Thales [M.O. 625 - M.O. 545]
Antik donemin unlu filozofudur. Ataları Fenikelilerdir. Son kaynaklar, M.O.625 yılında Milletos'ta doğup, 545'te olduğunu kabul eder.

Yaşadığı yıllarda; geniş bir araştırma, inceleme, duşunme ve muhendislik yeteneği birlikte entresan bir ticari zekası sonucu une kavuşmuştur. Miletos Okulu'nun korucusudur.
Thales, zamanımıza kadar intikal eden yazılı bir yapıt bırakmamıştır. Duşunceleri oğrencileri yoluyla zamanımıza kadar intikal etmiştir.
Thales, Aristonun (M.O.384-322) eserlerine atfen, fizik ve doğal felsefenin, Eudeme'nin (Aristonun oğrencisi), eserlerine atfen de astronomi ve matematiğin kurucusu kabul edilir. Bu ceşit goruşler, mevzu birlikte alakadar yayınlarda butun gecen sene hızla yaygınlaşmıştır. Sonuc itibariyle de Thales'e mumtaziyet ve ebedilik vasıfları verilmiştir.
Thalesin astronomide kurucu addedilmesine ve une kavuşmasına sebep olan olaylardan birisi şudur.
Atina'da M.O. 28 Mayıs 585 tarihinde gorulebilecek Guneş tutulma olayını, tutulmanın vukuundan once haber vermiş olmasıdır. Thales'e buyuk un kazandıran bu hadise Babilliler tarafından bilinmekteydi.
Burada kritik olan, tutulma olayının kendisi değil, haber verenin bu bilgiyi aldığı kaynaktır. Gercekte; Thales'in bu bilgiyi eski Mısır ve Mezopotamya'dan elde ettiği konusunda tum kaynaklar hemfikirdir.
Matematikte kurucu addedilmesine sebep olan bilgileri de şunlardı:
Bir dairenin icine ucgen cizme probleminin cozumu, cisimlerin (piramitlerin) golgesi yardımıyla yuksekliğinin hesabı, ucgenlerin kenarları birlikte alakadar bağıntılar ters acıların eşitliği konusu, kuresel ucgenlerin birtakım ozellikleri eşkenar ucgenlerin taban acılarının eşitliği teoremi.
Fizikte kurucu addedilmesine sebep olan bilgileri de şunlardır:
Bazı cisimlerin demir uzerindeki cekim etkisi, Nil Nehrinin taşmasının nedenlerinin acıklanması.
Thalese atfedilen ve bilimlerde kurucu unvanını almasına sebep olan bu bilgiler, Thalesden 2000 sene kadar onceleri Eski Mısırlılar ve Mezopotamyalılar tarafından bilinmekteydi. Thales, Eski Mısır ve Babile yaptığı bircok seyahatleri sırasında, buralarda eski donemlerin bilim ve tekniklerini donemin bilginlerinden (kahin, katip, rahip) oğrenmiştir. Bu ilk medeniyetlerin, eski imparatorluk donemlerinden oğrenmiş ve bu suretle Grek felsefesinin, geometri ve astronomisinin gelişmesine ilk cıkış noktası bir şekilde esas kavramlar edinmiştir.
Ulkemizde, diğer antik sezon bilginlerine olduğu gibi Thales'e mumtaziyet ve ebedilik verilmesine sebep, Batılı kaynakların yayınlarıdır. Farklı bir ifade ile birlikte bilgilerimizin noksan olduğu donemlerin damgasını taşır.
Bize gore: Thales'in bilim tarihindeki yeri ile birlikte alakadar gercekleri şu bicimde ozetlemek mumkundur.
Thales, ilk medeniyetlerin beşiği olan eski Mısır bolgesini uzun seneler dolaşmıştır. Kaynaklardan coğu, Thales'in Babil bolgesine kadar gittiğini yazar. Thales, eski Mısır ve Mezopotamya'ya yaptığı bu seyahatler sırasında matematik, astronomi ve fiziğin esas bilgilerini oğrenerek Atina'ya dondu. Burada, elde ettiği bilgileri once sistematize etmiş, ardından da kanuniyet (kuram) halinde ifade etmiştir.
Bugun icin sacma olan şu goruşler de Thales'e aittir: Yeryuzu, suyun ustundedir ve suyun ustunde tahta parcası gibi durur, dalgalanır. Kehribar da cisimleri cektiği icin ruha sahiptir.
Thalesin doğa felsefesi ile birlikte alakadar goruşlerini, ayrı bir İhtisas dalı olması sonucu burada mevzu etmiyoruz, yalnız şunu belirtelim. Thales, alemin yaratılışı ile birlikte ilgili bilgileri ortaya koyan Antik donemin ilk bilginlerindendir.
