Edebiyat ve muzik dunyasının onemli isimlerinden asıl adı Mehmet Tevfik Kolaylı olan sanatcı, cocukluğunda dinlediği ve cok etkilendiği neyi hayatı boyunca yanından hic ayırmadığı, aynı zamanda cok iyi uflediği icin daha sonraları "Neyzen Tevfik" olarak anıldı.
Neyzen Tevfik, Ruştiye Mektebi oğretmeni Hasan Fehmi Bey ile Emine Hanım'ın oğlu olarak 24 Mart 1879'da, bazı kaynaklara gore de 1880'de Bodrum'da dunyaya geldi.

İlk eğitimini oğretmen olan babasından aldı
Babası, Samsun'un Bafra ilcesinin Kolay beldesinden olduğu icin Soyadı Kanunu'nun ardından "Kolaylı" soyadını alan Tevfik, ilk eğitimini de oğretmen olan babasından aldı. Anılarında babasından "Ne oğrendiysem ondan oğrendim." diye bahseden Tevfik'in cocukluğu hakkında Yahudi asıllı Turk eğitimci ve siyaset adamı Avram Galanti, şunları anlatmıştır:
"Ben Bodrum Ruştiyesi'nin son sınıfında iken, kendisi İptidai Mektebi'nden cıkıp Ruştiye'nin ilk sınıfına gelmişti. Babası Ruştiye muallimi Hasan Fehmi Efendi idi. Ruştiye Mektebi ile İptidai Mektebi yan yana oldukları icin, Tevfik, İptidai'de iken bile teneffus zamanlarında ruştiyeye, babasının yanına gelirdi. İnce, zeki, hassas, cevval ve bir yerde duramayan bu cocuk, başak sapından ve kamıştan duduk calar ve cocukları etrafına toplardı. Caldığı vakit ciddi ve coşkun bir tavrı vardı. Tevfik deniz kenarında buyumuş olduğundan denizi severdi. Cunku guzel bahceli olan babasının evi, Ruştiye ile İptidai ve evinden mekteplere giden yol deniz kenarında idi. Hasılı ne tarafa donse, ruzgarların keyfine maruz kalan denizle cevrilmiş bir ufuk karşısında bulunurdu. Bu tabii hassas bir ruh sahibi olan Tevfik uzerine tesir etmekten hali kalmazdı."
Neyzen Tevfik, henuz 7-8 yaşlarındayken bir akşam babasıyla deniz kenarında dolaşmaya cıktığında, oturdukları kahvehanede neyle olan tanışmasını ise şu sozlerle dile getirmiştir:
"Ben babamın dizinin dibinde cocuk ruhumun olanca vecdiyle dikkat kesilmiş, bu duduğu kemali huşu ile dinlemiş ve dinlerken de Allah'u alem bir daha aslıma rucu etmemek uzere kendimden gecmiştim. O gece Ege denizinin olumsuz dekoru icinde dinlediğim o lahuti seste sezdiğim manayı sermedi yettir ki beni bu gun derbeder, ne aradığı ne istediği bilinmez bazen Eflatun'la boy olcuşecek kadar akıllı, bazen tımarhaneye iltica edecek kadar deli Neyzen Tevfik yaptı."
Berber Kazım'dan metotlu ney uflemeyi ve peşrev cıkarmayı oğrendi
İyi bir eğitim alması icin İzmir İdadisi'ne babası tarafından kayıt ettirilen Tevfik, gorduğu bir hadise sonrası gecirdiği sinir krizi sonucunda yaşadığı psikolojik sorunlar nedeniyle oğrenimine devam edemedi.
Tevfik, daha sonra babasının gorevli olduğu Urla'da neyle uğraşan Berber Kazım'dan bir, iki yıl ney dersleri alarak ilk kez metotlu ney uflemeyi ve peşrev cıkarmayı oğrendi.
Henuz 15 yaşındayken neye olan kabiliyetiyle 1895'te İzmir Mevlevihanesi'ne giren sanatcı, Mevlevihane'nin neyzen başı olan Cemal Bey'den dersler aldı ve burada dort yıl muhib olarak bulundu.
