırdı. O da cevresinde en cok guvendiği alim olan İbn Tufeyl ’den Aristo ’nun şerhini yapmasını istedi. Lakin İbn Tufeyl 60 yaşını aşmıştı ve artık bu kadar ağır bir işle uğraşmaya niyeti yoktu. Aklına, daha once Aristo şerhi yapmış olan İbn Ruşd geldi ve hem sultana hem de İbn Ruşd ’e bunu teklif etti. Sultan Yusuf once İbn Ruşd ile goruşmek istediğini belirtti. İbn Ruşd, tabir yerindeyse Sultan tarafından felsefi soru yağmuruna tutuldu. İbn Ruşd, Sultan Yusuf ’u tatmin edecek cevapları verdi. İbn Ruşd ’e ceşitli hediyeler ve oduller vererek ondan Aristo ’yu şerh etmesini istedi. Ve ona kadılık gorevini verdi. Boylelikle İbn Ruşd, Aristo ile tanışmış ve Arap dunyasını da Aristo ile tanıştırmış oldu.
[h=4]Sultan Yusuf ile Tanıştıktan Sonra İbn Ruşd ’un Hayatı [/h]1169 yılında İşbiliye kadısı olan İbn Ruşd, burada hem kadılık gorevini icra eder hem de Merini Hukumdarı Sultan Yusuf ’un isteği uzerine Aristo ’yu şerh etmeye başlar. Bu arada şerh geleneğini başka bir makalede işleyeceğiz ama ufak bir hatırlatma yapalım. İslam dunyasında bir eserin şerh edilmesi demek, daha once yazılan bir eserin uzerine yeni goruşler ekleyerek bu eseri bir nevi yeniden yazmak demektir. Yani İbn Ruşd, Aristo ’nun eserlerini, dolayısıyla Aristo ’nun fikirlerini aynen cevirip sunmadı İslam dunyasına. Bu eserlere katkı sağladı. Kendi fikirlerini de yerleştirdi. Bu yuzden Aristo denince akla İbn Ruşd de gelir Batı dunyasında.
İşbiliye ’de kadı olarak hayatına devam eden İbn Ruşd, bu arada ECZA ’UL HAVEYAN adıyla Aristo ’nun şerhlerini yapmaya devam etti. Eserin şerhinin dorduncu bolumunu tamamlarken hem kadılık gorevinin ağır ve sorumluluk getiren bir iş olmasından hem de şerh icin gerekli kaynakların Kurtuba ’da olmasından dolayı şikayet eder. Kadılık yaparken şehir değiştirmesi de mumkun olmadığı icin şerhin cok iyi olamayacağından yakınır.
1171 yılında dilediği olur ve Kurtuba ’ya başkadı olarak atanır. Bu zamandan sonra telif ve şerh işlerine daha fazla zaman ayırır. Kadıyken şehir değiştirmesi ne kadar imkansızsa başkadı olduğunda da bir şehirde uzun sure kalması o kadar imkansız hale gelir. Ama bu durum bile onun ilmi calışmalarını etkilemez. Batı da ALMAGEST olarak bilinen Aristo ’ya ait olan eseri EL-MECİSTİ adıyla şerh eder. 1178 yılında CEVHER ’UL – FELEK adlı eserini Fas ’ta bitirir. Gok bilimiyle alakalı olan bu eserinden sonra 1179 ’da İşbiliye ’de ilahiyat ile ilgili eserler verir. 1182 yılında hastalığı ilerleyen Sultan Yusuf, İbn Ruşd ’u ozel doktoru olması icin İbn Tufeyn yerine gelmesin ister. Merakeş ’e davet edilen İbn Ruşd bu gorevi kabul ederek Sultan Yusuf ’un şahsi doktoru olmak uzere Merakeş ’e gider.
[h=4]Sultan Yusuf ’un Olmesi ve İbn Ruşd ’un Gozden Duşmesi [/h]1184 yılında Sultan Yusuf hayatını kaybeder. Onun yerine ise oğlu Ebu Yusuf Yakup El Mansur gecer. Sultan Mansur, İbn Ruşd ’e saygı gosterir. Sarayında ozel hekim olarak kalmasına da musaade eder. 10 yıl kadar devam eden bu durum, 1195 yılında Castilla Kralı VIII. Alfonso ile Sultan Mansur ’un savaşında değişir. Sultan Ebu Yusuf Mansur konaklama icin Endulus Kurtuba bolgesine gelir. Kurtuba bolgesinde uzun bir sure başkadı olarak gorev yapan İbn Ruşd hakkında coğunluğu bilginlerden oluşan buyuk bir grup İbn Ruşd hakkında şikayetlerini Sultan Ebu Yusuf Mansur ’a iletmek uzere toplanır. Bu şikayetler Kurtuba Camii ’nde yani İbn Ruşd ’un dedesinin imamı olduğu ve İbn Ruşd ’un de başkadılık yaptığı yerde İbn Ruşd ile Sultan Ebu Yusuf Mansur birlikte dinler. Onemli bir savaşın ortasında kalan ve muhaliflerin cok olmasında dolayı da olası bir ic karışıklıktan cekinen Sultan Ebu Yusuf Mansur İbn Ruşd ile birlikte Bicaye kadısı da olmak uzere pek cok kadı ve alimi bolgeden uzaklaştırır. Uzaklaştırılan alimler, Kurtuba ’ya cok yakın bir Yahudi bolgesi olan Lucena ’da zorunlu olarak gorev yapmaya başlarlar. Bu durum, pek cok tarihci icin İbn Ruşd ’un gozden duşuşu olarak gorulur ve bu durumun nedeni hakkında uzun uzadıya goruş bildirir cağın ve cağ dışındaki alimleri.