M.O. 6. Yuzyılın ilk yarısında yaşamış olan Thales'te, felsefe bakımından ehemmiyet taşıyan husus, onun neyin var olduğu, neyin hakikat olduğu veya neyin gercekten var olduğu sorusu uzerinde duşunmuş olmasından kaynaklanır. O doğada var olan şeylerin tuketici bir listesini yapmayı amaclamamış, ama şeylerin varlığa gelmeleri ve arkasından da yok olup gitmeleri olgusundan etkilenmiştir. Neyin var olduğu sorusunu yanıtlamanın en kritik yolu, onun gozunde birlik, birlikte cokluk veya gorunuş ile birlikte gerceklik arasındaki ilişkiyi doyurucu bir şekilde ifade edebilmekten gecmiştir. O, buna gore, gozle gorunen bireysel varlıkların ve değişmelerin oluşturduğu kaosun, cokluğun gerisinde akılla anlaşılabilir, kalıcı ve devamlı bir gercekliğin var olduğuna inanmıştır. Thales, cokluğun kendisinden turediği, coklugun gerisindeki bu birliğin şu olduğunu one surmuştur:
Kendisinden onceki felsefenin bir anlamda tarihini yazmış olan Yunan filozofu Aristoteles, Thales'i bu sonuca, her şeyin sıvı bir varlıktan beslendiği, sıcağın da sudan tureyip, suyla beslendiği, her şeyin tohumunun nemli bir yapıda olduğu gozleminin goturduğunu belirtir. Yine, Thales'in Akdenizi aşarak, Mısıra yapmış olduğu geziler, suyun insan yaşamı uzerindeki onemi ve değerini ona gostermiş olması mumkun. Thales'i arkhenin su olduğu sonucuna goturen nicinler ne olursa olsun, onu felsefe tarihinde ilk filozof bi şekilde kritik kılan şey, verdiği yanıttan epey, sorduğu sorudur. Buna gore, o varlığın veya dunyanın nihai ve en yuksek doğasının ne olduğu sorusunu sormuş olduğu icin onemlidir.
İyonya Okulunun, ilk filozofu Milattan once 6. yuzyılın ilk yarısında yaşamış olan Thales'tir. Onun, Milattan Once 585 yılında vuku bulan guneş tutulmasını onceden tahmin ettiği bildirilir. Buradan da anlaşılacağı uzere, onda bilim ve felsefe birbirinden ayrılmış değildir. Thales'e atfedilen başkaca bilimsel etkinlikler arasında, onun bir yıllık hazırlaması faaliyetiyle, gemicilere, ufak Ayı yıldızına bakarak yol gostermesi faaliyeti mekan alır.
Thales'le alakadar bir şekilde, doğruluğu bir olcude kuşkulu olan birtakım hikayeler de anlatılmıştır. Bunlardan ikisi, filozofa has karakteri, veya gunumuzde olduğu gibi, o vakit da sokaktaki insan tarafından alaya alınan filozof imajını gozler onune sermesi bakımından ilginctir. Bunlardan birincisine gore, Thales, yanında Trakyalı kolesi de olacak bicimde yuruduğu sırada, filozofa has merak duygusuyla, gokyuzunu gozlemlerken, onundeki cukuru gormeyip, yere duşmuş. Bu durum, ezeli ebedi olanla, otede olan-la, değişmez ve kalıcı olanla ilgilenen Thales'e gore, şu an ve burada olanla ilgilenen Trakyalı koleye onu alaya alma fırsatı vermiş.
Bir diğerine gore ise, Thales, astronomi ve ziraatle alakadar bilgilerine dayanarak, bir sene sonraları zeytin mahsulunun epey verimli olacağını tahmin etmiş ve bir sene oncesinden mahzenleri epey ucuza kiralamış. Zeytin mahsulu gercekten de epey verimli olunca, bu mahzenleri hayli yuksek bir bedelle başkalarına kiralayarak, bu yolla buyuk para kazanmış. Bununla da, ahalisine filozofun isterse şayet, epey zengin olabileceğini, ama onun maddi değerlerden cok, entellektuel değerlere ehemmiyet verdiğini anlatmak istemiş.
Thales'te, felsefe bakımından ehemmiyet taşıyan husus, onun neyin var olduğu, neyin hakikat olduğu veya neyin gercekten var olduğu sorusu uzerinde duşunmuş olmasından kaynaklanır. O bu cerceve icinde, doğada var olan şeylerin tuketici bir listesini yapmayı amaclamamış, ama şeylerin varlığa gelmeleri ve arkasından da yok olup gitmeleri olgusundan etkilenmiştir. Neyin var olduğu sorusunu yanıtlamanın en kritik yolu, onun gozunde birlik birlikte cokluk veya gorunuş birlikte gerceklik arasındaki ilişkiyi doyurucu bir şekilde ifade edebilmekten gecmiştir. O, buna gore, gozle gorunen bireysel varlıkların ve değişmelerin oluşturduğu kaosun, cokluğun gerisinde akılla anlaşılabilir, kalıcı ve devamlı bir gercekliğin var olduğuna inanmıştır. Thales, cokluğun kendisinden turediği, cokluğun gerisindeki bu birliğin su olduğunu one surmuştur.
Kendisinden onceki felsefenin bir anlamda tarihini yazmış olan Yunan filozofu Aristoteles, Thalesi bu sonuca, her şeyin sıvı bir varlıktan beslendiği, sıcağın da sudan tureyip, suyla beslendiği, herşeyin tohumunun nemli bir yapıda olduğu gozleminin goturduğunu belirtir. Buna gore, buharlaşma fenomeni suyun buğu veya hava olabilmesini, donma fenomeni ise, suyun toprak olabilmesini akla getirmiştir. Yine, Thales'in Akdenizi aşarak, Mısır'a yapmış olduğu geziler suyun insan yaşamı uzerindeki onemi ve değerini ona gostermiş mumkun. Onu arkhenin su olduğu sonucuna goturen nicinler ne olursa olsun, onu felsefe tarihinde kritik kılan ozellik, verdiği yanıttan epey, sorduğu sorudur. Buna gore, o varlığın veya dunyanın nihai ve en yuksek doğasının ne olduğu sorusunu sormuş olduğu sebebiyle, onemlidir.