İzmir'deki Bahri Baba Tekkesi Şeyhi Halil Dede'den de sema dersi alan Neyzen Tevfik, aynı yıllarda istibdat yonetimi tarafından surgun yeri olarak kullanılan İzmir'de, kovulan aydınların uğrak yeri olan mevlevihanede tanıştığı şair Eşref, Tokadizade Şekip, İzmir Gazetesi kurucusu Tevfik Nevzat ve İzmir'de avukat olan Bektaşi Şeyhi Ruhi Bey'in de aralarında olduğu unlu isimlerin sohbetlerine tanık oldu.
Tevfik, sahip olduğu edebi bilgilerin coğunu bu aydın kişilerin sohbetleri sırasında edinmesinin yanı sıra bu sohbet meclislerinde dinlediği konuşmaların etkisiyle hayatının ilerleyen donemlerinde hapishanelerde yattı ve ulkesini terk etmek zorunda kaldı.
İzmir'deyken Giritli Ali Efendi'nin Kutuphanesi'nde gidip gelen Neyzen Tevfik, Mevlevihane Şeyhi Nurettin Efendi'nin arkadaşlarından İzmir Meclis-i Maarif Azası Hacı Hafız'dan ve Ermenekli Hasan Ruştu'den Turkce, Arapca ve Farsca dersleri aldı.
İlk şiiri 13 Mart 1898'de yayımlandı
Hocası ve arkadaşı Şair Eşref'in hicvin kapılarını acmasının ardından Neyzen Tevfik'in ilk şiiri 13 Mart 1898'de "Muktebes" dergisinde yayımlandı. Tevfik, aynı yıl medrese oğrenimi gormek uzere babası tarafından gonderildiği İstanbul'da, 1899'da Fethiye Medresesi'ne kayıt oldu.
Vaktini Bahariye, Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde gecirmeye başlayan usta şair, bir mecliste tanıştığı ve daha sonra dost olduğu Mehmet Akif Ersoy sayesinde donemin muzisyen ve edebiyatcılarıyla tanışma fırsatı buldu.
Ersoy'la yakın bir bağ kuran ve onun aynı zamanda oğrencisi olan Tevfik, İstanbul'dayken edebiyata duyduğu ilgiden dolayı Malumat ve Servet-i Funun mecmualarının idarehanelerini de dolaştı. Tevfik Fikret ve Halit Ziya Uşaklıgil gibi donemin ustatlarıyla dostluk kurmaya calıştı.
Unlu sanatcı, 20 yaşına geldiğinde artık adını hem usta bir neyzen hem de şair olarak duyurmaya başladı. Fethiye Medresesi'nden 1901'de ayrılan Tevfik, Fatih'teki Şekerci Hanı'nda ve Cukurceşme'deki Ali Bey Hanı'nda kalmaya başladı.
1904'te Mısır'a kactı
Tevfik'in handaki odası daha sonraları bir kultur merkezi halini aldı. Başta hocası şair Mehmet Akif Ersoy olmak uzere dostları, cay sohbetlerinde ve musiki toplantılarında onu yalnız bırakmadı. Odasının başlıca mudavimleri arasında Tamburi Aziz Bey ve İzmirli Kara Hafız Ahmet Efendi de yer alıyordu.
İstanbul'da 1900'da ilk gramofon plak kayıtları gercekleştirmeye başlandığında plak doldurma girişimlerinde bulunan Tevfik, aynı zamanda Valide Paşa'nın sarayındaki saz heyetine girdi. Sanatcı bu toplantılar sayesinde Tamburi Cemil Bey ile de cok yakın bir dost oldu.
Abdulhamit karşıtı soylemleri nedeniyle jurnallenen ve ardından mahkum edilen Neyzen Tevfik, cezasını cektikten sonra istibdadın baskısından kurtulmak icin 13 Şubat 1904'te Mısır'a kactı ve burada dort yıl kaldı.
Sanatcı, ney ve hicivle gecimini sağladığı Mısır'da bir arkadaşıyla kısa sureliğine Neyzenler Kahvehanesi actı. İstanbul ve İzmir'de olduğu gibi Mısır'da da birbirinden farklı ortamlara giren ve bircok kesimden insanlarla tanışan Tevfik, 2. Meşrutiyet'in ilanından bir ay sonra da İstanbul'a geri dondu.
Mısır'dan ayrıldıktan sonra İzmir'e, ardından ise İstanbul'a giderek Cemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Tevfik'in Ahmet Şefik ve Ayşe Behiye adlarında iki kardeşi bulunuyor. Usta edebiyatcının ayrıca bir kaynağa gore 1910'da evlendiği Cemile Hanım'la olan kısa sureli evliliğinden Leman adlı bir kızı oldu.