Bu konuda birkac iddiayı dile getirmek gerek:
Kadı Ebu Mervan El – Baci ’ye gore İbn Ruşd bir iktidar savaşından oturu gozden duşmuştur. Kurtuba ’ya gelen Sultan Ebu Yusuf Mansur, meclisinde İbn Ruşd ’u damadından daha ustun tutar. Bu durumu mecliste bulunanlar İbn Ruşd lehine gorup onu kutlar ama İbn Ruşd bu durumu onemsemez ve hal-i hazırda hakkettiğinden daha az ilgi gorduğunu dillendirir. Bu durum hukumdarın kulağına kadar kasti olarak goturulur ve hukumdar onu surgun eder.
Ebu Usaybia ’ya gore ( ki bu da Baci ’den aktarılan bir rivayettir) İbn Ruşd, Sultan Ebu Yusuf Mansur ile senli benli konuşmaya başlar. Ayrıca Berberi hukumdarına zurafa ile ilgili bir yakıştırma yapınca hukumdarın canı sıkılmış ve onu surgun etmiştir. Yine Baci, İbn Ruşd ’un boyle bir soyleminin olmadığını duşunurun kendisinin dile getirdiğini soyler. Buna gore İbn Ruşd, “meliku ’l berreyn” yani iki kıtanın meliki dediğini, mustensihin bunu “meliku ’l berber” şeklinde yazıldığını, hukumdara hakaret etmediğini bildirmiş ve ondan ozur dilemiştir.
Ensari ’nin daha ilginc teorileri vardır. Ona gore İbn Ruşd Kurtuba kadısı olduğu zamanlarda halk muthiş bir fırtınanın kopacağını haber alır. Bazı alimler bu fırtınayı Kuran ’da gecen Ad Kavmini helak eden ruzgara benzetir. İbn Ruşd, “Ad kavminin gercekten var olup olmadığı belli değildir” der. Bu soylemiyle Kuran ’da bulunan bir durumu reddetmiş sayılır ve halkın gozunden duşer. Yine Ensari bu durumu bir iktidar savaşına da dayandırır. Ona gore Sultan Ebu Yusuf Mansur tahta gectiğinde onceki halifenin kardeşi, yani Sultan Ebu Yusuf Mansur amcası onu tahttan indirmek icin careler aramaya başlarlar. Sultan Ebu Yusuf Mansur ’ûn kardeşi Ebu Yahya da bu komplocular arasındadır. Bu yuzden de saraydan uzaklaştırılıp Kurtuba ’ya İbn Ruşd ’un kadılık yaptığı şehre vali olarak atanmıştır. İbn Ruşd ile dostluk kuran Ebu Yahya, tahtı ele gecirmek icin planlar yaparken yakalanır. Sultan Ebu Yusuf Mansur, Ebu Yahya ’nın dostu olan İbn Ruşd ’un de saraydan ve yanından uzaklaşması icin onu Yahudi bolgesine surgun eder.
Tum bu nedenler, gercekliği olmayan bir film senaryosu gibi gelmekte. Bu bakımdan en mantıklı neden savaş sırasında bir ic karmaşa ile uğraşılmaması icin şikayet uzerine İbn Ruşd ve diğer alimlerin gorev yerlerinden uzaklaştırılmasıdır. Yani bu durumum İbn Ruşd ’e ceza vermek icin olmadığını kabul etmek gerekir; yoksa İbn Ruşd ile beraber gonderilen onlarca kadıyı acıklamak da gucleşir.
[h=4]İbn Ruşd Yeniden Cağrılıyor [/h]İşbiliye halkı alimlerin İbn Ruşd şikayetlerinden rahatsız oluyor ve halk İbn Ruşd ’u yeniden gorev başında gormek istiyorlar. Bunun uzerine İbn Ruşd ’un zorunlu gorevi iptal ediliyor. Sultan Ebu Yusuf Mansur onu yanına Merakeş ’e cağırıyor. Buraya giden İbn Ruşd, 11 Aralık 1198 ’de Fas ’ta hayata gozlerini yumuyor.