"Omrumun 70 yılı bin bir hadisat icinde gecti"
İlk kitabı "Hic"i 1919'da yayımlanan Neyzen, sara nobetleri ve alkol kullanımı nedeniyle 1921 yılı boyunca Haydarpaşa'daki Tıp Fakultesi Hastanesi'nde tedavi gordu. Şiirlerinin coğunu bu donemde yazan Neyzen Tevfik, 1929'dan itibaren de 14 defa kayıtlı olarak Bakırkoy Akıl Hastanesi'ne yatırıldı.
Hayatı boyunca her anlamda maddi ve manevi destekcisi Mehmet Akif Ersoy'u gormek uzere 1928'de gittiği Mısır'da yaklaşık bir yıl kalan şair, o gunleri şoyle anlatmıştır:
"Akif sabahları guneş doğmadan kalkar, Kur'an tercumesine başlardı. Sabah namazını kılar, cayı hazırlar, beni uyandırırdı. Ona hasretini cektiğini soylediği makamlardan taksim yapardım. Gozlerinden damla damla akıttığı yaşı benden saklamak ister ve sonra bana tercume ettiği Kur'an'dan parcalar okurdu. O zaman ben de coşar elime neyimi alır ve duygularımı neye bırakırdım."
Neyzen Tevfik, donemin İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhiddin Ustundağ'ın girişimiyle kısa bir sure konservatuvarda da gorev yaptı. "Omrumun 70 yılı bin bir hadisat icinde gecti." diyen Neyzen Tevfik, ayrıca 1 Mayıs 1927'de Turkiye'nin ilk radyo istasyonu olan İstanbul Radyosu'nun acılışında Mesut Cemil ve Ferit Kam ile birlikte bulunarak ney ufledi.
Yonetmen Mumtaz Ener'in ısrarları sonucunda 1950'de "Onu Affettim" adlı bir filmde de rol alan sanatcı, film icerisinde konser verdi. Film, 1954 ve 1955 yıllarında sinemalarda gosterildi. 6 Mayıs 1952'de Şehir Komedi Tiyatrosu'nda sevenleri karşısında jubilesini yapan Neyzen Tevfik, burada da Aşık Veysel ile tanışarak, dost oldu. Ona destek olmak icin daha sonra 13 Mayıs 1952'de duzenlenen Aşık Veysel Jubilesi'nde sahne aldı.
100'e yakın plağı muzikseverlerle buluşturdu
Usta sanatcı, kronik bronşit teşhisiyle hasta yattığı Beşiktaş'taki evinde 28 Ocak 1953'te hayatını kaybetti ve Neyzen Tevfik'in cenazesi Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Kartal Mezarlığı'na defnedildi.
Neyzenlikteki ustalığıyla beraber hiciv sanatını kullanarak şiirlerinde toplumsal konulara değinen, hayatı boyunca yuzlerce konsere de imza atan Neyzen Tevfik, neyi ile 100'e yakın plağı muzikseverlerle buluşturdu.
Hayatı boyunca dağınık bir yaşam geciren sanatcı, ustun bir konuşma yeteneğine sahip olmakla birlikte, hazır cevap biri olduğu icin insanları bazen şaşırtan bazen gulduren sozleriyle her zaman ilgi cekti.
Neyzen Tevfik, ayrıca ozgurluğune duşkun, kendi fikir ve inanclarından odun vermeyen, paranın kıymetsiz olduğunu duşunen, ney, icki ve şiire duşkun marjinal bir şahsiyet olarak anılıyor.
Şiirlerinin coğunda hiciv tonu ağır basan Neyzen Tevfik, edebiyat yaşamında şahısları yerdiği şiirlerinde bu kimselerin mevkilerini duşunmeden fikirlerini cesurca soyledi. Hicvettiği kişiler arasında devlet başkanları, birinci ve ikinci sınıf devlet adamları, şairler, yazarlar, doktorlar ve yakın dostları yer alıyor.
Tevfik'in şiirleri 1919'da cıkan "Hic" ve 1949'da cıkan "Azab-ı Mukaddes" kitaplarında yayınlandı. "Kırk Yıllık Olu", "Padişahcılık", "Hamam Sefası" ve "Edep" isimli fıkraları da bulunan sanatcının aşk uzerine yazdığı şiirler de var.
Kaynak: Hurriyet